Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik, 40 AKP’li milletvekilin imzasını taşıyan ve Meclis’e sunulan torba kanun teklifinin 12. maddesinde işçinin hastalık ve analık sigortasından aldığı geçici iş göremezlik ödeneğinin düşürülmesini, “sinekten yağ çıkarma çabası” olarak değerlendirdi.
AKP’li vekillerin, “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik” yapılmasına dair kanun teklifinin 12 maddesinde işçinin “hastalık ve analık sigortasından alacağı geçici iş göremezlik ödeneğine” ilişkin düzenleme yer alıyor. Ödeme hesaplanırken işçinin son 3 ay içerisindeki kazancının ortalamasına bakılıyor ve işçiye günlük ücretinin üçte ikisi kadar geçici iş göremezlik ödeneği veriliyor. Ancak AKP’nin teklifiyle ödeneğin hesaplanırken iş göremezliğin başladığı tarihten önceki 12 ay dikkate alınması talep edildi. Kanun Meclis’ten geçerse alacağı ödeneğin büyük bir kısmı 2021 yılında zamlanan maaşı üzerinden değil, önceki yılın maaşı üzerinden hesaplanacak.
Söz konusu değişiklik talebinin yüksek iş göremezlik ödeneğinin alınabilmesi için sahte sigortalılık yapılarak esas kazancın yüksek gösterilmesi gerekçe gösterildi.
“Her şeyden önce, bir yasal düzenleme kötüye kullanma üzerine hazırlanmaz. Kötüye kullanma tespit edilirse giderilir ama bir yasal düzenlemenin kötüye kullanılması yönünde hazırlanması doğru değil” diyen ve düzenlemenin gerekçesine dikkati çeken Çelik, “Ödenek çok düşük, bundan kaynaklı olarak insanlar rapor alıp ücretlerini yükseltmeye çalışıyorlar mıdır? Böyle örnekler istisnai olarak olabilir ama bu bir mekanizma olamaz. Bu kadar çok rapor alınması, sağlık sisteminin buna müsaade etmesi mümkün değil. Yani bunun gelir kaybını telafi edici bir mekanizma olarak kullanılması mümkün değil. İnsanlar daha yüksek ücret almak amacıyla bu yolu tercih edebilirler ama sağlık sistemi buna bir yere kadar izin verebilir. O nedenle bunun esaslı bir mekanizma olacağını düşünmüyorum. Salgındaki ana mekanizma hastalık nedeniyle geçici iş göremezlik ücreti alma meselesi hiçbir zaman asıl mekanizma olmadı” diye konuştu.
“Küçük hesaplarla SGK’nın gelir-gider sorununu çözmek mümkün değil”
Burada SGK’nın harcamalarını düşürmeyi amaçladığını ifade ederek, “SGK’nın buradan sağlayacağı avantajla işçilere kaybettireceğini karşılaştırdığımızda hakikaten bana sinekten yağ çıkarma çabası gibi geliyor. Küçük hesaplarla SGK’nın gelir-gider sorununu çözmek mümkün değil” diyen Çelik, devamında şunları kaydetti:
“Sosyal güvenlik sistemi çalışanların gelir kayıplarını gidermeyi hedefler!”
“Tek tek işçiler açısından önemli bir meblağ olacaktır ama SGK açısından ne kadar şey sağlayacaktır! Bu tür bir düşünüş tarzı da bir sosyal güvenlik sistemi açısından doğru değil. Sosyal güvenlik sistemi çalışanların gelir kayıplarını gidermeyi hedefler. E gelir kayıplarında da son ücretinizin baz alınması gerekiyor. Onu da zaten belirli bir oranda veriyor site, ayakta ve yatmaya bağlı olarak farklı oranlarda veriyor. Zaten bir kesinti oluyor. İzahı zor girişimler bunlar.”
“Hakkı kısıtlayıcı düzenleme yapılması doğru değil”
“Bir yasal düzenleme yapılırken suistimaller oluyor diye hakkı kısıtlayıcı düzenleme yapılması da doğru değil. Suistimal varsa denetim mekanizmasını artırırsınız” diyen Çelik, şu eleştirileri getirdi:
“Zaten sosyal güvenlik reformundan bu yana sosyal güvenlikte yapılan bütün düzenlemelere baktığımızda, sigortalıların eline geçen gelirleri, ödenekleri ve benzerlerini bir biçimde düşürme süreci olarak işledi. Emekli aylıklarından tutun ödeneklere, bunu elde etme koşullarına kadar bunu zorlaştıran mekanizmalar. 12 yıldır SGK’da tümüyle sigortalıya ilişkim ödeme ve gelirlerin azaltılmasına dönük işlemler yapıldı. Bu da bunun küçük bir örneği. SGK bununla ihya olmaz.”
"Hekimlerin de işverenin de işçinin de içinde olduğu bir çark olması lazım, bu da akla yatmıyor"
Çelik son olarak, “Bu suistimalin ne oranda olduğuna ilişkin bilgi de yok. Hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmalı. Bir yandan hekimlerin bu suistimale ortak olması lazım, bir yerde işverenin böyle bir suçlamayı kabul etmesi lazım. Hekimlerin de işverenin de işçinin de içinde olduğu bir çark olması lazım. Bu da çok akla yatkın delmiyor” değerlendirmesinde bulundu.