Politika

CHP'den TBMM'ye çağrı: Toplumsal barış ve terörün sonlanması için 4 parti eşit temsille komisyon kuralım

"Çözümler yalandan olunca ölümler sahici yaşanıyor"

03 Kasım 2017 01:31
Hülya Karabağlı

TBMM Genel Kurulu’nda Hakkari’nin Şemdinli İlçesi'nden Türkiye'ye sızmak isteyen PKK'lılarla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 8 askerin şehit olması çözüm arayışlarını yeniden gündeme taşıdı. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, sorunun çözümün parlamentoda olduğunu söyledi ve “4 siyasi partiye çağrıda bulunuyorum: Eşit temsille toplumsal barış ve mutabakat, terörün sonlandırılması, neyse, bir komisyon kurulmalı, belli yetkilerle ve gerekse böyle bir komisyon için özel bir kanun çıkarılmalı ve bu komisyon bu işi üstlenmelidir” dedi.

Eşit üyeli bir komisyon yapısına dikkat çeken Altay, daha önceki girişime  dikkat çekerek, “Hani siz bir akil adamlar komisyonu kurmuştunuz, şöhretler karması, milletin aklıyla alay eder gibi. Gelin, her parti belli sayıda ismi önersin, toplumda saygınlığı olan, kabul gören ismi önersin, bunlar da dışarıda çalışsın, bu mesele üç ayda çözülür. İddia ediyorum, üç ayda çözülür. Var mısınız, yok musunuz” dedi.

Engin Altay’ın çağrısına HDP kanadından Sırrı Süreyya  Önder, “ Varız” sözleriyle destek verirken kürsüye  gelen AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, “Başkan, öyle kürsüden hararetli konuşmalarla olmuyor bu iş. Divan sazı gibi…” deyince  HDP’li Hüda Kaya ‘Basitleştirmeyin’,  CHP’li Ali Şeker, “İnsanlar sahiden ölüyor” diye tepki gösterdi.

Genel Kurul’daki konuşmalar tutanaklarda şöyle:

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan'a önce "sayın" deyip sonra "teröristbaşı" demek, sonra tekrar "sayın" demek, şimdi tekrar "teröristbaşı" demek, onunla masaya oturmak, sonra bırakın onunla masayı dağıtmayı, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini terörist itham etmek, ilan emek, cezaları kesinleşmeden, hüküm sabitleşmeden milletvekillerini cezaevine koymak, özgürlüklerinden ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarından alıkoymak bu meselenin çözümüne hizmet etmez.

Bu Meclis Türkiye'de yaşanan bütün sorunların çözülebileceği tek adrestir. Bu Mecliste Türkiye elbette, Hükûmet elbette terörle etkin, katı bir mücadele etsin ama lokal tedbirler, askerî tedbirlerle görüldü ki terör örgütünü bitirmek şöyle dursun, güçlenmiştir terör örgütü. Meselenin Kürt sorunu ekseninde Türkiye Büyük Millet Meclisinde sağduyu içerisinde samimi bir yaklaşımla, siyasi çıkarlardan uzak ele alınması…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …bu Mecliste bulunan bütün sayın milletvekillerinin en asli görevidir. Kendilerini seçen bütün vatandaşlarımıza karşı şeref ve namus borcudur Sayın Başkan. Şehitlerin arkasından taziye yakmak, ağıt yakmak Meclisin işi değildir.

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önceki tartışmayla ilgili, iktidar partisinin sayın grup başkan vekili şehitlerimizle ilgili taziyesinden sonra dedi ki: "Bu muhalefet böyle işin lafını yapıyor. Somut çözüm önerisi getirin." Bu vesileyle AK PARTİ grup önerisi üzerinde görüşlerimi açıklamadan önce, bu konuda da çok somut, çok net bir iki öneri yapmak istiyorum.

Bir kere, buradaki hiçbir milletvekilini kastetmiyorum, hiçbir siyasi partiyi kastetmiyorum ama kim terör, kan ve gözyaşından besleniyorsa Allah onun belasını versin!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, somut çözüm mü istiyorsunuz? Ben söyleyeyim: Defaatle söyledik. Siz, bu Meclisin, bu Parlamentonun Türkiye'de yaşanan bütün sorunların çözüm merkezi olduğuna inanmıyor musunuz? Buna inanmıyorsanız bu Mecliste işiniz ne? Ki, inanıyorsunuzdur. Buna inanıyorsanız, diyorum ki -çok somut, 80 milyonun önünde size çağrı yapıyorum- ateş düştüğü yeri yakıyor. Şehitlerimizin evlerine şimdi gidecek vali, garnizon komutanı. Şehidin babasına sarılacak, ağlanacak sızlanacak, şehidin babasına bir bayrak verilecek -küçümsemiyorum- herkes işine bakacak, o aile o acıyla baş başa kalacak. Benim içim sızlıyor kardeşim, sizin sızlamıyorsa ben onu bilemem. Somut çözüm önerisi yapıyorum, bir çağrı yapıyorum Parlamentoya. Bu Parlamento bu işi çözecek tek yerdir. Hükûmet, kendi başına, Parlamentoyu devre dışı bırakarak bu işi çözmeyi denedi, yüzüne gözüne bulaştırdı.

1 Mart 2009'da, dönemin Cumhurbaşkanı, bu çözüm sürecinin başlangıcından önce demiş ki "Çok güzel şeyler olacak." Tarih 2 Kasım 2017; ölen şehitlerimizin sayısını, ölen insanlarımızın sayısını ben vermek istemiyorum. Ben vermek istemiyorum, içim acıyor, onun için vermek istemiyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Hükûmet; bu sorunun bir tane çözümü var. Bu kana, bu gözyaşına mecbur değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, derhâl eşit temsilli bir komisyon kurmak zorundadır. Bunun adına ister toplumsal barış ve terörün sonlandırılması deyin, ne derseniz deyin, adı önemli değil.
4 siyasi partiye çağrıda bulunuyorum: Eşit temsille toplumsal barış ve mutabakat, terörün sonlandırılması, neyse, bir komisyon kurulmalı, belli yetkilerle ve gerekse böyle bir komisyon için özel bir kanun çıkarılmalı ve bu komisyon bu işi üstlenmelidir. Çözüm istiyorsan çözüm budur. İlaveten, siyasi partilerin göstereceği insanlardan gene eşit şekilde dışarıda bir gerçekleri araştırma komisyonu… Hani siz bir akil adamlar komisyonu kurmuştunuz, şöhretler karması, milletin aklıyla alay eder gibi. Gelin, her parti belli sayıda ismi önersin, toplumda saygınlığı olan, kabul gören ismi önersin, bunlar da dışarıda çalışsın, bu mesele üç ayda çözülür. İddia ediyorum, üç ayda çözülür. Var mısınız, yok musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Varız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, 60'a göre yerimden bir açıklama istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - E, "çözüm" dedin, çözüm bu işte. Başka çözüm var mı?
BAŞKAN - Buyurun, bir dakika yerinizden söz veriyorum size Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, öyle kürsüden hararetli konuşmalarla olmuyor bu iş. Divan sazı gibi…
HÜDA KAYA (İstanbul) - Basitleştirmeyin ya.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - İnsanlar sahiden ölüyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Divan sazı gibi…
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ne yapalım? Silah mı alıp gelelim?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bakın, divan sazı gibi yöntem söylüyor. Sonucu, nereye gideceksin, onu söyle sen. Ne, sonuçta ne hedefliyorsun? Nereye götüreceksin, ne söylüyorsun? "Efendim, Mecliste çözelim." Yöntem belirliyor. Sonucun ne?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sonucu konuşursunuz zaten. Konuşmadan sonuç mu koyacaksın peşin peşin?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sürecin sonunda nereye gideceksin? Bunları bir söyle, bunları bir ortaya koy. Orada ne konuşacaklarını burada bir açıkla önce sen. Yöntem belirliyor, Sayın Grup Başkan Vekili bize yöntem söylüyor: "Böyle çözelim, şöyle çözelim."
HÜDA KAYA (İstanbul) - Her şeyi basitleştiriyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Tamam, senin önerdiğin silah dışında her şeyi öneriyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Tamam, nereye geleceksin çözümün sonunda, onu söyle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Çözümün adını ağzınıza almıyorsunuz iki buçuk senedir.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Silah dışında her şeyi. Ölüm dışında her şeyi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Korkmayın çözümden.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ne düşünüyorsunuz, bunu söyle.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Korkmayın çözümden.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Bu kadar basit bir dil olamaz ya.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ölümler sahici.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın hatip ya beni ya konuşmamı divan sazına benzeterek bana hakarette bulundu efendim. Söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Size bir soru sordu, dedi ki…
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sormadı efendim "Divan sazı gibi konuşuyor." dedi. Ya konuşmamı ya da beni divan sazına…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - "Divan sazı"ndan hakaret çıkmaz Engin Bey.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hayır, konuşmayı kastediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, eğer bunu sataşma saymıyorsanız çok…
BAŞKAN - Hayır, hayır "divan sazı"nı duymadım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Nasıl duymazsınız, bütün Genel Kurul duydu.
BAŞKAN - Duymadım Sayın Altay, bir dakika, durun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, hakaret kastım olmaz Sayın Altay'a, öyle bir şey olmaz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Asla, asla efendim, asla.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Mehmet Bey çok üzülür bak eğer hakaret çıkartırsan; çıkmaz.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - İltifat, iltifat.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Olabilir. E, ben de laf edeyim, sonra "Kastım o değildi." diyeyim, olur mu, edeyim mi?
BAŞKAN - Olur.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ölümler sahici maalesef. Çözümler yalandan olunca ölümler sahici yaşanıyor.
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın mevkidaşım, bak, ben 8 tane eve, ocağa ateş düşmüş, gel bu işi çözelim diyorum, sen zevahiri kurtarmaya çalışıyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Haydaa! Ne zevahiri ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yazık günah ya, yazık, vallahi yazık.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sahiden öldü o insanlar.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bundan daha somut bir teklif olur mu? Bana birisi çıksın -4 siyasi parti var burada, iktidar partisi milletvekillerine sesleniyorum- şundan daha somut bir önerisi olan gelsin, burada söylesin, biz ona uyalım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Çözümden niye korkuyorsunuz?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bakın, altını tekrar kalın çiziyorum, Hükûmet PKK terör örgütüyle şüphesiz etkin bir mücadele etsin, bu ayrı bir şey ama bunun böyle bitmediği de görüldü. Otuz üç yıldır… Hatırlayın -siz belki o zaman daha gençtiniz, hatırlamazsınız- rahmetli Özal "Bir avuç çapulcu" diye bu işi nitelendirdi, geldiğimiz nokta bu.
Demek ki ne yapmak lazım? Bir kere bu işi siyasi değerlendirmelerden uzak tutmak lazım. Ne yapmak lazım? Kardeşlik duygusu içinde, Kürt'ün Türkle bir olduğu anlayışı içinde bu işe bakmak lazım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Zaten buna bakıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Buna bakamazsanız, Kürt ile Türk'ü bir saymazsanız, Alevi ile Sünni'yi bir saymazsanız zaten bu işi çözmekle ilgili sizin yapacağınız bir şey yoktur.
Çok net tekrar çağrı yapıyorum: Var mısınız, yok musunuz? Artık kan akmasın diyorum ben.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Sayın Başkan, bir dakikalık bir açıklama için yerimden söz verebilir misiniz?
BAŞKAN - Hangi konuda?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Tam da bu mesele konusunda.
BAŞKAN - Peki, bir dakika yerinizden…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Recep Akdağ bilim insanı, tıp insanı. Sayın Recep Akdağ'ın hakemliğine müracaat ederek Sayın Muş'a bir cevap vermek istiyorum, bütün bu söylenenlerin ne kadar ayağı havada olduğunun ortaya çıkması kabîlinden.
Biraz önce hemen sizin yanınızda oturan değerli vekil safkan otomobil yaptığımızı söyledi. "Safkan" diye neye deniliyor? Ben Google'a girdiğimde at, köpek ve kedi çıkıyor, hiç insanla ilgili böyle bir değerlendirme çıkmıyor, tamam. Otomobilde bile bir safkanlık şövenizmi her konuşmanızın patolojisine yansımış. Ondan sonra Sayın Muş, bize şunu söylemeyin: "Doğduğumuz yeri seçmek elimizde değil. Efendim, bilmem şu, bu falan." Herkesin kendisi olarak ve kendisi gibi yaşamasıdır esas.