Tiyatro Kare’nin ‘Bu da Benim Ailem’ isimli oyununda evlendirilmeye
çalışılan bir genç kızı canlandıran Sinemis Candemir, bir yerlere
gelmek için alavereye ihtiyaç duymadığını söyledi. Televizyon ve sinema
dünyasını samimiyetsiz bulan Candemir, oyuncuların kendilerine bile
oynadığını dile getirdi. Ayaklarını yerden kesen bir aşk yaşadığını
söyleyen oyuncu, çocuk ve aile hayatını sevdiğini belirtti.
- “Bu da Benim Ailem’’ isimli tiyatro oyunundan biraz bahsedermisiniz?
Almanca’dan çevirilen ve yapımcılığını Nedim
Saban’nın yaptığı, Tiyatro Kare tarafından sergilenen bir oyun. Metin
Serezli, Suna Keskin, Oya İnci, Hülya Karakaş, Yunus Günce’nin yer
aldığı oyunda, Selim (Metin Serezli) ve Süeda’nın (Suna Keskin) 32
yıllık evliliklerinde, son görev olarak çocuklarını evlendirmek
istemesiyle gelişen olaylar komik bir dille anlatılıyor.
- Oyundaki rolünüz nedir?
Koca bulunmaya çalışılan bir kızı
canlandırıyorum. Selim ve Süeda oğulları Tuğrul’u (Soydan Soydaş)
benimle evlendirmeye çalışıyorlar.
- Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
İlk tiyatro deneyimimden hiç memnun
kalmamıştım. Bir daha asla tiyatro yapmayı düşünmüyordum. Bu oyunun
senaryosunu yolladıklarında ise, Kıbrıs’taydım.Menajerime, “Kimoynuyor
sen onu söyle?’’ dedim. İsimleri sayınca, oyun metnini okumadan “Evet”
dedim. Ama sonradan, “Onlar benimle oynamak istermi?” diye düşündüm.
- Oyunculardan en çok hangisiyle anlaşıyorsunuz?
Kadının bol olduğu yerde fazlasıyla hırgür,
dedikodu ve çekememezlik olur. Bizde negatif duygular yok. 5-10 tane
peri, insanın kollarından tutar ve sen uçarsın ya; tiyatrodaki
arkadaşlarımfarklı yerlerimden tutup, beni havalandırıyorlar.
Aramızdaki iletişimçok iyi.
- Kendinizi oyunculuğun neresinde görüyorsunuz?
Oyunculuk yaptığım zamanlar meditasyon yapar gibi pembe ya damor renge kadar çıkabiliyorum. Şu an oyunculuğun tadını alıyorum.
- Çocukluğunuzda ileride bu işi yapacağınıza dair sinyaller veriyormuydunuz?
Şimdi baktığımda evet varmış. Annem, “Biz o
kadar parayı neden verdik, seni iyi okullarda okuttuk? Kafan çalışıyor
diye iyi bir yeri kazan istedik’’ diyor. Eski defterlerimi
karıştırırken rastladım, bize “Almanca ne olmak istediğinizi yazın”
demişler. Ben de, “Oyuncu olmak istiyorum, ama zannetmiyorumki para
kazanabilirim” yazmışım.
‘Kendimi prenses sanıyordum’
- Nasıl bir çocukluk geçirdiniz peki?
Ailem beni “Prenses kızım”, “Manken kızım”
diye seviyordu. Ben de, “Ben prensesim, dünya benim etrafımda dönüyor”
diye düşünüyordum. Ailem tarafından egom tamamen doyuruldu.
- Neden kendinizi mankenlikten sıyırdınız?
Mankenliği çok fazla yapmadım. İlk başta
reklamlarda oynayıp para kazanmak istedim.Mankenlikte beni çeken tek
şey ritimeşliğinde yürümekti. Türkiye’de koşulları iyi olsaydı belki de
severdim. Tiyatrodan para kazanmıyorum ama tatmin oluyorum.
- Birçok manken tiyatro ya da dizi oyunculuğu yapıyor. Sizi diğerlerinden ayıran fark nedir?
İzleyici beni kendine yakın hissediyor.
Komşularının kızıymışım gibi geliyor. Tamamen verdiğim elektrikle
alakalı. Sıcak ve gerçek geliyorum insanlara.
- Eski sevgiliniz Cem Köksal size sahte çek vermişti. Konuyla ilgili son durum nedir?
O da bilmiyordu herhalde sahte olduğunu. Bile bile vereceğini zannetmiyorum.
‘Evliliğe artık öcü gibi bakmıyorum’
-Evlilik ve çocuk size ne kadar yakın?
Artık iş anlamında yapacağımı yaptım, çocuk
ve aile hayatını seviyorum. Evliliğe öcü gibi bakmamayı öğrendim. Bizim
de vücudumuzun bir saa ti var. Çocuk seviyorum ve doğurmak istiyorum.
Ajda Pekkan gibi buz dolabına
konmuş şekilde görünebilirsin, ama içeride bir sistem var ve yaşlanıyor.
‘Aşığım ve hayata karşı hafif hissediyorum’
- Cem Köksal’dan ayrıldıktan sonra hayatınızda birisi oldu mu?
Beş aydır mutlu bir beraberliğim var. Bir
arkadaşımın vasıtasıyla tanıştık. Sabah 9 akşam 5 çalışan birisi. O
yüzden değişik oldu benim için. Âşığım ve hayata karşı kendimi hafif
hissediyorum. Sırtımda bir yük taşıyor muşum gibi hissetmiyorum, çok
mutluyum.