T24 - İlk gün 150 bin basılan Kayıp Sembol kitabının tanıtımı için Türkiye’ye gelen Da Vinci Şifresi kitabının yazarı Dan Brown, “İstanbul’un silüetine baktığınızda zengin bir karmaşık tarih var. Türkiye’ye ilgi duyuyorum” dedi.
Vatan gazetesinin haberine göre “HIRİSTİYANLIK değiştirildi mi? Hz. İsa’nın bir soyu var mı?” sorularını ortaya attığı “Da Vinci Şifresi” ile dünya kitap piyasasına adeta paraşütle inmişti Dan Brown. Hakkında pek bilgi yoktu. Annesinin müzik ilahiyatçısı, babasının matematikçi olduğu yazılıydı. Bir de ara sıra “Pentagon’da şifre kırıcı olarak çalışmış” gibi şehir efsaneleri duyuyorduk hakkında. Röportaj vermeyi sevmeyen, dünyaca ününe rağmen çok az fotoğrafı olan bir yazardı. Sanki söz konusu olan, bir yıl boyunca New York Times ve Amazon.com’un en çok satanlar listesinin bir numarasından inmeyen değil de ortalama bir yazardı...
İşte bu nedenle Dan Brown’un gazetecileri kabul ettiği dünkü kahvaltıda öncelikli sorum buydu: “Ününüze rağmen hakkınızda çok az şey biliyoruz... Bu yüzden de hakkınızda doğruluğu teyit edilmemiş bilgiler dolaşabiliyor, mesela Pentagon’da çalıştığınız gibi... Neden hakkınızda çok az bilgi var ve tabii siz kimsiniz?”
Brown, bu soruyu duyunca önce güldü ardından da şöyle dedi: “Yazarlarla, müzisyenler ve aktörler arasında şöyle bir fark vardır: Müzisyenler ve aktörler, sizin için sanatlarını icra eder. Yazarlar ise kendi başına masasında oturup çalışır. Bizler ünlü değiliz, ünlü olan bizim eserlerimiz. Dolayısıyla ben de hiçbir zaman kendimi bir ünlü olarak görmedim. CIA’da çalışmadım, bunu da yeni duyuyorum. Belki bir gün çalışmak isterim. Beni tanıyanlar, Robert Langdon’un benim çok daha ileri versiyonum olduğunu söylerler. Onda da bende olduğu gibi sembollere, şifrelere ve tarihe olan bir merak var. Onun benim çok daha akıllı bir versiyonum olduğunu söyleyebilirim.”
Peki neden romanlarında hep şifreler, semboller ve bir sır perdesi var? Bu sorunun yanıtını ise, kendisinden hareketle açıkladı: “Babam matematikçiydi. Çocukken biz de Noel günü ağacın dibine giderdik ama orada hediye yerine babamın bıraktığı bir şifre bulurduk. O şifre bize; ’Buzdolabına git’derdi, biz de giderdik. Onun içinden de bir başka şifre çıkar, böylece evi dört döndükten sonra hediyelerimizi bulurduk.” Peki ama neden hep gizli tarikatlar, örgütler ve yapılanmalar? Tarihin içinde ne arıyor? Bu soruya ise “Robert Langdon gibi her zaman doğruyu arıyorum” diyerek yanıt verdi ve şöyle devam etti: “Hepimiz bilmediğimiz şeylere ilgi duyarız. Bu da özünde bütün dinlerin aradığı şeydir.”
Dan Brown, kahvaltıda ABD’de piyasaya çıkar çıkmaz bir milyon satarak “en hızlı satan kitap unvanını” alan “Kayıp Sembol” le ilgili soruları da yanıtladı. Türkiye’de de dün 150 bin baskı ile piyasaya çıkan “Kayıp Sembol” için “Şu ana kadar ki en zor kitabım, altı yılda yazdım, çok araştırdım ve edindiğim bilgileri sindirmem zaman aldı. Kitaplarımı yazarken uzun bir araştırma dönemi geçiririm. Çok okuyup seyahat ederim. ’Kayıp Sembol’ü yazmadan önce de Washington’a gittim. her ayrıntıya dikkat ettim. Bu yüzden hazırlanması altı yıl sürdü. Kitabı okuduğunuzda da bunu anlayacaksınız. İnsanın tanrıyla ilişkisini, bilimin, dinin geleceği konularını görünce neden bu kadar uzun sürdüğünü anlayacaksınız. Kitabın giriş sayfasını okuduğunuzda, burada gerçek bir ritüel var ve hepsi birebir doğru” dedi.
Brown bunları söyledikten sonra “Kayıp Sembol” de ziyaret etmediği tek yerin de kitaptaki Türk hapishanesi olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti: “Bir gün Türkiye hakkında yazar mıyım? Olabilir çünkü Türkiye’ye ilgi duyuyorum bu ilgimi anlamak için İstanbul’un siluetine bakmak da yeterli. Bu bölgede son derece zengin ve karmaşık bir tarih söz konusu... Ben de her zaman bu çatışmalara, dine, eski sırlara ilgi duyan biriyim ve bunun burada bol bol bulunduğunu hissediyorum.”
Brown’un toplantıyı gazetecilere bir soru sorarak noktalaması ise çok manidardı, çünkü soru şuydu: “Siz Türkiye’de geçen ve sırlar içeren bir kitap yazsanız nereyi seçerdiniz?” Dan Brown’un romanlarını az çok bilen biri için yanıt çok netti, nitekim Dan Brown da gülümsedi: “Ayasofya!”
Toplantıdan notlar:
* “Hristiyan tarihini değiştirip değiştirmediğim mi? Bunu bilmiyorum, ama sanıyorum ki Hristiyanları İncil, kutsal yazıların doğruluğu ve tarihi konusunda tartışmaya teşvik ettim.”
* “Kayıp Sembol’ün de filminin yapılacak. Ve bu filmin de yönetmeni ’Melekler ve Şeytanlar’, ’Da Vinci Şifresi’ki gibi Ron Howard olacak. Aktör de yine Tom Hanks...
* Daha çok kurgu olmayan araştırma kitapları okurum. Ama en çok Shakespeare, John Steinbeck ve Robert Ludlum’un ilk dönem eserlerini severim. Türk yazarları da okumak istiyorum.
* ” Heyecanlı kitaplar yapmanın püf noktası, yazdıklarınız değil yazmadıklarınız, çıkarıp attıklarınızdır. Yazdığım her bir sayfaya karşılık 10 sayfayı beğenmez atarım.
* “Yazdığım kitaplar yüzünden Vatikan’ın beni kara listeye Alması konusunda ne düşünüyorum?” Hiç şaşırmadım. Bence kilisenin tek bir düşmanı var. Bu düşman ben değilim, kayıtsızlık, insanların dine olan, kiliseye olan ilgilerini kaybetmeleri. Bu kitaplar da ister beğenilsin ister beğenilmesin kilise konusunu, din konusunu yeniden gündeme getiriyor ve insanların o konulara ilgisini çekiyor.”