T24 Haber Merkezi
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Elif Esen, İstanbul'da bilinen 12 bebeğin ölümüne sebep olan "yenidoğan çetesi" ile ilgili Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun o dönemde İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğunu vurgulayarak ihmal zincirini işaret etti. Esen, Bakan Memişoğlu'na tepki göstererek; "Vicdanınız rahat mı?" diye sordu.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Elif Esen, ‘yenidoğan çetesi’yle ilgili Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na tepki gösterdi. Esen, “İstanbul'da söz konusu yeni doğan çetesi bir diğer adıyla bebek katilleri milyarlarca parayı SGK'dan adı geçen hastanelere aktarırken bu ülkenin geleceği olacak bebeklerimiz öldürülürken siz İstanbul İl Sağlık Müdürüydünüz. Hiç utanmadan daha iki gün önce sağlık emin ellerde açıklamasını nasıl yaptınız? Vicdanınız gerçekten rahat mı” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Elif Esen, ‘yenidoğan çetesi’ ile ilgili açıklama yaptı. Esen, şunları söyledi:
''İki kız evlat annesi ve yıllarını çocuklar, kadın ve onların eğitim ve sağlık politikalarını harcamış bir milletvekili olarak Sayın Bakan Memişoğlu'na sesleniyorum: İstanbul'da söz konusu yenidoğan çetesi bir diğer adıyla bebek katilleri milyarlarca parayı SGK'dan adı geçen hastanelere aktarırken, bu ülkenin geleceği olacak bebeklerimiz öldürülürken siz İstanbul İl Sağlık Müdürüydünüz. Hiç utanmadan daha iki gün önce sağlık emin ellerde açıklamasını nasıl yaptınız? Vicdanınız gerçekten rahat mı?
''Namuslu savcımıza tüm anneler babalar adına yürekten teşekkür ediyorum''
Her şeyden önce bu olayın peşini bırakmayan namuslu savcımıza tüm anneler babalar adına yürekten teşekkür ediyorum. Bu ülkenin namuslu görevine sadık insanlara her zamankinden çok ihtiyacı var. Ve bugün bebeğini kaybeden bir anne eğer CİMER'e yazmasa ve bir savcı tüm tehditlere rağmen olayın üstüne gitmese belki de bugün bu gerçekler ortaya çıkmayacaktı ve bebekler öldürülmeye devam edecekti.
''Çetenin içinde bir ilçe sağlık müdürü bile var''
Gerçekten inanılır gibi değil. Çetenin içinde doktorlar, 112 çalışanları hatta bir de ilçe sağlık müdürü bile var. Üstelik bunlar mantar gibi türemişler ve özel hastanelerle iş birliği yapmışlar. Oysa şikayet olmadan tespit edilebilir, önlenebilir bir suç zincirinden bahsediyoruz. Bir devlet hastanesinde yenidoğan yoğun bakımla normalden fazla bebek yatışı olduğunda anında soruşturma ya da araştırma başlar. Bunu da çocuk doktorları ister. Çünkü doğumlarda kasıtlı ya da teçhizata dayalı bir sorun var mı, onun bakılması, müdahale edilmesi çok kolay bir işlemdir. Bunları nereden mi biliyoruz? Çünkü her konuyu alanın uzmanlarıyla çalışıyoruz, kritik ediyoruz. Bu konuda da değerli bilgileri bize çocuk hareketi altında bizimle beraber çalışan deneyimli ebe, hemşire ve doktorlar aktardı. Ancak bugün Türkiye'de bakanların hatta Sayın Cumhurbaşkanı'nın ailesinin dahi özel hastaneleri olduğunu ve bu hastanelerin denetlenmediğini, denetlenemediğini de biliyoruz. Sayın Bakan, bu hastanelere uygulanan prosedürler normal prosedürlerden çok uzak.
''Sayın Memişoğlu nasıl bunları takip etmemiş?''
Aslında olay bağıra bağıra gelmiş. SGK ödemeleri adı geçen bu özel hastanelere oluk oluk akmış. Hep aynı hastaneler. Neden soruşturma açılmamış? Sayın Memişoğlu İl Sağlık Müdürü iken nasıl bunları görememiş, takip etmemiş? Bunu çok merak ediyoruz. Düzenli istatistikler gider. Doğumlarla yeni doğan yoğun bakımı işleyişindeki tablo burada açıkça ortaya çıkar. Nasıl olur da bu istatistikler bu özel hastanelere SGK ödemeleri yapılırken, aktarılırken görülmemiş. Buna da inanamıyoruz gerçekten. İnsanların kanser ilaçlarını pahalı diye ödemeyen SGK nasıl olur da yeni doğanın yığılmasına dikkat etmez? Milyarlar akarken bunu nasıl göz ardı eder? Bir bebek dahi kaybetmeye tahammülümüz yok artık. Şu andan itibaren Sağlık Bakanlığı teyakkuz haline geçmeli, ayağa dikilmeli.
''Tüm ülkede kalem kalem SGK ödemelerinin hangi özel hastanelere ne kadar ne sıklıkla yatırıldığı tespit edilmeli''
Tüm ülkede kalem kalem SGK ödemelerinin hangi özel hastanelere ne kadar ne sıklıkla yatırıldığı tespit edilmeli. Gerekirse acilen soruşturma başlatılmalı. Bu çetenin sadece İstanbul'la sınırlı olmadığını ya da başka çeteler olmadığını bilmiyoruz. Üstelik palyatif yani yaşlı ve engelli bakım merkezleri ve yoğun bakımları konusunda da benzer iddialar geliyor sahadan kulaklarımıza. SGK konusundaki tespitlerin ivedilikle tüm il ve ilçelerde tek tek yapılması için talepte bulunuyoruz. Konunun sonuna kadar takipçisi olacağımı da buradan sizlere duyurmak istiyorum" (ANKA)
Ne olmuştu?İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var?İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiRaporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybettiRaporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtlarıİddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Aileler anlattıHazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik"Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor?İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmiştiBüyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi |