Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, TV8'de yayınlanan O Ses Türkiye yarışmasının bu seneki şampiyonu Dodan Özer ile ilgili olarak "Ekranlarda kazanan, tamam bugün için Dodan;
Ama bu kazanç, isyan adına kişisel olarak küçük ama ideolojik olarak büyük bir hüsran" dedi.
"Dodan o ses yarışmasını kazanmadı, o yarışmaya yenildi.
Ve o ses yarışmasının temsil ettiği sistem hokkabazlığı, Dodan’ı hileli bir şekilde kendine kazandı" diyen Söğüt, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu aynı zamanda şu demek: Sisteme zaten zar zor direnen küçük ama dirençli bir irade Dodan’ın şahsi hikâyesi üzerinden sert bir darbe daha aldı"
Mine Söğüt'ün "Dodan; ideolojik bir hüsran" başlığıyla yayımlanan (22 Mart 2017) yazısı şöyle:
Öncelikle belirtmem gerekir.
Bu yazı doğrudan Dodan’ın şahsına bir yüklenme yazısı değildir.
Onun var olma şartlarının dayattığı kabullenişe bir yüklenme yazısıdır.
Dodan’ın o yarışmada birinci olmasını Kürt sorununun çözümü için bir adım atılmış gibi algılayanlara, popüler bir televizyon yarışmasında siyaset değil sanat kazandı sananlara yazılmıştır.
‘Dodan’ın arkadaşları’ onun popüler arenadaki zaferiyle birlikte ilk günlerde ortaya çıkan durumun ideolojik eleştirilerine karşı cevap vermişlerdi; Dodan’a ve onun konumuna toz konmasın istiyorlardı. Ama ortalık böyle toz dumanken bu mümkün mü?
Meseleyi zor koşullarda var olmaya çalışan çok yetenekli bir Kürt sanatçının kendi hayatını kurtarması olarak görüp onaylamaya insani bir bakış açısıyla ve iyimser bir inatla yaklaştığımız sürece; ideolojik olarak büyük bir iflasın altına da imza atıyoruz demektir.
Başarı için her şey mubahtır ahlakı, kapitalist bir ahlaktır.
Kapitalizmin her türlü tuzağına yapıcı bir kılıf kolaylıkla uydurabiliriz.
Kapitalizmin dili öyle tatlıdır ki; sizi meşrebinize uydurduğu gösterişli değerlerle kandırıp deliğinizden kolayca çıkarır.
Ama o dil aynı zamanda da zehirlidir, çıktığınız deliğe bir daha aynı kişi olarak dönemezsiniz; fena zehirlenirsiniz.
Olayı sadece Dodan’ın kişisel başarı hikâyesi olarak okumak;
Kürt halkının kendi dilinde kahramanı olan bu büyük ses, “Türk” halkının huzurunda onaylanırken, “Kazanan kim kaybeden kim” diye sormaktan kaçınmak; sistemin tuzağına düşmek anlamına gelir.
Eğer bu ülkede sıradan günler yaşanıyor olsaydı, o yarışma sıradan bir yarışma, Dodan da sıradan bir yarışmacı olabilirdi.
Oysa şu günlerde ne ülke sıradan, ne o yarışma, ne de Dodan.
Dodan’ın kişisel başarısının şartları, devamlı ötelenen ve kendisine alan bulmakta zorlanan bir ideolojinin barışçıl kanadını bir kez daha fena kırdı.
Sistem ‘başarı’ karşılığında ona ve dolayısıyla hepimize bir bedel ödetmenin peşinde.
Onun kimliğine ve diline ait büyük bir değere getirilen sessiz sansürü ilk günden son güne kadar sineye çekmek zorunda kalmamız kayıtlara bir başarı olarak değil ancak bir yenilgi olarak geçebilir.
Dodan o bedeli ödemeseydi; sisteme isyan etseydi; kendi dar alanından dışarı çıkmayı, tüm ülkeye sesini duyurmayı hedeflemeseydi...
Yeteneğine rağmen hayatını sadece kendi halkının kahramanı olarak geçirecek ve hiçbir zaman bu denli parlama fırsatı bulamayacaktı.
Ama tarih de bu ülkenin bugünü hakkında ona dair daha sert ve güzel bir cümle yazacaktı.
Küstah ve şimdilik ‘galip’ iktidar ona madalyayı ancak politik tutarsızlıklar ve haksızlıklarla suiistimal edilen bir kültürün mutlak yenilgisinin üzerine tüneme şartıyla taktı.
Bugüne dek kendini en sert biçimde silahlı mücadeleyle var eden Kürt politikasının bundan sonra varlığını dil ve kültür üzerinden güçlendirmesi ve haklılığını pekiştirmesi gerekirken;
O politikanın elindeki en barışçıl silah olan dile iktidarın idealize ettiği bir suskunlukla bir kez daha kasten milyonların huzurunda el konuldu.
Bir Kürt şarkıcı Kürtlüğünden ve hatta Aleviliğinden hiç bahsetmemek şartıyla popüler bir yarışmayı sesinin ve yorumunun hakkıyla kazandı.
Ve biz bunu içtenlikle onayladık.
Aslında Dodan o ses yarışmasını kazanmadı, o yarışmaya yenildi.
Ve o ses yarışmasının temsil ettiği sistem hokkabazlığı, Dodan’ı hileli bir şekilde kendine kazandı.
Bu aynı zamanda şu demek:
Sisteme zaten zar zor direnen küçük ama dirençli bir irade Dodan’ın şahsi hikâyesi üzerinden sert bir darbe daha aldı.
‘Dodan’ın arkadaşları’ onu eleştirenlere daha iyi bir çözüm önerisi soruyorlardı ya; vardı aslında, biraz düşünseler onlar da hatırlayacaklar:
Alayına isyan, alayına isyan, alayına isyan.
Ekranlarda kazanan, tamam bugün için Dodan;
Ama bu kazanç, isyan adına kişisel olarak küçük ama ideolojik olarak büyük bir hüsran.