Fulya Canşen - T24
Hafta sonu Finlandiya‘da yapılan perlamento seçiminde milliyetçi Gerçek Finliler Partisi‘nin oylarını dörde katlayarak hükümet ortağı olmaya hak kazanması Avrupa‘da endişe yarattı. Çünkü diğer AB ülkelerinden farklı olarak Finlandiya‘da yaşayan yabancıların toplam nüfusa oranı % 3‘ü bile bulmuyor. Bunların çogu sınır ülkelerinden göçen Rus ve Estonyalılardan oluşuyor. 350 bin İsveçli ise her türlü demokratik haklara sahip bir biçimde sessiz sedasız yaşiyor. Avrupa basınının büyük bir bölümü Finlandiyalıların diğer AB ülkelerindeki sağa doğru eksen kaymasından etkilendiği görüşünde. Aslında AB‘de popülist sağcı akımların son 10 yıllık gelişmesine bakılacak olursa böyle bir etkileşimi cidiye almak gerekiyor.
İsveç
Finlandiya‘ya komşu ülke İsveç‘de geçen yıl Eylül ayında yapılan seçimde sağcı demokratlar %5,7‘lik bir oy oranına sahip olarak ilk kez parlamentoya girdiler. Sağcı demokratların temel ideolojisi neonazi ve sağ populizm akımlara dayandığı için başarılarının hem İsveç hem de AB için tehlike oluşturması muhtemel. Seçim propagandalarını yabancılar üzerinden yapan ve ırkçı, milliyetçi söylemleri kullanmaktan kaçınmayan İsveçli sağcılar, diğer İskandinav ülkelerdekilerden farklı olarak AB‘ne karşi bir tutum içinde değiller. Yani sağcı İsveçli Demokratlar, protestocuların değil, ideolojik olarak sağa inananların oylarıyla meclise girdiler ve 20 milletvekili ile bile olsa iktidardaki azınlık hükümetini zorluyorlar.
Hollanda
Hollanda‘da lideri seçimden bir hafta önce öldürülen aşirı sağcılar, 2002 yılında 150 sandalyelik parlamentoda 26 milletvekili ile kendilerini temsil etmeyi başarmışlardı. Geçen yıl yapılan erken seçimde de her altı Hollandalı‘dan biri sağcı ideolojiye oy verdi. Geert Wilders‘in liderliğini yaptığı Sağcı Özgürlük Partisi özel bir anlaşma ile, Hristiyan Demokrat ve Sağcı Liberaller‘den oluşan azınlık hükümetinin devamını sağlıyor. Geert Wilders de öldürülen Pim Fortuyn gibi yabancı ve İslam karşitı açıklamaları ile sık sık gündeme geliyor. Wilders‘in, Müslümanlara ayrımcılık yapma ve halkı kışkırma suçuyla yargılanmaya devam etmesi aktif siyaset yapmasını engellemiyor. AB karşitlığından ziyade ırkçı sözleri ile öne çikan Wilders‘in partisi Mart ayında yapılan belediye seçimlerinde de oyların %12‘sini almayı başardı.
Danimarka
Danimarka‘da hükümet neredeyse 10 yıldır aşirı sağcı Demokrat Halk Partisi DVP‘nin desteği ile iktidarda kalıyor. DVP 2001 yılındaki seçimde Danimarka‘da uygulanmakta olan göç politikasını tartışmaya açarak başarılı olmuştu. Seçimden sonra da bu politikanın göçmenlerin aleyhine değiştirilmesini sağladı. Halkın %15‘inin oylarına sahip partinin lideri Pia Kjrsgaard, yabancılar yasasının sertleştirilmesi, oturum ya da vatandaşlık hakkı elde etmenin zorlaştırılması ya da göçmenlere ödenen sosyal yardımın azaltılması gibi konularda propaganda yapıyor. Hollanda halkı aşirı sağı kanıksamış durumda.
Avusturya
Avusturya aşirı sağı bir trafik kazasında hayatını kaybeden Jörg Haider ile çiçek açmıştı. Bundan 11 yıl önce Haider‘in lideri olduğu Avusturya Özgürlükçü Partisi oyların %27 sini alarak iktidara gelmeye hak kazandı. Ancak buna karşi çikan AB Avusturya‘yı yaptırımlarla tehdit etti ve aşirı sağın hükümet etmesini engelledi. Parti liderliğini kardeşine bırakan Haider başka bir parti kurarak Kaerten eyaletine çekildi. Avusturya Özgürlükçü Partisi‘ni Haiderlerden devralan Hans Christian Strache‘nin başarısız olacağı düşünülüyordu ancak Avusturyalı aşirı sağcılar geçen yıl Ekim ayında Viyana Eyaleti‘nde yapılan seçimden ikinci parti olarak çiktilar. Yapılan kamuoyu yoklamaları Avusturyalı sağcıların genel seçimde en çok oyu alan parti olacağını gösteriyor. Avrupa‘daki diğer aşirı sağcı siyasi akımlarla yakın ilişki içinde olan islam karşitı ve yabancı düşmanı Avusturya Özgürlükçü Partisi, Almanya‘da da bir büro açmaya hazırlanıyor.
Almanya
Almanya‘da henüz Hollanda ve Avusturya‘da olduğu gibi populist bir sağ parti yok. Ancak iki eyalette parlamentoya girmeyi başaran aşirı sağcı NPD ve DVU, bir dahaki genel seçime birleşerek girmeyi planlıyor. Ancak birleşme yasal olarak henüz tamamlanmadı. NPD, ırkçı eğilimleri ve şiddete baş vurması yüzünden kapatılmak istenmiş, fakat kapatma davası Anayasa Mahkemesi‘nden geri dönmüştü. Almanya‘da sık sık alevlenen göç, İslam ve entegrasyon tartışmaları kurulacak populist bir sağ partinin başarılı olacağını gösteriyor. Kamuoyu yoklamaları ırkçı açıklamaları nedeniyle Merkez Yönetim Kurulu Üyeliginden istifa etmek zorunda kalan Thilo Sarazzin‘in parti kurarsa %18‘lin bir oy oranına ulaşacağını gösteriyor.
Fransa
Fransa’da son bir yıldır bütün siyasi gelişmeler, istisnasız bir biçimde, aşirı sağcı Milli Cephe partisinin yükselişte olduğunu gösteriyor. Yılbaşindaki kurultayda, partinin kurucusu ve 40 yıllık lideri olan babası Jean-Marie Le Pen’den dizginleri devralan Marine Le Pen, babasının aksine yumuşak üslup ve söylemiyle partisinin imajını tazelemeye çalisiyor, başarılı da oluyor. Şubat ayında yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkın %20‘si Marine Le Pen‘e sempati duyduğunu ortaya koydu. Kanton seçimlerinde aşirı sağcılar, seçim bölgesinin dörtte birinde varlık göstermelerine rağmen, bazı yerlerde oyların % 30 hatta %40‘ını almayı başardılar. Fransa‘da sadece aşirı sağcılar değil iktidardaki muhafazakarlar da İslam ve yabancı karşitı söylemlerle oy kazanmaya çalisiyorlar.
İtalya ve diğerleri
İtalya‘da sağcı populist Kuzeyin Partisi Lega Nord, aylardır muhafazakar Başbakan Berluskoni‘yi erken seçime gitmek için sıkıştırıyor. Yerel seçimlerde oylarını ikiye katlayan sağclar, ülkenin güneyinde de aktif olmaya başladı. Populist sağcılar, yıllardır daha sert bir yabancılar politikası talep ederek, özellikle yasadışı göçü propaganda malzemesi olarak kullanıyorlar. Norveç‚den Portekiz‘e, Bulgaristan‚dan Letonya‚ya kadar daha pekçok AB ülkesinde sağcı populist ya da aşirı sağcı partiler parlamento sıralarına yerleşiyor. 2009 yılında yapılan AB seçimlerinde sağcı partiler 13 ülkede başarılı oldular. Avrupa Parlamentosu‘nda aktif olarak çalisan bu partileri farklı çizgide de olsa bugüne kadar birleştiren en önemli anlayış, kendi kültürlerini ön planda tutarak farklı olanı dışlamaktı
Finlandiya‘daki seçim sonuçları ise sağcı partileri birleştiren yeni bir anlayışın altını çizdi; AB karşitlığı. Gerçek Finlandiyalılar Partisi‘nin lideri Timo Soini, oyların çogunu Euro ve mali krize giren AB ülkelerini kurtarma fonuna karşi söylemleriyle elde etti. 2003 yılından bu yana iktidarda olan sosyal demokratların Finlandiya‘yı çekirdek Avrupa‘ya dahil etme sözünü tutamaması, halkın AB‘ye olan inancının giderek azalmasına neden oldu. Halkı AB‘den en çok soğutansa AB‘de dolayısı ile Finlandiya‘da artan sosyal adaletsizlik ve gelir dağılımının yoksul sınıfın aleyhine değişmesi oldu. İşsizlik oranı %8‘i bulan Finlandiya‘da halk, yeni bir ideoloji arayışı içinde olduğunu da sandık başinda gösterdi.
Şimdi AB‘nin öncü ülkeleri kara kara, Gerçek Finlandiyalılar Partisi iktidara gelirse Portekiz‘e yapılacak maddi yardımı bloke etmesi durumunda ne yapacaklarını düşünüyorlar. AB‘de bu tür kararlar oy birliği ile alındığı için pekala Finlandiya yardım sürecine taş koyabilir. Finlandiyalı milliyetçiler seçim zaferinin ardından hiç zaman kaybetmeden kurtarma fonunun yeniden tartışılmasını talep etti bile. Üstelik sosyal demokratlar da dahil olmak üzere bütün kitle partileri koalisyon pazarlıklarında nasıl uzlaşma sağlanacağını bilmeseler bile milliyetçilerle hükümet kurmaya sıcak bakıyor. Ancak burası Finlandiya, her türlü pragmatizm geçerli olabilir. Pekala, milliyetçiler AB kurtarma fonuna karşi çikip koalisyon ortağı olabilirler. Geçen seçimde de Yeşiller‘in nükleer santrallere karşi olması hükümet ortaklığını engellemedi. Şimdi Olkiluoto‘da inşaası süren üçüncü reaktöre yenileri de eklenecek. Finlandiya‘daki pragmatik yaklaşim bütün Avrupa‘ya yayılırsa, yabancı ve İslam düşmanlığı ile oy almasına göz yumulan aşirı sağ AB‘nin ayağına bu kez yeni bir nasyonalizmle dolanabilir. AB‘ni önümüzdeki dönemde zorlu bir dayanışma sınavı bekliyor.