195 ülkeden verileri inceleyen tıp dergisi Lancet'in Hastalıkların Küresel Maliyeti 2019 yılı araştırması, "beslenmeyle ilişkili en düşük ölüm oranına" sahip ülkenin İsrail olduğunu ortaya koydu. Medyada "İsrailliler gibi beslenme" konusunda sayısız makale yayınlandı. Oysa İsrail aynı zamanda dünyanın en fazla şeker tüketen ülkesi.
2018'de İsrail'de kişi başına 60 kg şeker tüketilmişti. Bu, günde 165 gram, yani 30 tatlı kaşığı şeker demek.
Malezya, Barbados, Fiji ve Brezilya da İsrail'in ardından ilk 5 sırada yer alıyor. En alt sıralarda ise 2018 rakamlarıyla kişi başına 3,5 kg şeker ile Kuzey Kore geliyor. Güney Kore'de bu miktar 30,6 kg.
Beslenme ile bağlantılı hastalıkların yaygın olduğu ABD'de kişi başı tüketim 31,1 kg. ABD bu bakımdan ilk 20'ye giremedi.
2018'de 25,4 milyon ton şeker tüketen Hindistan, bu rakamla Avrupa Birliği ülkeleri toplamını aşıyor.
Ancak şeker tüketimi ile ilgili veriler insanların yiyeceklerine kattığı ve içeceklerinin içerdiği miktarı ölçmüyor sadece.
Uzmanlar ayrıca gıdalara imalat sürecinde katılan veya meyve sularında doğal olarak yüksek olan şekeri de hesaba katıyor.
Tüm bunlar dikkate alındığında, tüketilen şeker miktarının 2001'de 123,4 milyon tondan 2018'de 172,4 milyon tona yükseldiği görülüyor.
Buna göre, dünyada kişi başına yıllık şeker tüketimi 22,6 kg.
Peki neden bu kadar fazla şeker tüketiyoruz?
Nedenlerden biri, şekerin ucuz ve herkesin erişebildiği bir enerji kaynağı olması.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Hindistan'da şekerin "yoksullar için en ucuz enerji kaynağı" olduğuna işaret ediyor.
Burada şeker tüketimi 1960'larda yılda 2,6 milyon ton iken 1990'larda 13 milyon tona çıkıyor.
Son yıllarda hazır gıdaların beslenmemizdeki payı da büyük oranda arttı.
ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre, bu ürünlerin dünya toplam gıda satışı içindeki payı, daha 2002 yılında yüzde 77'ye ulaşmıştı.
Hazır gıdalarda şeker önemli bir malzeme; tadı güçlendirdiği gibi ürünün raf ömrünü de uzatıyor.
Uzmanlar, dünya çapında şeker tüketimindeki artışın, obezitenin yaygınlaşmasında önemli bir etken olduğunu söylüyor.
2015'te Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) şeker tüketimine dair tavsiyelerini değiştirmiş, meyve suyu ve hazır gıdaların içerdiği şekerin toplam günlük enerji kaynağı olarak payının yüzde 10'u aşmaması gerektiği tavsiyesinde bulunmuştu.
DSÖ, bunda ayrıca yüzde 5 kesinti yapmanın (6 tatlı kaşığı ya da 25 gram) "sağlık açısından ekstra yarar getireceğini" söylüyor.
Şeker tüketimini azaltmak için bazı ülkeler tavsiyelerde bulunmanın ötesine geçerek, başta içecekler olmak üzere yüksek şeker içeren gıdalara ek vergi getirdi. Son yıllarda bu yönteme başvuran ülkelerin sayısı 20'yi aştı.
Şekerli içecek reklamını yasaklayan ilk ülke
Singapur ise gelecek yıldan itibaren aşırı şekerli içecek reklamlarını yasaklayacak ilk ülke oldu.
Ek verginin şekerli içeceklere uygulanması ise bunların bol miktarda tüketildiği halde besin değeri bakımından zayıf olmalarına dayanıyor.
Örneğin, 355 ml portakallı gazoz 11 tatlı kaşığı şeker içeriyor.
Araştırmalar, yüksek şeker içeren içeceklerin obezite, tip 2 diyabet, kalp hastalıkları ve erken ölüm riskini artırdığını gösteriyor.
Bazıları ise şekerin her konuda günah keçisi olarak görülmesine karşı çıkıyor.
Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) başkanı Jose Orive, insanların sağlıksız beslenme alışkanlıkları içinde şekerin fazla öne çıkarıldığı kanısında.
Şekerin tarihsel olarak temel bir enerji kaynağı olduğunu ve sütte bile bulunduğunu belirten Orive, "Obezitenin yaygınlaşmasında şeker tek etken olarak görülemez. Fiziksel aktivitenin azalması ve genel olarak beslenme ile ilgili başka faktörler" de bulunduğunu söyleyerek "Ama aşırı tüketimin herkes için zararlı olduğu kesin" diyor.
Orive, şekerli içeceklere ek vergi getirilmesini "hükümetler ek gelir kaynağı olarak görüyor" diyerek eleştiriyor, "ama gıda sektörü de gerçekten bu tartışmaya katılmalı ve kafasını kumdan çıkarmalı" uyarısında bulunuyor.
Geçen yıl Almanya'da birçok gıda şirketi hükümet ile anlaşarak hazır gıdalardaki şeker ve tuz miktarının 2025'e dek azaltılması, içeceklerde de şekerin yüzde 15 oranında düşürülmesi kararı aldı.
Peki uygulanan vergiler işe yarıyor mu?
Yeni Zelanda'da yapılan bir araştırma, şekerli içeceklere getirilen yüzde 10 verginin bu içeceklerin tüketiminde aynı oranda düşüşe yol açtığını ortaya koydu.
Bazı şirketler ise satışlarında düşüş olmasın diye ürünlerini yeniden formüle edip şeker miktarını azalttı. İngiltere'de Nisan 2018'den bu yana bu tür ürünlerde şeker içeriği yaklaşık yüzde 29 oranında düşürüldü.
Bu uygulama henüz çok yeni olduğu için kamu sağlığı açısından yararları henüz ortaya çıkmış değil.
İngiltere'de yapılan bir araştırmada, kek, bisküvi ve şekerlemelere getirilecek yüzde 20 fiyat artışının, kişilerde bir yılda 1,3 kg zayıflamaya yol açacağı ortaya kondu.
Tek başına içeceklere uygulandığında ise kilo kaybının sadece 203 gram olacağı ifade edildi.
Şekerli yiyeceklere uygulanacak vergi yoluyla İngiltere nüfusunda obezite oranında bir yılda yüzde 2,7 düşüş olacağı tahmin ediliyor.