T24 Haber Merkezi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) üyelerine hakaret iddiasıyla yargılandığı davaya ilişkin olarak "Kaos yaratmak istiyorlar, seçimde onları hıçkıra hıçkıra ağlatacağız" dedi.
CHP heyeti ve hakkında siyasi yasak ile 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası istenen Ekrem İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret iddiasıyla yargılandığı davanın ertelenmesine ilişkin olarak basın açıklaması yaptı.
İmamoğlu, "iktidarın, yargıyı muhalefeti susturmak için silah olarak kullandığını" söylerken, "Kaos yaratma, ülkeyi korku sürecine sürükleme çabasındalar. Ellerinden geleni yapıyorlar. Muhalif her sesi kısmak, kendilerine karşı olanları bertaraf etme çabasındalar ama başaramayacakalar" diye konuştu.
İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisine yerel seçimler üzerinden "ahmak" dediğini hatırlatarak, "Buna yanıt verdiğim halde -ki buna siyasi kavramla yanıt verdim, kendisine iade ettim- sanki YSK'ya demişim gibi 4 yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum" dedi. İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ''Ben İstanbul seçimini kaybettiğimizde ağladım'' dediğini hatırlatarak, "İstanbul’un kendi malı mülkü olduğu duygusuna kapıldılar, böyle bir rüyadalar. Bu rüyadan uyanacaklar, alıştılar ağlamaya, önümüzdeki ilk seçimde de bu kez onları hep beraber hıçkıra hıçkıra ağlatacağız" diye konuştu.
"İBB'de yüzün üzerinde müfettiş var"
CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, "İmamoğlu, İstanbul'un bugüne kadar çözülemeyen sorunlarının çözülmesinin ortaya koyduğu başarı ile cezalandırılmak isteniyor. Bugün İBB'de yüzün üzerinde müfettiş var. Yaklaşık 3 yıldır inceliyorlar, biri gidiyor biri geliyor. 'Acaba İmamoğlu'nu nasıl hakın gözünden düşürebiliriz' çabasındalar. Ama başaramayacaklar. Başarıları arttıkça saraydakiler rahatsız oluyor ve komik gerekçelerle suç arıyorlar. İmamoğlu dimdik ayaktadır" dedi.
"Yargının üzerinden ellerinizi çekin!"
CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "İmamoğlu yargılanmıyor, İstanbul seçmenin iradesi yargılanıyor. Tek adam rejimleri kaostan, kutuplaşmadan beslenir. Biz bu tuzaklara düşmeyeceğiz. Biz birleştirici olacağız. Bir rejim, halkın adalete inanmadığı noktaya gelmişse o rejim mahkum olmuştur. Temelsiz davalarla hiçbir sonuca varamayacaklar. Saray iktidarına tavsiye; yargının üzerinden ellerinizi çekin! Başta İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarımızla mücadeleyi bırakın, asli görevinize dönün. Enflasyonla, yoksullukla mücadele edin" diye konuştu.
"Erdoğan çatlasa da patlasa da İmamoğlu İBB'de tarih yazacak"
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Hak arama yerleri hak yeme yerlerine döndüyse bu tablo kötüdür. Türkiye'de şu anda yapılan, terzi dükkanında yemek pişirmektir. Şunu söyleyelim, feda edilecek bir tek Ekrem İmamoğlumuz, Canan Kaftancıoğlumuz, CHP'li üyemiz yoktur. Bu bir kavga ise sonuna kadar kavga... Yargı üstünden elini çek, hesabın varsa biz meydanlardayız, gel hesaplaş. Yargıyı siyasetin sopası yapma anlayışı Türkiye'yi kötü bir noktaya götürüyor. Devlet adalet ve liyakatten yoksullaşında millet huzurdan ve refahtan uzaklaşır. Hakimlerimiz, savcılarımız hukuk bilen insanlar, hukuk adamları talimatla karar almamalı. Genel başkanımızı öldürmeye kasteden insanlar bir gün bile cezaevine girmeyecek şekilde, göstermelik cezalar aldılar, il başkanımız 8 yıl önce attığı tweet için 8 saat Silivri Cezaevi'ne gitti. İmamoğlu, 16 milyon İstanbullunun arkasında. Onlarını haklarını savunma noktasında, CHP parti terbiyesi ve kültürü içinde birikimi ile İBB'de tarih yazmaya devam edecek Erdoğan çatlasa da patlasa da." dedi.
TIKLAYIN -YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan İmamoğlu'nun davasında karar çıkmadı
"Bu talihsizlik hepimizi üzdü"
İmamoğlu da dava sürecine ilişkin olarak şunları söyledi:
"Bu davada 4 yıla kadar hapsim ve siyasi yasaklı olmam istendi. Bu süreçte hukukun bu şekilde bir mahkemeyi açıyor olması bile talihsizlik. Bu talihsizliğin yaşanması hepimizi üzmüştür.
Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu. Kullanıldığı tek kişi elbette ben değilim. Son bir ayda Gezi'de yıllarca hapis cezası verilmiş yol arkadaşlarım, hemşehlerim var içinde... Yine Kaftancıoğlu davası var... Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu'na, ana muhalefet partisinin genel başkanına yapılan linç girişiminde bulunan cezalarla kıyaslıyoruz... Bu yapılanların yegane sebebi var, toplumu germek istiyorlar. Geçmişte samimi duygularla bu siyasilere oy veren vatandaşlarımız, kendi siyasi kadroları bile yaptıklarını anlamakta güçlük çekiyorlar.
"Seçmen kayıplarını durdurmak istiyorlar"
Dikkatleri dağıtmak, toplumu suni gündemlerle yormak, seçmen kayıplarını durdurmak istiyorlar. Bunu bir intikam aygıtına çevirerek mahkemelerle yapma çabasıdalar. Bu sadece bir siyasi kazanımla tanımlanamaz, milletimizin en önemli, bir arada oluşunu var eden adalet duygusu noktasında hepimizin başını öne eğen bir durum. Yargıyı tahakküm altına alıyorlar, almaya devam edecekler gibi gözüküyor. Her yol mübah gibi hareket ediyorlar. İktidar ne derse desin, muhalefet herhangi bir şey söylese hemen suç kavramıyla karşı karşıya kalıyor.
İçişleri Bakanının bana ahmak demesine yanıt verdiğim halde, ki buna siyasi kavramla yanıt verdim, kendisine iade ettim, sanki YSK'ya demişim gibi 4 yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum.
"Bu halk çok zeki, kaos yaratma çabalarınıza geçit vermeyecek"
Meclis çatısı altında Cumhurbaşkanın milyonlarca insana dönüp konuşmasında, benim burada ifade edemeyeceğim bir hakareti gördük, bunlar çok ağır hakaretler... Böyle olunca o bir avuç insanın içinde bulunan kişilik de aynı ifadeyi kullanmakta kendinde hak görüyor. Biz toplumu temsil eden insanlar olarak vatandaşı ya da kendimizi savunurken bu sözleri iade etmek zorunda kalıyoruz. Yaptığımız iş bu. Sözünü iade ettim o gün, söze bakarım söz mü diye, adama bakarım adam mı diye dedim... Allah'a havale ettim. Bizim ahlakımız ancak buna müsaade ediyor. Türkiye'de hukuk şu anda herkese eşit değil, birilerine küfür de hakaret de serbest! Kaos yaratma çabasındalar, ellerinden geleni yapıyorlar, ülkeyi korku sürecine sürükleme çabasındalar. Muhalif her sesi kısmak, kendilerine karşı olanları bertaraf etme çabasındalar ama buradaki heyet, sadece milyonlarca insanın bir sesi, boş beklerler, çok beklerler, böyle bir şeyi asla başaramayacaklar. Bu halk çok zeki, kaos yaratma çabalarınıza, masum insanları sokağa dökerek gerginlik ortamı yaratmanıza geçit vermeyecek. Bu millet güle oynaya, bayram havasında, kardeşçe sandığa gidecek, bu ülkeden esirgediğiniz adaleti, tekrar tesis edecekler, az kaldı. Bu milletin o iktidardaki bir avuç insana, bu ülkenin sade vatandaşlarına onların da vatandaş olduğunu öğretecek.
Hala üzerinde tepindiğiniz, acısını hissettiğiniz İstanbul seçimlerinin üzerinden 3 yıl geçmiş, kendi içinizdeki insanlar bile seçimi iptal etmenin yanlış olduğunu söylemelerine rağmen aynı akla devam ediyorsunuz, bu çok şaşırtıcı. Bugün artık İstanbul seçimlerini iptal ettik, ne doğru yaptık, hukuk adına ne güzel iş olduğunu söyleyecek bir tane AK Partili yönetici çıksın konuşsun, Allah'ın kulunu bulamazsınız. Yüzlerce terörist vardı, terörle iltisaklı sandık görevlileri vardı, ama bir kişi bile yargılanmadı!
"İçişleri Bakanı hırslı, sinirli, sulugöz biriymiş"
Bir kişi var, o da İçişleri Bakanı. Seçim güvenliğinden en sorumlu birinci kişi... Seçim akşamı bile görevini ihmal edip rakibimle toplantı yapacak kadar görevini ihmal eden bir kişiydi. Halkın iradesini gasp etmek için İstanbul'un bazı ilçelerinde elini geleni ardında koymadı. Hüngür hüngür ağladım dedi. Hırslı, sinirli, sulugöz biriymiş. Bir İçişleri Bakanı dünyanın en normal süreçlerinden biri gerçekleşince neden ağlar? Neyi kaybetti, bunu anlamamız lazım... İstanbul’un kendi malı mülkü olduğu duygusuna kapıldılar, böyle bir rüyadalar. Bu rüyadan uyanacaklar, alıştılar ağlamaya, önümüzdeki ilk seçimde de bu kez onları hep beraber hıçkıra hıçkıra ağlatacağız.
"Tek derdiniz kaos yaratmak"
Bu davanın açılması bile talihsizliktir. Ama bu mahkeme, benimle, bana hakaret eden İçişleri Bakanı arasındadır. YSK'yı ve yargıyı istismar etmeyi bıraksınlar. O bir avuç insan YSK ve yargının itibarı ile yeterince oynadı. Rahat bırakın onları. Sizlerin de hukuka ihtiyaç duyduğunuzu hatırlatmak isterim. Vazgeçmeyeceğiz... Yapılan hamleler bizim dayanma gücümüzü büyütüyor. Bizimle toplum arasındaki bağlarımızı güçlendiriyor, sizin gerçek yüzünüzü ortaya çıkarıyor. Gönül; ahlaklı, etik kuralları olan bir mücadele ister ama siz bunu istemiyorsunuz. Keşke öyle bir alan oluşsa ve gerçekten doğru düzgün süreçleri konuşuyor olabilsek. Tek derdiniz ekonomiyi, yolsuzlukları, eğitim kalitesizliğini unutturmak, gelecek kaygısını unutturmak adına kaos yaratmak... Bize verdiğiniz tek duygu, birlikte çalışacağız, seferberlik duygusu ile genel seçime her birimiz bir nefer olarak, bu memleketin demokrasi ile, adalet ile, daha güzel bir süreçle her vatandaşın eşit olduğu bir süreçle buluşması için huzur ver refah gelmesi için çalışmaya devam edeceğiz. Yeni elitler, yeni bir avuç insanlar yaratmadan, adil bir süreci var etmek için milletimizi kucaklayarak bunu yapacağız.
Soru-cevap
Ben AP'ye şikayet etmedim, konuşmalarım ortada. Yaptığım konuşmada Türkiye'de milletimizin ne kadar derin bir demokrasi kültürü ve ahlakına sahip olduğunu vurgulayarak, bir avuç insanın hatasına rağmen 13 bin arkı 70 katına çıkartarak İstanbul'da demokrasinin güçlenmesi adına 1,5 aydaki değişime vurgu yaptım. O bir avuç insan şikayet diye algılıyorsa olabilir, ben ülkemizi demokrasi ruhu açısından AP'de övdüm. O kirli cümleleri kurmuştu malum şahsiyet. Benim milletimizi öven cümlelerim olmuştu.
Ne olmuştu?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019 tarihinde Fransa'nın Strasburg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak katıldı.
İmamoğlu bu kongrede yapmış olduğu konuşmada; seçim sürecinde kamu kaynaklarının iktidar lehine sınırsız bir şekilde kullanıldığını, seçim süresince toplumu bölen ve kutuplaştıran dil kullanıldığını, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin seçim yasaklarını dikkate almayan eylem ve uygulamalarını, devletin haber ajansı olan Anadolu Ajansının seçim sonuçlarını manipüle etmek istediğini aktardı.
İmamoğlu iktidarın 31 Mart seçimini yönetmekle yetkili olan Yüksek Seçim Kurulu kararı ile iptal ettirerek kazanmak istediğini vurguladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019 tarihinde bir açıklama yaparak kongrede yapmış olduğu konuşmasından dolayı İmamoğlu için "Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Bu iş bu kadar bedava değil" dedi.
İmamoğlu aynı gün ( 4 Kasım 2019) Soylu’nun bu sözlerinin hatırlatılması üzerine basın mensuplarına yaptığı açıklamada " 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa' da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart' ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın" ifadelerini kullandı.
Bütün bu olaylar üzerine Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından 15/11/2019 tarihli ihbar üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturmanın ardından dava açılmıştı.
İmamoğlu: YSK üyelerini kastetmedim
Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Ocak ayında ara celseye katılan İmamoğlu, kendisini şu ifadelerle savunmuştu:
"Öncelikle burada verilen demeç bir soru üzerine verilen demeçtir. Sorunun temelinde İçişleri Bakanı'nın şahsıma yönelik açıklamalarında 'Ahmak' kelimesini kullanmasıdır. Söz konusu cevabım bu sorunun üzerine olmuştur. Dolayısıyla bana kullanılan bu 'ahmak' kelimesine karşılık olarak kullanılmış bir kelimedir ve muhatabı da Sayın İçişleri Bakanı'dır. Dolayısıyla asla YSK'yı veya üyelerini herhangi birisini muhatap olarak böyle bir beyanda bulunmadım.
Seçimin iptal etmesine yönelik bütün siyasi aktörler, hükümeti temsil eden siyasi kimlikler ve herkes bu konuda beyanda bulundular. YSK'nın ne yaptığı ya da ne kararlar verdiği benim sözümün muhatabı değildir. Benim irademi kendi ifadem tanımlar. İptal edenler ibaresinden ettirenleri kastettim. YSK üyelerini kastetmedim."
Dava ertelenmişti
Karar beklenen davada karar çıkmamış, İmamoğlu’nun avukatlarının reddi hakim talebi reddedilmişti. Duruşma 21 Eylül'e ertelenmişti.