Yaşam

Denizdeki saatli bombalar

İkinci Dünya Savaşı sonrası silahsızlanan Almanya'nın 1,6 milyon ton patlayıcıyı Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’ne boşalttığı biliniyor. Uzmanlar metal aşınması sonucu her geçen gün tehlikenin arttığı uyarısı yapıyor.

24 Ağustos 2017 01:32

Baltık Denizi kıyıları kehribar taşlarıyla ünlü. Bundan üç yıl önce Almanya'nın Baltık Denizi kıyısındaki Kiel kentinin doğu sahilinde bu taşlardan birini bulduğunu sanan 67 yaşındaki bir koleksiyoncunun sevinci az kalsın kursağında kalıyor, ölümle burun buruna kalıyordu.

Elinde tuttuğu şey kehribar değil, bir parça beyaz fosfordu. Fosfor kıyıya vurduğunda ilk bakışta masum bir madde gibi görünüyor. Ancak kurumaya yüz tuttuğunda büyük bir enerji ile kendiliğinden ateş alıyor. Fosfor 1300 derecelik sıcıklıkla yanıyor ve su ile söndürülmesi de mümkün değil. Su ile müdahale edildiğinde fosfor asiti oluşuyor ve bu da ağır derecede yanıklara sebep oluyor. İkinci Dünya Savaşı'nda atılan bombalarda kullanılan ve savaşın acı bir mirası olan fosfor sürekli yanma özelliği taşıyor.

Deniz dibinde toplam 1,6 milyon ton patlayıcı

Başkenti Kiel olan Schleswig-Holstein eyaletinin Doğayı Koruma Merkezi'nden Ingo Ludwichowski, "İkinci Dünya Savaşı ertesinde Almanya'nın silahtan arındırılması ve cephane stoklarının mümkün olduğunca çabuk bir şekilde yok edilmesi gerekiyordu" diyor. Bu amaçla mevcut cephaneler gemilere yüklenmiş ve açıklarda denize dökülmüştü. Bu işlem o kadar sıklıkla uygulanmış ki, neticede bugün Almanya kıyılarında toplam 1,6 milyon ton savaş malzemesinin yattığı tahmin ediliyor. Bunun 1,3 milyon tonunun Kuzey Denizi'nde, 300 bin tonunun ise Baltık Denizi'nde bulunduğu hesap ediliyor.

Uzun soluklu mücadele

Alman makamları uzun bir süre bu durumun ciddi bir sorun oluşturmadığı görüşünü savunmuşlardı. Ancak sorunun boyutlarının aslında çok büyük olduğunu önce su biyoloğu Stefan Nehring saptamış. Nehring, denizde su arıtma tesislerini incerlerken tesadüfen bu cephane kalıntılarına rastladığını söylüyor. Almanya'ya bağlı Bornholm adasının yakınında denize dökülmüş olan cephaneden söz edildiğini duymuş olduğunu belirten Nehring, ancak burada gemilerle yıllar boyu denize cephane bırakıldığına dair işaretleri gördüğünde bu durumu araştırmaya karar vermiş.

Koblenz kentindeki federal arşivde konuya ilişkin belgeleri araştıran su biyoloğu çalışmalarının sonucunda denize dökülmüş olan bomba ve diğer patlayıcı maddelerin çok büyük miktarlarda olduğunu kanıtlamış.

Saatli bomba

Stefan Nehring bu patlayıcıların gelecek yıllarda büyük bir sorun oluşturacağına dikkat çekiyor. Nehring, bombalar metaldan yapılmış olduğu ve metal aşınmaya uğradığı için -er ya da geç- farklı zehirli maddelerin ortaya çıkacağı ve ekolojik sisteme olumsuz etki edeceğini vurguluyor.

Bu konuda ilk işaretlerin de ortaya çıktığı, Baltık Denizi'nde yapılan balıkçılıkta zehirli arsenik yoğunlaşması görüldüğü belirtiliyor. Bu duruma zehirli gaz cephanesinin yol açmış olabileceği üzerinde duruluyor. Ingo Ludwichowski patlayıcı maddenin zamanla dağıldığını ve çok ince bir katman haline gelerek örneğin midyelere nüfuz ettiğini belirterek, "midye de gıda ürünleri zincirinde yer alıyor ya da doğrudan insanlar tarafından tüketiliyor" diye konuşuyor.

Resmi makamlar seyirci kalıyor

Soruna gerçek çözümün deniz dibindeki cephanenin hızlı bir biçimde çıkırtılması ve gereken şekilde yok edilmesi olduğu belirtiliyor, ancak bunun devasa boyutta ve çok pahalı bir işlem olacağına işaret ediliyor. Nehring, devletin bu konuda bir girişimde bulunmadığını belirterek "Sadece denizin dibine boru döşenecek ya da rüzgar çiftlikleri kurulacak olması durumunda, cephanelerin aranıp taranması ve yok edilmesi işlemlerinin sorumluluğu işletme sahiplerine yıkılıyor, resmi makamlar ise sadece seyirci kalıyor" diyor.

Doğayı Koruma Merkezi'nden Ingo Ludwichowski de bunun büyük bir sorun olduğuna ve zamanla sorunun daha da büyüyeceğine dikkat çekiyor. Ludwichowski "Denizin dibindeki bombalar gittikçe daha çok paslandığında, zehirli maddelerini denize saldıklarında ve de bombaların etrafındaki metal kılıf eridiğinde patlayıcıları denizin dibinde bulmak neredeyse mümkün olmayacak. Bu gerçekten de zamana karşı verilen bir mücadeledir” ifadelerini kullanıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Harald Franzen