Hürriyet yazarı Uğur Gürses, ekonomik sorunların çözümünü konusunda dolar, kur, faiz oranına bakan siyasetçiler ve iş kesiminin de eğitimde Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında son 2 sırada bulunduğunu açıklayan PISA 2015 raporuna bakması gerektiğini belirtti. "500 sayfalık PISA raporunun ilk kopyalanacağı yer sadece Milli Eğitim Bakanı’nın değil, ekonomi bakanlarının da tableti olmalı" diyen Gürses, "Eğitim politikasını bir ‘torna tezgahı’ olarak görmeyi terk etmek gerekiyor" yorumunda bulundu.
PISA 2015 açıklandı; Türkiye OECD ülkeleri arasında matematik ve okumada son 2 sırada
Uğur Gürses'in Hürriyet gazetesinin bugünkü (7 Aralık 2016) nüshasında yayımlanan 'Pastayı büyütecek PISA'da ağır seyir' başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye'nin sorunlarının çözümünü dolar kur-faiz oranı terazisinde arayan siyasetçiler ve iş kesimi, birkaç haftaya kalmadan yine 'ekonomi zirvelerinde' konuşacaklar; "Türkiye katma değerli üretim yapmalı, kilo başı ihracat bedelimiz şu kadar dolar olmalı" diyerek. Oysa bunu sağlayacak 'malzeme', verimlilik ve nitelikli işgücü. İşgücünün de en büyük donanımı eğitim; bilimsel bilgi ve teknoloji, ölçme, test etme, iş bilme, sorun çözme, icat çıkarma üzerine kurulu.
İşte bu ‘altyapıyı’ da aynı ‘cetvelle’ ölçen 70 ülkenin 15 yaşındaki çocuklarının bilim, matematik ve okuma bilgisini ölçen test, her üç yılda bir yapılan OECD bünyesindeki PISA testi.
İşte dün yayımlanan ve her dakika ‘ne yapabiliriz?’ diye sorgulanacak, akıldan çıkarılmayacak bir belge olarak; 500 sayfalık PISA raporunun ilk kopyalanacağı yer sadece Milli Eğitim Bakanı’nın değil, ekonomi bakanlarının da tableti olmalı.
PISA 2015 sonuçları pek de iç açıcı değil; OECD’de sondan ikinci sıradalar.
2015 sonuçlarına göre, öğrencilerimizin ortalama puanları 2012’ye göre çok düşmüş: Bilimde 38, okumada 47, matematikte ise 28 puan düşmüş.
2015’te bilim ve matematikte 2006 seviyesine, okumada ise 2006 puanının da altına düşmüş durumdayız. Ancak bu, yıllar içinde 15 yaşındaki çocukları kapsama indeksinin 2003’te yüzde 36’dan 2015’te yüzde 70’e gelmesinden kaynaklanıyor. Yani durum öncekine göre kötüleşmekten çok; yoksul ve dezavantajlı çocuklar testin kapsama alanına girdikçe alınan genel ortalama puan düşmüş.
Ancak kapsam genişledikçe, her ne kadar üç yıllık eğilimler ölçülen iyileşmeler sağlansa da; uluslararası basamaktaki yerimizin görüntüsü hala kötü. Eğitim politikasını bir ‘torna tezgahı’ olarak görmeyi terk etmek gerekiyor.
Bilim, matematik ve okuma konularının en az birinde üst dilimler olan 5 ve 6’ncı dilime giren öğrencilerin oranı Türkiye’de sadece yüzde 1.6 olmuş. En düşük iki dilime girenlerin oranı ise yüzde 31.2. Oysa 35 ülkeli OECD ortalamasında sırasıyla yüzde 15.3 ve yüzde 13.
Bilimde, başarılı en üst dilime giren öğrencinin oranı dramatik; en başarılı 5 öğrenci Singapur’da 100 kişi içinden çıkarken, Türkiye’de 100 bin kişiden çıkıyor.
Bilim de nedir?
Ayrıntılar toplumsal bir haritanın izdüşümünü de veriyor. Üç alanda en kötü yerimiz bilimde. Çocuklarımızın bilimsel bilginin kökeni ve doğaya dair inançlarının ölçümünden çıkan sonuç çok fena. Bilimsel araştırma yöntemlerine destek ölçülüp, ‘epistemolojik inanç’ indeksi yapılarak farklara bakılmış. Buna göre; OECD ortalaması 33 iken, Türkiye’nin farkı 18 çıkıyor. Bu skor ile Türkiye 70 ülke içinde 64’üncü sırada. Henüz yaşamı bile yeni tanıyan, büyük bir bölümü formel eğitimle günü geçiren 15 yaşındaki çocuklar, bilimsel bilgiye önem atfetmedikleri gibi, bilim öğrenmekten zevk alma indeksinde de 70 ülke içinde 65. sıraya yerleşmişler. Ama diğer taraftan, ileride bilimle bağlantılı bir kariyer beklentisi olanların oranı ise yüzde 30’a yakın.
Başarı şurada; Türkiye 2003-2015 arasında 15 yaş grubunda olup 7. Sınıfa giden çocuk sayısını 375 bin kişi, yani yüzde 52 artırmış.
Türkiye’de öğrencinin sosyal ekonomik durumunun bilim başarısını açıklama oranı, yüzde 12’lik OECD ortalamasına yakın; yüzde 9. Sosyoekonomik seviye ile bilimde alınan puanlar arasında doğru orantılı ilişki de raporda yer alıyor. Bu yüzden fırsat eşitliğinin PISA değerlerinde çok büyük etkisi var.
Türkiye’de, PISA Sosyal Ekonomik ve Kültürel Endeksi’nde en alt yüzde 20’lik dilimde olanların oranı yüzde 58.6, en üst yüzde 20’de olanların ise yüzde 4.4. Bu en üst ve en alt dilimler arasında PISA bilim puanı farkı 103 puan. Bu, ortalama sosyal statüdeki bir öğrencinin gittiği ‘avantajlı okullar’ ile ‘dezavantajlı okullar’ arasındaki puan farkında da aynı.
2006 ile 2015 arasında bilim puanı pek değişmezken fırsat eşitliği açısından yüzde 6’lık bir iyileşme sağlanmış.
Bir çarpıcı tablo da göçmen çocuklarının test başarısında; Almanya, Hollanda, İsviçre gibi ülkelerde, Türkiye’den giden ikinci kuşak çocukların puanları, OECD ortalamasının altında olsa da, Türkiye’deki akranlarından çok daha yüksek.