Güneydoğu'daki operasyonlar ve sokağa çıkma yasaklarının sona ermesi talebiyle imzalanan "Suça ortak olmayacağız" bildirisine destek vermesiyle gündem olan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın davetini reddeden Filozof, dilbilimci ve tarihçi Prof. Noam Chomsky, IŞİD'le Türkiye arasındaki ilişki hakkında yeni iddialarda bulundu. "Türkiye, IŞİD’den petrol sevkıyatı kabul ediyordu. Resmi olarak bunu bloke etmeye mecbur bırakıldılar, ama hâlâ kaçakçılığın yapıldığı güzergâhlardan gelmeye devam ediyor" diyen Chomsky, "Erdoğan’in barış talebinde bulunan akademisyenlere küçük düşürücü ve sert bir şekilde saldırmasına da sebep olan olay IŞİD vahşetidir ve Erdoğan IŞİD’i destekliyor" görüşünü savundu.
ABD'de yaşayan bazı Türk akademisyenlerle yaptığı görüşmede değerlendirmelerde bulunan Chomsky, "Türkiye, Suriye'de bir yandan IŞİD’e üstü kapalı destek olurken, El Nusra cephesine açık destek veriyor ve bu cephe de IŞİD'den çok farklı değil" yorumu yaptı.
Chomsky'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
Bu yüzyılın başlarında durum biraz hafifledi. Kürtler’in kendi dillerini kullana3bilmeleri için bazı fırsatlar oluştu; bu sebepten öldürülmüyorlardı, tek tük bazı açılımlar oldu. Ben aradan birkaç yıl geçtikten sonra tekrar Diyarbakır’a gittim ve öncekinden çok daha iyi durumdaydı. Bașka açılımlar da vardı. Türkiye’de ilk defa Ermeniler’e yapılan büyük katliamlar önceden ağıza bile alınamazken artık tanınmaya başlanmıştı, bazı Ermeni bölgeleri yeniden inşa ediliyordu, bu da değişiyordu. Bundan birkaç yıl önce Hrant Dink Konferansı’nda bir konuşma yaptım ve onun öldürüldüğü binanın önünde çok büyük, muazzam bir protestodan çok etkilendim. Durum düzeliyordu. Son birkaç yılda tekrar gerilemeye bașladı. Erdoğan daha otoriterleşmeye başladı, kendi etrafında güç biriktirme dürtüsü Kürt halkına artan saldırılarla birleşerek neredeyse bir saplantı haline döndü. Komşu ülkelerde olan bitenle de bağlantılı bu.
"Türkiye, Erdoğan'ın hâlâ desteklediği
IŞİD'in petrolünü alıyordu!"
En kötü zülumlerin bir kısmı ve Türkiye’deki terör saldırıları –ki Erdoğan’in barış talebinde bulunan akademisyenlere küçük düşürücü ve sert bir şekilde saldırmasına da sebep olan olay IŞİD vahşetidir ve Erdoğan IŞİD’i destekliyor. Türkiye sınırı Suriye’den gelen cihatçılara açık. Türkiye, IŞİD’den petrol sevkıyatı kabul ediyordu. Resmi olarak bunu bloke etmeye mecbur bırakıldılar, ama hâlâ kaçakçılığın yapıldığı güzergâhlardan gelmeye devam ediyor. Aynı zamanda, IŞİD’e karşı duran temel kara kuvvetleri Kürtler. Suriye’de bir tür işlevsel bir bölge oluşturanlar onlar ve burada çok önemli ve ilginç akımlar var ve kara kuvvetleri var. Türkiye onlara saldırıyor. Aslında şu an Cenevre görüşmeleri yapılacakken Türkiye, Kürtler’in masada bulunmaması için ısrar ediyor. IŞİD’le savaşan en önemli güç katılamaz diyor. Bu grup (PYD) PKK ile yakın ilişkisi olan bir grup ve Irak’ta da aynı grubun başka bir kolu, fakat şimdi bunlar terörist.
"Türkiye, IŞİD'den çok farklı olmayan
El Nusra cephesine açık destek veriyor"
Türkiye, bir yandan da IŞİD’e üstü kapalı destek olurken, El Nusra cephesine açık destek veriyor ve bu cephe de IŞİD'den çok farklı değil. İkisinin alan çatışması var, ama birbiriyle değiştirilebilir gruplar bunlar. Öyle ki Batı görüşmelerde iki grubu da istemiyor. Bunlar Türkiye’nin müttefikleri. Bu karmaşık koşullar altında Erdoğan gücü daha çok kendisinde toplamaya çalışırken bunu yapmanın geleneksel metodlarını kullanıyor, milli histeriyi ve -kısmen kendisinin teşvik ettiği- teröre dayalı korkuyu yaymaya devam ediyor. IŞİD bomba saldırıları Türkiye’nin aksiyonları ile bağlantılıdır. Başka faktörler yoktur demek istemiyorum ama bu büyük bir faktördür. Son 15 yılın kazanımlarının –ki bunlar ufak tefek değil- kaybedilmesi ve 90'ların korkunç koşullarına geri dönülmesi kaygısı ciddi bir kaygı.
"Maalesef dünya buna sessiz kalıyor"
Başka bir yönden tecrübelerime göre Türkiye’nin eşi benzeri yok. İleri gelen önemli yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler açıkça ve sürekli devletin suçlarını protesto ediyorlar, bununla da kalmıyor ki bu bile ender görülür, aynı zamanda direkt sivil itaatsizlik eylemlerine geçiyorlar ve bazı durumlarda çok ciddi cezalara katlanmak durumunda kalıyorlar. Bildiğim kadarıyla dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey söz konusu değil, hakikaten tarihte benzeri yok. Emsalsiz bir durum ve Türkiye bununla gurur duymalı. Barış dilekçesini imzalayanlar bunun örneği. Türkiyeli olmanın onurunun bu şekilde korunmasına derin saygı duymak gerek ve eğer tarih tekrar yazılacaksa –belki yazılmaz- bu olağanüstü katkılar tanınmalıdır. Sanıyorum gözlemlediğimiz, içinde bulunduğumuz durum bu. Maalesef dünya buna sessiz kalıyor, ama bu 90'larda da böyleydi. Türkiye’nin yaptığı zülme sadece ABD destek olmuyordu, Almanya da destek olmuştu, diğerleri de.
Bazı ironik olayları hatırlıyorum mesela 1999’da, NATO’nun yıl dönümü idi. NATO’nun kuruluşunun kutlanması için büyük bir toplantı düzenlenmişti ve herkes sızlanıyordu nasıl olur da NATO sınırlarının yakınında felaket suçlar işlenir diye; eski Yugoslavya’da. Oysa NATO’nun sınırları içinde daha beter suçlar NATO güçlerinin katkısı ile işlenmeye devam ediyordu, bu çok önemliydi ama tartışılmadı bile. Bu koşullar, gazete haberi bile çok nadiren oluyordu. Yüzyüze olduğumuz Batı medeniyeti dediğimiz işte budur. Bu iyi bir örnektir. Bugünkü sessizlik, Kürtler’e karşı sadece Türkiye’de değil Suriye’de de, artan zulme karşı pasif duruş Batı kültürü ve toplumuna işaret eden çarpıcı bir olgudur.
Chomky'nin açıklamalarına ilişkin video şöyle: