Kültür-Sanat

Derya Köroğlu: Ben bir adamın her söylediğini dinlemek zorunda değilim ama o kadar kötü şeyler oluyor ki siyasete batmak zorunda kalıyorsunuz

Yeni Türkü grubu, müzikteki 40. yılını 29 Eylül'de vereceği konserle kutlamaya hazırlanıyor

22 Eylül 2019 11:20
Yeni Türkü grubunun kurucularından Derya Köroğlu, "Çok günlük politikaya girdik, politize olduk, kötü bir şekilde politize olduk son yıllarda. Yani ben bir adamın her söylediğini dinlemek zorunda değilim ama o kadar kötü şeyler oluyor ki sonunda hep dönüp siyasete batmak zorunda kalıyorsunuz. Bu da insanı kısırlaştırıyor. Özgür olmayan toplumlar sanatta başarılı olamazlar" dedi. 
 
Yeni Türkü grubu, 40. yılını 29 Eylül'de Atlantis Yapım organizasyonuyla Vadi Açıkhava'da vereceği konserle kutlamaya hazırlanıyor. Gruba, gecede Anıl Piyancı, Athena, Cahit Berkay, Can Gox, Cem Adrian, Ceylan Ertem, Eda Baba, Fırat Tanış, Hayko Cepkin, Kalben, Kenan Doğulu, Manuş Baba, Sena Şener ve Şevval Sam eşlik edecek. 
 
BirGün gazetesinden Burak Abatay'ın Köroğlu'yla gerçekleştirdiği röportajda, "Yeni şiirler bestelemeye gücünüz yok mu?" sorusuna Köroğlu, "Çünkü şiir bestelemek aslında o şiirin formuna kısıtlanmak anlamına da geliyor. Bunu bir zenginlik olarak da kullanabilirsin, zorlanabilirsin de beste yaparken ama zorlanmak daha mümkün. Belki de yeteri kadar çaba göstermiyoruz ama dediğim gibi bunun belirleyicisi ortam" yanıtını verdi. 
 
Köroğlu, "TRT Cem Duna döneminde girdi 88'de. O adam bütün sansürleri yumuşattı ve bizim müzikler TRT'de belirmeye başladı. TRT'ye çıktık ve birden inanılmaz bir ilgiyle karşılaştık. O, bizim popülerleştiğimiz dönemdir. Pop'laşmak değil ama" diye konuştu. 
 
Sanatçı, 90'lı yıllarda dinleyicilerin arasına müziklerini anlamayan insanların da eklendiğini "Yaprak Dökümü çalıyoruz, o böyle ne dendiğinin, şarkının ne anlamı olduğunu anlamayan insanlar da seyircimiz oldu" ifadesini kullandı. 
 
Sanatçı, son dönemde çok sayıda dinlenmeye ulaşan 'Susamam' isimli parçayı "Biz bu kadar yakın ve didaktik olmayı sevmeyen insanlarız" diyerek değerlendirse de "Nasıl bir otokrasiye razı geliyoruz ya da o otokrasi içerisinde çaresizce yaşıyoruz. Bu çaresizlik yalın bir saldırıya dönüşüyor. Sanattan ziyade bir öfke bu. O yalınlık var Susamam’da. Rap de buna çok uygun. Ama doğrusu müzikal olarak da, klip olarak da çok güzel bir prodüksiyon" sözleri ile beğenisini dile getirdi. 
 
 
 
Röportajın ilgili kısımları şöyle: 

 

"Yeni Türkü" kavramıyla başlamak istiyorum. Güney Amerika’dan çıkan etnik ögelerin Batı müziğiyle tanışması, şiirin bestelenmesi ve kültürler arası geçişlerin hem Güney Amerika hem de Türkiye’de aynı zamanlarda buluşması ilginç. Siz nasıl izlersiniz bu olup bitenleri?

Selim Atakan ve ben lise arkadaşlarıyız. Müzik yapmak için Ankara Fen Lisesi’nde aynı yatakhanede kaldık. Fen lisesi ama biz müzik yapıyoruz. (gülüyor) Müziğe tutkumuz o zamandan var. Zaten Selim müzikal olarak absolut kulağı olan, müzikte yetkin bir insan. Biz müzik yapmak için bir çıkış yolu aradık. Başta çok Batı’ya yönelik işler izliyorduk, özellikle de rock. Led Zeppelin düşkünüydük. Bir folk yakınlığımız da var. Benim o dönem İngilizce bestelerim de var, bir yandan enstrümantal müzik yapmaya meraklıyım. Deneysel bir dönem var bizim yaptıklarımızda. Mesela Karga ile Tilki’yi nasıl müzikleriz gibi bir başlangıç var. 6-7 Eylül olaylarını narrasyon ile birlikte nasıl besteleriz gibi çalışmalarımız var. Bunlar Yeni Türkü öncesi 74-75 yıllarına ait şeyler. Haliyle politik zaten. ODTÜ’deyiz, arkadaşlarım Hacettepe’de, tamamen politize bir ortam içerisindeyiz. Derneklerdeyim, hareketlere katılıyorum. Büyük bir açlık var, o entelektüel açlığımızı karşılayacak ögeleri bulmaya çalışıyoruz, kitaplar okuyoruz. Brecht de önemli bir etkendi bizim için. 6-7 Eylül olayları çok bilinmiyordu o dönemde. 6-7 Eylül olaylarının ne olduğunu sırf müzik ve anlatımla nasıl birleştiririz, onu denedik. Bunların ardından Selim Atakan’ın makamları da dikkate alan çalışmaları vardı. Onun besteleri, Nâzım Hikmet’in şiirlerine besteler…

Derya Köroğlu denildiğinde Yeni Türkü, Yeni Türkü denildiğinde Derya Köroğlu akla gelmesi sizi rahatsız etti mi?

Tabii. Yani şöyle, ben hala sahnede bütün grubu öne çıkartmaya çalışıyorum. Grup ruhundan ayrılmadım. Ama insanlar beni ayırmaya çalıştılar. Hatta plakçılar. 88’de geldiler ve “Grubu bırak tek başına devam et” dediler. Bu benim için çok anlamsız bir şeydi. Bizim varlığımız zaten grup olmaktı. Selim Atakan’ın lafını hatırlarım. 88’de o Londra’da yaşarken Türkiye’ye geldi. Ben de bekâr evim var. Eve misafir oldu. Yeşilmişik’in bütün çalışmaları öyle başladı. O zaman dedi ki, “Sen frontman olmuşsun. Bunun lamı cimi yok. Bu böyle gitmeli.” Selim’in çok objektif, takdir edilesi bir düşünce sistemi vardır, bir şeyin hakkı neyse onu verir. Bunun üzerine bir kapris yapmaz. Selim’in böyle bir şey yapmışlığı vardır. Besteleri beraber yapmışızdır ama benim önde olmamdan hiç rahatsız olmamıştır.

Röportajın tamamını ulaşmak için TIKLAYIN