Politika

CHP'li Prof. Kaboğlu'ndan 'yeni dönemde yasamanın işlevi' raporu

"Parlamenter rejim kaldırıldı ancak yerine getirilen sistem, başkanlık değil"

12 Temmuz 2018 19:11
Hülya Karabağlı

CHP İstanbul Milletvekili Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu, partisinin yeni dönemdeki ilk grup toplantısında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde yasamanın işlevine dair bir sunum gerçekleştirdi.

6771 sayılı Kanun ile Anayasa’da yapılan değişikliğin esas itibariyle yürütme organını yeniden yapılandırdığını kaydeden Kaboğlu, sunumunu yaptığı raporda “Her ne kadar, kural koyma yetkisi TBMM’ye ait olma ilkesi devam etmekte ise de, yasama ve yürütmeye ilişkin yetki alanları belirlenmiş olmakla birlikte, yasa ve cumhurbaşkanlığı kararnameleri arasında belirsiz ve gri alanlar da yok değildir” değerlendirmesinde bulundu.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal kapsamında çıkarılan kararnamelerden biriyle Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edilen Kaboğlu, “1982 Anayasası’nda kural koyma yetkisi, kuralı uygulama görevi ve yargılama yetkisi şeklindeki üçlü ayrım değişmemekte; bu konudaki anayasal sistematik de aynen devam etmekte” dedi.

"Gri alanlar var"

Prof. Kaboğlu, 2014 yılında başlayan 'Anayasızlaştırma herekatı’nın 7 Haziran 2015 seçimlerinin 'saray darbesi' ile 1 Kasım'da yenilenmesinin ardından yoğunlaştığını söyledi. 'Anayasasızlaştırmanın' 15 Temmuz 2016 sonrasında OHAL ortam ve koşullarında ivme kazandığını ifade eden Kaboğlu, “16 Nisan 2017 ve 24 Haziran 2018 dönemi arasında da, süreç, anayasal bilgi kirliliği eşliğinde yürütüldü” ifadesini kullandı. Kaboğlu’nun 20 sayfalık sunumunda dikkat çeken başlıklar şöyle.

- Anayasa'da yapılan değişiklik, yasama ve yürütme ilişkileri konusunda kayda değer değişiklikler yapmış bulunmaktadır. Her ne kadar, kural koyma yetkisinin TBMM'ye ait olma ilkesi devam etse de yasa ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri arasında belirsiz ve gri alanlar da yok değildir.

- Cumhurbaşkanlığı kararnamesi karşısında TBMM, bir yandan, hukuken çerçeveleyebilir; öte yandan, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru ile yargısal denetim yolunu işletebilir. 27. Yasama Dönemi, TBMM’nin saygınlığı yolunda mücadele dönemi olarak algılanması ölçüsünde, 'insan haklarına dayanan demokratik ve laik sosyal bir hukuk devleti' niteliklerini taşıyan Türkiye Cumhuriyeti'ne dönüş mümkün olacak.

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yanlış bir adlandırma"

- Anayasasızlaştırma harekatı, Ağustos 2014’te başladı; 7 Haziran 2015 seçimlerinin 'saray darbesi' ile 1 Kasım'da yenilenmesinin ardından yoğunlaştı. 15 Temmuz 2016 sonrası ise, OHAL ortam ve koşullarında ivme kazandı. 16 Nisan 2017 ve 24 Haziran 2018 dönemi arasında da, süreç, anayasal bilgi kirliliği eşliğinde yürütüldü.

- 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' yanlış bir adlandırma. Ne olduğundan çok ne olmadığının belirlenmesi önem taşır. Parlamenter rejim kaldırıldı ancak yerine getirilen sistem, başkanlık değil. Çünkü, tıpkı parlamenter ve yarı-başkanlık rejimlerinde olduğu gibi yargının bağımsızlığı ilkesine dayanan başkanlık rejimi, yasama ve yürütme organlarının birbirine göre bağımsız konumunu yansıtır. Bu nedenle, kurulan yönetime, seçmenlerin kulağına hoş gelebilecek olan bir deyim kullanıldı.

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kavramı anayasa hukukunda yok"

- Seçimler için en güçlü slogan olarak kullanılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kavramının resmileştirilmesi, gerçek durumu değiştirmez. Çünkü; anayasa hukukunda böyle bir kavram yok. Ama olsa da fark etmez; çünkü hükümeti ortadan kaldırmak, öncelikli amaç olduğundan, hükümet artık yok. Cumhurbaşkanlığı ise, örtülü bir biçimde kaldırıldı. "Cumhur" başkanlığı, "parti" (halkın bir kısmı) başkanlığına indirgendi.

"Olsa olsa monokrasi"

-Benzer şekilde yapılan düzenlemenin, 'Türk tipi başkanlık' veya 'a la turka yönetim modeli' gibi nitelemeler ile açıklanması yanıltıcı olur. Zira, bu tür nitelemeler, 'kişi projesi' iddiasını görmezlikten gelme yanılgısını beraberinde getirebilir. Bu nedenle, ne olmadığını söylemek, ne olduğunu söylemeye göre öncelikli olmalı; niteleme konusunda acele edilmemeli. Kurulan yönetim şekli olsa olsa, 'monokrasi' (anayasa kuralları yerine tek kişinin üstünlüğü) olarak adlandırılabilir.

Uyum yasaları eleştirisi

- Uyum yasalarının çıkarılmaması ve bu görevin Anayasa dışı yol ve yöntemle, yetkili olmayan organlara bırakılması, meşru olmayan bir geçiş tarzı. Anayasa değişikliği uyum yasaları hazırlanmadığı halde seçim kararı alınması, Anayasa’ya aykırı olduğu gibi, uyum yasalarını KHK yoluyla düzenleme yolu da aykırı. Anayasa hükümlerine asgari saygı sağlanmadan, değil anayasal devlet, kanun devletinden bile söz edilemez.

"Hukuki güvenlik vaadi"

- 6771 sayılı Anayasa değişikliği kanunu, Cumhurbaşkanı hakimiyeti damgasını taşımakla birlikte, TBMM ve Cumhurbaşkanı arasında yetki yarışmasına ilişkin birçok gri ve tartışmalı alan bırakmakta. Yasama yetkisi konusunda; Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ve TBMM yasama yetkilerine ilişkin gri alanlar, TBMM lehine yorumlanmalıdır. Yasama yetkilerini esas itibariyle TBMM kullanırken, Cumhurbaşkanı bunların en azı ile yetinmelidir. Değinilen ve başkaca uygulamalar, Anayasa değişikliklerinin sürdürülemez özelliği nedeniyle 'geçiş dönemi' vurgusu yapılarak yürütülmelidir. Böylece, anayasa sorunsalı sürekli gündemde tutulmalıdır. Bütün bunların ötesinde, hukuk devleti ve haklar toplumu gündemde tutularak toplumun bütün kesimlerine 'hukuki güvenlik' vaadi eksik edilmemelidir.

"Muhalefet eksikliği sistemin nedeni"

- TBMM, Ağustos 2014'ten bu yana giderek ivme kazanan anayasızlaştırma sürecine karşı bilinçli bir mücadele vermelidir. Bu hedefte, İçtüzük çalışmalarının önemi yeniden belirtilmelidir. Kurumsal muhalefet eksiği, siyasal işleyiş bakımından sistemin demokratik olmayışının başlıca nedenidir. Bu bakımdan, TBMM İçtüzük çalışmaları sırasında kabul edilecek hükümler ile sadece yasama organının işlevinin korunmasına değil, aynı zamanda genel olarak demokratik bir işleyişi sağlamak da önemli.

Kaboğlu, sunumunun ardından milletvekillerinden gelen soruları yanıtladı.  Cumhurbaşkanı  Erdoğan'ın görev süresine ilişkin soruya Kaboğlu, "   Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak son dönemidir. Görev süresinin uzaması ancak Meclis’in seçim kararı almasıyla olur"  dedi.  Seçim kararında 360 oy arandığını ifade eden Kaboğlu'nun sözleri şöyle:

"Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak son dönemidir. Görev süresinin uzaması ancak Meclis’in seçim kararı almasıyla olur. Normal süresi bitti diyelim, Cumhurbaşkanı bir daha aday olamaz.  Cumhurbaşkanı süreci iki dönemdir. Dolayısıyla ikinci dönemidir bu dönem. Meclis görev süresini doldurmadan 360 ile seçim karar alırsa üçüncü dönem  olabilir.
 


Kaboğlu, grup toplantısında sunduğu ve ‘Yasama, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri, TBMM’nin Genel Yetki Alanı, Geçiş Dönemi: Anayasal Bilgilenme ve Hedef Gündemi ile CHP’nin Öncülük Ettiği Anayasa Çalışması İlkeleri’ başlıklı raporunun tamamını şuradan okuyabilirsiniz