Susuzluktan çatlamış topraklarda yürüyoruz. Gözlerimizin önünde Burdur Gölü’nün her yıl biraz daha çekilen suları. Dediklerine göre, şimdi bizim yürüdüğümüz kurak arazi bir zamanlar gölmüş ancak bilinçsizlik ve yanlış sulama sonucunda, gölün suları yatağının bir kısmını terk edip uzaklara çekilmiş.
Doğa Derneği, Vaillant’ın da katkılarıyla Burdur Gölü’ndeki çekilmeyi önlemek için bir proje yürütüyor. Biz de hem göldeki trajik çekilmeyi hem de bunu engellemek amaçlı yöntemlerin uygulandığı pilot bölgeleri görmek için Burdur’dayız. İlk önce “Göl yoksa Burdur da yok” sloganıyla 2007’de başlatılan proje hakkında bilgi alıyor ve konuya ilişkin kısa bir film izliyoruz. Filmde bir Burdurlu bir çiftçi anlatıyor: “Eskiden gölün suları bahçemize kadar gelirdi ancak şimdi çok uzaklaştı.”
2040’ta yarısı yok olacak
Filmdeki Burdurlular gölün neden kendilerinden uzaklaştığını biliyorlar aslında. Ne de olsa Burdur’da yağış miktarında azalma yok. Ancak gölü besleyen akarsuların üzerine kurulan barajlar ve göletler su akışını engelliyor. Bu da doğal olarak Burdur Gölü’ndeki su miktarının düşmesine neden oluyor. Buna bir de yanlış sulama yöntemleri ve sondaj kuyuları marifetiyle yeraltı sularının çekilmesi eklenince olanlar oluyor.
Burdur Gölü’ndeki trajik çekilme hakkında bilgi aldığımız Doğa Derneği yetkililerinin dediğine göre, bu konuda hemen bir şeyler yapılmadığı taktirde 2040’lı yıllarda Burdur Gölü’nün yarısı ortadan kalkacak. Ekonomisi yüzde 60 oranında tarıma dayanan Burdur’da büyük sıkıntılar baş gösterecek. Doğa Derneği’nin üyeleri, göl çevresinde iklim değişikliği görüldüğünden de söz ediyorlar. Eskiden Akdeniz ikliminin görüldüğü Burdur’un, önlem alınmadığı taktirde kısa sürede Erzurum’a benzeyeceğini söylüyorlar.
Yeni sulama sistemleri
Doğa Derneği’nin Vaillant’la birlikte pilot alanlarda yürüttüğü proje, bu kötü gidişi durdurabilir. Biz de bu pilot alanları gezip çiftçilerden bilgi aldığımızda damla ve yağmurlama sulama tekniklerinin uygulandığı alanlarda verimin arttığını öğreniyoruz. Damla sulama sisteminde, su borular vasıtasıyla bitkilerin köklerine akıtılıyor. Su, bu yöntemle hem tasarruflu kullanılıyor hem de toprağın 75 cm altına indiği için ürün miktarı artıyor. Yağmurlama yönteminde ise su fıskıyeler yoluyla bitkilere veriliyor.
Uzmanlar, bu yöntemlerin yaygınlaşmasıyla birlikte su israfının azalacağı ve Burdur Gölü’nün kurtulacağı konusunda hemfikir. Bu, aynı zamanda Burdur Gölü’nde barınan ve göç mevsiminde buraya uğrayan birçok kuş türünün de kurtulması anlamına geliyor. Uzun lafın kısası Burdur Gölü’nü kurtarmak o kadar da zor değil, biraz çaba ve istek bunun için yeterli. Unutmayalım, “Göl yoksa Burdur da yok”.
Dikkuyruklar gelmez oldu
Burdur Gölü’nde 194 farklı kuş türü ve 10 tür sürüngen yaşıyor. Sadece Burdur Gölü’nde yaşayan Burdur dişli sazancığı da bunlardan biri. Nesli dünya çapında tehdit altında olan dikkuyruk kuşu, eskiden kış mevsimini geçirmek için Burdur Gölü’ne geliyordu. Suların çekilmesiyle birlikte kendine başka yaşam alanları aramak zorunda kalan dikkuyrukların bir kısmı bu arayış sırasında yok oldu. Göl, eski yatağına kavuşursa onlarca hayvan türünün de yaşamı kurtulacak.