Politika

ÇİÇEK: SİLAHA SARILMAKTAN VAZGEÇECEKLER ANKARA (A.A)

18 Ağustos 2010 13:17
-ÇİÇEK: SİLAHA SARILMAKTAN VAZGEÇECEKLER ANKARA (A.A) - 18.08.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, demokrasiden yana talepleri olanların bu talepleri karşılığında eylem koymaktan, silaha sarılmaktan vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Çiçek şöyle devam etti: ''O zaman şunu demeleri lazım, 'Evet getirilen değişiklikleri (Anayasa'da) destekliyoruz ama yetersizdir, bizim şu taleplerimiz var.' Bunu demek yerine kan dökmeye, insan öldürmeye, eylem koymaya devam ediyorlar. Demokrasi, hak, özgürlük ama öbür taraftan da insanları öldürüyorsunuz.... En temel hak, hayat hakkıdır. Siz bunu ortadan kaldırdıktan sonra hangi hak lazım olacak ölüye...'' dedi. Terör örgütü PKK'nın ''eylemsizlik'' kararını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Çiçek, terör örgütlerinin bir amaç değil, bir politikanın aracı olduğunu söyledi. Çiçek, ''Terör örgütü niye kurulur ve varlıklarını nasıl sürdürür. Terör örgütü bir ülkeyi istikrarsızlaştırmak, ayrıştırmak, kalkınmasını engellemek için kurulur. Bu örgütler bu maksatları kim temin etmek istiyorsa onun enstrümanıdır'' diye konuştu. ''Dış destek olmadan bir terör örgütünün varlığını uzun süre sürdürmesi mümkün değildir. Bölücü terör örgütünün 30 yıllık geçmişi var. Bu değirmenin suyu nereden geliyor. Bunlara bu eğitim kim veriyor? Bunu verenler nerelerin adamı, nerelerin vatandaşı...'' diyen Çiçek, şunları kaydetti: ''Bu sorun Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, yani devletin sorunudur. Bütün hükümetler çaba sarfetmiştir. İç politikada bir siyasi partimizin lideri, 'Hükümet giderse, AK Parti giderse terör biter' diyor. Ben de sordum 'Kandil Dağı ile bir irtibatın mı var, orası bakımdan hatırlı bir zevat mısın?' Böyle bir mantık hatası yapılıyor.'' -''TERÖRE BAKIŞ AÇIMIZDA BİR ŞAŞILIK VAR''- Milli Güvenlik Kurulu'nun birinci gündem maddesinin terör olduğunu, terörle mücadelede ortak noktaların çoğalması gerektiğine işaret eden Çiçek, alınacak tedbirler konusunda da bir paralellik sağlanmasının önemini vurguladı. Çiçek, şöyle devam etti: ''Polisimiz, askerimiz her şeyi yaptı, yapıyor. Bu kısmi başarı kazandırdı. Terör, Türkiye'nin gündeminden ikinci, üçüncü plana düşmedi. Güvenlik güçlerimiz, Silahlı Kuvvetlerimiz sonuçta bize şunu söyledi: Biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Bu işin ekonomik, sosyal, kültürel dış politika boyutu da var. Terörle mücadele yanında bu tedbirler de alınmalıdır.  Örgütün istismar ettiği bir takım konuları onun elinden almanız lazım. Bununla ilgili düzenleme yaptığınızda, demokrasiyi öne çıkardığınızda 'Türkiye bölünüyor, bunlar terör örgütüne yardım ediyor, yataklık ediyor suçlaması' yapılıyor. Karalama kampanyası aldığınız tedbiri etkisiz hale getiriyor. Teröre bakış açımızda bir şaşılık var.'' Terör örgütünün ''Türkiye'de yeteri kadar hak ve özgürlük olmadığını'' ileri sürerek, bunu istismar ettiğini ifade eden Başbakan Yardımcısı Çiçek, anayasa değişikliğinin bu hak ve özgürlükleri genişlettiğini, vatandaşların daha özgür, haklarını daha rahat kullanan düzenlemeler getirdiğini belirtti. Çiçek, şunları söyledi: ''Bunu herkes istiyordu. Örgüt ve onun siyasi uzantıları biz buna 'hayır' diyoruz diyor. Neden 'hayır' diyorsunuz. Bunun için mücadele etmiyor muydun? Demokrasiden yana talepleri olanlar bu talepleri karşılığında eylem koymaktan, silaha sarılmaktan vazgeçecekler. O zaman şunu demeleri lazım 'Evet getirilen değişiklikleri (Anayasa'da) destekliyoruz ama yetersizdir, bizim şu taleplerimiz var'. Bunu demek yerine kan dökmeye, insan öldürmeye, eylem koymaya devam ediyorlar. Demokrasi, hak ve özgürlük ama öbür taraftan da insanları öldürüyorsunuz.... En temel hak, hayat hakkıdır. Siz bunu ortadan kaldırdıktan sonra hangi hak lazım olacak ölüye...'' -''BUNLARIN İPLERİ BAŞKALARININ ELİNDE''- Terör örgütünün tek başına stratejik karar alamayacağını, bunların iplerinin başkalarının elinde olduğunu kaydeden Çiçek, şöyle konuştu: ''Birleşmiş Milletler (BM) işi de konuyu siyasallaştırmadır. Bunun üzerinden Türkiye'de varmak istenen neyse onun gündemini oluşturmaktır. Onun için biz cevap verdikçe konu gündemde kalır. Bir kısım konuları, onları gündeme getirip cevap verdikçe adamların maksadı bunu propaganda malzemesi olarak kullanmak. Bu ve benzeri taleplerle konuyu uluslararası platforma taşımak suretiyle bir kısım ülkelerin bizim işlerimize bu yolla müdahalesini, bu yoldan Türkiye ilgili düşüncelerini, planların uygulanmasına çanak tutan laflar.'' -İKİDE BİR SİVİL ALANA OLAN MÜDAHALELERE BİR BAKIN...- Çiçek, Türkiye'nin hala demokrasi açığı ve açlığı olan bir ülke olduğunu belirterek, ''Tartıştığımız konulara bakın. İkide bir sivil alana olan müdahalelere bir bakın...'' dedi. Anayasada yapılan değişikliğin yeterli olmadığını, seçimlerden sonra uzlaşma olursa daha fazlasının da yapılabileceğini söyleyen Çiçek, bir soru üzerine, anayasa değişikliği olmadan Siyasi Partiler Yasası'nda (SPY) yapılacak değikliğin ''makyaj'' olacağını kaydetti. -''AŞK MEKTUBU DA YAZARSINIZ TEHDİT MEKTUBU DA...''- Seçim barajının düşürülmesine ilişkin soru üzerine Çiçek, Türkiye'nin seçim kanunlarıyla neyi arzu ediyorsa, neyi hedefliyorsa bu kanunların ona hizmet edeceğini kaydetti. Çiçek, ''Yani seçim kanunları elinizdeki kalem gibidir. Bununla aşk mektubu da yazarsınız, tehdit mektubu da yazarsınız. Şiir de makale de yazarsınız. Siz neyi yazmak isterseniz ben ona uygun seçim kanunu yaparım. Eğer kasıt şu ise; seçim sonucunda toplumdaki herkes Mecliste olsun. Böyle bir düzenleme yapmak mümkün. İstikrarlı hükümet nasıl ortaya çıkar? İstikrara ihtiyaç var. Biz 337 ile bile memleketi idare etmekte ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz. 4,5,6 partili hükümetlerin olduğunu düşünün'' diye konuştu. Türkiye'nin AB sürecinde yapması gerekenler olduğuna, bunları parçalı hükümetlerle yapmanın güçlüğüne işaret eden Çiçek, ''Bugün yüzde 10 baraja rağmen vatandaşın yüzde 85'i Mecliste temsil ediliyor. Bu yüzde 10 barajın kalkmasını genellikle küçük partiler istiyor. Öbürleri konjonktürel olarak ister. Biz bu lafın ne anlama geldiğini biliriz, sizin istemeyeceğinizi bildiği için ister... 'Baraj yüzde 7'ye düşsün' diyenler geçmişte düşmemesi için gayret göstermiştir'' görüşünü dile getirdi. -''HAYIR'' ÇIKARSA...- Halk oylamasında çıkacak bir ''Hayır''ın, ''Bugün herkesin şikayet ettiği durumun devam etsin'' anlamına geleceğini anlatan Çiçek, dünyanın hiçbir ülkesinde hakim ve savcı atamasının birinci gündem maddesini oluşturamayacağını, HSYK'nın bugünkü yapısının ''sürdürülemez'' olduğunu kaydetti. HSYK'da Adalet Bakanının yetkisinin bugünküne nazaran ortadan kalktığını, bunun Avrupa'daki yapıya uygun olduğunu söyleyen Çiçek, ''HSYK'nın bugünkü yapısı kriz üretmeye devam eder. İçinde kim olursa olsun'' diye konuştu. Cemil Çiçek, halk oylamasında ''Hayır'' çıkması halinde bundan sonra yeni bir anayasa değişikliği yapmanın çok kolay olmayacağını vurguladı. ''Hayır'ın AK Parti için anlamı nedir? Erken seçime gidilir mi? '' sorusuna Çiçek, ''17 Temmuz 2011'de seçim yapılacak. Seçim lafını muhalefet gündeme getirdi. Seçimler zamanında yapılacak, en geç 17 Temmuz 2011'' yanıtını verdi. -CUMHURBAŞKANI GÜL'ÜN GÖREV SÜRESİ- Çiçek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresine ilişkin soru üzerine, demokrasilerde her şeyin konuşulabileceğini ama her şeyin bir konuşulma zamanı olduğu kanaatini taşıdığını söyledi. Çiçek, ''Bu tartışmanın bugünden yapılmasında şahsen fayda görmem. Burada çok fazla tartışılacak bir yan da yok. Çıkarılan yasaların uygulayıcı makamları var. 5 yıl diye düşünülüyorsa -çok kişi böyle düşünüyor- benim de kişisel kanaatim var ama ramazan gelmeden ramazan orucu tutmam. Şu an Türkiye'nin meselesi 5-7 yıl değil. Hiç durmadan tartışıyoruz. Diyelim ki günü geldiğinde 2012'de bu yasaları uygulayan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 5 yıl olduğuna kani ise takvimi başlatacaktır. Siz isterseniz 7 yıldır deyin, takvimi başlatır. 2012'ye geldik aksine yasal düzenleme yapılmadığı sürece YSK 'Ben böyle düşünmüyorum 7 yıl olacak' dedi. Tamam mesele bitmiştir'' diye konuştu. -YÜKSEK ASKERİ ŞURA- Bir soru üzerine, görülmekte olan davalarla ilgili açıklama yapmayacağını kaydeden Çiçek, ''Yüksek Askeri Şura'da son yaşananlar bir kriz mi, olması gerekenler miydi?'' şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı: ''Sorumlu olduğum bir konuda da 'olur' ya da 'olmaz' deme hakkım var. Yadırganan husus budur. Hükümet bazılarına 'olur' bazılarına 'olmaz' diyor. Sanki bu Türkiye'de ilk defa oluyormuş gibi... Çok sık olmadı ama geçmişte de oldu. Neticede hükümet kendi takdir hakkını bir başka şekilde kullanmıştır. Bu, demokrasilerde olması gerekendir. Demokrasilerde son sözü siyaset kurumu söyler, milleti o temsil ediyor. Olması gereken şeyler. Ben olayı gündeme geldiği günden beri bir kriz olarak kesinlikle görmedim. Bu olsa olsa çok uç bir yorum yaparsak, bunu bir sorun olarak gördüm, kriz olarak asla görmedim. Ortada bir sorun vardı, sorun da anayasa ve yasa çerçevesinde çözüme kavuşmuştur.''