CHP’nin bir kitle partisi olmasını desteklediğini belirten İlhan Kesici, Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin olarak açıklamada bulundu. Kesici, “Aday olsan iyi olur diyenler var ama benim adayım Kemal Kılıçdaroğlu’dur" dedi.
Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu'nun olması durumunda parti organalrının daha kolay bir şekilde mobilize edilebileceğini ifade eden Kesici, "Milletvekillerini, belediye başkanlarını o belirleyecektir. Böyle olunca parti, genel başkanlarının arkasında daha kuvvetli durur" diye konuştu.
CHP 36. Olağan Kurultayı'nda Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden gGenel Başkanlığa seçilmesinin ardından CHP içindeki tartışmalar devam ediyor. Kurultay sürecinde CHP içinden Selin Sayek Böke’den İlhan Cihaner’e, Ümit Kocasakal’dan Mustafa Balbay’a farklı isimlerin, “CHP’nin sağa açılımı yanlıştı. 2019’da Ekmeleddin İhsanoğlu hatası tekrarlanmamalı, sağdan biri aday gösterilmemeli...” düşüncesi etrafında toplandığı belirtildi. Peki CHP’deki bu sağ-sol-ulusalcı tartışmasına partideki en sembol sağ isim olan İlhan Kesici ne diyor? Tartışmalara alınıyor mu? CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının kendisi olacağına dair söylentilerin aslı var mı?
Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan İlhan Kesici'nin açıklaması şöyle:
- Geçtiğimiz hafta CHP’nin kurultayı vardı. Daha önce seçim kazanamadığı için Kılıçdaroğlu’nun partide ve seçmende umut yaratamadığı eleştirileri yapılıyor. Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan seçilmesine siz nasıl bakıyorsunuz?
Eleştirilerin bir bölümü normal, bir bölümü gereğinden fazla. Eski klasik parti sistemimizde, partilerin belli oy kabiliyetleri var. CHP için bu 27’lik bir bant gibi görünüyor. Bunu aşmak lazım. Bunu aşmak için de partiyi açmak lazım. Halbuki CHP’nin içerisinde bir grup arkadaşımız daha katı sınırlar çizmekten yanalar.
- Peki, açılımdan kastınız sağı da içine alan daha geniş bir açılım mı?
Elbette. Açılımın adı kitle partisi olmak. Yani herkes olacak. Amerika’nın nüfusu 315 milyon ve dünyada en aykırı fikirleri olan ülke. Buna rağmen siyasi ekseni Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti olarak iki partide topladı. 1950-60 arasında bizdeki durum da buna benzerdi.
- Türkiye’de tekrar böyle bir ikili sisteme mi dönülmeli?
Bu zaten seçim sistemiyle ilgili olan bir şeydir. Yapılan Anayasa değişikliği, 2019’dan itibaren de devam edecek olursa bunu zaten mecburi kılar.
- Ama Selin Sayek Böke, İlhan Cihaner gibi isimler “CHP’nin sağ açılımı kesinlikle yanlıştır, CHP daha sol bir parti olmalı” diyorlar. Onların açıkladığı manifestoya ne diyorsunuz?
Böyle söylemeleri çok normal. Bütün bunlar tartışılmalı. Kurultaydan önce böyle bir deklarasyonda bulundular. Kurultayda da herkes bunu algılayabildiği ölçüde algıladı. Ama ben öyle düşünenlerden değilim. İster sol, ister sağ kalıp olsun, kalıplı bakmaktan ziyade kitle partisi olmayı destekliyorum. Rahmetli Süleyman Bey, “Siyaset, oyları cem etme sanatıdır” diyordu. Oy toplayacaksınız! Bu oyu sadece size benzeyen insanlardan toplarsanız, çok az oy elde edersiniz. Daha çeşit yapmak lazım. Eskiden partilerin adı ‘fırka’ydı. Fırka, ‘fark’tan gelir. Farklılıklara vurgu yaparsanız bunun adı fırka olur, o zaman partiler küçük partiler halinde olur. Halbuki Batı dillerinde bizim fırka dediğimiz şeyin adı parti. Parti çoğulculuk, benzerliklere vurgu yapmak anlamına gelir. Ben de tercih itibarıyla, farklılıklara vurgu yapmaktan ziyade benzerliklere vurgu yapmayı seviyorum.
- “CHP daha sol bir parti olursa yeterince oy alamaz” mı diyorsunuz?
Elbette alamaz. Ama “Bu arkadaşlar alamazlar” demiyorum. Bu daraltıcı yaklaşım başarılı olamaz. CHP’nin solunda başka bir sol oy yok. CHP ortada bir yerde olsa, solunda da çok fazla soldan oy gelecek olsa, buraya doğru da genişlemeyi desteklerim. Ama realitede böyle bir şey yok. Eski düzen olsaydı, “Yüzde 25 oy alırım. Denk düşerse bir koalisyon ortağı olurum, denk düşmezse de canım sağ olsun, anamuhalefet partisi olarak devam ederim” düşüncesi vardı. Şimdi bu çok daha zor çünkü yüzde 50’nin üstünde oy almanız lazım. Referandumda bizim taraf yüzde 49 aldı. Yüzde 1 alsaydık, yine kaybeden olacaktık. Yani yeni düzende yüzde 49, yüzde 1’e eşittir. Siyasi hareketlenmeler buna razıysa kimsenin bir diyeceği olmaz. Ama iktidarı hedefleyen partilerin bunu kırması lazım.
"Asıl milliyetçilik, ekonomik milliyetçiliktir"
“Milliyetçilik’ 21. yüzyılda artık hamaset milliyetçiliği değil, ekonomik milliyetçilik. Ekonominiz kuvvetliyse ordunuz da devletiniz de dış politikanız da kuvvetlidir. Milliyetçilik, Türk Lirası’nı dünyanın en kuvvetli paralarından biri haline getirmektir. 1 doları 1.5 TL olarak tutmaktır. Bu sene atmosferik kış olmadı ama ekonomide karakış geliyor. Benzin 6 lirayı geçiyor. Halbuki benzin 2002 yılında 0.99 dolara eşdeğer geliyordu, şimdi 1.56 dolar. Şu anda Türkiye’de en yüksek duygulardan bir tanesi, işini kaybetme korkusu. 2018 Ocak-Şubat aylarında, 5 insan işsiz olduğu için kendini yaktı. Genç işsizlik oranı yüzde 30 civarında. Milliyetçilik bu insanlara iş bulmaktır.”
"Türkiye, Afrin harekâtına yüde 100 destek veriyor"
- Kılıçdaroğlu, Afrin harekâtını desteklediğini söylüyor ama “Afrin’in merkezine girilmemeli” diyor. CHP’den kimi isimler ise “Hayır, merkeze girilmesi de doğru olur” dedi. Afrin harekâtını sahiplenmek konusunda CHP’nin tavrında bir tereddüt mü var?
Hayır, CHP içerisinde kafa karışıklığı yok. Sayın başkan en net insanlardan birisi. Türkiye, Afrin harekâtına yüzde 100 destek veriyor. Gerisi teferruat. Bugün milli birlik ve beraberlik günü. Bunu asıl organize etmesi gereken makam, devletin ve milletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Sayın Cumhurbaşkanı bunu yapmıyor, hatta bunun tersine işler yapıyor. “Eyy Kılıçdaroğlu” dediğiniz zaman Türkiye’nin yarısını itmiş oluyorsunuz. Halbuki yüzde 100’ünü temsil etmeli.
- Türk Tabipleri Birliği’nin barış çağrısı tartışma yarattı ve beraberinde “Savaşta mıyız, terörle mücadelede miyiz?” polemiğini getirdi. Siz barış çağrısı yapan insanlara yönelik eleştirilere ne diyorsunuz?
Bir şey demiyorum. Demokrasi varsa bu işler olacak. Bunların bir bölümü hoşunuza gidebilir, bir bölümü gitmeyebilir. Türkiye’de genellikle ülke savaş pozisyonundayken buna karşı çıkan insanların konumu pek sevilmez.
- TV programımda Selin Sayek Böke’ye “PYD terör örgütü müdür?” diye sorduğumda “İstihbari bilgi gereklidir, bunun cevabını verecek kişi ben değilim” demesi, tartışma yarattı. CHP’de PYD’yi terör örgütü olarak görüp görmeme konusunda bir fikir ayrılığı mı var?
Bence terör örgütü olduğu üzerine bir fikir birliği var. Bunu telaffuz eden de sayın genel başkandır. Böyle düşünmeyen arkadaşlarımız olabilir. Her partinin içerisinde farklı düşünenler olur. Bizim partide de düşünenler sesli düşünüyor. PKK, terörle Türkiye’yi bölme hareketidir. PYD’nin iç tüzüğü: “PYD Kürt halkının lideri Abdullah Öcalan’ı kendi lideri ve Kürt halkının kongresi olan Kongra-Gel’i Kürdistan halkı için en yüksek yasama organı olarak kabul eder” diyor. Demek ki PYD, Abdullah Öcalan’ı kendi lideri, Kongra-Gel’i de kendi meclisi olarak kabul eden bir yapı. Bunun artık “PKK’yla, terörle ilgisi var mı?” diye düşünülecek yanı kalmış mı!
"Aday olsan iyi olur diyenler var ama..."
- “CHP 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağdan da oy alabilmek için sağdan gelen bir ismi aday göstermeli” diyenler var. “Hayır, bu katiyen yanlıştır” diyenler de var. İlhan Kesici bu konuda ne düşünüyor?
2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye’nin 1923’ten bu yana gördüğü en önemli seçim. Henüz bu işin yeteri kadar farkında değiliz. Cumhuriyet’in ilk döneminde Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İsmet Paşa, o zamanki adıyla İktisat Vekili Celal Bayar ve bir de Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak vardı. 2019’da seçilecek olan kişi bu 4 kişiyi ve 4 makamı birden temsil ediyor. Bu çok yanlış bir şey. Biz buna itiraz eden insanlar olarak, “Şu insanı seçin. O seçilen insan yeniden rejimin eksiklerini tamamlasın. Daha güçlendirilmiş, daha medeni bir parlamenter sistem olsun” diyoruz. 2019 seçimi gücün tek kişide toplanmasını isteyenlerle, “Parlamenter seçime geri dönülsün” diyenler arasında geçecek. Buna sağcı, solcu dersek olmaz.
- Sonuç olarak, nasıl bir profil aday gösterilmeli?
Bizim taraftan yüzde 50’yi kim aşabilecekse, o profile uygun bir aday seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aday olduğunu söyleyen tüm insanlar parti genel başkanları. Sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan Bey, parti genel başkanı oldu. Milliyetçi Hareket Partisi, “Ben parti olarak bir aday çıkarmayacağım, AK Parti Genel Başkanı’nı destekleyeceğim” dedi. Büyük Birlik Partisi de aynısını söyledi. Meral Akşener de aday olduğunu söyleyen başka bir genel başkan. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de adaylığını açıkladı. Henüz Saadet Partisi’ni ve CHP’yi bilmiyoruz. Ben iki sebepten dolayı sayın genel başkanımızın aday olmasını doğru görüyorum. Birincisi, herkes genel başkan olarak seçime giriyor, biz de bu şekilde girmeliyiz. İkincisi, yüzde 49’un oluşumundaki en önemli rolü CHP Genel Başkanı olarak Kemal Kılıçdaroğlu oynadı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu bu rolü CHP’yi öne çıkararak oynamadı. Mesela bir yürüyüşte, “Kimse parti bayrağı getirmesin” dedi. Maltepe’de 2 milyona yakın kişinin katıldığı büyük bir miting düzenlendi ve orada da kimsenin parti bayrağıyla gelmemesi söylendi. Bunu söyleyebilmek çok zor. Çünkü “Sen partinden mi utanıyorsun? Biz ki Cumhuriyet’i kuran partiyiz” diye bir karşı çıkış olduğunda buna verilebilecek cevap azdır. Halbuki bu akli bir şeydi. Yüzde 50’nin üstünde bir oy toplanması gerekiyordu ve bunun için de çok bağıran bir CHP’lilik yapılmaması lazımdı. Bunu Kemal Bey becerdi. Hem Kemal Bey’in hem bizim bu noktayı Türk kamuoyuna iyi anlatabildiğimiz kanaatinde değilim.
- “CHP’nin adayı İlhan Kesici olacak” söylentileri yükseliyor. İlhan Kesici, “Ben aday olmamalıyım, Kılıçdaroğlu aday olmalı” mı diyor?
Evet, şimdi öyle diyorum.
- İleride fikriniz değişebilir mi?
Herkesin her fikri değişir. Cumhurbaşkanlığı seçimine 1.5 sene var.
- Niye siz olmamalısınız?
Hayır, “Ben olmamalıyım” demiyorum, “Kemal Bey olmalı” diyorum. Kemal Bey’i kendi önüme, hatta herkesin önüne koyuyorum. Aday genel başkan olursa, parti organlarını da daha kolay bir şekilde mobilize edebilir. Milletvekillerini, belediye başkanlarını o belirleyecektir. Böyle olunca parti, genel başkanlarının arkasında daha kuvvetli durur.
- Hiç seçim kazanamayan Kılıçdaroğlu, 2019 seçimlerinde yüzde 50+1 oy alıp Recep Tayyip Erdoğan’ı yenebilir mi? Buna inanıyor musunuz?
Tabii. Parti seçimi olursa, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Bey ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Bey olarak seçime girerlerse burada AK Parti kazanıyor. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı da bunu biliyor ve hangi parti onu aday gösterdiyse onun amblemiyle yarışa girmek istiyor. Bu bir tuzak, demokrasiye az uygun bir şey. Orada partiler değil, şahıslar yarışıyor. İnsanlar da şahısların fikirlerine bakarak oy verecek. 2019’da aynı odaya girdiğimizde 2 sandık var. Milletvekilleri seçimindeki sandık, partiler sandığı. İnsanlar hangi partiye isterlerse ona oy verecekler. Yandaki sandıkta parti yok, isimler var. İkinci tura gelmiş olursak bir tarafta Erdoğan, öbür tarafta da Kılıçdaroğlu olacak. İlk sandıkta Saadet Partisi’ne, Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy vermiş insanlar rahatlıkla diğer sandıkta Kılıçdaroğlu’na oy verebilir. Bu da Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 49’u oluştururken parti dışı tavır sergilemesinden dolayı olacak.
- Size dair söylentileri yeniden sorayım; adaylığınız parti içinde resmi veya gayrıresmi olarak konuşuldu mu?
Resmi olarak konuşmak, Kemal Bey’in konuşması demektir. Böyle bir konuşmamız yok. Ama arkadaşlıklar tarzında konuşulur.
- “Olsanız iyi olur” diyenler oluyor...
Elbette. İllerden, ilçelerden, seçmenlerden onu diyenler olur. Benim için olduğu kadar başka arkadaşlar için de bunlar söyleniyor. “Siz aday olursanız daha iyi olur” şeklinde isimleri dolaşan insanlar vardır. Bir kısmı dolaşır, sonra isimlerden biri düşer ve başka bir isim gelir. Bu, partilerde olan bir şey.
- İlhan Kesici’nin 2019’da Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali var mı?
İlhan Kesici’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
"Alınmıyorum, beni seviyorlar"
- Siz CHP’ye sağdan gelen en sembol isimsiniz. “Sağa açılım yanlıştı” denildiğinde alınıyor musunuz?
Hayır, alınmıyorum. Çünkü “Sağa açılım yanlıştı” diyen arkadaşlar, bunu suçlayacak şekilde kullanmıyor. Yani “Ben sağı sevmiyorum” diyor. Kaldı ki beni sayıp seviyorlar.
- Daha önce Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesinin de yanlış olduğunu şu sıra sıkça dile getirenler var. Sizce adaylığı doğru muydu?
Olup biten işleri değerlendirmek bence doğru bir yaklaşım değil. O konuya itiraz eden arkadaşlar, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesinin hiçbir yerde konuşulup tartışılmadığını söylüyorlar. Bu isim değerlendirildikten sonra ortaya çıkmış olsaydı, belki de bu kadar itiraz olmazdı.