Politika

CHP'den "yenidoğan" skandalı sonrası Erdoğan'a istifa çağrısı: "Sağlık Bakanı'nı, Adalet Bakanı'nı, Çalışma Bakanı'nı atayan tek adamın istifa etmesi lazım"

19 Ekim 2024 20:31

T24 Haber Merkezi

CHP’liler, 12 bebeğin öldürülmesinden sorumlu “yenidoğan çetesi” soruşturmasında adı geçen ve ruhsatı iptal edilen Özel Reyap İstanbul Hastanesi önünde açıklama yaptı. Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer ise Adalet Bakanına, Sağlık Bakanına ve Çalışma Bakanı'na çağrı yaptığını ifade ederek, "Bir kez vicdanınızla, onurunuzla hareket edin. Yapamadığınız, yönetemediğiniz süreci istifayla onurlandırın. Sağlık Bakanı'nı, Adalet Bakanı'nı Çalışma Bakanı'nı atayan tek adamın istifa etmesi lazım” diye konuştu.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

SGK'dan günlük 8 bin lira alabilmek için bebekleri yoğun bakımda tutarak ölümlerine neden olan “yenidoğan çetesi” soruşturması devam ediyor. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 22'si tutuklu 47 şüphelinin yer aldığı "yenidoğan çetesi" hakkındaki iddianamede, "malen sorumlu" sıfatıyla yer alan 19 özel hastaneyle ilgili Sağlık Bakanlığı'nın da incelemesi devam ediyor. Soruşturmada adı geçen Özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar, Özel Silivri Kolan Hospital Hastanesinin ruhsatları iptal edildi.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

CHP Genel Başkan Yardımcıları Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz ve Gamze Taşcıer, İstanbul İl Başkanı Özgür Çevik, milletvekilleri ve parti yöneticileri, Esenyurt Reyap Hastanesi önünde “yenidoğan çetesi”ne ilişkin açıklama yaptı. Özgür Çelik, şunları söyledi:

"Sorumluların en üst seviyede cezalandırılmasını sonuna kadar takipçisi olacağız"

"Milletvekilimizle, gençlik kolu başkanlarımızla ve partililerimizle Türkiye'de kamuoyunu derinden sarsan sağlık çetesinin faaliyetlerine yönelik basın açıklaması yapmak üzere hastanelerden bir tanesinin önündeyiz. Ne yazık ki Türkiye'de her gün yeni bir dehşet verici haberle uyanıyoruz. Bir gün sokaklarda suç çetelerinin işlediği katliamlara uyanıyoruz. Başka bir gün uyuşturucu çetelerinin haberleriyle uyarıyoruz. Başka bir gün kadınların katledildiği bir güne uyanıyoruz. Başka bir gün sokak canlılarının katledildiği başka bir güne uyanıyoruz. Bugün de yeni doğan bebeklerin çeteler tarafından katledildiği haberler Türkiye kamuoyunu, Türkiye gündemini meşgul ediyor. Dehşetle takip ettiğimiz bu olayda sorumluların en üst seviyede cezalandırılmasının Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar takipçisi olacağız.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

"Genel Başkanımız bu konu ile ilgili 10 kişilik bir heyet oluşturdu"

Genel Başkanımız Özgür Özel bu faaliyetleri gerçekleştiren suç çetesiyle ilgili genel merkezimizden, genel başkan yardımcılarından ve milletvekillerimizden oluşan 10 kişilik bir heyet oluşturdu. O 10 kişilik heyet konuyla ilgili çok detaylı bir çalışma yürütüyor. Şu anda 10 kişilik heyetimizden iki genel başkan yardımcımız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Gamze Taşçıer burada. Sağlık Bakanlığı'ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Zeliha Aksaz Şahbaz burada. Biraz sonra konuya yönelik basın açıklamasını Cumhuriyet Halk Partisi adına partimiz adına gerçekleştirecekler. Son olarak şunu ifade etmek isterim. Bu yaşanan mesele Türkiye'deki sağlık sisteminin çöküntüye uğradığının en önemli göstergelerinden bir tanesidir. Bu mesele gün geçtikçe ticarileşen sağlık sisteminin çöküşünün göstergelerinden bir tanesidir. Bu mesele hastayı bir hasta değil, müşteri olarak gören ticarileşmiş sağlık sisteminin göstergelerinden bir tanesidir. Cumhuriyet Halk Partisi bu sistemin karşısında kamucu, halkçı, eşitlikçi bir sağlık sisteminin sonuna kadar savunucusu olacaktır. Ve ortaya çıkan bu konuyla ilgili sorumluların en üst düzeyde ceza alması için ve bütün sorumluların tespit edilmesi, yargılanması için gerekli mücadeleyi Cumhuriyet Halk Partisi gerçekleştirecektir"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz ise şöyle konuştu;

"Sağlık sistemi de bir ticari alana bir kar amacı güden ticari bir yapılanmaya dönüştürülmüştür"

“Bugün burada acı bir olayı takip etmek üzere bir aradayız. 2023 yılında CİMER'e yapılan bir ihbarla birlikte Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı bir soruşturmada 10 bebeğimizin hayatını kaybettiği ve bir çetenin özel hastanelerin, yeni doğan yoğun bakımlarını devralarak, kiralayarak maddi kazanç sağlamak üzere ve iş birliği içinde uygunsuz tedavilerle yetersiz donanımla ve ehil olmayan, yetkili olmayan kişiler eliyle verilen sağlık hizmetiyle 10 bebeğimizin hayatını kaybettiği ve bunun yanında çok sayıda bebeğimizin de sağlığını yitirdiği yönünde bir soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmada özel hastanelerin yoğun bakımlarının, bebek yoğun, yenidoğan yoğun bakımlarını özel hastaneler yönetmeliğine aykırı bir şekilde bir şirket kuran çeteye kiraya verildiği, yüksek gelir vaadiyle ve bunun sonucunda da bu yeni doğan yoğun bakımlarının bu çetenin elemanları tarafından işletildiği, 112 acil servisinden bu hastanelere bebeklerin yönlendirildiği ve bunun sonucunda kamu zararı oluşması yanında bizi asıl ilgilendiren en masum canlarımız olan bebeklerimizin sağlığını yitirmesi ve hayatlarını kaybetmesi. Burada bebeklerimiz hayatını kaybetti. Fakat bu olay sadece bununla sınırlı münferit bir olay mıdır? Yoksa bu sağlık sistemini saran bir yapılanmanın sonucu mudur? Sağlık sisteminden mi kaynaklanmaktadır? Bunları sorguluyoruz. 2013 yılında başlayan sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte sağlık bir ticari metaya dönüştürülmüş ve sağlık sistemi de bir ticari alana bir kar amacı güden ticari bir yapılanmaya dönüştürülmüştür. Bunun geldiği son nokta da bebeklerimizin hayatını kaybetmesidir. Fakat bu sadece bu olayla sınırlı değildir.

"Şimdi de söylüyoruz. Sağlık, kamusal bir hizmettir"

Bunun yanı sıra diğer sağlık hizmetlerinde bu kiralamalarla servislerin işletilmesiyle. Nelere mal olduğu şu anda kayıtlara geçmese de biz bunun halkımızın sağlığını tehdit eden bir halk sağlığı sorununa dönüştüğünü biliyoruz. Onun için biz hep söyledik. Şimdi de söylüyoruz. Sağlık, kamusal bir hizmettir. Kamu eliyle verilmek zorundadır. Devletin asli görevidir. Ve tüm halkımızın ulaşılabilir nitelikli ve eşit sağlıklık hizmetine sahip olacağı bir sağlık, kamucu bir sağlık sisteminin kurulması zorunludur. Buz dağının sadece görünen bir kısmıdır. Fakat bunun altında tüm sağlık sistemini saran bir çürüme, bir ticarileşme ve bir çöküntüdür. Bu olayın arkasında duran sistem. Onun için biz tekrar sağlıkta kamucu bir bakış açısıyla örgütlenmek gerektiğini söylüyoruz. Ve buradan şunu soruyoruz.

"Bu olayın sorumlusu şu anki Sağlık Bakanı'dır"

2023 yılına kadar Sağlık Müdürlüğü tarafından Sağlık Bakanlığı tarafından hiçbir şey tespit edilmemiş midir? Bu CİMER ihbarına kadar herhangi bir aksaklık bu sistemde bu çocukların tedavisinde herhangi bir sıkıntı görülmemiş mı? Bu CİMER ihbarıyla mı böyle bir noktaya gelmiştir? Bunu sorguluyoruz. Sayın Sağlık Bakanı İstanbul İl Sağlık Müdürü’yken yaklaşık 2016'dan 2024 yılına kadar bu sağlık sistemini yönetirken bu uygulamalardan haberi yok mudur? Özel hastaneler yönetmeliğine aykırı bir şekilde yoğun bakım servisleri bir takım şirketler tarafından kiralanarak işletilirken Sayın Sağlık Müdürü'nün ve AKP yöneticilerinin, Sayın Sağlık Bakanlarının hiç haberi olmamış mıdır? Bu olayın sorumlusu şu anki Sağlık Bakanı'dır. Dönemin Sağlık Bakanı'dır ve sağlık sistemimizi özelleştirerek ticari meta haline getiren AKP'dir. AKP'nin dönüşümcü, özelleştirmeci, sağlık politikalarıdır.

"Hepimizin nitelikli ulaşılabilir sağlık hizmetine ihtiyacı vardır"

Ben tüm bu yaşananlar karşısında hepimiz gibi çok büyük bir üzüntü duyuyoruz. Hepimiz ben de üzüntü duyuyorum. Bir anne olarak, bir hekim olarak ve bir kadın doğum hekimi olarak çocuklarımızı hayata geldiğinde ilk sesini duyan bir hekim olarak bebeklerimizin en iyi şekilde tedavi edilmeye, bilimsel bir şekilde tedavi edilmeye ihtiyacı vardır. Hepimizin nitelikli ulaşılabilir sağlık hizmetine ihtiyacı vardır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sistemi kamucu bir şekilde tekrar kurmaya söz veriyoruz. Ve Genel Başkanımızın söylediği gibi bu olayın sonuna kadar takipçisi olacağız.

CHP Genel Başkanı Gamze Taşcıer de şunları ifade etti:

"Neden göz göre göre gelen bu cinayete bugüne kadar devleti yönetenler ses çıkartmadı?"

"Hepimizi derinden sarsan, kanımızı donduran, hatta insanlığımızdan utandıran bir olayla karşı karşıyayız. Türkiye çetelerin racon kestiği, devleti tehdit ettiği, savcıları tehdit edebilme cesareti gösterdiği ve insan yaşamına meydan okuduğu bir düzen haline getirildi. Türkiye'de uyuşturucu çetelerini gördük, ihale çetelerini gördük. Türkiye'de ilk kez yeni doğan çetelerini gördük. Çok sayıda yenidoğanın aralarında doktorların, sağlık çalışanlarının olduğu ve sırf sosyal güvenlik kurumundan daha fazla kar edebilmek için hayatlarını hiçe sayıldığı bir süreçle karşı karşıyayız. Yazılan iddianamelerden anlıyoruz ki soygunun yöntemi belliymiş. Çete üyeleri bilindikmiş. Yapılan sahtekarlık aleniymiş. Ancak bütün bunların üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen ne hikmetse kamu görevlileri, bakanlıklar tek bir işlem dahi yapma ihtiyacı hissetmemiş. Peki neden göz göre göre gelen bu cinayete bugüne kadar devleti yönetenler ses çıkartmadı?

"Çalışma Bakanı’nın hiç mi suçu yok?"

Türkiye maalesef her alanda güven duygusunun azaldığı bir süreçle karşı karşıya. Hiçbirimiz kendimizi evde, sokakta, okulda, hatta hastanede güvenli hissetmiyoruz. Aslında bugün yaşadığımız yenidoğan çetesi vakası AKP'nin 20 yıllık ülkeyi getirdiği çürümüşlüğün en vahim örneğidir. Peki bugün yaşanan bu olay sadece çete üyeleri olan bazı kötü insanların sorumluluğu mudur? Mesela bir yıl boyunca, bir buçuk yıl boyunca olayı bilmelerine rağmen denetimlerde sorunları tespit etmelerine rağmen CİMER'den şikayet gelene kadar ya da bu olay kamuoyuna mal edilene kadar tek bir açıklama yapmayan yöneticilerin hiç mi suçu yok? O dönemin İl Sağlık Müdürü olan bugünün Sağlık Bakanı'nın hiç mi suçu yok? Uyarılar yapılmasına rağmen Sağlık Bakanı'nın kendi ifadesinde biz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bu durumu bildirdik demesine rağmen tek bir kalem oynatmayan Çalışma Bakanı’nın hiç mi suçu yok? O dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın hiç mi suç yok?

"Hastaları özel sektöre teşvik eden 20 yıllık AK Parti iktidarının hiç mi suçu yok?"

Peki sağlık sistemini özelleştiren sağlık sistemini metalaştıran kamusal denetimleri zayıflatan, kamu yönetimini liyakatsizleştiren. Odaklı sağlık politikalarını, sağlıkta dönüşüm adı altında yutturanların eğitimi, sağlığı, devletin en temel görevini özelleştirenlerin hiç mi suçu yok. Bakın bugün kamudaki yenidoğan yoğun bakım sayısı özeldeki yoğun bakım sayısının yarısı. Hastaları özel sektöre teşvik eden sağlığı kamusallaştırmaktan çıkaran 20 yıllık AK Parti iktidarının hiç mi suçu yok? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu işin içinde kim varsa görevi, konumu, makamı ne olursa olsun en ağır cezayı alması için elimizden geleni yapacağız.

"Bu ülkede çocuklarımız üzerine, kadınlarımız üzerine bir duvar örülüyor"

Bu ülkede çocuklarımız üzerine, kadınlarımız üzerine bir duvar örülüyor. Biz buradan bu ülkeyi yönetenlere sesleniyoruz. Bu tuğlayı çekin oradan. Kim altında kalırsa kalsın. Yeter ki çocuklarımız yaşasın, kadınlarımız yaşasın, gençlerimiz yaşasın. Bir çağrıyı da Adalet Bakanına, Sağlık Bakanına ve Çalışma Bakanı'na yapmak istiyorum. Bir kez vicdanınızla hareket edin. Bir kez onurunuzla hareket edin ve yapamadığınız, yönetemediğiniz süreci istifayla onurlandırın. Elbette ki onların istifası yetmez. Bu bakanları kim atadı? Sağlık Bakanını Adalet Bakanını,Çalışma Bakanını atayan tek adamın istifa etmesi lazım. Bütün bu yaşananların sorumlusu bu ülkeyi yöneten bütün kararları, liyakatsizliği, adam kayırmacılığı kolay para kazanmayı bu ülkeye gelenek haline getirmeye çalışan toplumsal çürümenin sorumlusu olan AK Parti iktidarı ve onun Genel Başkanıdır.

"Kamucu anlayışı yeniden hayata geçirene kadar enselerinde bizi hissetmeye devam edecekler"

Biz algı yönetimlerine karşı kamuoyunu farklı yönlendirip algıyı başka yöne çekmek isteyenlere karşı dimdik bir şekilde her konuda olduğu gibi şunu ifade etmeye devam edeceğiz. Kim olursa olsun bu sorumluluğun arkasında kim varsa gereğini yapıp ama bu ülkede adaleti yeniden tesis edene kadar bu ülkede toplumun devlete olan güvenini yeniden tesis edene kadar liyakatçi yöneticileri, kamucu anlayışı yeniden hayata geçirene kadar enselerinde bizi hissetmeye devam edecekler. Bu günün sonunda biz suçluların ortaya çıkması için sürecin takipçisi olacağız. Hem hukuki süreci hem de siyasi sorumluların bürokraside bu işin içinde kim varsa bu kişilere cesaretlendiren, yargıda, bakanlıklarda, cesaret veren kim varsa eninde sonunda ortaya çıkması için de sürecin takipçisi olacağız" (ANKA)


 

Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.