Eski milletvekili, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Kars eski İl Başkanı Mahmut Alınak, Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın "Köşk'e seçilirsem Abdullah Öcalan'la İmralı'da görüşmem" açıklamasına ilişkin, "Demirtaş'ın bu sözlerini okuyunca midem bulandı. Bu kokuşmuş siyasetteki vefasızlık iğrendirdi beni. Demirtaş kendisini Cumhurbaşkanlığı havasına fena halde kaptırmış. Tam bir düzen siyasetçisi olmuş" dedi.
Yeni Demokrasi Hareketi Genel Başkanı ve kurucusu olan Cem Boyner'in 20 yıl önce yaptığı açıklamayı hatırlatan Alınak, "Boyner'e 'PKK ile görüşür müsünüz?' diye sorulmuştu. YDH'nin genel başkanı olan Boyner, 'Gençlerin ölmemesi için gerektiğinde şeytanla da görüşürüm' demişti. Şimdi Kürtlerin arkasından sel gibi aktığı Selahattin Demirtaş, 20 yıl önceki Cem Boyner kadar tutarlı ve dürüst değildir" ifadelerini kullandı.
Mahmut Alınak'ın "Öcalan, Demirtaş ve düzen siyasetçiliği" başlığıyla kaleme aldığı (4 Ağustos 2014) yazısı şöyle:
Düzen siyasetçiliğinde vefa yoktur. Kokuşmuş tüm ilişkiler kullanma üzerine kurulmuştur. Orası bir kurtlar sofrasıdır. Dostluk ve yol arkadaşlığı gibi değerler o bataklıkta yaşayacak yer bulamazlar.
Selahattin Demirtaş'ın Vatan gazetesinde bugün çıkan röportajında, "Cumhurbaşkanı olursanız İmralı adasına gidip Öcalan'la görüşecek misiniz?" sorusuna verdiği cevap beni alıp yıllar öncesine götürdü.
Mesut Yılmaz sıradan bir insanken Turgut Özal onu milletvekili yaptı. Özal cumhurbaşkanı olunca Mesut Yılmaz Semra Özal'ın açık desteği ile başbakanlık koltuğuna oturdu. Yaptığı ilk şey Özal'a savaş açmak oldu. O günleri şimdiymiş gibi hatırlıyorum; Özal Çankaya köşküne adeta hapsolmuştu. Öfkeli ve kırgındı ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Kahrından öldü.
Kemal Derviş Dünya bankasında çalışan sıradan bir bürokrattı. Bülent Ecevit onu getirip bakanlık koltuğuna oturttu. Kemal Derviş bir anda siyasetin parlayan yıldızı oldu. Oysa daha düne kadar kimse onu tanımıyordu. Peki o ne yaptı? Bülent Ecevit'in partisini paramparça etti.
Ahmet Necdet Sezer emekliliğini bekleyen bir yargıçtı. Bülent Ecevit'in kendisine açtığı bir telefonla kaderi değişti, cumhurbaşkanı oldu. Bülent Ecevit olmasa elinde poşetlerle duraklarda otobüs bekleyen sıradan bir insan olarak yaşamını sürdürecekti. Yüzünde tebessümün zerresine bile izin vermeyen o içten pazarlıklı adam ne yaptı peki? Bülent Ecevit'in suratına anayasa kitapçığını fırlattı. Ecevit toplantıdan çıkıp basına açıklama yaptığında ağlamaklıydı, sesi titriyordu.
'Ya Tayyip Erdoğan?'
Necmettin Erbakan olmasa şimdi belki ya bir kahvehane işletiyordu ya da bir bakkaldı. Necmettin Erbakan onu İstanbul'a belediye başkanı yaptı. İstanbul'un yakıcı su sorunu önceki yönetim tarafından başlatılan proje ile çözümlenince hizmete susamış halk için bir ümit haline geldi.
Necmettin Erbakan'ın dizinin dibinden ayrılmayan ve ellerini huşu içinde öpen o Erdoğan ilk fırsatta, "Gömlek değiştirdim, "diyerek kendi velinimetini sırtından hançerledi. Erbakan uğradığı ihanetin acısıyla öldü.
Osmanlı'dan günümüze kadar gelen bu vefasızlıklar ve ihanetler saymakla bitmez.
Geçenlerde bir MHP milletvekilinin, "HDP' yi düzenle uyumlu hale getirdi, " diyerek övgüler dizdiği Selahattin Demirtaş, Vatan gazetesinde çıkan o soruya, "Seçildiğimde Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde Öcalan'ı ziyaret etmem, "diye cevap vermiş.
Selahattin Demirtaş'ın bu sözlerini okuyunca midem bulandı. Bu kokuşmuş siyasetteki vefasızlık iğrendirdi beni.
Herkes biliyor ki Selahattin Demirtaş Abdullah Öcalan'ın onayı ile milletvekili oldu. Öcalan istemese ne milletvekili oldurdu, ne de genel başkan…
Ve o şimdi Mesut Yılmaz, Kemal Derviş, Ahmet Necdet Sezer ve Tayyip Erdoğan gibi yediği ekmeğe ihanet ediyor. Öcalan dışarıda olsa bu yazıyı yazmayacaktım. 'Kendi meselelerini kendileri çözsünler,' diyecektim. Beni vuran ve acıtan vefasızlıktır.
Görünen o ki, Selahattin Demirtaş kendisini Cumhurbaşkanlığı havasına fena halde kaptırmış. Tam bir düzen siyasetçisi olmuş. Egemenlere yaranmaya çalışıyor. Halkın temiz duygularını kullanarak her şeyle, her değerle fütursuzca oynuyor. Çiğnemediği ilke yok. Daha dün, "Öcalan'ın heykelini dikeceğiz," diyen diyen adamın haline bakın! Düzen insanı işte böyle maskaraya çevirir. Demirel ne demişti? "Dün dündür, bugün bugündür."
Düzen siyasetçiliği işte böyledir: İlke yok; kıvraklık var, takiye var.
Aşağı yukarı 20 yıl önceydi, Cem Boyner'e, "PKK ile görüşür müsünüz?" diye sorulmuştu. YDH' nin genel başkanı olan Boyner, "Gençlerin ölmemesi için gerektiğinde şeytanla da görüşürüm," demişti. Bu sözler Boyner'in siyasi yaşamının sonu olmuştu.
Şimdi Kürtlerin arkasından sel gibi aktığı Selahattin Demirtaş, 20 yıl önceki Cem Boyner kadar tutarlı ve dürüst değildir.
Düzen siyasetçiliğinden işte bu nedenle koptum. Bir ilişkide vefa yoksa orada insanlık ölmüştür. İğrenmemek elde değil.