CHP Eskişehir Milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi Utku Çakırözer, ‘Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’ kurulmasına ilişkin kanun teklifinin Meclis’te kabul edilmesinin ardından “Plansız, programsız, soru işaretleriyle dolu bir yapı ile karşı karşıyayız” eleştirisinde bulundu.
Çakırözer, Karar gazetesine Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı hakkında yazdı. Çakırözer, gazetenin görüşler kısmında yer alan yazısında özetle şunları söyledi:
"...Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı adı altında adeta bakanlık içinde bakanlık denebilecek bir holding yapılanması ile karşı karşıyayız. 15 Mayıs’ta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan alelacele geçirilen bu teklif tüm itirazlarımıza rağmen AK Parti ve MHP Milletvekillerinin oylarıyla TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Bu yeni yapıyı neden sakıncalı bulduğumuzu aşağıda anlatmaya çalışacağım:
Vakfa verilen yetkiler arasında neler yok ki!
'Yurtiçi ve yurt dışında her türlü taşınır ve taşınmaz almak, kiralamak, inşa etmek, gerektiğinde bunların kullanımını kısmen veya tamamen Bakanlığa bırakmak; Taşıt aracı almak, kiralamak, gerektiğinde Bakanlığa tahsis etmek; Taşınmaz inşa etmek ve ettirmek…'
"Hiçbir kamu yararı yok"
Bu sayılanların tümü Bakanlığın asli işlevleri. Devlet bunun için bakanlığa kaynak aktarmakta. Bu işler için yeniden bir vakfa kamu kaynağı ve imkânı kullandırılmasında hiçbir kamu yararı yok. Bu yetkilerle donatılan yeni yapının ‘paralel bir oluşum’ algısı yaratması boşuna değil.
* Bitmedi… Vakfa gelir elde edici şu faaliyetler için izin de veriliyor:
'Gelir temini amacıyla yurt içinde ve yurt dışında taşınır ve taşınmaz almak, satmak, kiralamak; Devlet iç borçlanma senetleri ve 4749 sayılı Kanun kapsamında Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama Anonim Şirketi tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, şirket tahvilleri, hisse senetleri ve sair menkul kıymetler almak, satmak; Şirket ve ticari işletme kurmak, işletmek, işlettirmek...'
"Bir ticari işletme, hatta işletmeler zinciri haline gelecek bir holding oluşturuluyor"
Tüm bunların Dışişleri’nin faaliyetlerini güçlendirmekle, personelin donanımını geliştirmekle ne alakası var! Açıkça bir ticari işletme, hatta işletmeler zinciri haline gelecek bir holding oluşturulmakta.
* Teklif ile Bakanlığa ait taşınmazların vakıf tarafından kiralama ya da başka yöntemlerle değerlendirilmesine de imkan tanınıyor. Bakanlık yetkisinde olan bu işlerdeki yetki paylaşımı, dışarıdan siyasi müdahalelerin yolunu açabilir.
"Hesap verebilirlik diye bir dertleri olmayacak"
* Bu Vakıf ile ilgili en sakıncalı husus ise Bakanlık imkanları ve kaynakları kullanılarak Vakfa yaratılan gelirlerden yapılan harcamalar için ciddi ve güvenilir bir denetim mekanizması kurulmamasıdır. Kurulacak vakıf Sayıştay tarafından ya da bakanlığın kendi denetim birimlerince denetlenemeyecek. Bağımsız denetim de yok. Peki kim denetleyecek? Dışişleri Bakanı ile onun belirlediği mütevelli heyet tarafından atanacak üç denetçi. Bu denetçilerden kendilerini atayan yapıyı etkin denetlemeleri beklemeyeceğinden hesap verebilirlik diye bir dertleri hiç olmayacak.
Bu keyfi rant düzeni için şimdi 500 yıllık diplomasi geleneğimizin yuvası Dışişleri Bakanlığı’nı dahi alet edecek noktaya gelmeleri AK Parti’nin dönüşümünü göstermesi açısından ibretliktir..."
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.