DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası, 1979'da verdiği ilanda patronları ve hükümeti sert üslupla eleştirdi. Dün verdiği ilanda ise krizden etkilenen sanayiciye sahip çıktı, hükümete yumuşak üslupla çare önerdi.
Yıl 1979. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Tekstil İşçileri Sendikası bir gazete ilanı veriyor. Hedefte patronların çatı örgütü TÜSİAD var. Türkiye'de sendika hareketinin en güçlü olduğu bir dönemde çıkan ilan özetle, Türkiye'nin içinden geçtiği bunalım ve kriz ortamının tek sorumlusunun sanayici, bankacı, büyük toprak sahipleri ve tüccarların oluşturduğu egemen sınıflar olduğunu savunuyor. DİSK "Krizin baş sorumlusu sermayedir" diyor.
Yıl 2009. DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası 30 yıl sonra yeniden gazete ilanıyla kamuoyuna sesleniyor. Gündem yine işsizlik ve kriz. Fakat TÜSİAD ve sermaye sınıfı bu sefer kez krizin sorumlusu değil mağduru konumunda. DİSK sermaye sınıfına destek olunması için hükümete sesleniyor: "Sanayi, iştir, aştır, ekmektir. Ancak maalesef bugün sanayici örgütleri hükümetten çekindikleri için sorunlarını güçlü şekilde dile getiremiyor."
30 yıl önceki ilanı da, dünkü ilanı da veren isim aynı: Tekstil İşçileri Sendikası Başkanı Rıdvan Budak. İlanlar arasındaki fark Türkiye'nin hatta dünyanın nereden nereye geldiğini de açıkça ortaya koyuyor.
Referans gazetesinin haberine göre; Türkiye'nin 12 Eylül öncesinde en sert günlerini yaşadığı günlerde 'Toplumun Geleceğini Belirlemek Sermayenin Elinde Değildir' diyen Rıdvan Budak, 30 yıl sonra ise bu kez "'Tekstil Sektörünü Kaderine Terk Edemezsiniz' başlıklı ilanıyla sanayiciye sahip çıkıyor. İlanlar arasındaki fark Türkiye'nin hatta dünyanın nereden nereye geldiğini de açıkça ortaya koyuyor.
Çin, Hindistan gibi ucuz işgücü nedeniyle eski sendikal anlayışların giderek yok olduğu bu dönemde en büyük darbeyi ise emek yoğun sektör olan tekstil ve hazır giyim yiyor. Bu sektörlerde 30 yıl önce mevcut çalışanlarda yüzde 50 olan sendikalı işçi oranı bugün yüzde 3'leri bile bulmuyor.
Önemli olan sanayidir
Bir yıl önce DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Başkanlığı'na yeniden seçilen Rıdvan Budak, 30 yılda yaşanan bu değişimi, dünyadaki küreselleşmeye bağlıyor. 1979 tarihli ilanı o dönem TÜSİAD'ın hükümeti devirmeye yönelik çabaları ve yaşanan ekonomik kriz ortamının sorumlusu olmadıklarına yönelik savunmalarına karşın verdiklerini hatırlatan Budak, "Bugün verdiğimiz ilan farklı. Şu anda yaşanan küresel bir ekonomik kriz yaşanıyor. Böyle bir ortamda bizim için önemli olan Ahmet'in Mehmet'in fabrikasının kurtarılması değil sanayinin ayakta kalması, istihdamda yaşanan kayıpların giderilmesi, yeniden aş, iş, üretim, ihracat ve iç tüketimin canlandırılmasıdır" diyor.
Budak uzunca bir süredir farklı bir sendikal anlayışı da savunuyor. "Önce işyerinin yaşaması lazım. Ondan daha önemli birşey yok. İşyeri olacak. İşçi olacak. İkisi biraraya geldiğinde değerli. İşçi ekmek teknesini kaybetmeyecek, işveren ise artı değeri paylaşmayı bilecek" diyen Budak, bu değişimin "sol ilkelerden vazgeçtikleri" anlamına gelmediğini vurguluyor. Budak "Biz sol bir anlayıştan geliyoruz. Bizim için sistem sosyalist de olsa kapitalist de olsa önemli olan sanayileşmedir" diye konuşuyor.
Sanayici hükümetten korkuyor
İlanın bir diğer gerekçesini ise Türk sanayicisinin günümüzde kendini ifade edemez bir konuma düşürülmesine bağlayan Budak, "Sanayici hükümete karşı eleştirilerini dile getiremiyor. Çekingen davranıyor. Çünkü hükümet ile takışmak istemiyor, maliyenin kapıya dayanmasından korkuyor" diyor. Tekstil sektörünün Türk sanayisi ve istihdamının oluşmasında önemli bir role sahip olduğunu vurgulayan Rıdvan Budak konuya ilişkin de şu yorumları yapıyor:
"Küresel çapta yaşanan ekonomik bir kriz varken bu sektörü kaderine terk etmek doğru değil. Bizim ilkemizde bir değişiklik olmadı. Biz diyoruz ki, bu krize karşı iktidarın önlem alması gerekiyor. Sanayicinin biri, ikisi, üçü hata yaptı diyelim, sektörde 10 bin işletme varsa bunun 7 bininde ne üretim ne de başka bir şey kaldı. Fabrikalarda muhasebeci ve güvenlikçilerin dışında kimse kalmadı. Ekonomik olduğu kadar toplumsal barışın da sağlanması için bu fabrikaların kapanmaması gerekiyor"
Sendikacı ile sanayici aynı masada
Budak'ın ilanı sanayiciden de tam destek aldı. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş, kayıtlı olarak 170 binin üzerinde işçi işini kaybetti. Bu durum nedeniyle sendikalarla aynı masada çözüm arıyoruz. İstihdam kaybının önlenmesi konusunda projelerimizi paylaştık. Bu anlamda birbirini tamamlayan bir çalışma ortaya koyduk" diye konuşuyor.
Sendikalar eleştiri değil çözüm üretiyor
Türkiye'nin bugünkü koşullarının 1979 yılları ile mukayese edilemeyeceğini söyleyen DİSK Başkanı Süleymen Çelebi ise konjonktürün değiştiğini ve artık küreselleşme gerçeği yaşandığını söylüyor. "Bugün sol sadece eleştirel bir bakış açısı ortaya koymak istemiyor. Daha net, daha anlaşılır olmak, aynı zamanda yanlış anlamalara izin vermeden çözüm ve proje üretmek istiyor. Verilen bu ilanın kaygısı da budur" diyor.
Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı kriz ortamında sermaye sınıfın suçunun da olduğunu düşünen Çelebi, "Krizin küresel boyutlu olması sermaye sınıfını elbette haklı çıkarmıyor. Krizin gerisinde sermayenin acımasızlığı vardır. Sonuçta ortaya çıkan bedeli çalışanlar ödüyor. Bu bedelin daha fazla büyümemesi için böyle bir uyarı gerekiyordu"
Son 30 yılda sendikal hareketin de çok zayıflatıldığı ve bu nedenle sorunlara müdahalede cılız kalındığını kabul eden Çelebi, "1979 yılında 44 milyon Türkiye nüfusuna karşılık 2.5 milyon aktif örgütlü işçi vardı. Tek başına DİSK'in örgütlü işçi sayısı 650 bin idi. Bugün 70 milyon nüfusa karşı 650 bin aktif sendikalı var. DİSK'in o dönemki gücü olsa bugün çıkan yasaların hiçbiri çıkmaz, bu yaşananlar yaşanmaz" dedi.
Öte yandan mevcut iktidarın Türkiye'de topyekün bir korku politikası uyguladığını savunan Çelebi, "Bugün hiç kimse fikirlerini özgürce dile getiremiyor. Sanayici de artık bu cenderenin içindedir. Bunu yapan sanayici ya vergi cezalarıyla ya siyasi kayırmalarla ya da başka ambargolarla karşılaşıyor" dedi.
30 yıl önceki ilanda ne deniyordu?
-Türkiye bugün en bunalımlı günlerini yaşamaktadır. Böylesi bir ortamda gazetelerde başlattığınız milyonlarca liralık kampanya ile bu durumun sorumlusunu kendinizin dışında göstermeye ve tehdit eder üslupla yol gösterici olmaya kalkıştınız.
-Bu bunalımın gerçek sorumlusu bunalımdan şikayet eder görünerek sorumlulğunuzu gizleme çabasında olan sizlersiniz. Bunalımın sorumlusu sanayicilerin, bankacıların, ithalatçıların, büyük tüccar ların, tefecilerin, büyük toprak sahiplerinin oluşturduğu egemen sınıflardır.
-Türkiye yoklar ülkesi olmuştur. Ancak sorumlusu karaborsayı yaratan stokçuluk yapan, fabrikaları tam kapasite çalıştırmayan, fiyatlar düşmesin diye fazla ürünleri denize atan, üretimde anarşiye yaratan sizlersiniz.
30 yıl sonra verilen ilanda ne deniyor? DİSK'in 30 yıllık evrimi
-Bugün türk tekstli sanayiyi bir felaket ile karşı karşıyadır. Üretim ve kapasite kullanımı sürekli azalmakta, işsizlik çığ gibi büyümektedir.
İşletmelerde izinlarin tamamı kullanılmış, işten çıkarılan işçiler kıdam tazminatlarını ve işsizlik ücretlerini de tükettiler. Şimdi yokluk ve yoksulluk ile karşı karışıyalar. milyarlarca dolarlık makinalar ve fabrikalar çürümeye terk edilmiş, hurdaya dönüşme durumundadır.
Gelişmekte olan sanayi bölgelerinde 'sanayicinin yüzde 70'i evini de satsa banka borcunun ödeyemez' denmektedir.
Oysa rakip ülkeler sanayiyi sıfır faiz ile teşvik etmektedir. Biz bir koyundan kırk post çıkaramayız. Tekstil ve sanayi çöktüğü zaman sağlam denen bankaların da ayakta kalmayacağını göreceğiz.