T24 - DTK'nın 'özerklik ilanı'nı uygulamaya koyması karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin buna nasıl mani olmaya çalışacağını dile getiren Ertuğrul Özkök, ''DTK, özerklik kararını uygulamaya kalkarsa politikamızın ne olacağını daha geniş bir çerçevede konuşmanın zamanı gelmiştir.'' dedi.
Ertuğrul Özkök'ün bugün (19 Temmuz 2011) Hürriyet gazetesinde yer alan yazısı şöyle:
Ya uygulamaya kalkarlarsa
KİMSENİN sormadığı, soramadığı soruyu hep birlikte soralım mı?
Hadi gözümüzü karartıp soralım:
“DTK, ilan ettiği özerklik kararını uygulamaya kalkarsa, buna kim mani olacak?”
“Nasıl mani olacak?”
EN DRAMATİK SORU “Bugün Türkiye’de buna mani olabilecek bir güç var mı?”
Hadi buyurun, herkes kendi meşrebince cevabını versin.
Ne diyor DTK?
Köy, kasaba, semt komiteleri kuracağım.
Dışişleri ve milli güvenlik dışındaki “devlet” faaliyetlerini ben yürüteceğim.
Anadilde eğitim vereceğim.
Ve daha bir sürü şey.
Tekrar soruyorum;
DTK, akılsızlık edip, gözünü karartıp bunu uygulamaya koyarsa, buna kim, nasıl mani olacak?
* * *
HAMASİ CEVAP Şu olabilir: “Sıkıyorsa uygula...”
Ee, sıkıyor ki, ilan etti.
YÜZDE 50 HÜKÜMETİ Buna mani olma sorumluluğu kimde?
Tabii ki; “arkasında yüzde 50 oy gücü bulunan AK Parti Hükümeti.”
Seçim meydanında “Apo’yu asardım” demiş; “Bundan ötesi yok” demiş, “Kürt sorunu yok” demiş; yani sıkı durmuş ve halktan da yetkiyi almış.
Güçse güç, “milli iradeyse” milli irade; “Yürü” deyince yürüyecek, “Dur” deyince duracak yeni Türk ordusu.
Memlekette uyuyan sineğin bile ortam dinlemesini yapan polis gücü.
Sınırlarda “sıfır problem”, dış marazayı, itirazı bitirmiş bir dış politika.
Yap deyince yapacak, DGM’den daha mücehhez, ondan daha güçlü özel yetkili mahkemeler.
Yani, “Sıkıyorsa uygula” demeye muktedir, tam teşekküllü bir sivil irade.
Hepsi mevcut.
Tekrar soruyorum.
DTK, “Ben özerk yönetimi uygulamaya başlıyorum” derse, iktidar bu uygulamayı durdurabilir mi?
* * *
Hemen cevap vermeyin.
İsterseniz olabilecekleri de sıralayayım, ondan sonra cevabını arayalım.
Bu dünya, artık bir “Tahrir Dünyası”.
O Tahrir ki; başladığı zaman, Türkiye’nin en resmi ve en yetkili kişisinin ağzından, “Halkının sesine kulak ver” mesajını iletmişiz.
Şimdi yarın Diyarbakır meydanında 300 bin kişi toplanır; her cuma namazından sonra ayrı bir imamın ardında saf tutmaya başlarsa ne yapacaksınız?
Sizin ne yapacağınızı bilmem. Ama CNN, El Cezire, BBC, hatta Suriye televizyonu ne yapar bilirim.
Anında naklen yayın arabalarını oraya gönderir.
Siz, “Yahu daha yeni seçim yaptık” falan diye haklı gerekçeler sunarsınız da, oradaki adam, Batı’daki, Doğu’daki, Kuzey’deki adam anlar mı bilmem.
Hele hele oradaki adam; “Yahu burası bizim” diye konuşmaya başlar, bir de “Kürdistan” diye adını koyarsa,
Sakın bana “Akıl veriyorsun” falan demeyin.
Orada akıl aşaması geçmiş, duygu aşamasına gelinmiş.
Ben sadece şunu söyleyebilirim.
Komşudaki camdan evlere attığımız taşlar, bumerang kayalar halinde kafamıza çarpabilir.
* * *
Dinlersiniz, dinlemezsiniz, ben yine de söyleyeyim.
Bu sorun artık, yüzde 50 “milli iradeyle” çözülebilecek bir sorun değildir.
O nedenle, DTK, özerklik kararını uygulamaya kalkarsa politikamızın ne olacağını daha geniş bir çerçevede konuşmanın zamanı gelmiştir.
Yüzde 50 milli irade ile alabileceğiniz tek karar, “askerinizi, polisinizi, yargınızı” üzerine göndermektir.
Ama unutmayın ki, karşınızdaki güç ne Ergenekon sanıkları, ne de “Fenerbahçe Cumhuriyeti”.
O nedenle daha gerçekçi çözümleri konuşmanın, kendimizi ona alıştırmanın zamanı geldi.
Bu çözümler, gururumuzu kıracak çözümler bile olsa, zaman gurur zamanı değil, akıl zamanıdır.
* * *
Hem Ankara’dakilere, hem Diyarbakır’dakilere, Tarık Ziya Ekinci’nin dün Radikal’de Ezgi Başaran’a verdiği mülakatı okumalarını tavsiye ederim.
Bir üniversite öğrencisiyken, onu TBMM çatısı altında hayranlıkla izlerdim.
Adam gibi adammış. Fotoğraftaki duruşu, biraz Mehmet Ali Aybar’ı andıran siması bile insana güven veriyor.
“Demokratik özerklik sadece bir söylem, pratik sonucu yok” diyor.
İnşallah öyledir.
Çünkü şu aşamada en işimize gelecek şey, “inşallaha” kalmış bir zaman kazanmadır.