Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, anayasa değişikliği teklifinde yer alan mahkemelerle ilgili maddenin düzenlenmesinde 'bağımsız' ibaresinden sonra 've tarafsız' ibaresinin eklenmesine ilişkin olarak "Bağımsız - tarafsız dedikleri mahkemeleri, şeriat mahkemeleri haline getiremezler. Buna zihnar cesaret edemezler. Keşke etseler... İktidar çevreleri kolsuzlardan, elsizlerden ve dili kesilmişlerden geçilmeyecektir" diye yazdı.
Ahmet Tan'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (26 Mart 2017) nüshasında yayımlanan 'Keşke şeriat gelse...' başlıklı yazısı şöyle:
Bir taşla iki değil birkaç kuş vurmak bu iktidarın en büyük marifeti.
Nüfus cüzdanlarını değiştiriyorlar.
Bu sayede de yıllanmış bir istismar konusunu da kimseye hissettirmeden tereyağından kıl çeker gibi halletmiş oluyorlar.
Yasa - masa değiştirmeden, kimselere hissettirmeden.
Yıllarca, Avrupa Birliği ve/veya CHP düşmanlığı ile din istismarı yaparken kullandıkları bir iddiaları vardı:
“Bunlar nüfus kâğıtlarından din hanesini çıkartacaklar!”
Yasalarımıza göre de nüfus kâğıtlarında din hanesi yer alıyor. (Nüfus Kanunu, Md: 35)
Ancaaak...
Yeni dağıtılan kimliklerde din hanesi yok!
Böyle bir kimlik kartını kendileri değil de Allah muhafaza, bir başka iktidar düzenleyip dağıtsaydı “İslamiyeti kimliklerden sildiler!” diye cami önlerinde protestolar yapmazlar mı idi?
***
Yeni nüfus kâğıtlarına önce eski-yeni milletvekilleri ile bakanlar kavuştu.
Meclis’te kurulan özel büroda tek tek parmak ve avuç izi verdiler.
Üzerinde din hanesi bulunmayan “çipli” “Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartları”na kavuştular.
O noktada bendenizi de aldı bir düşünce ve endişe.
Önümüz ramazan. Geçen ramazanlarda bazı AKP İl başkanları Hz. Muhammed’e ait Ak Parti rozetli nüfus cüzdanları bastırıp dağıtmışlardı.
Bunlar şimdi hükümsüz hale geliyor.
Hz. Muhammed için de yenilenip ve bastırılıp dağıtılması gerekiyor.
Eskisine çocuklarının adları yazılmıştı. Hiçbir zaman erkek çocuk sahibi olmamış Hz. Muhammed’i de “Tayyip” adlı bir çocuğun babası yapmışlardı.
Aradan zaman geçti...
Acaba örneğin AKP Kırklareli İl Başkanlığı, bu nüfus kâğıtlarına Cumhurbaşkanımızın ve ümmetin önderimizin talimatları doğrultusunda 3-4 çocuk daha ekleyecekler mi?
Gerçi kartlarda yer yok. Ama üzerindeki “çip” sayesinde kimliklere her türlü bilgiyi yüklemek mümkün.
***
Bizim bu Hayırcı kesim de çok pimpirikli.
“Rejimi değişiyorlar!” diye feryat edip duruyorlar.
Oysa böyle bir olasılık yok ve olamaz.
Rejim zaten değişeceği kadar değişti.
Bundan sonraki son adım Şeriat rejimidir.
Ancak bağımsız - tarafsız dedikleri mahkemeleri, şeriat mahkemeleri haline getiremezler.
Buna zihnar cesaret edemezler.
Keşke etseler...
İktidar çevreleri kolsuzlardan, elsizlerden ve dili kesilmişlerden geçilmeyecektir.
Misal Hz. Muhammed’e parti amblemli nüfus kâğıdı çıkartıp tayinen evlatlık peyda ettirmek türünden dinsizlik imansızlık onlarca değil yüzlerce...
Keşki şeriat olsaydı...
Allah kelamı sayılan, Kuranıkerim’in en uzun en kapsamlı suresi “İnek” anlamındaki Bakara’yı, makaraya alan öküzlerin kellelerinden önce, dilleri çoktan uçurulurdu.
Meydanlarda suntadan Kâbe inşa edip ahaliye tavaf ettiren belediye başkanları ile “Sayın Erdoğan’a dokunmak ibadettir!” diyen milletvekillerine ne yapılırdı?
Keşke şeriat olsaydı da o vekil, bu sözlere hiç tepki göstermeyen Diyanet İşleri Başkanı ve müftülerle birlikte “Şeriat Mahkemesi”nde yargılansaydı. (Ama iktidar çok şükür, çok laik ve bu vekil bu sözleriyle liderinin eline koluna değil kalbine de dokunmuş ki, tam üç dönemdir Meclis’te. Yani ibadeti işe yaramış!
El etek öpmek yetmiyor, bazen yalamak da gerekiyor. Google bunlarla dolu olduğundan adını anmak gereksiz bir başka vekil de şöyle buyurmuştu: “Kendisi Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış bir liderdir. O yüzden, önünü kesmek istiyorlar!”
Şeriat mahkemesi yok ama Allah’tan sosyal medya var. Vekiller, partililer dillerini, İslamın ve partinin hizmetinde serbetçe kullanıp duruyor.
Ama anında da yanıtı alıyor.
Dün, Bülent Ersoy’un feryadı fotoğrafı ile birlikte WhatsApp’tan geldi:
“Bu ülkede başarılı insanların daima, önü kesilmiştir. Benim de önüm kesilmeseydi. Neler olmuştum neler!!”