HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, yeni anayasa randevusunu “üslup sorununu” gerekçe göstererek iptal eden Başbakan Ahmet Davutoğlu ile kendisinin de aralarında bulunduğu HDP’lilerin “dokunulmazlığının kaldırılması” talimatını veren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “iyi polis kötü polisi bile oynayamadığını” belirterek, “İkisi de kötü polis, baskıcı” dedi. "Başkanlık sistemi demokrasiye aykırı değil" diyen Demirtaş, "Ama Erdoğan’ın ve AKP’nin zihniyeti, tarzı ve uygulamaları başkanlığı değil, monarşi ve diktatörlük istediklerini gösteriyor" ifadesini kullandı.
"Şahsen beni tutuklasalar da, öldürseler de ben geri kalan bütün arkadaşlarıma 'Demokratik siyasetten vazgeçmeyin' diye tavsiyede bulunurum" diyen Demirtaş, "Biz içeri atılırsak daha çok kan dökülür demem. Böyle bir şeye asla izin vermem. Ödeyecekse birileri o bedeli biz ödeyelim" diye konuştu.
Cumhuriyet'ten Ayşe Sayın ve Mahmut Lıcalı'nın sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:
- Anayasa komisyonuna “iki satırlık bir yazı”yla üye vermeyeceğinizi söylediniz. Başbakan Davutoğlu ya da TBMM Başkanı Kahraman’ın sizinle görüşmesini mi istiyorsunuz?
DEMİRTAŞ: O da olabilir. Meclis Başkanı da nasıl bir komisyon kurmak istediklerini grup başkanvekillerimize, bize anlatabilir. Çünkü bilmiyoruz; bilmediğimiz bir şeye nasıl evet ya da hayır diyelim? Öyle bir (HDP’nin komisyona üye vermesi yönünde) yazı yazarlarsa biz de detaylarını bilmek istiyoruz, diye cevaplandırırız. Yoksa biz anayasa çalışmasında yer almak istemiyoruz gibi bir tutumumuz yok. Ama benim gözlemim o ki; AKP ile MHP 7 Haziran öncesinden beri zaten bir uzlaşma içerisindeler. Hemen hemen her konuda anlaşıyorlar. Gizli koalisyon ortağı gibiler. Meclis Başkanı seçimini, 1 Kasım seçimini gördünüz... AKP’yi tek başına yeniden iktidar yapan MHP’ydi. Ben yeni anayasada da uzlaşacaklarını düşünüyorum. Aslında anlaştıklarını ama CHP ve HDP’yi de bu işin kenar süsü yapmaya, vardıkları anlaşmayı meşrulaştırmaya çalışmak için kullanmak için kullanacaklardır. Anayasa yapmalarında bir sakınca görmüyoruz. Ama bunu dürüstçe yapsınlar.
- MHP, Başkanlık konusuna Davutoğlu’yla yapılan görüşmede “zinhar hayır” yönünde bir tavır sergiledi...
DEMİRTAŞ: MHP’nin bugüne kadar çark etmediği hangi konu var ki? Bir şekilde anlaşırlar diye düşünüyorum.
- MHP ile AKP anlaşacaksa o zaman masaya HDP olarak oturmanın ne anlamı var?
DEMİRTAŞ: Uzlaşma masasından kaçan taraf olmak istemiyoruz. Sanki AKP uzlaşmaya çağırdı da biz kaçtık gibi bir gerekçe vermek istemeyiz onların ellerine. Biz gideriz tekliflerimizi sunarız. Geçen dönem de öyle yaptık. AKP zaten önemli ölçüde reddediyor. Kendi bildiğini okuyor.
- Geçen dönem çalışan uzlaşma komisyonunda HDP’nin özerklik teklifi vardı. AKP, “Başkanlık sistemini kabul edin biz de size özerkliği verelim” derse tavrınız ne olur?
DEMİRTAŞ: AKP; şimdiye kadar hiçbir şekilde başkanlık sistemi nedir; hangi yetkilerle donatılması gerekir diye bir teklif sunmadı. Biz yalnızca AKP’nin uygulamalarından, Erdoğan’ın uygulamalarından anlıyoruz ki önerdikleri bir başkanlık modeli değil, tek adam monarşisi. Biz buna da şiddetle karşı çıktık. Türkiye şu anda başkanlık sistemini tartışabilecek olgunlukta değil. Çünkü buna Erdoğan’ın uygulamaları engel oluyor. Başkanlık sistemi demokrasiye aykırı değil. Ama Erdoğan’ın ve AKP’nin zihniyeti, tarzı ve uygulamaları başkanlığı değil, monarşi ve diktatörlük istediklerini gösteriyor. Bunun ismine başkanlık deyip yumuşatarak topluma ağır ağır kabul ettirmelerini de tehlikeli görüyoruz. Bizim önerdiğimiz özyönetim, özerklik ve güçlü yerel yönetim modeliyle monarşi bir arada olamaz. Birbirinin zıddı modellerdir.
- Amerikan tipi başkanlık tartışmaları yapılmıştı...
DEMİRTAŞ: Amerika tipi değil, Hitler tipi öneriyor. Hitler modelinde başkanlık değil, diktatörlük var. HDP böyle bir modelde uzlaşma arayamaz. Demokratik bir sistem olarak başkanlık Türkiye’de de olabilir. Ama bu AKP ve Erdoğan zihniyetiyle mümkün değil. Türkiye felakete sürüklenir.
- HDP’nin anayasa uzlaşma komisyonuna üye vermesi durumunda; çözüm sürecinde de gündeme gelen bazı düzenlemelerin konuşulması mümkün olacak. Bu, sürece geri dönüşün bir ilk adımı olabilir mi?
DEMİRTAŞ: Keşke olsa, ama biz öyle bir iyi niyet görmüyoruz. Hükümet anayasa arayışını müzakere sürecinin bir parçası olarak görmek ister, barış sürecine dönmenin bir vesilesi yapmak isterse biz de bunu destekleriz. Hükümet uzlaşma komisyonu masasını başkanlığın bir sıçrama tahtası olarak yapmak istiyor.
- Davutoğlu’nun başkanlık sistemini istemediği iddiaları var. Sizce bu konuda Erdoğan ile aralarında bir görüş ayrılığı var mı?
DEMİRTAŞ: Erdoğan baskıcı, Davutoğlu demokrat ayrımına gitmek yanıltır. Erdoğan ayrı baskıcı, Davutoğlu ayrı baskıcı; doğrucu Davut değil. İkisi de güç ve otorite sevdalısı. Başbakan bunu çok daha güçlü bir şekilde dışa vurabilir. Potansiyel olarak Erdoğan’dan daha iktidara ve güce tapan biri. Dolayısıyla ben başkanlığa karşı olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan’ın başkanlığına karşıdır belki.
"Hainlikle suçladılar"
- Davutoğlu’nun sizinle randevu iptalinin asıl nedeninin ‘kaçak çay’ değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu yorumları yapılıyor. Size yansıyan bir gelişme var mı?
DEMİRTAŞ: Doğrudan duyduğumuz bir şey değil. Fakat ben de öyle tahmin ediyorum. Saray da rahatsızlığını iletmiş olabilir. Zaten usulen bir randevu talep edildi. Randevu istendikten bir gün sonra da Başbakan çıktı beni hainlikle suçladı. Biz randevuyu iptal etmedik. Oysa onlar bizden randevunun iptal edilmesini beklediler. Biz iptal etmeyince bir gerekçe aradılar. Nasıl bir gerekçe bulabiliriz diye kendi aralarında kafa yordular. Saray da bu sırada bastırdı: “HDP iptal etmedi, siz iptal edin.” Onlar da sağa sola bakarken “çayı” gördüler.
- Başkanlık, dokunulmazlık konusundaki açıklamalarla ilgili görüş ayrılığı yorumları kulislerde yapılıyor. Davutoğlu ile Erdoğan “iyi polis kötü polisi” mi oynuyor sizce?
DEMİRTAŞ: Yok, ikisi de kötü polis. Oynayamıyorlar bile.
- Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda bir endişeniz var mı?
DEMİRTAŞ: Böyle bir şey çılgınlıktır. Siyasetçinin sözünü söyleyemediği yerde şiddet araçlarını devlet kendi eliyle meşrulaştırmış olur. Biz şiddetin panzehiri olarak buradayız. Yaptığımız konuşmadan dolayı - ki hiç şiddeti övmedik - bizi parlamentodan atıp cezaevine yollamayı düşünürlerse iyi bir şey olmaz. Ortaya çıkan tabloyu düşünün: Bugün Türkiye 90’lar Türkiye’si de değil. Kürtlerle herkes diyalog kurmaya çalışıyor; Ortadoğu’da Rusya’dan ABD’ye, İran’dan Çin’e kadar... Türkiye’nin Kürtleri parlamentodan atması doğru olur mu? Böyle bir şey olmasını istemeyiz. Bir meydan okuma olarak cevap vermiyorum ama dokunulmazlıklar Türkiye’de genel bir problemdir. Bunu hep birlikte, 550 vekille kaldıralım.
"Bedeli biz ödeyelim"
- Sizin dokunulmazlığınız kaldırılırsa Kürt hareketinin bir B planı var mı? HDP’nin parlamentodan çekilmesi gündeme gelebilir mi?
DEMİRTAŞ: Sonrasını kestirmek çok zor. HDP’nin parlamentodan tümden çekilmesi gibi bir tartışma, gündem yok. Öyle bir şey olsun istemeyiz. Şahsen beni tutuklasalar da, öldürseler de ben geri kalan bütün arkadaşlarıma “Demokratik siyasetten vazgeçmeyin” diye tavsiyede bulunurum. Çünkü ötesi kızıl kıyamettir, kandır, savaşın derinleşmesidir. Bu tür şeyler olabilir, devlet bunu yapmak isteyebilir. AKP bunu yapabilir. Ama bunu yaptı diye toplumu felakete sürükleme hakkımız yoktur. Bizim buradan mutlaka bir demokratik çözüm çıkarmamız lazım; savaş ve intikam değil. Biz içeri atılırsak daha çok kan dökülür demem. Böyle bir şeye asla izin vermem. Ödeyecekse birileri o bedeli biz ödeyelim. Asker polis ödüyor. Görüyorsunuz hepsi yoksul, fukara şehit evlerine bakıyorsunuz gecekonduda oturan aileler. Kürt çocukları da öyle... Onlar bedel öderken iyi de biz ödeyince mi kötü olacak. Biz ödeyelim, onlar ödemesin; kimse ölmesin.
"Dündar ve Gül’ü ziyaretimizi bakanlık engelliyor"
Demirtaş, MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklu bulunan gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluğunu eleştirirken, selamlarını da iletti. Demirtaş, partisinden çok sayıda milletvekilinin de Dündar ve Gül ile görüşme talebinde bulunduğunu ancak, bakanlığın izin vermemekte direndiğine dikkat çekti.