Günlük yaşamın yoğun temposu, toplumsal rolleri ya da bilgi eksikliği gibi farklı etkenler nedeniyle kadınların sağlıklarına yeterli özeni göstermediğini söyleyen Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, bu durumun ciddi sağlık sorunlarına zemin oluşturabileceğine dikkat çekti.
Kadınların sağlık sorunlarını ihmal etmesinin yaşam kalitesini düşürmesinin yanında ciddi sonuçlara yol açabileceğini anlatan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, yeterli bilinç seviyesine ulaşmak ve düzenli kontrollere gitmenin bu sorunların önlenmesinde kilit rol oynadığını söyledi. Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın sağlığını yakından ilgilendiren sorunlara ve tedavi yöntemlerine ilişkin bilgi verdi.
"Kalp hastalıkları sessiz tehlike olarak büyümeye devam ediyor"
Her ne kadar istatikler kadınlarda kalp hastalıklarının giderek arttığını gösterse de kalp hastalıkları genellikle 'erkek hastalığı' olarak algılanmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre kalp hastalıklarının tüm dünyada kadınlarda yaşam kaybı nedenleri arasında ilk sırada yer aldığını hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, "Bununla birlikte American Heart Association'a göre, kadınların yüzde 54'ü kalp hastalıklarının farkında değil. Bu nedenle gerekli önlemleri almıyor" dedi. Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, sözlerine şöyle devam etti:
"Amerikan Kalp Derneği'nin 2019 Ulusal Anketi sonuçlarına göre, kadınların kalp hastalığının bir numaralı ölüm nedeni olduğuna dair farkındalıkları son 2009-2019 arasındaki 10 yıllık dönemde önemli ölçüde azaldı. 2009'da kadınların yüzde 65'i bu gerçeği bilirken, 2019'da bu oranın yüzde 44'e düştüğü gözleniyor. Üstelik en büyük farkındalık kaybı da 25-34 yaş aralığındaki genç kadınlarda. Anketin öne çıkardığı bir başka önemli sonuç ise yüksek tansiyon gibi önemli risk faktörleri olan kadınlar dahi, kalp hastalığının birinci ölüm nedeni olduğunun farkında olmaları. Dolayısıyla bu konudaki farkındalık çalışmalarının yoğunlaştırılması önem taşıyor."
"Meme kanseri taramalarına katılım oranı hâlâ düşük"
Meme kanseri taramaları (mamografi) ve rahim ağzı kanseri taramaları (Pap smear testi) gibi rutin kontrollerin de kadınlar tarafından sıklıkla ertelenebilen rutin kontroller arasında yer aldığına işaret eden Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, özellikle de sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğu bölgelerde taramaların ihmal edilebildiğine işaret etti. ABD'de 40 yaş üstü kadınların sadece yüzde 65'inin düzenli mamografi çektirdiğini belirten Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı "Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olmasına rağmen, taramalar sıklıkla ihmal ediliyor. International Agency for Research on Cancer'ın 2020 raporuna göre, düşük gelirli ülkelerde meme kanseri taramalarına katılım oranı yüzde 20'nin altında olduğu görülüyor" diye konuştu.
Rahim ağzı kanseri ve HPV aşısı
Rahim ağzı kanseri taramalarının (Pap smear testi) ve HPV aşısının kadın sağlığı açısından büyük önem taşıdığına dikkat çeken Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, bu kontrollerin sıklıkla ertelendiğini belirtti. Düzenli taramaların ve aşılama programlarının, rahim ağzı kanserinden korunmada en etkili yöntemler olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, "HPV aşısı, rahim ağzı kanserine yol açan HPV virüsüne karşı yüzde 90'ın üzerinde koruma sağlıyor. Dünyada kanseri önleyen tek aşı. Buna rağmen, ülkemizde aşılanma oranları hâlâ düşük seyrediyor. Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre düşük ve orta gelirli ülkelerde HPV aşısı yaptıran genç kızların oranı yüzde 30'un altında. Tarama ve aşı programlarının ihmal edilmesi, önlenebilir bir kanserin hâlâ ciddi bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmasına neden oluyor" ifadelerini kullandı.
"Osteoporozun önemi yaşam süresi uzadıkça artıyor"
Osteoporoz (kemik erimesi), özellikle menopoz sonrası kadınlarda sık görülüyor. Uluslararası Osteoporoz Federasyonu verilerine göre, 50 yaş üstü kadınların yüzde 50'sinin kemik kırığı riski taşıdığını ancak sadece yüzde 20'sinin teşhis edilebildiğini hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, şu bilgileri verdi:
"Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor ve yaşam tarzı alışkanlıkları da değişiyor. Dolayısıyla osteoporoz da artış eğiliminde olacak hastalıklardan biri olarak gösteriliyor. Aslında, dünya çapında 50 yaş üstü her 3 kadından 1'inin ve her 5 erkekten 1'inin kalan yaşam süreleri içerisinde osteoporoz kırıkları yaşayacağı tahmin ediliyor. Sonuç olarak, ilgili kırılganlık kırıklarının hem yaygınlığında hem de insidansında artış olacağı öngörülüyor. Tüm bu ciddi sonuçlara rağmen önleyici tedbirler ve kemik taramaları ihmal ediliyor."
"Konuşulmaktan çekinilen sorun: İdrar kaçırma"
Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, özellikle doğum sonrası dönem ve menopoz sonrasında kadınların yaşamlarını ciddi oranda kısıtlamalara neden olan idrar kaçırma ve pelvik taban sorunlarının da kadınlar için önemli bir diğer problem olduğunu söyledi. Ancak çoğu kadının bu sorunu bireysel yöntemlerle çözmeye çalıştığını ve tedaviden kaçtığını anlatan Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, "40 yaş üstü kadınların yaklaşık yüzde 40'ının bu sorunu yaşadığı tahmin ediliyor. Yaşla birlikte de oran artıyor. İdrar kaçırma bu denli yaygın olmakla birlikte bu kadınların sadece yüzde 25 gibi çok küçük bir kısmı tedavi için hekime başvuruyor. Kadınların bu sorunun tedavi edilebileceğini bilmeleri gerekir" dedi.
Tiroid hastalıklarının göz ardı edilen belirtileri
Özellikle kadınlar için bir başka yaygın ve önemli problem olan tiroid hastalıklarının da göz ardı edilebilen ya da farkında olunmayan sorunlardan biri olduğunu belirten Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, tiroid hastalıklarının kadınlarda erkeklere göre 5-8 kat daha sık görüldüğüne işaret etti. Üstelik bu sorunu olan kadınların yaklaşık yüzde 60'ı yaşadıkları sorunun farkında değil. En yaygın şikayetlerden olan yorgunluk, kilo değişiklikleri ve saç dökülmesi gibi belirtiler genellikle farklı nedenlere bağlanıyor" diye konuştu.
"Obezite ve metabolik sendrom: Görmezden gelinen risk"
Obezite ve metabolik sendromun tüm yaş gruplarında olmak üzere özellikle menopoz sonrası kadınlarda sıklığının arttığını hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya genelinde kadınların yüzde 40'ı obez veya aşırı kilolu. Metabolik sendrom ise menopoz sonrası kadınların yüzde 50'sini etkiliyor. Bu konuda alınacak önlemlerle sadece obezite ve fazla kilo değil neden olduğu diğer hastalıklar da büyük ölçüde yönetilebilir olduğu unutulmamalı. Bireysel önlemlerin yanında ihtiyaç duyanlar hekime başvurmaktan çekinmemeli" ifadelerini kullandı.
"Menopoz uyku bozukluklarını da tetikliyor"
Üreme hormonlarındaki değişikliklerden strese, adet döngüsünden sirkadiyen ritimlerdeki değişikliklere kadar pek çok durumun kadınlarda uyku sorunlarına neden olmasına karşın bu durumun göz ardı edilebildiğini belirten Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, "Kadınların yüzde 30'u uyku sorunları yaşıyor, ancak sadece yüzde 10'u teşhis edilebiliyor. Menopoz dönemindeki kadınların yüzde 60'ı ise uyku sorunlarıyla mücadele ediyor" dedi.
Cinsel sorunlar hâlâ tabu
Cinsel işlev bozukluklarının kadınlar arasında yaygın olmasına rağmen konuşulmaktan kaçınılan bir sorun olarak kadın yaşamını etkilediğini anlatan Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, "Dünya çapında yetişkin düzeyindeki kadınların en az üçte birinin cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşadığı biliniyor. Cinsel işlev bozukluğu her yaştan insanı etkileyebilmekle birlikte, 40 yaş üstü kişilerde daha yaygındır. Cinsel işlev bozukluğu, insanların yüzde 30 ila yüzde 40'ını hayatlarının bir noktasında etkiler. Ancak bu soruna maruz kalan kişilerin sadece yaklaşık yüzde 12'si tedavi alıyor. Sonuçta kadınların cinsel işlev bozukluklarını genellikle konuşmaktan kaçındığı ve bu sorunların ihmal edildiği görülüyor" diye konuştu.
"Kadının sağlığı toplumun sağlığı için çok önemli"
Kadın sağlığının önemine vurgu yapan Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün, kadınların kendi sağlıklarını önceliklendirmeleri için de bir farkındalık günü olması gerektiğini belirtti. Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, "Bugün, kadınlarımıza verilebilecek en değerli hediye sağlıklı ve huzurlu bir yaşamdır. Bunun yolu ise düzenli taramalarını aksatmamak, koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanmak ve bilinçlenmekten geçiyor. Kendimize ve hayatımızdaki kadınlara vereceğimiz bu hediye, sadece bireysel sağlığımız için değil, ailemiz ve toplumumuz için de büyük bir önem taşıyor" ifadelerini kullandı. (DHA)
Jel tırnak yaptırmanın sağlık açısından riski var mı;
|