Hülya Karabağlı/ ANKARA
İstanbul Milletvekili Melda Onur, bir grup CHP milletvekili ile birlikte TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, son üç aylık rakamlara göre 59 gazeteci ve 23 dağıtımcının cezaevinde olduğunu söyledi. Gazetecilerin 56’sı ve dağıtımcıların tümünün Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında ‘örgüt’ bağlantılı gerekçesiyle cezaevinde tutulduklarını söyledi. Melda Onur’un basın toplantısındaki konuşması şöyle:
Ocak gazeteciler için acı aydır…
24 Ocak 1993 günü, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Uğur Mumcu, evinin önünde aracına yerleştirilen bombayla katledildi. Failleri hala meçhul!
9 Ocak 1996 günü, Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe gözaltında işkenceyle katledildi. Metin’in katillerinden bazıları, birkaç polis yargılandı, 1 yıl 8 ay yattılar ve çıktılar. Bu skandal vahşet, döneminin amirleri ise hiç sorumluluk taşımadılar.
19 Ocak 2007 günü, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink gazetesinin önünde vurularak katledildi. Başbakan’ın evladını emanet edemediği o yargı aradı aradı terör örgütünü bulamadı. 5 kişi Hrant’a kızmış, cinayeti işlemişti. Vicdanlar isyan etti, dava yeniden görülmeye başlandı. Avukat, “Yetmez, belgeler gözden geçirilmeli" diyor.
Ocak böyle bir ay…
Sadece Ocak değil elbet. Belki de son gazeteci cinayeti Ocak’ta işlendiği için, hafızalarda daha taze olduğu için öyle…
Hasan Fehmi’den bu yana sadece işlerini yaptıkları için öldürülen 61 gazeteci var. Ve gazeteciler için en acılı aylar 10 kayıpla Temmuz, 8 kayıpla Kasım… Yılın her ayına yayılıyor.
2007’den beri meslekten kaybımız yok ama hala yüreğimiz ağzımızda. Zira şiddetten gazeteciler de paylarını alıyorlar.
Gezi Parkı protestoları sırasında başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok kentte 150’yi aşkın medya temsilcisine saldırı gerçekleştirildi ve bu saldırıyı yapan kolluk görevlileri altı aydır yargılanmadı.
Geçen 3 ayın cezalarına bakalım:
O artık hiç güvenmedikleri polis ve yargı her ne hikmetse konu muhalif gazeteciler olduğunda görmezden geliniyor.
Geçen üç ayda mahkemeler, 4’ü gazeteci toplam 13 kişi hakkında, TCK'nın "terör"le ilgili maddelerinden ve TMK'dan iki müebbet hapis, bin 609 yıl 4 ay hapis cezası ve 2 milyon 526 bin 640 TL de para cezası verdi.
59 gazeteci ve 23 dağıtımcı 2014’e cezaevinde girdi. Gazetecilerin 56’sı ve dağıtımcıların tamamı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında “örgüt” bağlantılı olarak hapiste bulunuyor.
59 gazeteciden de 34’ü KCK, 'PKK' ve 'DYG'; 9’u DHKP-C; 6’sı 'Ergenekon; 4’ü MLKP; 1’i 'Direniş Hareketi'; 1’i İBDA-C davalarından hapiste; 2 gazetecinin örgütü bilinmiyor; 2 gazeteci Gezi Direnişi operasyonları ile ilgili; 1 gazeteci de “casusluk” iddiasıyla hapiste. 59 gazeteciden 25’i hükümlü, 24’ünün davası sürüyor.
10’u ise 31 Aralık itibarıyla henüz iddianameleri açıklanmadığı için, ne tür iddialarla hapiste tutulduklarını net olarak bilmeden ilk duruşma gününü bekliyor. Bunlar toplum eylemlerini izlerken gözaltına alındılar.
23 dağıtımcı ise Kürt medyasından.
Ekim-Aralık 2013 döneminde gazetecilere, medya çalışanlarına, bir gazete ve iki İnternet sitesine yönelik en az 27 fiili saldırı, 12 sözlü saldırı veya tehdit yaşandı. 3 gazete tehdit edildi; 12 sansür olayı meydana geldi. 2012’in tamamında saldırı sayısı 46 idi.
19 Ocak’ta Ahparig diyeceğiz
17 Aralık’tan beri tarihimizde görülmemiş bir güç mücadelesinin tanığıyız.
Bu “titanların savaşında” ben bazı sorulara cevap arıyorum:
Ordu mensuplarına kumpas kuran paralel devlet her ne ise, yalnızca askerlere mi kurdu?
Tarihimizde 61 gazeteciye pusu kuruldu…
Peki 2014’te hükümlü ve tutuklu giren 59 gazeteciye ve tutuksuz yargılanan diğerlerine de kumpas kuruldu mu? Mesela Genel Kurmay Başkanını terör örgütü liderliğiyle yargılayanlar arkadaşlarımızı da çeşitli terör örgütlerinin torbalarına kumpas olsun diye atmış olabilirler mi?
Biz bundan böyle hala davaları süren bu arkadaşlarımızın adil yargılama değil de “kumpas yargılamalarına maruz kalıp kalmadıklarına nasıl güveneceğiz?
19 Ocak’ta Ahparig diyerek tüm katledilenler, yargılananlar ve tutsak edilen gazeteciler nezdinde anacağımız Hrant Dink davasından terör örgütü çıkarmayan da bu paralel devlet ve kumpas yargısı mıdır?