Şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in Alevi ve Hıristiyan düşmanı olduğunu ileri süren Milletvekili Hüseyin Aygün, "Necip Fazıl Kısakürek, Doğru Yolun Sapık Kolları kitabında, Alevilik, içi boş bir etiketten ibarettir. Her an din aleyhtarı cereyanlarca istismarı mümkün bir manzara arzetmektedir” sözlerinin geçtiğini belirtti.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik üzerinden, muhafazakar kanadın gözde yazarı Necip Fazıl Kısakürek’in, “Doğru Yolun Sapık Kolları “Arınma Çağında İslam” kitabını tartışmaya açtı. Kısakürek kitabında, “Bugün Türk nüfusunun bilmem yüzde kaçını temsil eden Alevilik, içi boş bir etiketten ibarettir. Her an din aleyhtarı cereyanlarca istismarı mümkün bir manzara arzetmektedir” diyor.
Kültür Bakanı ‘Necip Fazıl neden yok’ demiş?
Hüseyin Aygün, sosyal paylaşım sitesinde şunları kaleme aldı: “Demek ki 'Üstad' dediğiniz Necip Fazıl tam bir Alevi ve Hıristiyan düşmanı imiş. Bir kez daha söyleyelim: Türkiye'de dinci-gericilikle bir hesaplaşma olmadan insan hakları, özgürlük ve demokrasi olmaz. Herkese günaydın.."
AKP'nin Kültür Bakanı, Devlet Tiyatroları'na (DT) yine 'Necip Fazıl neden yok' diye sormuş. Sipariş üzerine Ankara DT 'Necip Fazıl'ın Oyunları ve Oyunlarından Replikler' adlı gösteriyi hazırlamış. Devlet ve tiyatro eliyle 'dinci-gerici' yetiştirmeye çalışan AKP'nin ve tüm gericilerin öve öve bitiremediği Necip Fazıl Kısakürek kimdir?
'Son Devrin Din Mazlumları' adlı eserinde Dersim Katliamı'ndaki bazı gözlemlerini aktardı diye 'demokrat' ve 'özgürlükçü' biri midir?
İşte size Necip Fazıl'ın kaleminden bir-iki not: “Ruhları İslam aşkıyla dolu, en büyük üç Türk hakanından -Fatih, 1. Selim ve İkinci Abdulhamid'in- en köklü ve derin bir anlayışla mücadele ettiği, büyük çapta engellediği, fakat her şeye rağmen, tefessuh devrimizde önüne geçilemeyen ve bugün Türk nüfusunun bilmem yüzde kaçını temsil eden Alevilik, içi boş bir etiketten ibarettir. Her an din aleyhtarı cereyanlarca istismarı mümkün bir manzara arzetmektedir. Kör ve habersiz bir gelenek yolundan gelen Türk Alevilerinin kültür, telkin ve temsil yoluyla fethedilmeleri lazımdır. Ne iştir ki, Aleviler, Dürziler ve Yezidiler, Sünnilik İmparatorluğu demek olan Osmanlı'da din ve millet bahçemizden ısırgan otları gibi yolunup atılamamıştır”.
“Doğru Yolun Sapık Kolları “Arınma Çağında İslam” kitabında Kısakürek şöyle yazıyor:
“...Bugüne dek din aleyhinde girişilen ve adına “Devrim” denilen davranışlarda (direkt) veya (endirekt), Türk Alevileri, kendilerinden hiçbir tepki gelmeyecek ve İslam esaslarının kıyımına seyirci kalacak bir sınıf olarak istismar ve bahane mevzuu olmuştur...” (Kısakürek, 1997: 77)
“...Kör ve habersiz bir gelenek yolundan gelen Türk Alevilerinin kültür, telkin ve temsil yoluyla fethedilmeleri lazımdır...” (Kısakürek, 1997: 77)
“…Aşksız, çilesiz, bilgisiz, hikmetsiz yobaz, saffet devrimizde ortada görünmez. O devrin Emir Buhari, Molla Fenari, Zenbilli, İbn-i Kemal, ebussuud Efendi gibi, şeriat bağı ve din hakikati, İslam ahlakı ve iman celadeti, tasavvuf zevki ve meçhule hürmet şiarı içindeki büyükler tarafından yoğurulan İslam iklimi, hemen bir devre sonra, Kanuni’nin şeyhülislamları nasb ve tayin ile getirmeye başlamasını takip ederek bozuldu ve artık hatır, gönül, korku ve menfaat fetvaları yağmaya başladı. Böylece, din hükümlerini sertlikte veya yumuşaklıkta keyfine göre mübalağa eden, yani kıvam ve ayarını bozan ham yobaz ve kaba softaya yol açıldı…” (Kısakürek, 1997: 113)
“...Ne iştir ki, Aleviler, Dürziler ve Yezidiler, Sünnilik imparatorluğu demek olan Osmanlı devletince din ve millet bahçemizden ısırgan otları gibi yolunup atılamamıştır...” (Kısakürek, 1997: 109)