Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yerel Yönetimler’den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ordu Milletvekili Seyit Torun, 2019 Mart ayında yapılacak genel seçimlere ilişkin olarak "Genel seçim atmosferini de sürekli gündemde tutamayız. Çünkü kaybedecek bir saniyemiz bile yok" dedi.
Birgün'den Meltem Yılmaz'a konuşan Torun, "Geçen seçim AKP belediyelerine oy verenler, ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim diyor. En çok ekonomiden, sonra da demokrasi krizinden yakınıyor seçmen. Tek adam yönetiminin hem ekonomik krize yol açtığını hem de demokrasi bunalımı yarattığını halk biliyor" ifadesini kullandı.
Torun'un söyleşisi şöyle:
Ekim ayından itibaren adaylarınızı açıklamaya başlayacaksınız. Öncelikle Belediye başkan adaylarının hangi yöntemle belirlendiğini açar mısınız?
Bütün yöntemleri kullanacağız. Önseçim de merkez yoklaması da temayül yoklaması da olacak. CHP’de olan tüm bölgelerde halkın katılacağı memnuniyet anketleri yaptıracağız. Yeni adayların halkta karşılığı olmasına dikkat edeceğiz. Parti örgütümüzün, sivil toplum kuruluşlarımızın ve vatandaşlarımızın görüşlerinin bölgedeki adayların belirlenmesinde hayati olduğunu biliyoruz. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, odalar, meslek örgütleri ve inisiyatifler sadece aday veya profil belirlemede katılımcı değil sorumlu da olacak. Şehri parti ve yerel dinamikler birlikte yöneteceğiz. Şehrin sorumluluğunu birlikte üstlenecek.
Biz ittifak yapacağız. Önce şunu söylemeliyim: Halk Partisi ittifakını halkla yapar. Geçen seçimde AKP’ye oy vermiş, şimdi bin pişman olan seçmenle ittifak yapacağız. MHP’ye oy vermiş, hiç hizmet görmemiş, şimdi kendini kurtarmak için ittifak arayışına giren bir partiye oy vermekten pişman tüm seçmenle de ittifak yapacağız.
24 Haziran’da yapılan Millet İttifakı’nı dönüp baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?
24 Haziran Genel Seçimleri’nde yapılan ‘’Millet İttifakı’’ toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, ayrıştırmayan, bilhassa birleştiren bir yapı oldu. Biz kentlerde, huzuru esas alan bir yerel yönetimi amaç ve esas alıyoruz. Öncelikli hedefimiz büyükşehirlerde ve kentlerde sosyal demokrat bir yapının, o kentlerin artık ‘’olmazsa olmazı’’ kılınmasını sağlamak. Önemli olan tavandaki ittifak değil, tabandaki ittifaktır. Bizim ittifakımız çocuğuna kreş isteyen analarla, evladına iyi bir gelecek isteyen babalarla, derdine derman arayan mübarek emekçi halkımızla.
Yerel seçimlerde olası bir AKP-MHP ittifakının büyükşehirlerde CHP için tehdit olabileceği görüşlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Eldeki belediyelerin kaybedileceğine ilişkin bir risk bulunuyor mu?
Araştırmalarda mutluluk endeksi en yüksek belediyeler, CHP’li başkanların yönettiği belediyeler çıkıyor. Tüm seçim çevrelerinden binlerce kıymetli aday içinden en doğrusunu seçmek için üç yıldır gece gündüz çalışıyoruz.
Ne yapıyor ve ne gibi sonuçlara ulaşıyorsunuz?
Bir kenti gezerken turistik rotalarda değil, en ücra mahallelerde en farkı görüşlü vatandaşların oturduğu semtlerde de dolaşıyoruz. Dinlediklerimizin ışığında, her bölgenin gerçeklerine göre kurgulanmış seçim kampanyaları hazırlıyoruz.
AKP seçmeninden AKP’li belediyelere dair ne gibi yakınmalar duyuyorsunuz?
Seçmenler AKP’li belediyelerdeki vahşi kentleşme, berbat altyapı, fakir kültürel hayat ve partizanca yapılan sosyal yardımlarla, CHP’li belediyelerdeki tam tersi olumlu tabloyu karşılaştırıp “Neden benim ilim veya ilçem aynı durumda değil?” diye soruyor. Şimdi ittifak peşinde koşuyorlar. Siz o kentleri ittifakla kazanmadınız ki. Geçen sürede bu kadar kötü belediyecilik mi yaptınız da ittifakla kazanmadığınız kentleri, ittifakla korumaya mecbur kaldınız.
Bu seçimlerde CHP için sosyal yardımlar ne kadar etkili ve gündemde olacak?
Bugün yoksul AKP’li seçmen AKP belediyeciliğinden en dertli seçmen durumunda. 1 lira sosyal yardım yapılıp 10 liraya bunun reklamı yapılıyor. Aslında sosyal yardım alan bir avuç insan var. Milyonlar selam bile alamıyor. Milyonlar ejder ve liçi meyveli, zencefilli somonlu, suşili Lale Devrini seyrediyor. Biz herkese sosyal daveti ve sosyal dayanışmayı hatırlatacağız. Ama daha önemlisi biz üreten ve kendine yeten bir ülke olmalıyız. Türkiye bugün ekonomik krizi ve demokrasi bunalımını aynı anda yaşıyor.
Bugün ülkemizde kentlerin yerelde en önemli ortak ihtiyaçları nedir?
Huzur, ekmek ve demokrasi! Kutuplaşma ve korkuya karşı mutlu evlerden ve kardeş kentlerden oluşan üreten bir ülkeye olan umudumuzu asla kesmedik. Şehirler sarayın ve çevresinin imtiyazlı hayatları karşısında işsizliğin, yoksulluğun giderek arttığı, kadınların, çocukların, engellilerin ulaşıma, sağlıklı ve ucuz gıdaya, enerjiye, eğitime erişimlerinin giderek zorlaştığı mekanlara dönüşüyor. Oysa şehirlerimizi yeniden tasarlayabiliriz.
Yerel yönetimde kadınlar ne kadar ön planda olacak? CHP bu konuda da eleştiriliyor. Kazanma olasılığı yüksek yerlerde kadın adaylar gösterilecek mi ve neden?
Kadınlar, gündelik yaşamın sürdürülmesine yönelik hizmetlerden ve ülke ekonomisinden en çok etkilenen kesim olduğu için yerel politika kararlarında kadınların gereksinimlerine özel önem veriyoruz. Kadınların dilinden en iyi kadın yöneticiler anlar. Kadınların kent yönetimine aktif biçimde katılmalarını sağlamak için gereken bütün önlemleri alacağız. Kadın örgütleriyle birlikte çalışıyoruz. Kadınların yönettiği kentler ve kadınların yönettiği bir ülke özleminin gerekli ve sahici olduğunu biliyoruz. Elbette daha fazla kadın belediye başkanımız olmalı. Olacaktır da. Bunun dışında belediyelerin yönetiminde ve belediye personeli atanmasında eşit kalifikasyon halinde kadınlara öncelik verilmeli. Biz belediye başkan yardımcılıklarında ve müdür atamalarında biliyorsunuz mor bayrak uygulaması yapan bir anlayışa sahibiz. Bu, kadın öncelikli kentler demektir.
Yaptırdığınız anketler, kamuoyu yoklamaları, Türkiye’de yurttaşın yerel yönetimlerden memnuniyetine dair ne gibi göstergeler ortaya koyuyor? Yurttaş en çok hangi konulardan şikâyetçi, ne gibi mağduriyetler yaşıyor?
Geçen seçim AKP belediyelerine oy verenler, ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim diyor. En çok ekonomiden, sonra da demokrasi krizinden yakınıyor seçmen. Tek adam yönetiminin hem ekonomik krize yol açtığını hem de demokrasi bunalımı yarattığını halk biliyor.
Örneğin bin yıllık köyler mahalle oldu. Köylü dereden bedava içtiği suya para vermeye başladı. Her yer beton, yeşil alan yok. İki sene önce 300 bin liraya daire alan, bu sene aynı daireyi 150 bin liraya satamıyor. Ekonomik krizin etkileri ve baskı çok yoğun yaşanıyor. Halkın dayanma gücü kalmadı. Bunu çok net hissediyoruz. Belediyeler bir avuç mutlu azınlığa rant kazandıran mekanlar değil, refahı tüm topluma dağıtan, dayanışmayı örgütleyen kurumlardır. Ülkenin dört bir yanından ekonomik ve demokratik krizin rahatsızlığı geliyor. Anket yaptırmanıza gerek de yok. Çocuğuna okul kıyafeti alamadığı için canına kıyan babanın durumu, iflaslar, işten çıkarmalar bize çok şey söylüyor. Her şeyin zamlanması ama buna karşın bir tek üreticinin ürününün ve emekçinin maaşının zamlanmaması da bize çok şey söylüyor.
Belediye başkanlarının görevden alınmasının yarattığı bir rahatsızlık var mı?
Elbette.
AKP’li belediye başkanına oy veren seçmen soruyor: Benim oy verdiğim belediye başkanını niye görevden aldın? Suç işlediyse niye hapiste değil? Suç işlemediyse görevi bırakma gerekçesi ne? Eğer benim seçtiğim adamı kafana göre görevden alıyorsan, şimdi aday göstereceğin adamı da görevden almayacağını nereden bileyim? Bir yandan da görevden alınan o belediye başkanı da çocuk gibi ağlaya ağlaya o makamı terk ediyor.
CHP’de genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarının getirdiği bir moral bozukluğu var. Biz bu moral bozukluğunu yerel seçimlerde atlatabileceğinize inanıyor musunuz?
Hiçbir şey olmamış, bir genel seçim geçirmemiş, tartışma geçirmemiş gibi davranamayız. Ama bu tür konuları, genel seçim değerlendirmesini ve genel seçim atmosferini de sürekli gündemde tutamayız. Çünkü kaybedecek bir saniyemiz bile yok.