T24 Haber Merkezi
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Sayın Şara'nın (YPG konusunda) kafasının son derece net olduğunu gördüm. Bu netlik Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarını tatmin edecek düzeyde" dedi. Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye'nin IŞİD'le mücadelede bölgesel bir koalisyon oluşturacağını duyuran Bakan Fidan, "Sorunları gelsin hegemon çözsün, ona havale edelim ama hegemon geldiği zaman da bir ton maliyetle geliyor. Çoğu zaman da işi bittiği zaman arkada bıraktığı resim, geldiği zamanki resimden daha kötü oluyor. Bunu bizim bir daha bu topraklarda yaşamamızın hiç gereği yok." dedi. Bakan Fidan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nisan ayında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi çerçevesinde bir araya geleceğini açıkladı.
Dışişleri Bakanı Fidan, AA Editör Masası'na konuk oldu. Fidan, dış politikaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Suriye geçici yönetiminin Cumhurbaşkanı Muhammed Colani'nin (Ahmed el Şara) dün Türkiye'ye gerçekleştiği yurt dışı ziyaretinin olası sonuçlarıyla ilgili görüşleri sorulan Bakan Fidan şu yanıtı verdi:
"Dünkü ziyaret önemli bir ziyaretti. Ahmed Şara, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ikinci ziyaretini Türkiye'ye yapıyor; ilkini Suudi Arabistan'a yapmıştı. Açıkçası Suriye'deki son 2 aydır gördüğümüz gelişmelerin belli bir tempoyla ivmelendiğini görüyoruz. Ama çok şükür hepsi de olumlu şekilde seyrediyor. Hem bölge ülkelerinin hem uluslararası toplumun şu andaki yeni yönetime yaklaşımı fevkalade olumlu. Yeni yönetim de sorumlu bir şekilde davranıyor." diyen Bakan Fidan şöyle devam etti:
"Bu türden etkileşimler Şam'daki yeni yönetim için çok önemli"
"Dün Cumhurbaşkanımızla yapılan görüşmelerde iki ülke arasında daha önce çözüme kavuşma imkânı olmayan, dondurulmuş konuları ele alma imkânı oldu. Suriye'nin yeniden yapılandırılmasında, ayağa kaldırılmasında, temel hizmetlerin halka iletilmesinde Türkiye'nin ne türden bir rolü olabilir, bunlar masaya yatırıldı. Cumhurbaşkanımız belediye başkanlığı döneminden beri özellikle sosyal konulara, hizmetlere çok ağırlık veren bir siyasî lider. Halkın içinde bulunduğu durumu bütün detaylarıyla okuyabiliyor. Kendisi teker teker enerji konularını, hastane konularını, ulaşım konuları büyük bir detay ve titizlikle üzerinden geçti.
Bizim iki ülke arasında sınır güvenliği, ticaretin artırılması, bölge ülkeleriyle olan bağlantısallık konusu başta olmak üzere güvenlik konuları da ele alındı. Güvenlik konuları YPG'nin nasıl çözüleceği başta olmak üzere DEAŞ'la mücadele, sınır güvenliği, bölge ülkeleriyle bu konuda atılabilecek adımlar... Geniş yelpazede konular ele alındı.
Cumhurbaşkanımız bütün konuların hepsinin üstünden büyük bir detayla gitti. Ben inanıyorum, çok verimli bir görüşme oldu. Zaten bu türden etkileşimler Şam'daki yeni yönetim için çok önemli. Çünkü bölgedeki önemli ülkelerin ne hissettiğini, düşündüğünü, beklediğini bire bir öğrenme imkânı oluyor. Kendi vizyonunu da aktarıyor.
Ben genel itibarıyla yeni dönemde inşallah ilişkilerimizin çok çok büyük bir ivmeyle hız kazanacağını düşünüyorum."
"Biz nasıl etrafımızdaki ülkeler için tehdit üretmiyorsak etrafımızdaki ülkelerin bize tehdit üretmemesi bir numaralı önceliğimiz"
"Suriye'deki yeni yönetimin kendi egemenliğini tesis etmesinde Türkiye ne tarz bir destek sunacak?" sorusu yöneltilen Bakan Fidan, şöyle yanıt verdi:
"Türkiye çok şükür güçlü bir ülke. Özellikle Cumhurbaşkanımızın liderliğinde uzun yıllardır savunma sanayiine ciddi yatırım yapıldı. Savunma, milli güvenlik sistemimizi çok büyük oranda reforme ettik. İstihbarat alanında, diplomasi alanında, askeri alanda muazzam yetenekler kazandık. Bize dışarıdan tehdit gelmediği sürece bizim çok fazla bu konularda başkasının desteğine ihtiyacımız yok. Bizim canımızı yakan, sıkan konular bölgemizde bizim sınırlarımızın ötesinde başlayan problemler, bize tehdit oluşturan problemler. Bizim Ahmed Şara'dan ve yeni yönetimden bir numaralı bekklentimiz, kendi ülkesindeki sorunlara sahip çıkıp çözmesi. Biz bunu Suriye'den de Irak'tan da İran'dan da bekliyoruz. Biz nasıl etrafımızdaki ülkeler için tehdit üretmiyorsak etrafımızdaki ülkelerin bize tehdit üretmemesi bir numaralı önceliğimiz"
"Sayın Şara ve arkadaşlarının YPG konusunda kafası net"
Şam yönetiminin YPG'ye yaklaşımı ve üçüncü ülkelerin önerdiği formülün Irak'taki gibi bir model olup olmadığı sorulan Bakan Fidan, üçüncü ülkelerden bir teklif gelmediğini, gelse bile bunun tartışılmayacağını söyledi. Fidan, Suriye'den Türkiye'ye yapılan ziyarette YPG'nin geleceği konusunda yeni yönetimin "kafasının net olduğunu" gözlemlediğini ve bu netliğin Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçları konusunda "tatmin edici" olduğunu söyledi.
"Biz üçüncü ülkelerden herhangi bir bu konuda teklif almış durumda değiliz. Böyle bir teklifi kabul edecek, tartışacak durumda değiliz. Dün Suriyeli meslektaşlarımızla konuştuğumuzda onlarda da böyle bir konu yok. Temel sorun YPG'nin bir önceki Esad dönemindeki mevcut krizden istifadeyle oluşturduğu de facto durum ve verdiği hapishane hizmetleriyle birtakım ülkelerin desteğini alıyor gibi gözükmesi. Suriye'nin geleceğinde hiçbir gruba, etnisiteye, mezhebe bir ayrıcalık yokken başka bir yere bir şey yapılması söz konusu olamaz. Dünkü görüşmelerden de aldığımız izlenim buydu. Bizim için önemli olan sınırın öbür tarafında bizim için bir silahlı tehdit oluyor mu, olmuyor mu... Biz ona bakıyoruz." diyen Fidan şöyle devam etti:
"Suriye yönetimi bu konuya daha geniş perspektiften bakmak zorunda çünkü ülkenin milli bütünlüğü, egemenliği, beraberliği tehdit altına girmemeli. Bunu mümkün kılacak hiçbir senaryonun hayata geçmemesi gerekiyor. Ben Sayın Şara'nın ve arkadaşlarının kafasının son derece net olduğunu gördüm. Bu netlik Türkiye'nin de güvenlik ihtiyaçlarını tatmin edecek düzeyde. Uygulamadaki zorlukları ayrıca belki değerlendirme imkânımız olur sonra. Şu anda bu netlik neyi söylüyor bize? Suriye'de tamamıyla bir millî bütünlük, birlik, beraberlik olacak; egemenlik olacak, kimseye otonomi yok. Ama diğer taraftan bizim de talebimiz o, bütün etnisiteler, anayasal vatandaşlık çerçevesinde eşit muamele görmeli, hiç kimse kendi kimliğinden dolayı farklı muamele görmemeli. Dışlanmamalı. Ayrıca kendi kültürel haklarını sonuna kadar savunabilmeli ve yaşayabilmeli. Onun dışında siyasal bölünme, bir idarî bölünme kabul edilmiyor. Zaten bu modelin çalışmadığını, modern dünyada siyaset bilimiyle uğraşan ulus devlet sistemi hayata geçtikten sonra bununla ilgili konuları takip eden birçok insan görüyor."
ABD'nin Suriye'deki varlığı
Başkan Donald Trump'ın ABD'nin Suriye'deki varlığıyla ilgili açıklamaları sorulan Bakan Fidan, "Bunu da dün Sayın Şara ile Cumhurbaşkanımız görüştüler. Yeni yönetimin onaylama süreçleri yeni bitti. Gerek bakan, gerek bürokrat atamaları... Şimdi buradan gelecek verilerle Trump yönetimi bir karar verme sürecinde. Bunu öyle anlıyoruz. Burada kendi muhataplarımızla yaptığımız görüşmeler, bir önceki yönetimde de bir yıldır fevkalade büyük bir hız kazanmıştı; detaylı görüşmelere de başlamıştık. Aslında umarız burada fevkalade isabetli bir karar verilir. Buradan hep beraber yolumuza devam ederiz." dedi
ABD'den beklentinin YPG'ye olan desteğini kesmesi olduğunu vurgulayan Fidan, "Artık yeni Suriye'nin de zaman kaybetmeden yoluna devam etmesi lazım. Şöyle bir anomali var arkadaşlar: Fırat'ın doğusundaki topraklar, şu anda işgal edilen topraklar. Neredeyse Suriye'nin üçte biri. Bu topraklarda büyük bölümü Arapların yaşadığı yerler, orada da öyle bir izlenim var, ileride Kürtlerle Araplar arasındaki sosyal barışa tehdit olacak da bir aslında mekanizma kurulmuş. YPG'nin yönettiği bir örgüt, gitmiş Arapların olduğu yerleri işgal etmiş. Halbuki oradaki Kürtler, gerçekten çok muhterem, aziz insanlar... Oradaki Araplarla da bir sorunları yok; Arapların da onlarla bir sorunları yok." ifadelerini kullandı.
"Gerekirse Suriye devleti kendi milli bütünlüğünü sağlamak için topraklarını bu adamların işgalinden kurtaracak"
Bakan Fidan, şöyle devam etti:
"Örgütün dışarıdan getirdiği ithal ideoloji ve organizmayla kurduğu bir düzen var. Bu düzen Amerika'nın desteğiyle ayakta duruyor. Burada hapishaneler konusunu da dün konuştuk. Zannediyorum, Sayın Şara o konuda da kafası net. Hapishaneleri kontrol altına alacak bir vizyonu, kabiliyeti var. Biz onlardan emin olmak durumundayız. Çok net konuşuyoruz. Burada örgütün kan dökülmeden, gelecek son belli. Gerekirse Suriye devleti kendi milli bütünlüğünü sağlamak için topraklarını bu adamların işgalinden kurtaracaklar. Çeşitli ülkelerden gelmiş bütün PKK'lıları geldikleri yere ya geri gönderecekler ya imha edecekler. İran'dan, Irak'tan, Türkiye'den, Avrupa'nın çeşitli kentlerinden gelmiş bir ton insan var orada. Bunların hepsinin def edilmesi gerekiyor. Ben bunun ilk başta belli bir uzlaşma ve konuşma yoluyla halli konusunda irade görüyorum, bizim için de olması gereken bu."
IŞİD'e karşı bölgesel koalisyon
Türkiye'nin IŞİD kamplarının korunması konusundaki soruyu yanıtlayan Bakan Fidan şunları kaydetti:
"Şam yönetiminin IŞİD kampları konusunda koyduğu iradeyi destekleme ve Türkiye'yi alternatif olarak gösterme yolunda Cumhurbaşkanımızın iradesi var. Milli Savunma Bakanımız'la da çalıştığımız bir konu. Böyle bir senaryo karşısında neye ihtiyaç var, ne kadar insan gücüyle bu yönetilmeli...
Suriye yönetimiyle bunu koordine etmek gerekiyor belli bir koordinasyon içerisinde bunun uygulanması mümkün olabilir. Çünkü bu bir endişe kaynağı. Buna paralel olarak bizim son zamanlarda attığımız bir adım var. Hapishane hizmetlerini DEAŞ'la mücadele olarak görmek yanlış. Amerikalıların bir kısım bürokratları da kendi sistemlerine bunu böyle pazarlıyorlar, para alabilmek için. Gerçek DEAŞ'la mücadeleyle ilgili bizim oluşturacağız bir platform olacak. Bunu Irak ziyaretinde görüştüm. Ürdün'de görüştük. Suriyelilerle de görüştük. Dün tekrar üstünden geçtik. Birbirine komşu olan dört ülke -Türkiye, Irak, Ürdün ve Suriye- sınır güvenliği ve DEAŞ'la mücadele konusunda iş birliği geliştirme modeliyle ilgili bir adım atma planımız var. Bu konuda ön mutabakatı sağlamış durumdayız. Şimdi ilgili arkadaşlarla bir araya gelip inşallah ilk toplantıyı Ürdün'de yapmayı planlıyoruz."
Bakan Fidan "Mekanizma kurarak, sahici sorunlara sahici çözümler bularak gitme gibi bir dış politika anlayışımız var. Sorunları gelsin hegemon çözsün, ona havale edelim ama hegemon geldiği zaman da bir ton maliyetle geliyor. Çoğu zaman da işi bittiği zaman arkada bıraktığı resim, geldiği zamanki resimden daha kötü oluyor. Bunu bizim bir daha bu topraklarda yaşamamızın hiç gereği yok. Aklımız var, irademiz var, gücümüz var, bölge insanlarıyla bir araya geliriz. Konuşuyoruz da... Ya kardeşim, başkasının yaptığını biz niye yapamayalım. Niyet, kapasite, profesyonellik olduğu sürece bu sorunu biz de çözebiliriz" dedi.
Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni dönem
Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili soruya yanıt veren Bakan Fidan, yeni yönetimle Türkiye arasındaki ilişkileri ve CAATSA yaptırımları değerlendirdi. Fidan, "Yeni sayfa açılır mı?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Her yönetimle yeni bir sayfa açılıyor ama o sayfada eskiden gelen notlar mı yoksa yeni notlar mı var, ona bakmak gerekiyor. Biliyorsunuz giden yönetimle son 1,5 yılda çok yoğun bir diplomasi trafiği oldu. Stratejik ortaklık mekanizması tekrar çalıştırılmaya başlandı. Belli konularda mesafe alındı. Hatta CAATSA ile ne yapılabilir, son dönemlerinde oraya kadar gelmiştik. Bizim CAATSA ile ilgili görüşlerimiz belli. Müttefiklik ilişkisine yakışmayan bir tutum. Bu türden bir yaptırıma Türkiye'nin Amerika'da geçmiş bir yasayla tâbi tutulması müttefiklik ilişkisine yakışmıyor. Her şeyden önce bunun ortadan kalkması gerekiyor. İki NATO üyesi ülkenin birbirine bu türden bir yaptırım uygulaması müttefiklik ruhuyla bağdaşmıyor.
Buna ilişkin şu anda henüz çalışmalara başlamadık. Biliyorsunuz, Amerikan siyaseti Kongre'si de hem Senato hem Temsilciler Meclisi yeni kuruldu. Hem Beyaz Saray yeni kuruldu. Belli bakanlıklar daha yeni onay alarak göreve başlıyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda çalışmalara başlayacağız. Mart ayından itibaren artık konular ağır ağır konuşulur"
ABD Başkanı Trump'ın her akşam dünyayı şoke edici açıklamalar yaptığını hatırlatan AA editörleri, Trump'ın Türkiye ile ilgili açıklamalarının pozitif olduğunu vurguladı. İlk yüz yüze temaslarını ne zaman olacağı sorulan Bakan Fidan, şunları söyledi:
"Dünyayı çok şaşırtan çıkışlar var. Onu da yakından takip ediyoruz. Büyük çalkantılara sebep olan bazı kararlar var, beyanatlar var. Bütün bu büyük resmin içerisinde Türkiye ile olan ilişkilerin oturacağı yer, ona göre nasıl götüreceğiz, onu yakından takip ediyoruz. Hazırlıklarımızı yapıyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu konuda bir vizyonu var. Bütün bakanlıklar hazırlıklarını yapıyorlar. Biz Dışişleri olarak bu hazırlıkları toplayıp bir dosyaya dönüştürüyoruz. Buradan yeni dönemde Amerika'yla birçok alanda ilişkimizi nasıl ilerletebiliriz, onu konuşacağız. Yeni yönetim de dosyalarını yeni devralıyor."
"Netanyahu'nun rehineleri aldıktan sonra Gazze'de tekrar savaşı başlatma yönünde bir girişimi olabilir"
Trump'ın Gazze çıkışı hatırlatılan Bakan Fidan, ateşkesin geleceği ve Gazze'nin geleceği hakkındaki görüşlerini şöyle açıkladı:
"Öncelikle ateşkes anlaşmasının uygulamasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Birinci aşama çok şükür öyle veya böyle gidiyor, belli bir sessizlik var. Nadiren de olsa ölümle sonuçlanan saldırılar oluyor İsrail tarafından ama şimdilik şartlarına riayet ediliyor gibi gözüküyor. Ama insanî yardımların geçişi, çadırların geçişi, iş makinelerinin geçişi daha nitelikli, halkın orada daimi olarak yaşamasını sağlayacak nitelikli insani yardım malzemelerinin transferinde birtakım sorunlar var. Onları aşmaya çalışıyoruz. İkinci aşamada tekrar ne yapılabilir, ona bakacağız. Ama bizim endişemiz şu, Netanyahu'nun rehineleri aldıktan sonra Gazze'de tekrar savaşı başlatma yönünde bir girişimi olabilir. Garantör olan ülkelerin tavır koyma ve yaptırım yapma durumları olabilecek mi, ona bakmak lazım. Ateşkese garantör olan ülkelerin içinde İsrail'e ağırlık koyabilecek tek ülke Amerika. Şimdi öyle bir noktada oldu ki bu, giden yönetimle bir noktada yapılmış oldu, yeni yönetim nasıl yaklaşacak? Onun görüşmeleri şu anda yapılıyor."
"Gazze ile ilgili tehcir meselesi hiçbir şekilde ne bölgenin ne bizim kabul edeceğimiz bir durum değil"
Bakan Fidan şöyle devam etti:
"(Gazze'yi devralacağız açıklaması) Bu kabul edilemez bir konu. Filistin meselesi tam da bu nedenden dolayı başladı. Yani Filistinlilerin ait olduğu topraklardan sürgün edilip yerine İsraillilerin getirilmesiyle başlayan bir sorun. Tam o bir noktaya geldi, 1967 sınırlarına dayalı iki devletli çözümde uluslararası toplum başta İslam dünyası olmak üzere genel bir konsensüs gösterdi. Birkaç tane ülke İsrail'i tamamıyla tanımama konusunda eğilimi var ama genel trend 1967 sınırlarına dayalı başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasıyla bu sorunun büyük oranda çözüleceği. Bu kabul İsrail tarafında yok. İsrail'in en büyük destekçisi Amerika tarafında iradi olarak yok. Genelde söylem oalrak vardı bugüne kadar. Şimdi Sayın Trump'ın iki devletli çözüme ilişkin taahhüdü ortaya koyduğunu da görmüyoruz. Ama Gazze ile ilgili tehcir meselesi hiçbir şekilde ne bölgenin ne bizim kabul edeceğimiz bir durum değil"
Türkiye-İsrail normalleşmesi mümkün mü?
Bakan Fidan, ABD'nin, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi gibi bir gündemi olduğunun anımsatılması ve Türkiye'nin yaklaşımının sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:
"Biz bu konuda son derece şeffaf ve netiz. O da şu; niye biz ilişkilerimizi bozuyoruz? Filistinliler öldürüldüğü için, soykırım olduğu için. Ticareti keserken de ne dedik? Ateşkes olup, insani yardımlar gidene kadar biz buna devam edeceğiz. Filistinlilerin öldürülmesi durursa, şartların iyileştirilmesine yönelik tedbirler geliştirilirse, Türkiye'de buna paralel olarak kararları yeniden gözden geçirir. Burada duruşumuz net. Biz tavır koyarken bir amaca matuf olarak bu tavrı koyduk. Bizim bir tepkimizdi bu. Çünkü senin yaptığın soykırıma biz elimizden gelen yöntemlerle karşı duruyoruz."
Bu tavrın uluslararası toplumda birçok şeyi tetiklediğini vurgulayan Fidan, söz konusu şartlarda olumlu yönde bir adım atılırsa Türkiye'nin de yeni olumlu bir adım atabileceğine dikkati çekti.
"Gazze halkını denklem dışı bırakmaya çalışan bütün inisiyatiflere karşıyız"
Fidan, Gazze'nin yeniden imarı ve yönetimi konusunda Hamas'ın devre dışı bırakılmasına yönelik çabalar ve Türkiye'nin Gazze'nin yönetimi konusundaki yaklaşımına ilişkin, şunları kaydetti:
"Gazze halkını denklem dışı bırakmaya çalışan, ister yerleşim açısından ister yönetim açısından, bütün inisiyatiflere karşıyız. Şundan dolayı karşıyız tarafgirlik açısından değil, işin doğasına ters. Gazze'deki temel sorun ne? Bir çatışmadan dolayı insanların soykırıma tabi tutuluyor olması, 1,8 milyon insanın da ölümle pençeleşmesi. Hal böyleyken siz çatışmayı durdurmayacak, daha çok çatışmayı gündeme getirecek yeni teklifleri niye getirirsiniz? Kendi güvenlik endişelerinizi merkeze alıp başkasının güvenliğini hiçe sayan bir yaklaşım olmaz."
Hem İsrail'in hem Filistinlilerin güvenlik endişesini dikkate alan çözümlerin geliştirilmesi gerektiğini aktaran Fidan, "Tek taraflı dayatmalarla atılan bütün adımlar ileriye yönelik tekrar çatışma alanlarını açık bırakıyor. Bizim çatışmaların yaygınlaşmasını önleme konusundaki çabamız, tavrımız da hep de bu nedenden dolayı. Fakat burada şunu görüyoruz, gerçekten giderek, üzülerek dünyanın bir 'orman kanununa' doğru ilerlediğini görüyoruz. Kimsenin diğer tarafın neye ihtiyacı olduğunu düşünmeden 'ben yapıyorum çünkü güçlüyüm' felsefesini pratikte uygulamaya koyduğunu görüyorsunuz. Bu tabii kabul edilebilir bir şey değil." diye konuştu.
Fidan, birinci dereceden etki altında bulunan ve İsrail ile Filistin'le sınırı olan Mısır ve Ürdün’ün önemli iki kilit ülke olduğunu vurgulayarak, bu ülkelerle temaslarını sürdürdüklerini, her türlü diplomatik desteği verdiklerini ve her zaman yanlarında olduklarını ifade etti.
"Batı Şeria ile Hamas arasında belli odaklar ulusal birliği istemiyor"
Fidan, diğer taraftan Filistinliler arası birlikteliğin sağlanmasının önemine dikkati çekerek, "Batı Şeria ile Gazze'deki Hamas arasında bir uzlaşmanın olması, Filistinli grupların bir araya gelip kendi sorunlarını kendilerinin çözebiliyor olması lazım. Ama maalesef orada da yıllardır gördüğümüz güç mücadelesinden dolayı belli odakların ulusal birliği istemediğini görüyoruz. Dışarıdan yapılan bazı dayatmaların Batı Şeria'daki yönetim nezdinde de işe yaradığını düşünüyoruz. 'Hamas'la siz ortak hükümet kurarsanız sizi şundan mahrum ederiz, şunu vermeyiz, bu olmaz, böyle olmaz' gibi birtakım konular var." ifadelerini kullandı.
Halkın bütün renklerini temsil eden Filistin partilerinin ortak bir çatı altında toplanıp meselelerini bir uzlaşmayla çözmesinin onlara destek veren Türkiye gibi ülkelerin de işini daha da kolay hale getirebileceğine işaret eden Fidan, burada da bir eksiklik bulunduğunu ve bunun da ayrı bir tartışma konusu olduğunu dile getirdi.
Fidan, bu eksikliği gidermek için belli bölge ülkelerinin ve Cezayir gibi bölge dışı ülkelerin Hamas ile El-Fetih'i uzlaştırmak için çok ciddi çabaları olduğunu hatırlatarak, bunun çok katmanlı bir durum olduğunu söyledi.
Gruplar arasındaki siyasal ihtilafların iç siyasetin bir yansıması veya tezahürü olduğunu ve bunun her yerde olabileceğini kaydeden Fidan, "Diğer taraftan Filistinlilere yönelik soykırımı, tehciri, izolasyonu devam ettirecek her türlü tedbire bizim karşı olmamız gerekiyor. Bu noktada yılmazdan, usanmadan çalışacağız." dedi.
Avrupa ile ilişkiler
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Dış Politika Şefi Kaja Kallas'ın Türkiye ziyaretlerinin hatırlatıldığı programda Bakan Fidan, Türk-Avrupa ilişkilerine ilişkin şu değerlendirmeleri paylaştı:
"Sayın von der Leyen tekrar seçilmesi sonrasında ziyaretini yaptığında Cumhurbaşkanımızla olan görüşmelerde iki tarafın da mevcut sorunları çözmede bir irade koyma içinde olduğunu gördük. Cumhurbaşkanımızın iradesi problem çözme odaklı. Von der Leyen de bu konuda Türkiye ile ilişkilerin ilerletilmesi konusunda bir genel söylemi oldu. Yüksek Temsilci Kaja Kallas da bizim misafirimiz olarak gelmişti. Görüşmelerimizde Türkiye ile iş birliğinin ilerletilmesi konusunda biz AB ülkeleri tarafından altının çizildiğini gördük.
AB'nin yapısından kaynaklanan bir ayrım var. Temsilcilerle konuştuğunuz zaman sorunların tanımında ve çözümünde nitelikli tartışmalar yaptığımız zaman hemfikiriz. Fakat karar alma mekanizmaları oydaşmaya dayandığı için Türkiye ile ilgili konularda bazı ülkelerin frenlemeleri oluyor. AB'de bunu aşacak bir mekanizma yok. Eskiden AB'nin büyük ülkeleri bunu kendisine mesele edinirdi. Gidip diğer ülkeleri ikna ederdi. Şimdi bakıyoruz, bu konuda bir çaba yok. Diğer ülkelerde de bir farkındalık yok."
"Karşı taraf negatif adımla yaklaşıyorsa, belli tedbirleri hayata geçirmeliyiz"
Fidan, Türkiye'nin AB ile ilişkilerde hiçbir zaman sorun çıkaran taraf olmadığını, problem çözme tekniğiyle yaklaştığını vurgulayarak, "Ama karşı taraf negatif adımla yaklaşıyorsa, bizim de belli tedbirleri hayata geçirmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.
Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye yaklaşımında çok ciddi değişiklik olurken Avrupa Birliği düzeyine bunun yansımadığını belirten Fidan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gibi AB üyelerinin gündemi ele geçirerek ilerlemenin önüne geçebildiğini anlattı.
Fidan, AB reform paketinde en fazla tartışılan konunun karar alma mekanizmasının gözden geçirilmesi olduğunu belirterek, "27 ülkenin sürekli oydaşmasını esas alan bir yürütme tekniğiyle bir yere varılması mümkün olmuyor. Dolayısıyla uluslararası krizler karşısında dayanıklı olmayan, yeterli esnekliği gösteremeyen bir AB ile karşı karşıyasınız ve AB'nin uluslararası duruşu giderek geriliyor." ifadelerini kullandı.
İkinci Trump döneminde ABD-AB ilişkileri
ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin "AB'nin savunma ile siyaset yetersizliğinden çıkan cari açığın bedelini ödemek ve AB'yi sırtında taşımak istemediğine" işaret eden Fidan, "Biz bu sistemik değişikliği çok önceden görmüştük ve anlatmıştık onlara (AB'ye). Türkiye'nin üyeliğini engellerseniz, İngiltere de çıkar; daha sonra küçülürsünüz, uluslararası krizlere karşı dayanıklı olamazsınız demiştik." ifadelerini kullandı.
Fidan, bu zamana kadar ABD'nin AB'yi kuşatıcı şekilde desteklediğine dikkati çekerek, bu ilişki dinamiğinin yeniden tanımlanmasıyla Avrupa'nın alışkın olmadığı ve beklemediği bir belirsizlik karşı karşıya kaldığını dile getirdi.
AB'nin, Türkiye ve Türkiye gibi diğer aktörlerin önemini anlaması gerektiğinin altını çizen Fidan, bu tartışmanın yapıldığı sağlıklı bir zemin bulunmadığını kaydetti.
Fidan, AB'nin ABD ile eski ilişki dinamiğine dönme arayışına gireceği öngörüsünde bulundu.
Rusya-Ukrayna Savaşı
Fidan, Rusya-Ukrayna Savaşı ve barış ihtimaline ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ABD yönetiminin şu anda konuyla ilgili veri toplamakta olduğunu belirten Fidan, Trump'ın göreve başlamadan önce "Ben bunu hemen bitirebilirim" diye beyanatlarının olduğunu ama şimdi bunu revize ettiklerini aktardı.
Fidan, şöyle devam etti:
"Benim anladığım sağlıklı veriye dayalı bir hamle yaptıralım ki Trump'a yani ne o uluslararası toplum nezdinde kredi kaybetsin ne de problem daha da bir kilitlenme durumuna gitsin. Şimdi burada önümüzdeki belki yakın dönemde bir girişimin başlayabileceğini öngörebiliriz.
Burada Sayın Trump'la Sayın (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir) Putin'in bir araya gelip bir görüşme yapması ama o görüşme olmadan önce tabi geri planda birçok mesajın gelip gitmesi ve belli ilkelerde çok genel mutabakatların da sağlanmış olması gerekiyor. Bu olmadan liderleri buluşturduğunuz zaman o toplantıdan bir şey çıkmaz. Liderler bir araya geldiği zaman belli bir şeyi dünya kamuoyuna verebilecek durumda olmalı. Genelde bu konular bu şekilde yönetiliyor. Şimdi daha o aşaması bile halihazırda başlamamış durumda.
Dün Ukrayna'dan sorumlu temsilci resmi olarak daha yeni atandı. Önümüzde bir süreç var. Ben yaza kadar öyle bir hani genel takvimlendirmede bulunalım, yaza kadar bir öyle veya böyle olayın netleşeceğini düşünüyorum. Hazirana kadar bir netleşme sağlanır."
"Türk-Yunan sorunlarının diyalog yoluyla çözülmesi önemli"
Türk-Yunan ilişkilerinin mevcut durumuna ilişkin soruya yanıt veren Fidan, "Durduğumuz yerde duruyoruz. Cumhurbaşkanımızın iradesi orada, aynı. Diyalog yoluyla Türk-Yunan sorunlarının çözülmesi önemli. Çünkü bizden önceki nesillerden devraldığımız bir sorunlar kümesi var. Her iki taraf içinde tartışmalı konular var." ifadelerini kullandı.
Bakan Fidan, bu konuların müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesinin önemine işaret ederek, "Bunu yaparken de kışkırtıcı ve provoke edici adımlardan kaçınılması da önemli." dedi.
Yunan iç siyasetinde Türkiye meselesinin zaman zaman bazı siyasiler için "hızlı kredi kazanma alanı" olduğunu kaydeden Fidan, "Türkiye'nin ortaya koyduğu gerçekten sorumlu ve olgun davranış, bir noktadan sonra karşı tarafta da bu türden iç politik amaçlara hizmet eden provokasyonları anlamsız hale getirebiliyor." değerlendirmesini yaptı.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'de bir araya gelecek
Fidan, "Sayın (Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Miçotakis'le Sayın Cumhurbaşkanımızın nisan ayında bir araya gelecek. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplanacak Türkiye'de. Bu görüşmeyi yapacağız." ifadelerini kullandı.
Geçen hafta Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis ile Doha'da görüştüğünü kaydeden Fidan, bu görüşmede nisanda yapılacak toplantının hazırlığını yaptıklarını ve atılacak adımların üzerinden geçtiklerini belirtti.
Bakan Fidan, Türkiye ve Yunanistan'ın "sorunların müzakere yoluyla çözülmesi konusunda emek harcanması ve sahici irade konulması konusunda hemfikir" olduğunu belirterek, bu konuda dışişleri bakanlarına verilmiş görevler olduğunu ve bu konuda çalışmaya devam ettiklerini vurguladı.
Konuyla ilgili cumhurbaşkanlarını da düzenli aralıklarla bilgilendirdiklerini ve talimatlarını aldıklarını ifade eden Fidan, "Ama ifade ettiğim gibi Yunanistan'daki iç politik sistem biraz daha bize nazaran çok daha farklı hassasiyet arz edebiliyor." dedi.