Uygar Çağan Ulusan/Ankara
Üniversite akademisyenleri tarafından kaleme alınan “Sürdürülebilir Afet İletişiminde Gazetecinin El Kitabı” başlıklı e- kitap, okuyucuyla buluştu. Kitap, afet haberlerinde kullanılan dil ve fotoğraf seçimini ve birçok konuyu eleştirel ve çözüm odaklı bir şekilde ele alıyor. Kitabın yazarlarından Asistan Özgür Can Yolcu, kitabı yazma nedenlerinden bir tanesinin medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bir bakış açısıyla yaklaşmaları olduğunu belirtti.
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Betül Pazarbaşı, Doç. Dr. Selma Koç Akgül ve Asistan Özgür Can Yolcu’nun birlikte hazırladığı kitapta, sürdürülebilir afet iletişimi, medyanın afet üzerindeki etkileri ve afet odaklı habercilikle ilgili birçok konu başlığı mevcut. Aynı zamanda kitapta, deprem bölgesinde haber takibi yapan gazetecilerin de görüş ve düşünceleri bulunuyor.
Sürdürülebilir afet iletişimi kavramından söz eden Yolcu, depremin insanlar üzerinde yarattığı ve yaratacağı olumsuz etkileri azaltmak için afet iletişiminden büyük ölçüde yararlanılması gerektiğini söyledi. Bu nedenle Yolcu, afet risklerinin her zaman var olduğu bu coğrafyada, afete dirençli toplumlar yetiştirmek için çözüm odaklı afet iletişim stratejileri geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
“Türkiye’de medya kuruluşları yıkılan bina sayılarını, ölen insan sayılarını haberleştirmekten öteye gidemiyor”
Medyanın afet için stratejiler geliştirmesi gerektiğinin önemini vurgulayan Asistan Yolcu, şunları kaydetti:
“Medyanın afet öncesinde, sırasında ve sonrasında afet üzerine farkındalığı gündemde tutan stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Ancak Türkiye’de medya kuruluşları yıkılan bina sayılarını, ölen insan sayılarını haberleştirmekten öteye gidememektedir. Bu sorunlu noktanın ana nedeni Türkiye’de “Afet odaklı habercilik” anlayışın tüm bu acılara rağmen hala daha geliştirilmemiş olmasıdır. Medya, afet iletişimin en önemli aktörlerinden bir tanesidir. Medya kuruluşları afet bölgesine haber takibi yapmak için gönderdiği birçok muhabirinin afet deneyiminin olmaması, afet haberciliği üzerine eğitilmemiş olmaları gibi birçok neden haber içeriğine ne yazık ki yansımaktadır.”
“Deprem bölgesinden aktarılan haberlerin çoğunda mesleki etik ihlallerin yaşandığına şahit olduk”
Medyanın deprem esnasında daha çok dramatik haberlere ve görsellere ağırlık verdiğini söyleyen Yolcu, şunları söyledi:
“Bizleri böyle bir kitap çalışması yapmaya iten ana etken, medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bakışıydı. Haber ne yazık ki ticari bir araca dönüştüğü için afet bölgesinden kamuoyuna aktarılan haberlerin dramatik bir şekilde neden-sonuç ilişkisinden kopartılarak sunulduğunu izledik. Medya, depremin insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi, politik bağlamından kopartarak 'mucize çocuk', 'çaresiz anne' gibi dramatik haberlere ve görsellere ağırlık verdi.
Elbette depremin yarattığı yıkım kamuoyuyla paylaşılmalı ancak enkaz altından çıkartılan küçük bir çocuğun yüzü ya da bedeninin haber görselinde sunulmasının veya enkaz altından çıkartılan bir kişiye 'Aşağıda ne hissetin?' gibi bir sorunun sorulmasının habercilik anlamında hiçbir şey ifade etmediğini açıkça söyleyebilirim.”