Yaşam

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği: Çoğu cinsel şiddet haberlerinin verilişinde ciddi sorunlar var

"Hayatta kalanların nasıl etkileneceği düşünülmüyor"

27 Ağustos 2017 15:37

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği (CŞMD), cinsel şiddetin yarattığı hasarı azaltmak ve hayatta kalanları güçlendirmek için medyanın kullandığı dili dönüştürmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Derneğin Eğitim Koordinatörü Şehlem Kaçar, amaçlarının medya ile sivil toplum arasında köprüler kurmak olduğunu söylüyerek, "Çoğu cinsel şiddet haberlerinin verilişinde ciddi sorunlar var. Görsel kullanımlarında sıkıntılar olabiliyor; çünkü kullanılan görseller çoğu zaman imaj bankalarından ya da gazetelerin kendi havuzlarından kullanılabiliyor" ifadelerini kullandı.

Toplumsal farkındalığı arttırmak ve medya dilinin dönüşümünü sağlamak için yola çıkan “Dilimizi Dönüştürüyoruz” projesi, doğru kelimelerin kullanılmasıyla daha eşitlikçi, hukukun üstünlüğünün altını çizen ve toplumsal alanda her bireyin haklarına saygıyı öngören bir yaklaşımı yaygınlaştırmak için çalışmalar yapıyor. Medyanın haber diliyle ve görsel seçimiyle yeniden üretildiğini söyleyen dernek, cinsel şiddetin hayatta kalanın yaşamını daha zor bir hale getirdiğine dikkat çekiyor. 

İki yıl önce başlatılan “Dilimizi Dönüştürüyoruz: Cinsel Şiddet Alanında Hak Temelli Habercilik” projesi, yoluna Şifalı Bilgiler bülteni ile devam ediyor. Bültende, Türkiye’den öne çıkan haberlerin, haber diline dair öneriler yer alıyor ve dünya çapından cinsel şiddetle mücadele örnekleri paylaşılıyor. Ayrıca dernekle yeni tanışanlar ya da işler hakkında bilgi edinmek isteyenler için de bir tanıtım yazısı bulunuyor.

Gazete Duvar'dan Aynur Çelik'in sorularını yanıtlayan Derneğin Eğitim Koordinatörü Şehlem Kaçar'ın yanıtları şöyle:

Dilimizi Dönüştürüyoruz projesi nasıl ortaya çıktı ve hangi süreçler etrafında gelişti?

Derneğimizin ilk çalışmalarından olan “Kavram Tartışmaları” etkinliklerinde çeşitli alanlarda çalışmalar yapan kişileri davet ederek cinsel şiddetle ilgili kavramları konuşmaya başladık. Bu süreçte biz, her ne kadar doğru kavramları kullanmayı, güçlendirici bir dil kurmayı öne çıkarmak istesek de medyada kullanılan dilin sorunlu oluşu en çok dile getirilen konulardan biriydi. Bu konuda bir çalışma yapmak istedik ve iletişim fakültelerinde medya alanında çalışacak öğrenciler ve gazetecilerle bir araya gelerek medyadaki zorlukları ve eksikleri bu program çerçevesinde konuşmaya karar verdik.

Eğitim projemizle hem farkındalık arttırıcı bir çalışma yapmak hem de basın emekçileri ile işbirliği yaparak çözüm yolları geliştirmeyi amaçladık. Toplumsal dönüşüm için toplumsal iletişim ve dayanışma şiarıyla yola çıktığımız bu proje, böylelikle tam da bu dilin toplumsal algı üzerindeki gücünü medya çalışanları ile tartışmak ve hep beraber nasıl daha eşitlikçi, güçlendirici ve doğru kavramları kapsayan bir haber dili oluşturabiliriz, birlikte yol alabiliriz gibi soruları barındıran bir çalışma oldu.

"Amaç sivil toplum ile medya arasında köprüler kurmak"

Bildiğim kadarıyla hak temelli yayıncılık konusunda önceki yıllarda da çalışmalarınız olmuştu. Bu kapsamda ulaştığınız gazetecilerin haber üretme süreçlerini takip ediyor musunuz? Haber dilinde değişim yaratan örneklerle karşılaşıyor musunuz?

CŞMD, hak temelli çalışmalar yürüten bir dernek olarak kurulduğu günden beri doğrudan tepkisel bir politika yerine iletişimin ve işbirliğinin değiştirici-dönüştürücü etkisini savunan bir noktada yer alıyor. Medya ile ilgili daha önce gazetecilerin cinsel şiddet haberlerinde kullanabilecekleri doğru dile dair on madde çıkarmıştık. Bu on maddeden sonra “Cinsel Şiddet Alanında Hak Temelli Yayıncılık” broşürümüzü de medya çalışanlarının yararlanabilecekleri bir kaynak olarak yayınladık. Şu anda ise çalıştığımız alanla yolu kesişen her paydaşla iletişimi sürdürerek, hataları tartışarak bir dönüşüm yaratabilmeyi umut ediyoruz.

“Dilimizi Dönüştürüyoruz” projesi kapsamında atölyeler aracılığıyla bir araya geldiğimiz gazeteciler ile iletişimimiz devam ediyor. Eğitimimizin asıl hedefi de zaten cinsel şiddetle mücadele alanında sivil toplum ile medya arasında köprüler kurmak, karşılıklı öğrenmek ve medya dili aracılığıyla olumlu anlamda bir toplumsal dönüşüme vesile olmak. Bu yolun henüz başındayız, henüz birbirimizi tanımaya ve neler yapmak istediğimizi anlatmaya başladığımız bu süreçte toplumsal şiddet ve tecavüz kültürüne karşı birlikte mücadelenin yollarını bulabilmek için çalışmaya başladığımız arkadaşlar ediniyoruz. Bir yandan da kurumsal olarak medya çalışanlarının sadece haber dilinde değil genel olarak cinsel şiddete karşı ortak tavırlar sergileyebilmesi için sağlam adımlar atmamızı sağlayan bir çalışma oluyor.

"Hayatta kalanların nasıl etkileneceği düşünülmüyor"

Cinsel şiddetle mücadele, alternatif medyanın gündeminde yer alan konulardan; fakat cinsel şiddet içeren haber dili ve görsel kullanımına devam ediliyor. Sizce bununla ilgili neler yapılabilir? Alternatif medyanın konuyu ele alış biçimiyle ilgili neler söylersiniz?

Alternatif medyaların dili üzerine yaptığımız ayrı bir çalışmamız yok, ama gözlemlediğimiz kadarıyla alternatif medya da kendi içinde yaklaşım ve bakış açıları açısından farklılaşıyor. Bu durumun kendisi genellikle kadın ve LGBTİ+ duyarlılığa sahip çalışanların olması ya da olmaması ile ilgili olabiliyor. Buna bağlı olarak da bazı medyaların farkındalığı daha yüksekken bazılarının farkındalıkları daha düşük olduğunu ayırt edebiliyoruz. Ayrıca, çoğu cinsel şiddet haberlerinin verilişinde ciddi sorunlar var. Görsel kullanımlarında sıkıntılar olabiliyor; çünkü kullanılan görseller çoğu zaman imaj bankalarından ya da gazetelerin kendi havuzlarından kullanılabiliyor.

Örneğin çocuk istismar haberlerinde blurlanmış veya dramatik efektler kullanılmış çocuk fotoğrafları, temsili çocuk görselleri, çocukların kullanıldığı reklam ve kampanya görselleri ya da duygusal sömürü içeren metaforik görsellerin kullanıldığına şahit olabiliyoruz. Örneğin; kırılmış oyuncak (araba veya bez bebek), çocuk silüetleri, ağlayan-utanan çocuk imajları, kızgın çocuk görseli, dur işareti yapan çocuk görseli, gelinlikli çocuk görseli, kınalı çocuk eli görseli vb.

Görsellerde çocukların kullanımı, rızaya dayalı olamayacağından; çocukların yetişkin dünyasında herhangi bir algıya hizmet etmek üzere kullanılmaları, istismar edilmeleri anlamına gelir. Görsellerin kullanımının yanında haber dillerinde ya da çerçevelerinde de sorunlar gözlemliyoruz. Konunun siyaset üstü bir mesele olduğu kimi zaman unutuluyor, hayatta kalanın hakkına odaklanılmıyor ya da diğer hayatta kalanların haberlerden nasıl etkileneceği düşünülmüyor.

Özellikle hızın önem kazandığı internet çağında muhabirlerin ve editörlerin haberi/içeriği bir an önce girmesi için bir baskı var. Böyle bir durumda, editör/muhabir cinsel şiddetle ilgili bir haberi yayımlamadan önce hangi unsurlardan emin olmalı ve neleri gözden geçirmeli?

Biz atölyelerimizde ve hazırladığımız kaynak kitapçıkta haber dili, görsel kullanımı, haberin çerçevesi gibi konularda somut önerilerimizi sunuyoruz. Ancak biliyoruz ki, çok kemikleşmiş bir haber yazma pratiği var. Hele ki konu cinsel şiddet olunca, bu dil aynı zamanda sansasyon ya da daha çok tıklama alma amacıyla daha da yanlış kullanılabiliyor. Gazeteciler için hız her zaman bir sorun. Türkiye gibi gündemin çok hızlı değiştiği bir ülkede ise bazen insanüstü bir efor sarf ettiklerini inkar edemeyiz. Ancak bu gelenekselleştirilmiş dili kırmak çok zor değil. Hangi ifadelerin, hangi görsellerin yerine ne konabilir diye tüm önerileri sunuyoruz. Bu önerilen yazılı ve görsel dili yerleştirmek belki biraz zaman alır ama bunu bir reflekse çevirip doğru dili seçmek yine editörlerin/muhabirlerin tercihi olacaktır.

Bildiğimiz yol her zaman doğru yol olmayabilir, bunu sorgulamaya, doğrusunu bulup kullanmaya niyet edenlerin çıkardığı haber örneklerini yavaş yavaş artırmaya başlıyoruz. Dilimizi dönüştürebiliriz; istemek ve bu dönüşen dili benimsemek sanıldığı kadar zor olmayacaktır. Bunun için atölyelerde bir çalışmamızı paylaşıyoruz mesela; yanlış dille yazılmış bir haberi sokaktaki insanın nasıl algıladığını gösterdikten sonra bu defa dilini düzelterek verdiğimiz aynı habere gelen yanıtların arasındaki fark her şeyi ortaya döküyor. “İnsanların bir şeyi nasıl algıladıklarını etkilemekte gerçekten bu kadar çok gücümüz mü varmış?” diye şaşıran genç gazeteci arkadaşlarımız oldu. Evet, çok önemli bir güç bu ve bunu doğru kullanmak elimizde.

Peki, proje kapsamında çıkan Şifalı Bilgiler bülteninin hazırlık süreci nasıl gelişti? Dergi hangi aralıklarla okurla buluşacak?

Şifalı Bilgiler bülteni ile hem dernek çalışmaları ve odaklandığımız konularla ilgili kalıcı bir paylaşım olsun istedik hem de sivil toplum yayıncılığına adım atmış olduk. Medya alanında çalışmaya karar verdiğimizde dikkatimizi çekmiş olan bir konu da doğrudan cinsel şiddet alanında bir süreli yayın olmamasıydı. Biz bu yayınla cinsel şiddet hikayeleri değil, güçlendirici ve şifalı bir yolu hep beraber aramaya koyulduk. Bu konuda sessizliği kırmanın kendisi zaten mücadele iken, var olduğumuz toplumda, şiddetin her geçen gün hayatın her alanına sirayet ettiği bir zamanda nasıl şifa bulabiliriz diye sormak öncelikle bize iyi geldi. Tüm okuyanlara da şifa vermesini diliyoruz. Bu sene sonunda Aralık ayında 2. Sayısını yayımlacağız; ancak proje kapsamında yayınladığımız için 2017 sonunda projeyi bitirirken bültenin devamlılığı için alternatifleri değerlendiriyor olacağız. Önümüzdeki sene koşullara göre belki daha sık aralıklarla devam etmeyi çok istiyoruz.

İletişim fakülteleri ziyaret edilecek

Proje nasıl devam edecek? Önümüzdeki günlerde nasıl bir iş takviminiz var?

Projeye Eylül-Ekim aylarında üniversitelerin iletişim fakülteleri öğrencileri ve 2 gazetede atölyeler yaparak devam edeceğiz. Aralık sonunda bitecek olan projenin bize kattığı bilgi ve deneyimden faydalanarak önümüzdeki sene yeni fikirlerle medya çalışmalarına devam etmek istiyoruz. Aralık ayında ise hem birlikte çalışmış olduğumuz gazetelerdeki dilin değişimine dair hem de atölyelerde sunduğumuz önerileri içeren bir rapor yayınlayacağız. Proje boyunca atılan adımların Türkiye için toplumsal dayanışma açısından önemini her atölyede, her değişen haber dilini gözlediğimizde fark ediyoruz. Bu umudu önümüzdeki yıllara taşıma dileğimiz var.