Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) altındaki Kobanê ve Şengal’den Türkiye’ye sığınan çocuklar için eğitimciler çağrıda bulundu. Yapılan çağrıda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmeleri hatırlatılarak, çocukların ihtiyacının karşılanması için devletin harekete geçmesi gerektiği vurgulandı.
Eğitimcilerin, birçok sivil toplum örgütü tarafından hazırlanan raporlara da özet olarak yer verdiği çağrısında, IŞİD saldırısında zarar gören ve yurtlarını terk edenlerinin yarısının çocuk olduğu vurgulandı.
Aralarında Eğitim-Sen, İHD, Kürt Enstitüsü’nden temsilcilerin, STK'ların da bulunduğu 40 kadar eğitimci desavaşa, katliama, zorunlu göçe maruz kalan çocukların yaşam hakkı, eğitim hakkı, oyun hakkı için "aklın ve vicdanın gözünü tez" açmak gerektiğini söyleyerek "bi' şeyler yapmak" üzere eğitimcilere, eğitim ve çocuk alanındaki tüm sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara çağrıda bulundu.
Cihad İlbaş ve Melike Koçak tarafından hazırlanan “Kobanê ve Şengalli çocuklar için eğitimcilerden çağrı” başlığıyla yayımlanan çağrı metni şöyle:
Kobanê ve Şengalli Çocuklar İçin Eğitimcilerden Çağrı
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı kendi web sitesinde, "Konumuz çocuklar olduğu için biz de sizlere çocukların sahip olduğu hakları hatırlatmak istedik" deyip Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni özetleyerek aktarmış.
Bakanlık, haklı!
Savaşlar, kıyımlar, açlık, yoksulluk, vahşet, katliam, zorunlu göçlerle kuşatılmış yeryüzünde ve hele hele Ortadoğu'da, Türkiye'de söz konusu hakları "Irk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetme"den çocuk, çocuktur demeyi unutmamak için hatırlamak ve hatırlatmak gerek. Bunun için lütfen bir kez daha bakınız
Siz sözleşmeye yeniden bakarken biz, yanı başımızda savaşa, katliama, göçe maruz kalmış çocukların akıl, dil, inanç, beden, ruh... yaşam haklarının ne durumda olduğuna dair bildiklerimizi sizlerle paylaşalım. Ama önce genel durum.
Şengal ve Kobanê'den Türkiye'ye zorunlu göç
IŞİD'in Şengal ve Kobanê'deki saldırıları sonucu Türkiye'ye göç etmek zorunda kalan Êzidî ve Kürt halkına dair hakikatin bilgisi öyle sert ki başka söze gerek yok. Bu bilgiler güncelleniyor. Zira savaş devam ediyor!
GABB'ın (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği) (www.gabb.gov.tr) "DAİŞ'in İnsanlık Dışı Saldırıları ve Bölgeye Etkileri" başlıklı raporunda Êzidîler'in durumuna dair verilen bilgileri özetleyerek başlayalım:
- Ağustosta Şengal dağlarına sığınan Êzidî sayısı 50.000'inden fazla.
- Türkiye ve Güney Kürdistan şehirlerine göç eden, 300.000'den fazla.
- "Savaş ganimeti" olarak adlandırılan kaçırılmış, köle olarak satılmış kadın sayısı net değil.
- IŞİD'in eline geçmemek için intihar eden kadın sayısı net değil.
- 150 civarında çocuk yetersiz beslenme ve susuluktan hayatını kaybetmiş.
- Mahmur'da mülteci kampı güvenlik önlemi olarak boşaltılmış, 15.000 mülteci Irak'ın başka kentlerine göç etmiş.
- Türkiye'ye giriş yapan Şengallilerin sayısı, 30 bin civarında.
- 8000 civarında Êzidî, Güney Kürdistan'daki yakınlarının yanına dönmüş.
- Mardin, Siirt, Batman, Viranşehir, Silopi, Cizre, Diyarbakır, Çınar, Bismil, Ergani'de yerleştirildikleri evler, çadır kentler, misafirhaneler, parklarda yaşıyor.
- 30 ayrı yere yerleştirilmişler.
- Barınma, sağlık, eğitim ve sosyal alana dair ihtiyaçlar var.
- Kış koşullarına uygun konteynır kentler ve kışlık çadırların bulunduğu merkezler oluşturulmaya çalışılıyor.
- Yaşanan yerlerdeki sayı, kapasitenin çok üzerinde.
- Yiyecek, içecek, ortak mutfakların kurulması ve giderleri destekleyecek şekilde projelendirme, kurumlardan destek gerek.
- Her yaşam alanında 24 saat çalışabilir durumda sağlık üniteleri ve devlet hastanelerinden yararlanılması gerek.
- Mali kaynak sıkıntısı çok.
Aynı raporda Rojava'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakılanların sayısının 100.000 civarında olduğu; ilk etapta "Suruç'ta belli mahallelere, camilere, yas evlerine vb. toplu alanlara yerleştirildikleri” ve bir kısmının "parklarda, sokaklarda yaşamak" durumunda kaldığı; 5 bin kişilik kurulan çadır kente yerleştirildikleri belirtiliyor. Bildiğimiz kadarıyla Suruç'ta şu anda 5 ayrı çadır kent var. Gerek Kobanê gerek Şengal halklarının ihtiyaçları büyük oranda yerellerce karşılanıyor.
Diyarbakır Büyükşehir ve ilçe belediye eş başkanlarının Rojava ve Şengal’den göç etmek zorunda kalan 150 bin kişi için yaptığı acil yardım çağrısında şöyle deniyor: “Bunlardan 7.506 kişi Diyarbakır, 83.638 kişi Urfa, 4.846 kişi Mardin, 2.405 kişi Batman, 996 kişi Siirt, 4.371 kişi Şırnak’ta olmak üzere; toplam 103.737 kişi belediyelerimizin ve Birliğimizin koordine ettiği ortak yaşam alanlarında, bir kısmı akrabalarının evlerinde, bir kısmı ise bireysel imkanlarıyla farklı kentlerde yaşamını sürdürmektedir. Bunlardan 19.813 kişi Şengalli, 83.924 kişi ise Rojavalıdır. 6.120 kişi AFAD’ın Suruç-1 ve Suruç-2 kamplarında, 2840 kişi ise AFAD’ın Midyat kampındadır”
AFAD kampları dışında Suruç’taki 5 çadır kentte kalanların yaklaşık sayısı 9 bin. 7 bin kadar kişi Suruç’taki akrabalarının yanında kalıyor. Yine 15 bin Kobanêli de Suruç’un köylerinde. Geri kalanlar Urfa merkezde.
Soğuk ve çıplak rakamların gölgesinde çocuklar
Kobanêli ailelerin ortalama 6-7, Şengalli ailelerinse 3-4 çocuğu bulunuyor. Savaşzedelerin %50’sini çocuklar, %30’unu ise kadınlar oluşturuyor.
Peki bu çocuklar barınma, beslenme, giyinme, sağlık hakkından sosyal, kültürel, eğitim hakkına kadar geniş alanda neye/nelere sahipler ya da değiller?
Herkes en çok çocuklardan söz ediyor en çabuk çocukları unutuyor. Çocuklar, sosyal medyada Şengal ve Kobanê üzerine söz alınırken fotoğrafları en çok paylaşılan, hakları en kolay ötelenenler. Hele savaşın, katliamın ve zorunlu göçün yarattığı travmaların iyileştirilmesi hele sosyal, kültürel, pedagojik ve akademik ihtiyaçlarının karşılanması hele hele yaratıcıklıklarının ortaya çıkarılması, körelmemesi gibi ihtiyaçları söz konusu olduğunda.
Gönüllülerin girişimleri, çabaları ve emeklerinin soluğu yettiğince çocuklar sarılıp sarmalanıyor. Zira çadır kentlerde öncelikle gönüllüler, Rojava ve Şengal’den göç edenlerin arasındaki öğretmenler, üniversite öğrencileri, belediyeler ve zaman zaman çeşitli dernek, sendikaların desteğiyle eğitim çalışmaları yürütülmeye çalışılıyor.
Batman, Diyarbakır ve Suruç olmak üzere üç ayrı noktadaki çadır kentlerdeki eğitimcilerden aldığımız bilgiler; Eğitim-Sen, İHD, Diyarbakır PDR derneğinden ilgili kişilerle yaptığımız görüşmeler çalışmaların insanın akıl ve beden sınırlarını zorlayacak derecece inançla, çabayla yürütüldüğünü gösteriyor. Silopi ve Siirt'teki duruma dair ulaştığımız net bilgiler henüz yok.
Diyarbakır merkezdeki çadırkentte eğitim çalışmalarında yer alan Kürtçe öğretmeni Şerif Derince'nin aktardıklarından özetle:
- Esas olarak büyükşehir belediyesince çalışılırken çeşitli derneklerden, sendikalardan zaman zaman destekler var.
- Söz konusu desteklerin zaman zaman sözde kalması, sürdürebilir şekilde olmaması önemli bir problem.
- Altyapı, koordinasyon, personel, yemek ihtiyacı büyükşehir belediyesi tarafından karşılanıyor; zaman zaman kıyafet ve ayakkabı, mama, süt, kadın ihtiyaçları, battaniye gibi yardımlar geliyor; eczacılar odası düzenli olarak ilaç ve personel gönderiyor ve gönüllü hemşireler, bir doktor ve haftada bir kere gelen göz ve diş doktorları bulunuyor.
- Şengal’deyken öğretmenlik yapmış 10’dan fazla kadar öğretmen var. Çoğu Arapça okullarında, bir kısmı da Kürtçe okullarında çalışmış. Her iki dili de eğitimde kullanabilecek yeterliliğe sahipler.
- Çadırkentte 4 merkez, ilçe ve büyükşehir belediye bölgesi olarak belirlenmiş, kendi arasında kordinasyonu olan 5 alan bulunmaktadır.
- Bu alanlarda yaşları 6 ile 17 arasında toplam 1500 kadar (ilk toplanan verilere göre 1487) çocuk ve genç bulunmaktadır. Yaşı 6 ile 11 arasında olan çocuk sayısı ise 600 civarında. Sadece büyükşehir belediyesi alanında ise 150 kadar 6-11 yaş aralığında çocuk bulunmakta.
- İdeal koşullarda 6-17 yaş aralığındaki tüm çocuk ve gençler ile eğitim yapılması hedeflenmekte. Ancak başlangıçta büyükşehir alanında olan 120 kadar çocuk ile 3 çadır ile eğitim çalışması başlamış, daha sonra 6-11 yaş aralığındaki 600 kadar çocuk ile ve sonrasında geri kalan gençler ile eğitim çalışmaları yapılması planlanmakta.
- Öğrenciler sabahçı ve öğlenci olmak üzere ayrılıyor. Her sınıf günde 3 haftada 15 saat ders görüyor. Kürtçe, İngilizce, Arapça, Film, Müzik, Êzidîlik gibi dersler veriliyor. Yetişkin eğitiminde Kürtçe ve İngilizce dersleri veriliyor. Ayrıca Cumaları toplu film gösterimleri hedefleniyor.
- Akşamları ve haftasonları çadırların Yetişkin Eğitim Merkezi olarak kullanılması planlanıyor. Bu şekilde Kürtçe okur-yazarlık kurslarından, sağlık eğitimlerine, ayrımcılık karşıtı mücadeleden toplumsal cinsiyet atölyelerine, müzik atölyelerinden göç ve mültecilik, çevre, inançlar, resim, tiyatro, tarih, şiir, öykü, birlikte okuma atölyelerine kadar bir dizi farklı etkinlik yapılabileceği düşünülüyor.
- Film gösterimleri, farklı konularda paneller ve bilgilendirme seminerlerinin yapılabileceği; çadırkentle ilgili sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin geliştirildiği meclislerin kurulabileceği, beraber etkinlikler düzenlenebileceği ve buralarda okul öğrencilerinden oluşan gönüllü grupların da eğitmen veya moderatör olarak yer alabileceği belirtiliyor.
- Pilot okul çalışması için her türlü kırtasiye ihtiyacının belediyenin kaynaklarının kullanılmasıyla sağlandığı ancak tüm çocukları kapsayan bir eğitim yapıldığında (hedef olarak 1 ay içinde başlayacak şekilde), her türlü ihtiyacın ortaya çıkacağı; kırtasiye masraflarının büyük bir kalem tuttuğu özellikle belirtiliyor.
- Çadırlar yerine konteyner okulların daha sağlıklı olacağı ve bunlar için fonlar oluşturabileceği vurgulanıyor.
- İngilizce ve Kürtçe kaynakların olacağı bir kütüphane oluşturulması hedefleniyor.
Ayrıca Diyarbakır PDR derneğinden Emre Bakır, travma alanında çalışacak kişilerin desteklenmesi ve bu alanda güçlendirilmesi gerektiğini, buna ihtiyaç duyduklarını belirtirken hem çocuklar için kurulacak oyuncak çadırında oyuncaklara hem de diğer çalışmalarda kullanacakları kırtasiye malzemelerine ihtiyaçları olduğunu belirtiyor. (Takip için)
Batman'daki eğitim çalışmaları, "Şengal ve Kobanê Dayanışması Eğitim ve Çocuk Komisyonu" olarak yürütülüyor ağırlıklı olarak. Barış Eviz ve aynı zamanda İHD Şube Yöneticisi de olan Mehmet Uçar'dan aldığımız bilgilere göre 2.405 Şengalli savaşzedenin kaldığı Batman’da köylerde 750 kadar, şehir merkezinde ise 200 civarı çocuğa, geldikleri ilk günlerden itibaren gönüllülerce eğitim veriliyor. Güçlü bir sivil topluma sahip Batman, bu konuda en hazırlıklı şehir gibi görünüyor. Eğitim yapılan iki merkez var. Sayılar şöyle: Esentepe 4-5-6 yaşta 17 erkek, 16 kız ve 7-14 yaş arasında 35 erkek, 28 kız öğrenci; Korixê 4-5-6 yaş 46 erkek 54 kız ve 7-12 yaş 128 erkek 104 kız öğrenci mevcut. 4-5-6 yaş çocuklara okul öncesi eğitimi verilmektedir.
Pek çok eksiğe rağmen eğitimler aksamadan yürütülüyor. İnanç, müzik, resim, drama, matematik, bilim, edebiyat, şiir-öykü, sağlık, Kürtçe, İngilizce dersleri var. Bu derslerin dışında toplumsal cinsiyet, çevre, ayrımcılıga karşı mücadele, tiyatro ve savaşa, göçe dönük rehabilitasyon etkinlikleri de gerçekleştiriliyor. Tiyatro grupları, animatörler ve müzisyenler aracılığıyla toplu gösteriler yapılıyor; bunlar düzenli eğitim ulaştırılamayan merkezlere de götürülüyor. Çalışanların hemen hepsi gönüllü, sayı çok da fazla değil ve bazen yedi gün, sabahtan akşama çalışılıyor. Êzidîlerin arasından kendileriyle çalışanlar olduğu gibi gönüllü üniversite öğrencileri de var. Çadır kentler dışındaki alanlarda barınan çocuklarla çalışma konusunda, yaşam alanlarının dağınık olması sebebiyle ulaşım açısından ciddi sıkıntı yaşanıyor. Bugünlerde kareli-çizgili defter, kuru ve pastel boya eksikleri var ve sınıf yapmak için bir çadır gerekiyor. Batman'dan Suruç'a da destek olunuyor. İhtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olunuyor. Ancak en önemli sıkıntılarından biri kalifiye ve sürekli gönüllü çalışan bulmak.
Suruç'ta ise ihtiyaçlar daha acil görünüyor. Beş çadır kentten ilkinde açtıkları okulda kırk gündür gönüllü çalışmakta olan Fidan Kanlıbaş'tan aldığımız bilgilere göre:
- 5 ayrı çadırkentten birinde yaklaşık 15 gündür eğitim var. İkincisi bugün itibarıyla açılmış durumda.
- 3-6 ve 7-10 yaş arası 2 grupta 200 kadar çocuğa kreş ve anaokulu hizmeti veriliyor.
- Kobanê’den gelen 20 kadar öğretmen var ancak onlar da psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor. Henüz çok azı çalışmalara katılıyor.
- Diyarbakır’da halkın açtığı Kürtçe okulun müfredatı alınmış hedef olarak.
- Eğitim-Sen 200 masa-sıra temin etmiş.
- 16 derslik bir okul projesi hazırlanmış. Gerekli yerlerle görüşmeler yapılıyor.
- Henüz sadece Latin alfabesiyle Kürtçe okuma-yazma öğretiliyor.
- Kobanê’de daha önce Latin veya Arap alfabesiyle eğitim almış öğrenciler için henüz bir programa başlanmamış.
- Ailelerin kaldığı 4-5 çadır birleştirilerek oluşturulan çadır okul yerine, kışlık çadır ya da konteyner okul gerekiyor.
- Çocuklar hastalanmaya başlamış, kışlık kıyafet ve rezidanslı olmayan, petekli, elektrikli ısıtıcılar gerekiyor.
- Hikâye kitabı çağrısı yapılmış; ama gönderilenler ağırlıkla Türkçe, Kürtçe olması gerek.
- Oyuncak çağrısı yapılmış ancak gönderilenler bebek ve arabadan ibaret. Yapboz, lego ve oyun hamuru gibi eğitim materyali olarak kullanılabilecek oyuncaklara ihtiyaçları var.
Bütün bu bilgiler, belirtilen ihtiyaçlar elbette günden güne değişiyor. Tek gerçek, azalmayıp arttıkları. Hemen hepsi acil ve sürekliliği esas olan ihtiyaçlar. Belediyeler, gönüllülüler canhıraş bir şekilde çalışıyor. Elbette ulaşamadığımız pek çok kişi, dayanışma, koordinasyon vardır. Saha çok geniş, iş çok. Aralarında koordinasyonu sağlamak hiç kolay değil. Bir yandan çalışmak bir yandan lojistik, finansman, bir yandansa duyurular, iletişim çok zor olsa gerek. Anladığımız kadarıyla bu çalışmaların hemen hemen tamamı aynı kişilerce yürütülmekte.
Bu yüzden bölgedeki potansiyeli desteklemek, bölge dışı eğitim ve çocuk merkezli her türlü ihtiyacın teminine yardımcı olmak; nitelikli ve sürdürelebilir bir desteği sağlamak amacıyla bir araya gelen bir grup eğitimci "Barış İçin Eğitimciler" adıyla faaliyetlerine başladı.
Ve Şimdi, Barış İçin Eğitimciler
Aralarında Eğitim-Sen, İHD, Kürt Enstitüsü’nden temsilcilerin, STK'ların da bulunduğu 40 kadar eğitimci, 29 Ekim Çarşamba günü Cezayir Toplantı Salonu'nda bir araya geldi. Savaşa, katliama, zorunlu göçe maruz kalan çocukların yaşam hakkı, eğitim hakkı, oyun hakkı için "aklın ve vicdanın gözünü tez" açmak gerektiğini söyleyerek "bi' şeyler yapmak" üzere eğitimcilere, eğitim ve çocuk alanındaki tüm sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara çağrıda bulundu. İnsan gücü kaynağının ve maddi kaynakların nasıl sağlanacağı, uluslararası destek olanakları gibi alanlara dair sadece konuşmakla kalmayıp çalışma alanlarını belirledi, iş bölümü yaptı.
Hem bireysel hem de kurumsal olarak özgüçlerini bir araya getirerek
- İlgili kurum ve kuruluşları harekete geçirme,
- Yürütülmekte olan çalışmaları duyurma, aralarındaki koordinasyonu sağlama,
- Eğitim materyallerinin belirtildiği ve istendiği şekilde karşılanmasını sağlama ve süreci hızlandırma,
- Gerekli psiko-sosyal desteğin verilmesini sağlama, verilmekte olanları güçlendirme,
- Sosyal medya ve basında yapılacak çalışmalarla çocuklarının eğitim hakkının ihlal edilmemesi gerektiği meselesine kamuoyunda dikkatleri çekme,
- İlgili kurum ve kuruluşlar, dernekler, dayanışmalarla, sahada çalışanlarla (İHD, Eğitim-Sen, PDR, Kurdi-Der'den, GABB; Şengal Dayanışması, Şengal'den Gazze'ye Dayanışma Koordinasyonu, İstanbul Kobanê Dayanışması vb.) iletişime geçme
öncelikli kararlarını alan girişim, oluşturacağı bir heyetle önümüzdeki günlerde bölgeye ziyarette bulunacak. Gözlem, bilgi ve çalışma planını kamuoyuyla paylaşacak. Bu süre zarfında bölgeden bildirilen her tür ihtiyacın acil bir şekilde sağlanması yönünde girişimlerde bulunacak.
Belirttiğimiz bütün bu alanlara dair çalışmaya başlamış olan girişimin çalışmalarını, https://twitter.com/barisicinegitim ve https://www.facebook.com/barisicinegitim sosyal medya hesaplarından takip edebilir, kendilerine her tür bilgi, paylaşım için barisicinegitimciler@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Biz, burada başa dönelim. TC MEB'in web sayfasında bize anımsattığı çocuk haklarını hatırlamasını kendisinden talep edelim. Zira söz konusu ihtiyaçların her birinin karşılanması devletlerin öncelikli sorumluluklarındadır.