Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarlarına yönelik olarak düzenlenen operasyona ilişkin yayımladığı yazı dizisinin onbirinci bölümünde, gazeteyi inceleyen bilirkişinin iletişim mezunu olmayışı ele alındı.
Kemal Göktaş, Canan Coşkun, Alican Uludağ ve Sinan Tartanoğlu'nun imzalarıyla yayımlanan dizinin "Bu ‘bilirkişiyle’ bizi suçlamaya kalktılar" başlıklı bölümünde, "Savcılığın bilirkişi seçimi de skandal. Gazeteciliğimizi sorgulayan bilirkişi, iletişim mezunu bile değil, yandaş derneklerde çalışan ve Başbakanlık'ta proje yöneticiliği yapmış bir ‘bilgisayar’ uzmanı" ifadesi kullanıldı.
Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan haber dizisinin bugünkü (31 Mayıs 2017) bölümü şöyle:
Cumhuriyet’i susturma amaçlı operasyonda savcılığın delil olarak gösterdiği “en önemli” belgelerden biri de Cumhuriyet’te yayımlanan haber ve yazılara ilişkin bilirkişi raporu.
Ünal Aldemir, savcı Murat İnam tarafından adliye bilirkişi listesinde olmadığı halde resen bilirkişi olarak atandı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 64. maddesine göre Adalet Komisyonlarının hazırladığı listelerde yer almayan kişilerin bilirkişi olarak atanabilmesi için atama kararında bunun gerekçesinin yazılması gerekiyor. Ünal Aldemir ile ilgili atama kararında ise hiçbir gerekçe yazmıyor. Savcı İnam, adı bilirkişi listesinde yer almayan Aldemir’i Cumhuriyet’te çıkan haber ve yazılarla ilgili rapor yazması için bilirkişi atayarak yasayı ihlal etti.
Haberleri polisler seçti
Üstelik savcı İnam, bilirkişinin teslim ettiği raporu kendisi değerlendirmeyerek Terörle Mücadele Şubesi’ne gönderdi. Terörle Mücadele Şubesi de bu raporun yanı sıra “açık kaynak” taraması yaparak Cumhuriyet’te çıkan haberlerle ilgili 515 sayfalık bir fezleke hazırladı. Cumhuriyet’in haber ve yazılarını suçlayan iddianame de bilimsel hiçbir yeterliliği olmayan bilirkişi raporu ve polisin internet taraması yaparak hazırlandığı fezlekeye dayanılarak hazırlandı.
İletişim uzmanı değil
Alışıldık bilirkişi raporu formatının uzağında, Cumhuriyet’in güya yayın politikasını inceleyen ve ‘suç oluşturan’ haberlerle ve yazılarla ilgili rapor hazırlayan ve raporunun sonunda kendini İletişim- Bilişim uzmanı olarak tanıtan Aldemir, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 2011’de mezun oldu. Yani bir gazetenin haberlerini “inceleyerek” terörizm suçlamasında bulunan ‘bilirkişi’ İletişim Fakültesi mezunu bile değil. Lisansüstü eğitiminde de iletişim bilimleri yer almayan Aldemir, 2011-2013 yılları arasında İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. Aldemir’in özgeçmişinde aynı zamanda 2012’de Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümü ve İstanbul Üniversitesi Uzaktan Eğitim programı Sosyoloji bölümünde öğrenci olduğu görülüyor.
Yandaş dernekte
Aldemir, Yönetim Kurulu’nda Sabah, Star ve Yeni Akit gazetelerinden yandaş kalemlerin bulunduğu Uluslararası Medya Enformasyon Derneği’nde (UMED) eğitmenlik yapıyor.
Akit ve Milat gibi gazetelerde çalışmış olan Aslan Değirmenci’nin başkanlığını yaptığı derneğin Yönetim Kurulu’nda Adnan Karakaş, Ahmet Rıfat Albuz, Nazif Karaman ve Kemal Gümüş gibi yandaş gazeteciler yer alıyor. Derneğin Yüksek İstişare Kurulu’nda ise Hilal Kaplan, Serdar Arseven, Fadime Özkan, Halime Kökçe, Merve Şebnem Oruç var. Aldemir, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un da konuşmalara katıldığı bu derneğin Medya Okulu Seminerleri kapsamında Mart 2016’da sosyal medya eğitimi verdi.
Başbakanlık ilişkisi
Aldemir 2017 Ocak ayına kadar merkezi Kayseri’de bulunan bir bilişim firmasında iletişim direktörlüğü yaptı. Firmanın Aldemir’in de ‘eğitmen’ olduğu UMED’in Medya Okulu Seminerleri’ne sponsor olması dikkat çekti. Aldemir’in özgeçmişinde ayrıca 2014-2016 yılları arasında Başbakanlık’ta proje yöneticisi olduğunu not düşmesi de ilginç bir ayrıntıya işaret ediyor. Aldemir’in özgeçmişinde gönüllü olduğu vakıf ve kurumlara ilişkin bilgiler de yer alıyor. Aldemir, AKP politikaları tandanslı düşünce kuruluşu olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nda (SETA) 2014’ten bu yana dış siyaset alanında gönüllü olarak hizmet veriyor.
Aldemir’in özgeçmişinde yine AKP politikaları çerçevesinde yurtdışında eğitim, sağlık, tarım ve hayvancılık, idari ve sivil altyapılarla ilgili örgütlenme faaliyetleri yürüten Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nda (TİKA) Mayıs 2015’te bir aylığına çocuklarla ilgili projede gönüllü olduğu bilgisi yer alıyor. Aldemir’in gönüllü olduğu bir diğer kurum da Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD).
Manşet hilesi
Bilirkişi, manşetlerimiz üzerinden suçlamalarda bulunurken de olguları çarpıttı. Bilirkişi, raporuna Cumhuriyet’in 15 Temmuz’dan bir gün sonra çıkan sayısının birinci sayfasındaki “Türkiye Kaosta” başlığına ilişkin kupürü koydu. Ama Cumhuriyet’in suçladığı bütün manşetlerinin görüntüsünü “Cumhuriyet” logosuyla birlikte tam sayfa dosyaya koyan bilirkişi 16 Temmuz manşeti için bunu yapmaktan kaçındı. Oysa Cumhuriyet’in 16 Temmuz 2016 günü manşeti “Çare Demokrasi” idi. Bilirkişi Cumhuriyet’in bu manşetinin olduğu kısmı kupürden kesip atmıştı. Bilirkişi 19 Temmuz 2016 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Cadı avı başladı” manşetini suçlarken de aynı yöntemi izledi.
Rapordaki çarpıtmalar
Bilirkişi ve savcının skandal YAŞ yorumu
Bilirkişi raporunda Cumhuriyet’e yönelik gerçeğe aykırı ifadelerle suçlamalar yöneltildi. Bunlardan en önemlisi Cumhuriyet’in 12 Temmuz 2016 tarihli sayısında çıkan “YAŞ’ta gündem paralel olacak” başlıklı habere ilişkin suçlama oldu. Bilirkişi, 15 Temmuz’un nedenlerinden birinin de YAŞ kararları olduğu iddiasını hatırlatarak darbe girişiminden 3 gün önce yayımlanan bu haberle FETÖ’nün tasfiyeyi öğrendiğini ileri sürdü. Savcılığın iddianamesinde de bu habere ilişkin “FETÖ’nün darbe girişimini öne çekme nedenlerinden biri olarak gösterilen YAŞ kararları hakkında ayrıntılı ve hedef kitlesi TSK’ye sızmış örgüt mensupları olarak değerlendirilen bir haber yaptığı görülmüştür” suçlaması getirildi. Bilirkişi ve savcılara bakılırsa FETÖ’cüler YAŞ’ta tasfiye edileceklerini Cumhuriyet’ten öğrenmişlerdi! Oysa Cumhuriyet’te bu haberin çıktığı 12 Temmuz 2016 günü yandaş Star gazetesinin manşetinde “FETÖ’nün işi YAŞ” yazıyordu. Haberde “TSK’deki FETÖ’cülere kritik darbe Yüksek Askeri Şûra’da vurulacak. Sızma ve terfi için sinsice çalışan Paralelcilerin ilk kez ‘örgüt’ kapsamında ele alınacağı YAŞ’ta, haklarında tahkikat olanlar da terfi edemeyecek” deniliyordu. Star’ın bu haberi yandaş gazetelerin internet sitelerinde de kullanıldı. Örneğin Sabah gazetesi, Star’ın haberini “FETÖ’nün işi YAŞ’ta bitecek” başlığıyla kullandı. Üstelik Ankara kulislerinde aylar önce YAŞ’ta FETÖ’cülerin tasfiye edileceği konuşulmaya başlanmıştı. Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu da 24 Mart 2016 tarihinde “YAŞ toplantıları öncesinde artan trafik dikkat çekici. hakkında paralel incelemesi süren 19 generalin pasif görevlere atandığını, tamamının Ağustos Şûrası’nda emekli edileceğini” yazmıştı.
‘Nerden baksan tutarsızlık…’
Bilirkişi raporunda Zaman Gazetesi ve Cumhuriyet’in biri 16 Şubat 2016 diğeri 18 Şubat 2016’da olmak üzere iki kere aynı manşetlerle çıktığını “iki gazetenin tek elden çıktığı izlenimi veren manşetlere imza attığı” sözleriyle suçlama konusu yaptı. Bilirkişi, 16 Şubat 2016’da Zaman’ın ve Cumhuriyet’in manşetlerinin “Azez düğümü” olduğunu, ancak Cumhuriyet’in şehir baskısında manşeti “Azez’de Savaş” olarak değiştirdiğini belirterek bu değişikliğin “Zaman ile aynı başlıkla çıkma kaygısı’ndan kaynaklandığını ileri sürdü. Bilirkişi bu durumun “Zaman’ın bir gün önce çıkacağı manşetten Cumhuriyet’in haberdar olduğu izlenimi verdiğini” öne sürmekten de geri kalmadı. Bu “yorumu” yapan bilirkişi, sadece 2 gün sonra 18 Şubat’ta iki gazetenin Ankara’daki bombalı saldırıya ilişkin ‘Devletin kalbine bomba’ başlığıyla çıkmalarına ilişkin de “her iki gazetenin birden çıkması bir üst akıldan siparişle atılan manşet izlenimi vermektedir” ifadesini kullandı. Yani bilirkişiye göre, 2 gün önce Zaman’ın manşetinden önceden haberdar olup “aynı manşetle çıkmamak” kaygısıyla şehir baskısında başlığını değiştiren Cumhuriyet 2 gün sonra bu kaygıyı bir kenara atıp aynı manşeti atmıştı! Tıpkı aynı gün milliyet.com.tr’nin “Ankara’nın kalbine bomba” manşetini atması gibi. Ama elbette Milliyet’in manşeti de raporda yer almadı.
Ne gerekçeyle bilirkişi atandığı dahi belli olmayan Aldemir’in raporunda manipülasyonu tarif ederken kullandığı tanımlardan biri “gerçeği perdelemek”ti. Birinci sayfalarımızdan istediği haberleri cımbızlayıp, işine gelmeyen haberleri saklayan Aldemir’in, arkadaşlarımızın 7 ayı aşkın süredir Silivri’de tutulmalarına neden olan raporunun yaptığı tam da bu:
“Gerçeği perdelemek.”