Taraf gazetesi- Roni Margulies, "Müslüman Çocukların bahtsızlığı"
T24 - İlkokulda din dersi saati geldiğinde, Irvin Schick, Davut Kohen ve ben çok sevinirdik.
Biri şimdi Şehir Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, biri göz doktoru, bense gördüğünüz gibi henüz bir baltaya sap olamadım.
Nasıl olurdu, öğretmen “Haydi bakalım, Müslüman olmayanlar dışarı” mı derdi, hatırlayamıyorum.
Şimdi düşününce, sınıfın yüzde 90’ı otururken üç beş çocuğun kalkıp gitmesi sevimsiz bir duygu uyandırıyor içimde. El kadar çocukları o yaşta ayırmak, birbirlerinden farklı olduklarını hissettirmek herhalde makul bir pedagojik yaklaşım olmasa gerek.
Ama o zamanlar öyle düşünmezdik. İçimizdeki “Heheeyt” narasını bastırmaya çalışarak bahçeye fırlar, dersten kurtulmanın zevkini çıkarırdık.
Zavallı Müslüman arkadaşlarımız da pencerelerden bizi izleyip kıskanırdı herhalde.
Bunları hatırlamama DSİP’li yoldaşım Gökalp Öztürk vesile oldu.
Oğlu Aras’ın din derslerine girmemesi için açtığı davayı anlatacaktım size, ama kendisi anlatsın, daha iyi.
“Aras ‘din kültürü ve ahlak bilgisi’ dersine girmesi gereken sınıfa geldiğinde, okulun müdüriyetine çocuğumun bu dersi almasını istemediğimi belirten bir dilekçe verdim. Müdüriyet bana bu muafiyetten sadece gayrımüslim öğrencilerin yararlanabileceğini bildirdi. Ben de cevaben, benim de oğlumun da Müslüman olmadığını beyan eden bir dilekçe verdim. Okul ‘Hayır, nüfus cüzdanlarınızda Müslüman yazıyor, dolayısıyla Müslümansınız’ diye cevap verdi.
Bunun üzerine Nüfus Müdürlüğü’ne müracaatla nüfus cüzdanlarımızdaki Müslüman ibarelerini sildirttim. Ve din hanesi boş nüfus cüzdanlarımızla okula tekrar başvurdum. Okul durumu İl Millî Eğitim Müdürlüğü’ne sordu. Eğitim Müdürlüğü nüfus cüzdanlarında din hanesinin boş olmasının gayrımüslim anlamına gelemeyeceğini, gayrımüslim olabilmek için orada Müslüman ibaresinin dışında başka bir dinin isminin geçmesi gerektiğini belirtti. Ezcümle ‘Vatandaş, Müslüman değilsen, nesin o halde, onu söyle’ dediler.
Ben de ‘İnsanları dinî inançlarını açıklamaya zorlamak Anayasa’ya aykırıdır, benim beyanım yeterlidir’ dedim. ‘Velev ki Müslüman olayım, devlet herhangi bir çocuğa herhangi bir din dersini zorunlu olarak okutamaz, bu bilgileri çocuklarına istediği gibi öğretmek her ailenin özgürce karar vereceği bir şeydir’ dedim.
Başta ‘Ben Müslüman değilim, dolayısıyla çocuğum için bu ders mecburi değildir’ şeklinde bir talebim varken, baktım ki bu ülkede Müslüman olmadığını kanıtlamak deveye hendek atlatmaktan da zordur, tavrımı değiştirdim ve demeye başladım ki: ‘Ey devlet, sana ne benim hangi dine inanıp inanmadığımdan! Sen benim çocuğuma bağırta bağırta benim rızam hilafına herhangi bir şey öğretemezsin.’
Ve dava açtım. Dava sürerken de yürütmenin durdurulmasını, yani çocuğun bu derse devam zorunluluğunun kaldırılmasını talep ettim.
Mahkeme bu konuda beni haklı buldu, ‘mahkeme süresince çocuğun bu derse devam zorunluluğu yoktur’ dedi.
Ancak bu sene başında dava sonuçlandı ve kaybettik. Şu an Aras lisede ve bu derse zorla giriyor. Biz kararı temyiz ettik. Danıştay’a yaptığımız itiraz başvurusu da kabul edilmedi. Şu an itibariyle ‘karar düzeltme’ talebiyle son itiraz hakkımızı kullanmaktayız. Lehimize bir sonuç çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz.
Dünyanın her yerinde laiklik dendiğinde din ile devlet işlerinin ayrılması anlaşılır. Bizdeyse laiklik sanki dinin devlet eliyle kontrol edilmesi gibi algılanır. Devlet vatandaşlarının nasıl giyineceğinden çocuklarının nasıl yetiştirileceğine kadar üstüne vazife olmayan her şeye karışır. Dinlerini de insanlara devlet öğretir. Bir sosyalist olarak bu durumu kabul etmem söz konusu değil. Devletin bu ceberut uygulamalarına gücümün yettiği her yerde karşı çıktığım gibi oğlumun zorla din dersine sokulması konusunda da karşı çıkmaya karar verdim.
Devletin işi mi din, başörtüsü gibi konular? Sen yol yap, okul yap, sağlık ocağı aç, sana ne hangi dini nasıl yaşayacağımızdan.”
Ve bu öykünün en güzel yanı şu: Gökalp’in avukatı, İzmir MazlumDer eski başkanı Halit Çelik.
“Halit Bey oğlumun zorunlu din dersine girmemesi için benimle birlikte mücadele ederken,” diyor Gökalp, “ben de onun kızlarının başörtüleriyle üniversiteye devam edebilmesi için mücadele ediyorum”.