Politika

Davutoğlu: HDP'liler bakanlıktan istifa ettikten sonra ellerine verilen metni okudu, yakıştıramadım!

"AB Bakanı Beril Dedeoğlu herkesin tanıdığı bir akademisyen. Hangi partiye oy verdiğini bilmem, bilmek de istemem"

23 Eylül 2015 15:21

Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP'li Ali Haydar Konca ve Müslüm Doğan'ın seçim hükümetindeki bakanlık görevinden istifa etmesinin ardından yaptığı açıklamayla ilgili olarak, "Ellerine verilen bir metni okumak milletvekiline, hele hele bakanlık yapmış milletvekiline yakışmaz. İçeride gayet nazik konuşan arkadaşlarımızın birden HDP Genel Merkezi’nde kimlik değiştirmişçesine bir tavırla Cumhurbaşkan'ımıza, bana, hükümetimize açık hakaret içeren bir açıklama yapmasını yakıştıramadım" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kurban Bayramı nedeniyle gittiği Konya'da gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Davutoğlu'nun sözleri şöyle:

İki HDP’li bakan istifa etti, hükümete yönelik eleştiriler vardı. Bir tartışma yaşandı mı, muhalefetten gelen bir eleştiri var, seçim hükümetinin tamamen bağımsız olmadığına dair...

Bu hükümet anayasal zorunluluk hükümetidir. Dolayısıyla burada AK Parti, HDP, MHP, CHP gibi ilişkilerden çok, yönetim boşluğu oluşturmadan seçime götürme sorumluluğu var. AK Parti Genel Başkanı olarak kabine başında değilim, AK Parti ya da koalisyon kabinesi değildir. Tamamıyla usulüne uygun şekilde, teklifimizi bütün partilerin milletvekillerine yaptık. Bazıları kabul etti. CHP ve MHP kurumsal olarak girmeyeceklerini ifade ettiler.

Şimdi bu iki bakan arkadaşımız kendi iradeleriyle geldiler. Kimse baskıda bulunmadı. Mektupla davet yaptım. İcabet ettiler. Dün de kendi iradeleriyle ayrıldılar. Beni üzen, bu ayrılma kararı bize açıklanırken son derece medeni, bize saygı içinde izah etmeye çalıştılar. Cizre’deki olayları bahane ederek. Hiçbir bakan arkadaşımız konuşmadı, muhatapları benim. Bazı bakan arkadaşlarımız söz almak istedi, hayır ben izahatta bulunacağım dedim. Türkiye’de kamu güvenliğini tesis etmekten sorumlu bir hükümetin üyeleri olduklarını hatırlattım. Orada niye tedbir alındığını değil, niye hendek kazıldığını, niye mayın yerleştirildiğini sordum. Bu tür illegal yapılanmalar varken, bakanların sorumlulukları vatandaşlara karşıdır. O tedbiri alan güvenlik güçlerini sorgulamak değil, terör örgütü mensuplarının yaptığını sorgulamaktır. Varto’da mezarlık gibi gösterilen, cami, cemevi sözleri de geçti, bazı yapılarla ilgili birçok kaleşnikof ele geçirildi. 4 terörist etkisiz hale getirildi.

Hiç kimse kamu düzenini bozanları meşru gösterecek bir tavırda olamaz.  Çok medeni konuştuk. Teşekkür ettik, onlar da bize teşekkür etti. Müsteşarımıza rica ettim, dış kapıya kadar uğurladılar.

Daha sonra yaptıkları açıklama, her ikisine de saygı duymakla beraber, kendilerinin yazmadığı şart. Ellerine verilen bir metni okumak milletvekiline, hele hele bakanlık yapmış milletvekiline yakışmaz. İçeride gayet nazik konuşan arkadaşlarımızın birden HDP Genel Merkezi’nde kimlik değiştirmişçesine bir tavırla Cumhurbaşkanımıza, bana, hükümetimize açık hakaret içeren bir açıklama yapmasını yakıştıramadım. Ellerine verilen metni okuyan bakanlar nasıl Bakanlar Kurulu’nda medenice konuşan bakanlar, metin ellerine verilmeye kalktığında keşke aynı şekilde “Biz kendi açıklamamızı yaparız” deseydi. Üzüldüğüm husus budur, yoksa meşru siyaset içinde herkes görev alır, iade eder.

 

'Kimse HDP'nin arkasına saklanmasın'

 

Muhalefete gelince, söz söyleme hakları yok. Kendilerine bu hükümete katılın dedik. CHP katılmayız dedi, şimdi ne hakla hükümeti sorgularlar. Türkiye hükümetsiz mi kalacaktı? Tüm partilere çağrıda bulunduk. İcabet edene, “Sen kimsin, niçin geldin?” demedik. CHP’nin MHP’nin söz söyleme hakkı olabilir mi? Elimizi değil tırnağımızı taşın altına koymayız dediler. HDP’nin arkasına saklanmasın kimse. K

AK Parti’nin hakkı olan sayıyıla bakanlıkta temsil edilmektedir. Diğer bakanlarımız tarafsız bakanlardır. Mesela dün atadığımız Beril Dedeoğlu, herkes bilir Beril hanımı. Hangi partiye oy verdiğini bilmiyorum, bilmek de istemem. O işin uzmanı olması beni ilgilendiriyor. İstifalarını aldıktan sonra kendim tezekkür ettim, cumhurbaşkanımıza da arz ettim. Yine Cüneyd Düzyol bey. Yıllarca müsteşarlık yapmış. Yeni bir görevlendirme yerine müsteşara tevdi ettik. Müsteşarlar siyasi kimlikler değildir.


Biz kim ne derse desin aziz milletimize de seslenerek ifade ediyorum. Türkiye’yi yönetim boşluğu içinde bırakmayız. Kesinlikle herkes rahat şekilde bayramını idrak etsin. Bütün bakanlarımız, bürokrasi devlet mekanizması görev başındadır. Seçime de en iyi şartlarda gidip, Türkiye’de halkımız kimi iktidar yaparsa görevi devrederiz. Biz seçilirken devam ederiz. 

 

Seçim güvenliği tartışmaları



Dün seçim güvenliğinin boyutu var, birisi YSK’nın aldığı kararlar. Bunlar tamamiyle türkiye’de bağımsız kurullardır. Kendi kararlarını alırlar. Herhangi bir şeyde hükümetten telkin almaz. Bütün partilerde temsil edilir. YSK’nın aldığı her karar hukuken tarafsız bağımsız kararlardır. Kimse buna müdahil olamaz.

İkinci boyutu ise hükümetin alacağı tedbirlerdir. YSK’nın belirlediği şartlar için hükümet seçimin güven içinde gerçekleşmesi için tedbirler alır. Takviyeler yapıldı, bütün türkiye’de huzur içinde seçim gerçekleşmesi için her türlü tedbir alındı. YSK’nın aldığı kararlar biizm tarafımızdan tartışılacak kararlar değildir. Kendi kuralları içinde işleyen kararlardır. YSK bu tür kararlar alabilir.

7 Haziran seçimleri, bazı baskılar, küçük köylerde, mezralardaki baskıları da göz önüne aldığımızda, biz Kılıçdaroğlu ile de görüşmüştük. Oyların şehir merkezlerinde verilmesi, seçim barajının kaldırılması da dahil değişiklikler yapılmasını planlıyorduk. O olabilmiş olsaydı zaten ve sonuçta da sen şuna oy verdin diye tehdit altıonda olamayacağı için, taşımalı oy denilen ilçe sandıklarıyla birleştirilmesini biz önemsiyorduk.

Yasa değişikliğine ihtiyaç vardı, TBMM toplanamadı. Dolayısıyla o çözüm yolu devreye sokulamadı. Şimdi alınan karar YSK’nın seçim güvenliği için aldığı karardır. Hükümet olarak biz sağlıklı şekilde uygulanmasını sağlarız.

 

Ek tedbirler

 

Bazı şehirlerimizde olabilecek, seçim kampanyasında da olabilecek bazı riskler karşısında, bazı emniyet birimlerimizin görevlendirilmesi şeklinde. Dün çağrıda bulundum, bütün partilerin genel başkanların, her türlü şiddete karşı seçim kampanyasında işbirliği deklarasyonunda bulunmaları çok önemli. Burada yapılması gerkeen şey, dört lider bir araya da gelebiliriz, ben buna açığım. Veya yazılı olarak, kime karşı olursa olsun seçim kampanyası döneminde şiddete karşı ortak tavır benimsiyoruz gibi bir çağrı eminim çok iyi olacaktır.

Şu ana kadar sadece sayın Kılıçdaroğlu olumlu cevap verdi. Bahçeli ve Demirtaş’tan bir cevap gelmedi