HDP’nin, Doğan Medya Grubu’nun Demirören Grubu’na satışında, Ziraat Bankası’nın verdiği 675 milyon dolarlık kredinin kullanılmasına ilişkin araştırma önergesi AKP oylarıyla TBMM Genel Kurulu’nda reddedildi. CHP ve HDP sözcülerinin şeker pancarı fabrikalarının kapatılması üzerinden Ziraat Bankası’na yüklendiği görüşmelerde, CHP’li İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, yerine göre bin liralık borcun peşine düşen düşüldüğüne dikkat çektiği konuşmasında, “Ziraat Bankasının işi midir medya değişikliği, şeker fabrikalarını kapatıp medya açıyoruz. Bu 700 milyon doların hesabını çiftçiye, şeker üreticisine verin" diye konuştu.
Kredilerin, firmaların mali durumlarına, nakit akışlarına, ekonomik güçlerine, yapılan incelemeler sonucunda Basel kriterlerine göre oluşturulan reytingler üzerinden kredi verildiğini söyleyen AKP Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu, "Türkiye'de bir ilk gerçekleştiriliyor. Medya patronlarını banka sahibi yapan zihniyetten, medya gruplarını banka müşterisi yapan bir zihniyete doğru geldik. Bu dönüşüm, bizim iktidarımız döneminde oldu. Sizler medya gruplarını 28 Şubat sürecinde kullanarak banka sahibi yaptınız" diye konuştu. AKP’li Kavcıoğlu’nun "Bankacılık sektörünün geldiği nokta bizim iktidarımızda dünyanın kıskandığı bir noktadır. Çin'in en büyük bankası, Türkiye'de bankacılık yapma izni aldı" sözleriyle kredi savunması yaptığı görüşmeler şöyle:
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olan ülkemizde diğer yandan da gazete satışları, iktidarın gazete satın alması Demirören Grubu eliyle, aslında durumun vahametini daha da ağırlaştırıyor. Gerçekten bu satış nasıl yapıldı, bunu araştırmamız lazım, çok ciddi araştırmamız lazım çünkü ortada alışveriş yapılan, satın alınan, satan ve satın alan birileri yok. Demirören Grubu kim? İktidara en yakın gruplardan biri. Sayın Erdoğan'a "patron" diyorlar yani onlar arasındaki ilişkiyi hiç kimse inkâr edemez. E, peki satan kim? Sözde, Doğan Medya. Peki, satılmadan önce ne yapıyordu? Ha, diyeceksiniz ki çok mu özgürlükçüydü, gerçekten basın yayın özgürlüğü standartlarına uygun mu davranıyordu?
İktidarın onlar üzerinde de baskısı gerek tartışma programlarında gerek haberlerinde çok güçlü bir şekilde zaten hissediliyordu. Bizim açımızdan, HDP açısından Doğan Medya son iki yıldır, 7 Hazirandan sonra zaten en ağır sansürü uygulayan grubun başında yer alıyor. Yıllarca bizi tartıştılar, bizsiz tartıştılar. Bu, özgür olduğu anlamına gelmiyor bu eleştirilerimiz ama en azından sahibi iktidar partisi değildi, en azından başka bir adı vardı. Peki, ne zaman başladı bu satış? Aslında Afrin'le birlikte başladı. Satış süreci Afrin sürecinde hızlandı.
Doğan medya bir de nasıl satın alındı? Ziraat Bankası, Varlık Fonu'na devredilen bir bankadan kredi alındı. 675 milyon dolar kredi; hem de iki yıl geri ödemesiz, on yıl geri ödemeli. Buna kim "Satış." diyebilir? Belli ki 2019'a endekslenmiş, "satış" adı altında, iktidarın o medyaya kendi patentini vurması çabasıdır.
Peki, şu anda şeker pancarı üreticileri, şeker pancarı fabrikalarının kapatılması Ziraat Bankasının meselesi değil mi, Hükûmetin meselesi değil mi? Ziraat Bankası çiftçilere destek vermek üzerinden kurulmuş bir bankadır, asıl görevi odur.
Şimdi, Doğan Medyanın satın alınması ile Ziraat Bankasının buna 675 milyon dolar -karşılıksız aslında- iki yıl geri ödemesiz kredi vermesinin anlamı nedir? Çok açık, Doğan Medyayı iktidar ele geçirecekti, e, Ziraat Bankası da devlet bankası, iktidar bir devlet bankasından parayı alıp, bir cebinden alıp diğer cebine koyuyor, başka bir para da ödemiyor. İşte bu, hukuka karşı hiledir; bu, desisedir; bu, yurttaşın gözünün içine baka baka "Ben bankadan kredi alırım, oraya veririm, almış gibi gösteririm; bu medya da benim borumu öttürür." demektir.
Evet, gerçekten, daha önce Çalık Holding meselesinde de Sabah gazetesi ve ATV'ye el konulması da aynı şekilde olmuştu. 2013 yılında ve biliyorsunuz, o zaman Cumhurbaşkanının "bizim Çalık" diye hitap ettiği, Ahmet Çalık tarafından yönetilen Çalık Holding bünyesinde yer alan Sabah ve ATV'nin 17 Aralık operasyonundan üç gün sonra bu şekilde satıldığı haberi geldi ve şu anda o devam ettiriliyor. Bu kesinlikle kabul edilmez. Bu, demokrasiyle bağdaşmaz. Bugün Demirtaş orada hukuk ve siyaset dersi veriyor ama bu basın-yayın organlarının hiçbiri tek satır haber geçmiyor, geçmez çünkü emir almışlardır; muhalefetin sesi değil, iktidarın sesi çıkacak ama sesimizi kısamayacaksınız.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Türkiye'nin medya tarihi, medyadaki el değişmelerin çok dramatik olduğu ve iktidarın her aşamasında devrede olduğu bir süreçtir. Zaman geniş olsaydı uzun anlatmak isterdim ama 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi'nin öldürülmesiyle Karacan ailesi milliyetten soğudu. Abdi İpekçi çok yakın arkadaşıydı Karacan'ın ve Aydın Doğan'a sattı. 7 Şubat 1990'da Çetin Emeç'in öldürülmesiyle birlikte Simavi ailesi medyadan soğudu. Erol Simavi "Benim oğullarımın da hayatı tehlikede." dedi ve gazeteyi satmak zorunda kaldı.
Turgut Özal o dönemin Hürriyet de Sabah gazetelerine karşı yeni bir gazete üretmek istedi ve İngiltere'den Asil Nadir'i çağırdı ve ona bir medya kurdurdu ama Özal'a da yaramadı. Yani Türkiye'nin medya tarihi ne yazık ki iktidarların ve terörün etkin olduğu bir süreçtir. Bugün de zaten 100'den fazla gazetecinin hapiste olması ve binlerce gazetecinin, çalışan gazetecinin işsiz gazeteciden daha az olması Türkiye'nin medya gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bugün Doğan Grubunun Hürriyet gazetesini satmasını konuşuyoruz. Demirören alıyor ve yalanlanmayan haberlere göre, Naci Hoca, 675 milyon dolar Ziraat Bankasından kredi çektiriliyor ve aynı süreçte Ziraat Bankası dünyanın 22 bankasına borçlanıp 1 milyar 400 milyon dolar kredi alıyor. Daha pahalıya alıp iki yıl ödemesiz olduğuna göre, Demirören grubuna âdeta bedavaya veriyor.
Sayın Başkan, her şeyden önce "675 milyon dolarlık kredinin nereden alındığını bilmiyorum." demesi Sayın Bostancının… Eğer gerçekten bilmiyorsa ayıp, bilip de söylemiyorsa daha büyük ayıp. Bu kredinin Ziraat Bankası tarafından Demirören Grubu'na verildiği dört gündür yazılıyor. İktidardan hiç kimsenin gıkı çıkmıyor. Yerine göre bin liralık vergi borcu olanın peşine düşüyorlar, arkasından, esnafın önüne defterdar geliyor, defteri koyuyorlar; burada 675 milyon dolarlık bir satış var, iktidar bunun hesabını vermek durumunda. Ziraat Bankasının işi midir medya değişikliği, burada şeker fabrikaları zarar ediyor diye satılırken? (CHP sıralarından alkışlar) Çok yanlış bir yerden tuttu Sayın Bostancı. Sabah gazetesinin satışı neyse bugün bununla karşılaşmış durumdayız.
AKP GRUBU ADINA ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Şimdi, bir bankacı olarak deminden beri konuşmaları dinleyince gerçekten büyük bir üzüntü duydum. Bir kere, konuştuğumuz grup Türkiye'nin en önemli reel sektöründe bulunan Demirören Grubu -eğer söylediğiniz gibiyse- ve AK PARTİ'den önce de Türkiye'nin, bu ülkenin en büyük gruplarından bir tanesi. Bu grup aynı zamanda medya sektörüne de dört gün önce değil, çok daha öncesinden girmiş bir gruptur.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Sizin iktidarınız döneminde, 2011'de girdi.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, Demirören Grubu veya başka bir grup, bakın, bankacılık sektörünü konuşuyoruz. Şu an, Türkiye'nin bankacılık sektörü dünyanın en güçlü sektörlerinden bir tanesi. Arkadaşlar, lütfen, 675 milyon kredi, daha fazla ya da daha az, bugün bankacılık sektöründeki bankalar bu kredileri verirken dünyadaki uluslararası normlara, Basel kriterlerine göre normal firmaların. Verilen krediler tamamen firmaların mali durumlarına göre, nakit akışlarına göre, ekonomik güçlerine göre yapılan incelemeler sonucunda Basel kriterlerine göre oluşturulan ratingler üzerinden verilir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Öyle değil... Öyle değil... Bizim bankada böyle değil.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Bu çalışmanın kamu bankası ya da özel banka olmasının hiçbir önemi yoktur çünkü bütün bankalar BDDK ve uluslararası normlarda Basel kriterlerine göre bütün firmaları kredilendirirler.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Kaldı ki, bakın, Türkiye'de kamu bankalarını konuşacak olursak bugün Ziraat Bankası, Halk Bankası ya da Vakıflar Bankası, Türkiye'nin en büyük gruplarını kredilendiren aynı İş Bankası veya diğer bankalar gibi, özel sektör bankaları gibi kredilendirme yapıyorlar. Bakın, bugün, Türkiye'deki en fazla reel sektöre kredi artışını sağlayan kamu bankaları. Bakın, toplam kredilerdeki artış yüzde 24'ken reel sektöre verilen kredilerin artış oranı yüzde 17 yani Ahmet'e, Mehmet'e tüketici kredisi, bireysel kredi değil. Türkiye'ye üretim yapan, Türkiye'de istihdam yaratan firmalara kamu ve özel bankaların verdiği kredi tutarı yüzde 17-18 artmıştır. Yani sadece bir gruba, sadece bir firmaya verilmiş kredi gibi buraya getirip Türkiye'nin güzide ekonomisinin en önemli belkemiği olan bankacılıksektörünü bu şekilde vurmak hiçbirinize yakışmaz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Kaldı ki bakın, geçmiş döneme baktığımız zaman, Türkiye'de bir ilk gerçekleştiriliyor; medya patronlarını banka sahibi yapan zihniyetten medya gruplarını banka müşterisi yapan bir zihniyete doğru gelinmiştir. Bu dönüşüm işte bizim iktidarımız döneminde olmuştur.