Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz, darbe girişiminin uygulayıcısı olmakla suçlanan Gülen cemaati hakkında "Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik. Ne diye verdik?" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a "Bütün bu olanların tek sorumlusu ‘bunlardır’ deyip geçecek miyiz?" diye sordu. Yılmaz "Aralarında bir iktidar kavgası çıkmasaydı, biri diğerinin devlet içindeki örgütlenmesine göz yumsaydı, diğeri ötekine 17-25 Aralık hamlesini yapmasaydı bu düzen tıkır tıkır işlemeyecek miydi?" diye yazdı.
Mehmet Y. Yılmaz'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (24 Eylül 2016) nüshasında yayımlanan 'Bunun bir de siyasi sorumlusu olmalı' başlıklı yazısı şöyle:
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, olağanüstü hal rejimiyle ilgili olarak New York'ta şöyle konuştu:
“Şu andaki süreç içerisinde normal zamanlarda yapamayacağımız birçok şeyi hamdolsun yapabilme imkanına, gücüne sahip olduk. Ne oldu? Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik. Ne diye verdik? Gelin bu ülkede eğitim için okul yapın dedik. Ülkenin ekonomisine katkı olsun diye verdik. Normal şartlarda bunları geri alabilir miydik? Alamazdık. Ama şimdi KHK ve OHAL ile bunların hepsini toparlayarak bu okulları devlete teslim ettik.”
“Bunlara” dediği kişiler Fetullahçılar. Ama biz biliyoruz ki ‘bunlara’ sadece okul yapsınlar diye arsalar verilmedi.
‘Bunlara’ ne istedilerse verildi.
Bunlara mesela İçişleri Bakanlığı verildi. Vali, kaymakam, emniyet müdürü olabilmek, bu bakanlıktaki makamlarda yükselebilmek için Fetullahçı olmak gerekiyordu.
Bunlara Milli Eğitim Bakanlığı da verildi. Çalınmış sorularla insanları öğretmen yapabilsinler, istediklerini müdürlüğe getirebilsinler diye.
Bunlara HSYK da teslim edildi ki istedikleri mahkemelere, istedikleri hâkim ve savcıları atayabilsinler, canlarının çektiği gibi insanları hapislerde süründürebilsinler.
Bu sayede ‘bunlar’ ordu içinde de iktidarı ele geçirdiler, darbeye kalkışma cesareti bulmalarının tek nedeni de buydu.
Sonunda ‘bunlar’ darbeye kalkıştılar, insanlar öldü, Türkiye bir uçurumun kenarından döndü.
Bütün bu olanların tek sorumlusu ‘bunlardır’ deyip geçecek miyiz?
Bu örgütün büyümesini sağlayanların rolünü, sorumluluğunu hiç konuşmayacak mıyız?
Aralarında bir iktidar kavgası çıkmasaydı, biri diğerinin devlet içindeki örgütlenmesine göz yumsaydı, diğeri ötekine 17-25 Aralık hamlesini yapmasaydı bu düzen tıkır tıkır işlemeyecek miydi?
El ele verip, aynı ‘menzili maksuda’ yürümeye devam etmeyecekler miydi?
Bunun hesabını kim verecek?
Bu çetenin güçlenip palazlanması için ne istedilerse verenler değil, Nazlı Ilıcak mı suçlu?
Lale Kemal, Nuriye Akman, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan mı? Yoksa Mehmet ve Ahmet Altan biraderler mi?