Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yasaklı olduğu dönemde kendisine "Sen beni milletvekili yap kurtar, ben seni Cumhurbaşkanı yapayım" sözü verdiği iddiasına ilişkin, "Ne bir pazarlık, ne bir ilişki, ne bir temas söz konusu değil" dedi.
CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Antalya Gazeteciler Cemiyeti'ni (AGC) ziyaret etti. Antalya milletvekilleri Osman Kaptan, Arif Bulut ve Yıldıray Sapan'ın da yer aldığı ziyarette AGC Başkanı Mevlüt Yeni ile görüşen Baykal, gündeme ilişkin konuları değerlendirdiği basın toplantısı düzenledi.BDP Milletvekili Altan Tan'ın, Başbakan Erdoğan'ın siyasi yasaklı olduğu dönemde "Sen beni milletvekili yap kurtar, ben seni Cumhurbaşkanı yapayım" sözü verdiği yönündeki iddiasına yanıt veren Deniz Baykal, şöyle dedi:
"Çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. 2002 seçimlerinden sonra AKP'nin o zamanki genel başkanı sayın Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olması önündeki engelin kaldırılmasına yönelik CHP olarak yaptığımız girişimler, hiçbir şekilde, hiçbir pazarlıkla ilişkilendirilemez."
'Kendi insiyatifimizle harekete geçtik'
Deniz Baykal, bu konuda AKP yetkilileri, Erdoğan ile veya onlar adına başkalarıyla bir temas kurarak, bir müzakere yaparak harekete geçmediklerini vurgulayarak şöyle konuştu:
"Hiç kimseyle hiçbir temas yapmadan, inancımızın, anlayışımızın gereği olarak ortadaki çarpık tabloyu değiştirmek için tamamen kendi inisiyatifimizle, kendi girişimlerimizle harekete geçmişizdir. Bunun bir defa net bir şekilde böyle olduğunu bir kez daha ifade ediyorum."
'Bu kabul edilebilir bir manzara değil'
Başbakan Erdoğan'ın 2002 seçimlerine "Genel başkan" sıfatıyla katıldığını ve oy pusulalarında adının yazılı olduğunu aktaran Deniz Baykal, şöyle konuştu:
"Meşru bir genel başkan olarak seçime katıldı. Seçim sonucunda yüzde 34 oyla birinci parti olarak çıktı. Milletvekillerinin 3'te 2'si kadar onun partisi ve onun oluşturduğu listelerden seçildi ve ama Yüksek Seçim Kurulu'nun aldığı bir karar sonucu onun milletvekili adayı olamayacağı seçim öncesinde karara bağlandı. Tabii YSK Türkiye'deki mevzuatı dikkate alarak bu kararı aldı. YSK onun genel başkan olmasına, kampanya yürütmesine, milletvekili listesini tanzim etmesine izin verdi, ama 'Sen şahsen kendi adına milletvekili olamazsın' dedi. Bu kabul edilebilir, sürdürülebilir bir manzara değildir. Ortada bir mahkumiyet vardır. Küçük bir mahkumiyet; 7-8 aylık bir mahkumiyet. Bunun sonucu olarak bir insanın ebediyen seçme haklarından mahkum olmasının öngörülmesi demokratik bir olay değildir. Bu bizim 2002'deki tablo karşısındaki yorumumuz. Bunu hiçbir şekilde uygun görmediğimizi ifade ederek bunun değiştirilmesi ve herkesin hak ve özgürlüklerine kamilen, tümüyle sahip çıkması gerektiğine inandığımızı ifade ettik ve bu doğrultuda harekete geçtik. Bunu yaparken de AKP ile hiçbir temas kurmadık."
'Ne bir pazarlık, ne bir ilişki söz konusu değil'
Yaptıkları işin kendi demokrasi, milli iradeye saygı ve hukuk devleti anlayışlarının bir gereği olarak ortaya çıktığını kaydeden Deniz Baykal, kimseye bir lütuf, kişisel bir atıfet (iyilik) gibi düşünülmediğini dile getirdi. Siyasi bir tartışma içinde oldukları bir rakibin kendileri ile eşit haklar içinde siyasi mücadele yapması için tespit ettikleri bir zafiyeti düzeltmek için harekete geçtiklerini belirten Baykal, şöyle dedi:
"Ne bir pazarlık, ne bir ilişki, ne bir temas söz konusu değildir. Bunun en iyi, en doğru şekilde bilinmesini istiyorum. Bunun aksini kimsenin ifade etmesi mümkün değildir. Bunun kararını biz aldık. Derhal gereğini kararlılıkla yerine getirdik. Olması gerekeni doğru şekilde yapmak siyaset adamının görevidir. Biz o görevi yerine getirdik. Bu demokrasinin bir sınavıdır. Demokratik sürecin gereğidir. Bunu yerine getirdik. Bir insanı haklarından mahrum etme konusunda ısrarlı davranmak o insana kötülük yapmak değil, belki de ona hak etmediği bir büyük itibari vermek anlamına gelir. O yanlış yollara Türkiye'nin sürüklenmesine izin vermedik."
'Bugün aynı tablo olsa'
Deniz Baykal, "Bugün yine aynı tablo olsa yine aynı düşünceyi taşır mıydınız?" sorusuna ise şu karşılığı verdi:
"Hiç şüphe yok. O konuda en küçük bir yanlış anlama, bir tereddüt böyle bir şey olur mu? Bir insan nasıl olur da demokrasi, seçim, milli irade diyecek ve bilmem 6-7 ay mahkumiyet taşıdığı için birisinin milletvekili olmasını engellemeyi, o anlayışın gereği olarak savunacak. Bunu savunan insanların demokrasi sözünü ağzına almalarını kabul etmiyorum. Ne söylediklerini bilmiyorlar demektir."
Kılıçdaroğlu'nun Irak ziyaretini değerlendirdi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Irak ziyaretini de değerlendiren Deniz Baykal, "CHP'nin dış politika sorunlarına bakışının, iktidarın bakışından farklı olduğunun ortaya çıkması bakımından da yararlı olmuştur. Hem Irak halkı nezdinde, hem Türkiye'deki kamuoyu nezdinde, hem dünya ülkeleri nezdinde 'CHP iktidarın anlayışının ötesinde bir dış politika anlayışına sahiptir' değerlendirmesi bu geziden sonra yapılabilmiştir" ifadelerini kullandı.
Ön seçim yapma kararı alınmamıştır
Yerel seçimler öncesinde adayların kendisi tarafından belirleneceği yönündeki iddiaların sorulması üzerine Deniz Baykal, şöyle konuştu:
"Bu yerel seçime girerken partimizin yetkili organları toplandı ve bazı kararlar aldı. Alınan kararların bence en önemlisi; bir hukuki anlamda Siyasi Partiler Yasası'nın, Seçim Yasası'nın öngördüğü, bizim tüzüğümüzün öngördüğü anlamda bir ön seçimin yapılmayacağıdır. Bir ön seçim yapma kararı alınmamıştır. Partinin yetkili organları adaylıkları belirleyecektir, parti meclisi karar alacaktır, merkez yönetim kurulu nerede kimin aday olacağı konusunu karara bağlarken, en iyi adayı bulabilmek için kapsamlı bir çalışma yapacaktır."
Toplantı ardından AGC'deki Basın Müzesi'ni gezen Deniz Baykal, çıkışta ise gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.