Çin’deki bilim insanları, iç çekirdeğin her 8,5 yılda bir tekrarlanan öngörülebilir bir ritimle sallandığını doğrulayarak Dünya’nın derinliklerinde yatan büyük bir sırrı açığa çıkardıklarını ifade ediyor.
Mirjam Guesgen'in kalem aldığı ve Tarkan Tufan'ın Türkçeleştirdiği habere göre, araştırma ekibi bulgunun, 2018 yılında ekip tarafından yapılan daha önceki ölçümleri doğruladığını ve Dünya’nın katmanları arasındaki ilişki ve hareketlerinin, günlerin uzunluğunda gerçekleşen değişimler gibi olguları nasıl etkilediğine ilişkin daha eski varsayımlara meydan okuduğunu belirtiyor. Araştırma makalesi, Nature Communications adlı dergide yayınlandı.
‘Dış çekirdek’ diye adlandırılan sıvı haldeki metal tabakanın içinde yüzen ve ‘iç çekirdek’ adı verilen katı demir ve nikel parçasının niteliklerini anlamak, Dünya’nın merkezine yapılan hayali gezilerden çok daha güç bir iş. Bilim insanlarının iç çekirdek ve hareketlerine dair bilgisinin büyük kısmı, gezegen boyunca yayılan ve şiddetli depremler ya da nükleer bomba testlerinin neden olduğu dalgalar sayesinde elde edildi. Öte yandan, iç çekirdeği ve hareketlerini anlamak, Dünya’nın yapısı, manyetik alanı ve yaşanan depremlere ilişkin sırları çözmek bağlamında büyük önem taşıyor.
Hakim anlayışa meyden okuyan bir keşif
Yeni yayınlanan araştırmanın ortak yazarlarından jeofizikçi Hao Ding ve meslektaşları, 2018 yılında, Dünya’nın kutuplarında yaşanan hareketin zaman içinde nasıl ince bir şekilde değiştiğini incelediler. Ekip, her 8,5 yılda bir tekrar eden bir şablon ya da harmonik ‘sinyal’ olduğunu gördüler ve yeni araştırmada günlerin uzunluğunun zaman boyunca nasıl değiştiğine ilişkin ölçümleri kullanarak bu durumu teyit ettiler. Yeni makalede izah ettikleri bu kalıp, Dünya’nın iç çekirdeğindeki yalpalama neticesinde oluşuyor.
Yaptıkları inceleme, bunun yanı sıra, çekirdeğin Dünya’nın mantosuna ya da kabuğuna kıyasla yaklaşık 17 derece eğik olması gerektiği sonucuna ulaşmalarına neden oldu. Bu sonuç, eğimin çok daha büyük olduğu ve çekirdeğin dönüşünün manto tabakasıyla eşleştiğine dair var olan hakim düşünceye aykırı görünüyor. Ayrıca, çekirdeğin mükemmel bir küre şeklinde olmadığını, bundan ziyade yumurta şeklinde ve kuzeybatı kısmında daha yoğun olduğunu düşündürüyor.
Ding, yaptığı basın açıklamasında, “Bu sapmalar, bizlere, mantonun 3 boyutlu yoğunluk modeline dair değerli bir çerçeve sunuyor ve geleneksel teoriler kullanılarak hesaplanan kusursuz küre formundan muhtemel sapmaların altını çizerek, akışkanlık-çekirdekteki kutup basıklığı varsayımlarını sorguluyor” dedi.
Çeşitli değişimleri tetikleyen bir unsur
Ve bütün bu eğim ve yalpalamalar bir dalgalanma etkisi yaratır. Araştırma yazarları, Dünya’nın çekirdeğindeki yalpalama şablonunun Dünya’nın genel dönüşündeki ve günlerin uzunluğundaki garipliklere yön verdiğini ve Dünya’nın değişen manyetik alanı gibi öteki olgulara bir açıklama getirebileceğini ifade ediyorlar. Ding, “Statik [sabit] eğim, diğer şeylerle birlikte sıvı çekirdeğin şeklinde belirli bir değişime yol açarak akışkanların hareketinde bir farklılaşma ve jeomanyetik alanda buna karşılık gelen bir değişime sebep olabilir” diyor.
Öte yandan, yeni araştırma buna benzer olguları izah etmenin tek yolu değil. Farklı teoriler, Dünya’nın manyetik alanı ile mantonun kütleçekim alanı arasında gerçekleşen jeofiziksel bir mücadelenin, iç çekirdeğin kaba hesapla her 70 yılda bir önce geriye ve ardından ileriye doğru dönmesine sebep olduğunu belirtiyor. Yahut bu olgu, çekirdeğin yüzeyinin durağan ve pürüzsüzden ziyade değişim gösteren doruk ve vadilere sahip olmasından kaynaklanıyor.
Son araştırmaya dahil olmayan Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden sismolog John Vidale daha önce yaptığı bir açıklamada, “Yer bilimlerinde iç çekirdeğin hareketi kadar henüz anlaşılmamış çok fazla şey olduğunu düşünmüyorum. Kesin biçimde ne olduğunu anlamaya çalışmak, uzun zamandan beridir sürmekte olan bir mücadele” dedi.
Kimi belirsizlikler varlığını korusa da son araştırma bu tartışmaların bir kısmına açıklık getirme noktasında ileri doğru atılmış bir adım niteliği taşıyor. Ding, “Dünya’nın çekirdeğinin döngüsel salınımını ve değişken rotasyonunu daha ayrıntılı biçimde incelemeyi, dolayısıyla farklı ve bir arada bulunması güç olabilecek bu kavramsal teorilere bir netlik kazandırmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.