Politika

'Çiller özel örgütü vardı'

Eski İçişleri Bakanı İsmet Sezgin: 'Tansu Çiller döneminde özel bir örgüt olduğu kesin. Partiyi de devleti de Özer Çiller yönetti'.

17 Şubat 2009 02:00
Eski İçişleri Bakanı İsmet Sezgin: 'Tansu Çiller döneminde özel bir örgüt olduğu kesin. Partiyi de devleti de Özer Çiller yönetti'.

Siyasette 60 yıldır var. İsmet sezgin (81), Aydın belediye reisi’yken 27 Mayıs’ı, gençlik ve Spor Bakanı’yken 12 Mart’ı, Maliye Bakanı’yken 12 Eylül’ü yaşadı. Arkadaşlarıyla Doğru Yol Partisi’nden (DYP) ayrılıp Demokrat Türkiye Partisi’ni (DTP) kurması 28 Şubat (1997) sürecinin yaşamasında ve Refah Partili koalisyon hükümetinin devrilmesinde etkili oldu. 1991-93 arasında İçişleri ve 28 Şubat sürecinden sonra kurulan Anasol-D hükümetinde Milli Savunma Bakanlığı yapan Sezgin; Ergenekon, faili meçhul cinayetler ve DYP’nin erime nedenlerini Newsweek dergisine anlattı.

‘Ergenekon gayriciddi’

Ergenekon yargı sürecini nasıl yorumluyorsunuz?

Hayatımda pek çok dava gördüm ama Ergenekon gibi gayriciddisini görmedim. Meczup mu, ajan mı, yoksa kullanılan bir tetikçi mi olduğu belirsiz bir kişinin iddiaları dikkate alınarak insanlar tutuklanıyor. Aralarında orgenerallerin bulunduğu sanıklar ne ile suçlandıklarını bilmiyorlar. Ama insanların kafasının karışmasına neden olan birtakım olaylar da var tabii.

JİTEM mensubu emekli askerlerle özel harekâtçılarda bulunan bomba ve silahları mı kastediyorsunuz?

Sorumsuz kişilerin birtakım işlere karıştırıldığı çok görüldü Türkiye’de. Çeşitli dönemlerde adına “Gladio”, “Kontrgerilla”, “Derin Devlet” ya da “JİTEM” denen birtakım oluşumlar gündeme geldi. Bütün devletler bazı işlerini, devlet görevlisi olmayan kişilere gördürür. “Derin devlet” ABD’de de var, Avrupa ülkelerinde de. 1980’de Asala ve PKK ile mücadele adına birtakım kişilere görev ve sorumluluk verildi. Devlet bu kişileri kullandı. Vakti gelince bu kişiler de devleti kullandılar.

‘İzin verin Öcalan’ın kellesini getirelim’

İçişleri Bakanlığınız döneminde kamu görevlisi olmayanlar kullanıldı mı?

O dönem ekip olarak terörle mücadelede yoğun bir çaba içine girdik. Bana gelip “siz niye bu kadar Abdullah Öcalan ile uğraşıyorsunuz. İzin verin terörü bitirip size onun kellesini getirelim” diyen birçok kimse oldu. Ama isim vermem. Onlara, Türk devleti bu konuyu hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı çerçevesinde yapacaktır, dedim.

Sonra bu kişileri başka idareciler kullanmış olabilir mi?

Benden sonra “terör örgütünün kökünü kazıma” düşüncesiyle yeni birtakım konseptler hazırlandı, farklı örgütlenmelere gidildi. Bu arada da öyle görülüyor ki bazı sorumsuz kişilere görev verilmiş. Bu kişilerin daha sonra kendilerine verilen yetkileri suiistimal etmiş ve devletin imkânlarını çıkarları için kullanmış oldukları anlaşılıyor. Kimi devlet yöneticisine göre demek ki, onca asker ve polis devleti koruyamıyor.

Faili meçhulleri kimler yaptı?

Türkiye’de bir dönem çok faili meçhul cinayet işlenmesinin nedeni bu mu?

Faili meçhul cinayetlerin çoğunun izah ettiğim tarzda görevlendirilen kişilerce yapıldığını düşünüyorum. Terörle mücadele adına oluşturulan teşkilatların kliklerindeki çekişmeden de kaynaklandı bu. Bir de iç menfaat çekişmeleri sonucunda cinayetler işlendi. Mesela PKK, örgüte ihanet ettiğini ileri sürdüğü pek çok kişi infaz etti. Bunları devlete mal etmeye çalıştı.

‘Türkiye’de belki 50 tane Yeşil vardır’

“İşi bize bırakın terörü bitirelim” diyenler Abdullah Çatlı ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım olabilir mi?

Israr ediyorsunuz ama isim vermem. Üstelik “Yeşil” de efsane oldu. Türkiye’de belki 50 tane Yeşil vardır. Beni, Yeşil ya da diğerleri ilgilendirmiyordu. İşleri, bölgede görevli yetkililerle yürüttüm ama başkasının nasıl yürüttüğüne karışmam.

Rutin dışına çıkma hadiseleri daha çok hangi dönemlerde yaşandı?

Faili meçhullerin yaşandığı ve devlet görevlisi olmayan kişilere devletin iş gördürdüğü dönemler, demokrasinin en az olduğu dönemlerdir. Rutin dışına çıkmanın başladığı tarih: 12 Eylül 1980 askeri darbesidir. Sonrasında da oldu.

’28 Şubat yaşanmasaydı darbe olurdu’

Bir grup arkadaşınızla DTP’yi kurmanızın akabinde Refahyol hükümetinin devrilme süreci başladı. Ardından Refah Partisi kapandı, DYP küçüldü, merkez sağ dağıldı. Bu tablonun oluşmasında katkınız yok mu?

28 Şubat yaşanmasaydı askeri darbe olurdu. O dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, “Nizamiyeden döndük” demişti. Demek ki; asker ihtilalden son anda vazgeçmiş. Üç darbeyi yaşamış biri olarak sizi temin ederek söylüyorum: Asker darbe yanlısı değil. Asker, yapılan darbelerle bir yere gidilmediğini ve sorunların çözülmediğini gördü. Ama halktan oy alarak iktidara gelemeyeceğini bilen bazı siyasiler her zaman askerileri darbe konusunda kışkırttı. Bu acı gerçektir. Askerlere “Cumhuriyeti koruma kollama” görevi verilmiştir. Siyasiler ve siyasi kurumlar demokrasiyi içlerine sindiremedikleri, ülkenin imkânlarını çıkarları için kullanarak meydana getirdikleri kaostan dolayı darbeler yaşanıyor.

‘AKP’de tek güç Erdoğan’dır’

DYP’nin ağır topları olarak sizler daha sonra partiden birer birer koptunuz.

Büyük bir kitle partisi olan DYP, aile partisine dönüştürüldü. Demokrasinin çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü bir rejim olduğuna inanmayan kişilerin başa getirilmesinin partiyi getireceği nokta buydu. Bugün Türkiye’nin çektiği bütün sıkıntının sebebi de partilerde, parti içi demokrasinin olmayışıdır. AKP’de tek güç Recep Tayyip Erdoğan’dır. En küçük ilçenin belediye başkanını bile o seçiyor. 1955’te Aydın’da Adnan Menderes’e rağmen Belediye Başkanı oldum. Aradan 54 sene geçti. Bu sürede parti içi demokrasi anlayışında geri gittik. Bugün Deniz Baykal ve Erdoğan’ın hem de kendi seçim bölgelerinde istemedikleri hiçbir adam aday dahi olamaz.

‘Çöküşün başlangıcı Çiller’in genel başkanlığı’

DYP’de kalıp mücadele etmediğinize pişman mısınız?

Eski arkadaşlarla biraraya geldiğimizde “keşke bu hale gelmeseydik” diyoruz. Ama o partide kalıp mücadele edemezdik. Çünkü genel başkanımızın kaynağı belli olmayan muazzam bir serveti vardı. Hesabı verilemeyecek o servetin bekçiliğini bizler yapamazdık. DYP’nin 1993’teki kongresinde yaşanan genel başkan değişikliği olayların rayından çıkmasına yol açtı. Çiller’in genel başkan seçilmesi hem partinin çöküşünün başlangıcı oldu hem de Türkiye’yi bugünlere hazırladı.

Bir ara çok dillendirilen “Özel Çiller Örgütü” var mıydı?

Bir örgüt olduğu kesindi. Partiyi de devleti de Özer Çiller yönetti. Pek çok bakan ve milletvekili arkadaşlarımızın muhatabı oydu. Adres gösteriliyordu.