Kemal Gökhan Gürses
Yeni dünyanın kültürel dem'i, son kuşak animelerdeki distopik grinin etkisi altında. Demlenmişse, oturmuştur. Hayatı ve sanatı da peşinden sürüklüyor. Naif kaldırım taşı kalpli olanlar, o tarihe gönül düşürünler bu hayattan o kadar tırsıyoruz ki, geçmişe döndürdük kafamızı. Gelecekten korkup o tarafa bakamayanlarız.
Birimiz var; onu ayıralım. Gırgır zamanlarından tanıyorum Birol Bayram'ı.
Ben tembelimdir çiziktirmede. Yaşım büküldükçe daha yatar oldum cebimin üstüne. Birol Bayram obur. Hiç doymak bilmiyor. Gırgır zamanı çekmecesinde ne var bilmiyordum. Bir iş yaptık birlikte vaktiyle. Ben o ara Birol Bayram'ın çekmecesine sızdım. Hazine. Şu sıra tekrar baskısı yapılan "Yüz Çizgileri"ni o sayede keşfetmiştim.
İki görevle bulunuyor bu kitapta Birol Bayram: Yazar ve çizer.
Metin ekonomisi konsantre/kesif olmasından geliyor. Severim azlı özlü olanı. Bu oyunu oynamayı da çok severim: Birine bakıp ona hikâye uydurmak. "Birine bakmak" çok şeyi kapsar çizer gözünde. Scanner çalışmaya başlar. Tarayıcı. Herkes sosyolojik derinliği nispetinde veri çıkarır.
Birol Bayram "Yüz Çizgileri"nde karakterleri birine bakarak seçmemiş. Kendi düş'ünün ad verdiği karakterler yaratmış. Onlara hikâye yazmış.
Sahi, Birol Bayram nereli? Doğulu mu? Grafiği anadili gibi kullanışı bundan mı? Batılı mı? Matisse karikatür çizmeye kalksa Birol Bayram kadar çizebilir mi? Kafamda deli sorular…
Bu illüstrasyonları yemek yapmak diye düşün. Kaşığın ucuyla tattığında bir eksiklik hissedersen ne yaparsın? Grilik eksik. Siyah çini mürekkebiyle çizilmiş bütün bir dergi. 100 sarı ve onun aşağı doğru inen yüzdeli tonları. Geri çekil, bak dergiye. Kesmez. Gri gerekir. Fırçayla atarsan spagetti westernleşecek. Resme doğru yatacak. Olmaz. Ortaoyunusever Oğuz Abi kökteki minyatürden gelen o iki boyutlu dünyayı, orta oyunundaki iki boyutlu şehir silüetini koymuş derginin vitrinine. Eksik "tram"dı.
O griliği en iyi verecek olan Letraset firmasının bir A4'lük yaprağı büyük paraya satılan, farklı sıklıkta ve desende, önceden hazırlanmış, yapışkanlı tramlardı. Letraset parçaları çıkardı dergiden eve gittiğimizde donumuzun içinden.
Orada tanıdığımız Letraset uzuuun yıllar sonra Birol Bayram'ın "Yüz Çizgileri"nde karşıma çıktı. Ama tarihsel kökü pop-art klasöründe. Üstelik Gırgır'dan ileride bir çizgi dili. Ya da aklımda beliriveren, "post-Gırgır böyle olabilir miydi" sorusu? Dergi kişiselliği kısıtlar(dı). Buradaki kendi kişiliği olan bir çizgi. Yorumu olgun, atmosferik, hızlı ve kararlı.
Birol Bayram, en sevdiğim iki öykücüden birinden, Sait Faik'ten iki öykü seçmiş. "Stelyanos Hrisopulos Gemisi" ile "Karanfiller ve Domates Suyu". Her öykü bir kitap. Uyarlamayı yapan da Birol Bayram. Zor iş. Ama atlamadan akıyor hikâye. Göze almak zor. Çalışıyor.
Adalı tarafım sayfaların arasında tahmin ettiğinden kötü niyetli dolaşıyor. Ada kokusu var mı? Sahillerin duygusu? Ara sokaklar. Köpekler ada köpeğine benzeyecek mi? Uyuşuk, güven duygusu hassasına sahip ada köpeğini görebilecek miyim bu kitaplarda? Dur bi dak'ka. Kör gözü neden tarif edilenin tam tersi yapmış?
Bunları düşüneceğim ama, kitabı seyretmekten kendimi alamıyorum. Bıraksan her tarafı deniz basacak.
Lirik. İkisi de.
Fikri başından bulup koymuş önüme: "Karanfiller ve Domates Suyu" nefti ve tonları ile onla bütünlenen bayrak kırmızısı arasında gidip geliyor.
Resimli kitap formatının "metni resimlemek"ten "metni yorumlamaya" geçişini severim. Zorlu tabiatın eline batan dikenleriyle bir ejderhaya dönüştüğü sayfada tepe noktaya çıkan görsellik, "Stelyanos Hrisopulos Gemisi"nde günün saatlerine ayarlanmış ışık ve renk tercihleriyle Burgaz'ın sükunetini giyiniyor bu kez.
Bunca güzelliğin içinde "Sineklerin Tanrısı"ndan bildiğimiz çocukların genetik bilgiye dönüşmüş "iç-faşizm" duygusunun/ideolojisinin attıkları taşlarla tekneyi batırışlarındaki karanlık, kitapta aksine, pembe toz bulutları arasında batan günle beraber kaybolup gidien bir tekne resmi olarak çıkıyor karşımıza.
Edebiyat geçmişi anlatırken sonsuzlaşıyor. Çizgi ile dansı başladığında zamanın bir yerine demir atıyor.
Hem "Karanfiller ve Domates Suyu" hem de "Stelyanos Hrisopulos Gemisi"; bu seyretmeye doyamadığım iki kitabın yayınlandığı zamana denk gelmek de benim şansım olsun.