Deniz Kıryazı
Dilek Taşı dizisi zorlu 80’ler dönemini ekrana taşırken, seyirci tarafından oldukça yoğun bir ilgi ile yayın hayatına başladı. Konuk oyuncu olarak diziye dahil olan Ziver Armağan Açıl’ın canlandırdığı ve ömrü yalnızca iki bölüm olarak yazılan Hüseyin’in seyirci üzerinde bıraktığı etki ise büyük.
Ziver Armağan Açıl, Hüseyin karakterinin neden bu kadar ses getirdiğini anlatırken, seyircinin “Hüseyin’i ve çektiği acıları çok sahici bulduğunu” söyledi. Oyuncu, 80’lerde bir çocuk olarak yaşadıklarını anlatırken, hayat verdiği Hüseyin karakterini “nadir rastlanan adamlardan biri” olarak tanımladı. “Bu topraklar çok görmüş böyle fedakâr adamlar. Bir değer, bir ideoloji uğruna kendini feda edebilmek, bir başkası için bunu yapabilmek bence insan üstü bir davranış” dedi.
Açıl'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle...
- Ankara kökenli bir oyuncusunuz. Ankara’da birçok oyun yazıp yönettiniz. En iyi yönetmen ödülüne sahipsiniz. 10.Uluslararası İpek Yolu Film Festivali'nde, “Meryem” filmiyle “en iyi erkek oyuncu” ödülünü aldınız. Almanya’da ayrıca yönetmenlik ve eğitmenlik yaptınız. Baktığımızda kariyeri başarılarla dolu bir sanatçısınız. Tüm bunlara rağmen, 25 yıldır oyunculuk ve eş zamanlı olarak yönetmenlik yapan biri olarak, sizi bu zamana kadar neden tanımadık? Bunca zaman nerdeydiniz? Yılları sahnede geçmiş biri olarak ekrana iş yapmaya mesafeli miydiniz?
Aslında ekrana mesafeli değildim, hatta ekranda vardım. Uzunca bir süre bir Ankara dizisinde oynadım. Fakat popüler kültür günlük, hatta anlık bir durum. Bugün varsınız, yarın yoksunuz. Bu işin görünürlüğü çok fazla oldu, çünkü proje çok büyük. Fakat en nihayetinde Hüseyin karakteri de unutulacak, emin olun. Bundan önce yaptığım tüm işler gibi. Maalesef yarın Hüseyin’i kimse hatırlamayacak, bundan önce unutulmuş bir sürü can gibi, bir sürü hikaye gibi. Oynadığımız karakterler, hızlı tüketim toplumunda unutulmaya mahkûm hayal kahramanları aslında. Bırakın bir dizi karakterini, bu ülkede ne canlar unutuldu. Ne demişler; hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür.
- Peki sizce Hüseyin karakteri neden bu kadar ses getirdi? Seyirci bu karakterde sizce ne bulduğu için karakteri bu kadar içselleştirdi?
Sanıyorum karakterin çektiği acıların gerçekliğiyle yüzleşti seyirci. Hüseyin’i ve çektiği acıları çok sahici buldular. Yıllardır ya çektiler bu acıları ya da çok yakınlarının yaşadıklarına tanık oldular. Bildikleri, deneyimledikleri duygular ve yaşanmışlıklar bunlar.
- Hüseyin karakterini nasıl tanımlarsınız?
Ana öyküde çok kısa süre var olmuş bir karakter Hüseyin. Hikâyenin kahramanının hayatında üç gün var olmuş bir adam. Bu kadar kısa sürede kendini onun için feda ettiğini görüyoruz. Böyle insanlar bizim ülkemizde çok vardı aslında. Bu topraklar çok görmüş böyle fedakâr adamlar. Bir değer, bir ideoloji uğruna kendini feda edebilmek, bir başkası için bunu yapabilmek bence insan üstü bir davranış. Bu bir insanın ulaşabileceği en üst nokta olabilir. Hele bu yaşadığımız kapitalist dünya düzeninde, bu bencil düzen içinde, Hüseyin de bu nadir rastlanan adamlardan biri.
- Siz de oyunculuğunuzla bu fedakâr insanı desteklemişsiniz. Hüseyin olmuşsunuz. Bunun için bir hazırlık yaptınız mı?
Oyunculuk dediğimiz şey karakter yaratmakla alakalı. Kendi yaşamımda Hüseyin gibi acılar çekmedim ben, ama çekenleri gördüm. Oyunculuk da biraz böyle bir şey, hayatın içinde var olan bir şeyi aksettirebilmek. İnandırıcı olabildiysem ne mutlu bana. Ama bir bütün olarak görmekte fayda var. Bir hayale ortak oldum ben. Daha doğrusu bir hayalin gerçekleşmesine bir nebze tuz oldum. Yazar bir hayal kurdu önce. Sonra yönetmen o hayale ortak oldu. Yazılı bir hayali görüntüye döktü. Kamerası, ışığı, sesi, sanatı, makyözü, kuaförü, çaycısı. Yapım tüm bunlara imkân sağladı. Oyuncu olarak bizler de naçizane ete kemiğe büründürdük. Yani kolektif bir iş bu.
Ziver Armağan Açıl & Deniz Kıryazı
"Ben sözümü hep sahnede söylemek istedim"
- Dilek Taşı dizisine dahil olma süreciniz nasıl gelişti? Rolü kabul etmenizdeki en önemli etken neydi?
Ben hayatım boyunca ideallerimi, ideolojimi, siyasi görüşümü didaktik bir şekilde söyleyen, sunan bir adam olmadım. Tiyatronun içinde olmanın verdiği güçle, sözümü hep sahnede söylemek istedim. Bununla ilgili kendimce çabaladım hep. Bir proje için Almanya’ya gitmiştim, oradan döndüğümde böyle bir dizi ve rol için teklif geldi. 1980 ile ilgili bir proje var ve burada böyle bir karakter var dendiğinde çok fazla düşünmeme gerek kalmadı. Senaryoyu okuduğumda da çok beğendim. Hikâyeyi ve Hüseyin’i çok severek kabul ettim. Yine en iyi bildiğim işi yaparak derdimi aktarabilecek olmak beni heyecanlandırdı.
Hikaye 80’lerde geçiyor, 80’ler tüm Türkiye için acı ve iz bırakan bir dönem oldu. Siz 80’leri nasıl deneyimlediniz? 80’ler hakkında ne düşünüyorsunuz?
80’lerde bir çocuk olarak, 12 Eylül’ü yaşamış ve bunun etkisini yıllarca üzerinde hissetmiş biri olarak, yaşadığım yer, büyüdüğüm topraklarla ilgili de, o dönemin en acı çeken memleketlerinden birinde, Fatsa’da büyümüş olmanın verdiği etkiyle söylüyorum ki çok acı, çok zor zamanlardı. İlk gençlik yıllarımda çözebildiğim, o dönemden kalma yaralarım vardı. 17-18 yaşlarımdayken anlamaya başladığım, kitaplardan okuduğum şeylerle karşılaştırdığım, tanıştığım dostlarımla dertleştiğimde, yaşanılanın ne derece acımasız olduğunu anladım. Ve daha derine indikçe, 80’lerde yaşanan acının çok daha önce başladığına inanıyorum. Asıl acı olansa halen de devam ettiğini biliyorum.
"Yılmaz abi karakteri hayali bir kahraman diyelim"
- Dizideki Yılmaz abi karakteri Yılmaz Güney mi?
Yılmaz abi karakteri hayali bir kahraman diyelim. Evet, bir benzerlik söz konusu, muhtemelen senaristimizin de böyle bir göndermesi mümkün ama yaptığımız iş bir dizi. Kurgu yani. Bir belgesel değil. Dizideki tüm karakterler ve olaylar birebir gerçek olamaz. Dizinin geçtiği dönem 1980 ve ihtilal evet. Yakın tarih. Çoğumuz yaşadık o yılları. Birçok olay fazlasıyla böyle yaşandı. Ama televizyon dizilerinin belgeseller olmadığını, yakın bile olsa tarihi dizilerden öğrenemeyeceğimiz unutmamak gerekiyor. Dramatik metin dediğimiz böyle bir şey. Kurgusal bir dünya burası. Dediğim gibi bunu başarmak için de kolektif bir ruh çalışıyor.
- Son zamanlarda dizilerdeki kötü oyunculukların tartışıldığı sosyal medyada, sizin bu kadar ses getiren bir performansla gündem olmuş olmanız hakkında ne söylemek istersiniz?
Hüseyin’in oluşmasında katkısı olan tüm ekibe teşekkür ediyorum önce. Sonra da izleyicilerin nazik ve içten mesajlarına şükranlarımı sunuyorum. İnsanlara dokunabildiysem, hissettirebildiysem, inandırabildiysem ne mutlu bana. Zaten bu mesleği ne için yapıyoruz ki? Sondaki o alkış için. Öyle değil mi? Şanslıyım ki bir dizi yayınından sonra da bu alkışı bana duyurdu seyirci. Daha ne isterim.
- Sizi bundan sonra başka projelerde görebilecek miyiz? Bu sezon için projeleriniz neler?
Görüştüğümüz bazı dizi ve film projelerimiz var. Sürprizlere hazır olmak lazım. Bakalım becerebilecek miyim? Ayrıca Almanya’da yine bir oyun yöneteceğim. Bu orada yaptığım dördüncü oyun olacak. Yoğun bir şekilde çalışmaya devam.