T24 Politika
İyi Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Türk siyasetindeki gündemin tek amacının Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı kalabilmesi için olduğunu kaydeden Dervişoğlu, muhalefet partilerine seslenerek, "Cumhurbaşkanı kalmasını sağlayacak Anayasa düzenlemelerine muhalefet partileri tarafından kapılar sonuna kadar kapatılmalıdır." çağrısını yaptı. Dervişoğlu, Öcalan çağrısını yineleyen MHP lideri Devlet Bahçeli'yi de "Ağzındaki öbür baklayı da çıkar, sen terörist başının gerçekte Meclis'te konuşmasını mı istiyorsun yoksa onun serbest kalmasını mı istiyorsun. Terörist başını ölene kadar da İmralı'da yatıracağız. sen istersen İmralı'da gidip grup toplantısı yapabilirsin. Bu saatten sonra sana yakışır da" ifadeleriyle yüklendi.
DEM Parti Eşgenel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın "'Şeyh Saitler, Sakineler ne yaptıysa aynısını yapacağız" sözlerine tepki veren Dervişoğlu, "Cumhuriyet devleti Şeyh Saitlere ne yaptıysa aynı muameleyi göreceksiniz." dedi.
İktidarın başlattığı siyasette normalleşme çağrılarının tek amacının Erdoğan'ı cumhurbaşkanlığı koltuğunda tutmak olduğunu kaydeden Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Normalleşme adını verecekleri süreci başlattıklarında beri saray entirikalarına kapılmaya meyilli muhalefeti uyardık. Tek dert saraydaki zatı koltuğunda tutmaktır dedik. Seçim kazanmak için Türkiye'den vazgeçmiş bir zihniyet millete karşı sorumluluklarından kendini arındırmıştır. Normalleşme siyasi ve parasal güç içindi. Saraydaki her tokalaşma fotoğrafının servis edilmesiydi. Oynadığınız oyunun tek bir amacı var. Türksüz ve Cumhuriyetsiz bir ülke. Biz bu oyunda figüran olmayacağız. Oynadığınız oyunları bozacağız. Cumhuriyet; şeyhler, dervişler, müritler rejimi olmadığı gibi ağalar ve marabalar rejimi de değildir!
"AKP ve DEM aynıdır"
AKP ve DEM aynıdır. Demokrasiymiş insan haklarıymış ikisinin de umrunda değildir. Onları ayıran değil birleştiren unsurlar daha fazladır. İkisinin de amacı Cumhuriyetle hesaplaşmaktır.
Onları ayıran değil birleştiren hususlar daha fazladır. Her ikisi de oy aldıkları hassasiyet dünyasına seslenmekte mahirdiler. Onlara göre millet şahsi menfaatler için sandıklarda kullanılacak araçtır. Onlara göre vatan toprak bölünmez bir bütün değil, parçalara ayrılacak, paraya çevrilebilecek bir değerdir. Siyasetleri danışıklı dövüştür. Biri mütemadiyen Kandil'den, İmralı'dan belediye başkan adayı atar, diğeri kayyım atar. Bu 22 yıldır normaldir. Böyle yapılmaktadır.
Tuncer Bakırhan Özgür Özel ile çıktığı otobüsün üzerinden 'Şeyh Saitler, Sakineler ne yaptıysa aynısını yapacağız' diyor. Cumhuriyet devleti Şeyh Saitlere ne yaptıysa aynı muameleyi göreceksiniz.
Özgür Özel'e eleştiri
Bir sözüm de Özgür Özel'e, yanınızda meydan okunan şeyin ne olduğundan bile habersiz ve ilgisizsiniz. Siz orada bir millete ve onun cumhuriyetine meydan okunan bir ihanet kürsüsünü susarak onaylıyorsunuz. Buyurun hayrını görün, koltuğunda oturduğunuzu iddia ettiğiniz Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi hatırasıyla kendi şahsi hesabınızı görün
Bugün Türkiye'de sahneye konulmak istenen senaryonun özünde Erdoğan'ı bir kez daha seçtirme hayali yatmaktır. Bahçeli'de bunu itiraf etmiştir. Anayasa'ya göre sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha aday olamaz.
O zaman iktidar penceresinden bakıldığında önümüzdeki sürecin yeni bir strateji ile tanzimi gerekir. Bugün Türkiye'de yapılan odur. Yaşanan tüm gerginliklerin temelinde bu planlama vardır. Bu planın eyleme geçirilmesinin şartları da bellidir. Ya bir anayasal düzenleme yapacaksınız ya da şartları olgunlaştırıp Erdoğan'ın yeniden aday olabilmesi için Meclis'ten erken seçim kararı çıkartacaksınız. İktidar açısından değerlendirildiğinde Meclis aritmetiğinde bu mümkün değildir. İşte tam bu noktada meseleye bakıldığında muhalefetin tanzim edilme ihtiyacı hasıl olmaktadır Kamuoyunun gündemine taşınan yapay tartışmaların özünde iktidara alan açacak zemin oluşturma hedefi vardır. Muhalefet partileri de bu tuzağa düşmektedir. Muhalefete çağrımdır gerginlik üzerinden iktidarın değirmenine su taşıyacak söylem ve eylemlerden uzak durulmalıdır. Tek amacı Erdoğan'ın ömrünün sonuna kadar Cumhurbaşkanı kalmasını sağlayacak Anayasa düzenlemelerine muhalefet partileri tarafından kapılar sonuna kadar kapatılmalıdır. Türkiye'nin ihtiyacı anayasa değişikli değil iktidar değişikliği olduğu vurgulanmalıdır. Erken seçim tartışmaları cumhurbaşkanına yeniden aday olma imkanı verdiğinden kendisinin de iştahını kabartmaktadır. Meclis'in ona b u hakkı tanımayacağı hatırlatılmalıdır.
"Üç farklı kuruluşa göre üç farklı enflasyon rakamı ortaya çıktı"
Vatandaşımızın asıl derdi bellidir. Yoksuldur, yoksullaşmaktadır. Açtır, Aç bırakılmaktadır. Bakınız, bütçe süreci başlamış durumdadır. Ancak biz en çok konuşmamız gereken şeyi konuşamıyor. En çok mücadele etmemiz gereken cephede mücadele edemiyoruz.
Üç farklı kuruluşa göre yine üç farklı enflasyon rakamı ortaya çıktı. ENAG oluşumuna göre Ekim ayı sonunda yıllık enflasyon yüzde 89.77, İstanbul Ticaret Odası’na göre İstanbul enflasyonu yüzde 59.1, TÜİK’e göre yüzde 48.58 olarak açıklandı. Kısaca, devletin resmî kurumu ile bağımsız akademisyenlerden oluşan ekibin ölçtüğü oran arasında -yine- nerede ise 2 kat fark bulunmaktadır. Ortaya çıkan rakamların bu kadar tezat olması bile başlı başına üzerinde konuşulması gereken bir konudur.
"Türkiye 2001 krizinden daha kötü bir tablo ile karşı karşıyadır"
UYAP verilerine göre 2024 yılının ilk dokuz ayında icra dairelerinde bekleyen dosya sayısı 23 milyona yaklaşmıştır. Tam 23 Milyon icralık dosya! Aynı şekilde konkordato başvuruları 2023 yılının toplamını ikiye katlayarak 1.187’ye ulaşmıştır. İcra dairelerine her gün ortalama 21 bin yeni dosya geliyor. Bir önceki yıla göre batık kredilerin oranı yüzde 50 artmış durumda.
Ne yazık ki iflas eden esnaf sayısı 2.5 milyonu aşmak üzeredir. Bundan doğrudan etkilenen vatandaşlarımızın sayısı ise en az 10 milyon kişidir. Türkiye 2001 krizinden daha kötü bir tablo ile karşı karşıyadır. Daha da kötüsü çözümü milletimize sunması gereken icra makamında oturup yetkiyi elinde bulunduranlar adeta bir film izler gibi olan biteni izlemektedir.'
"Yüzde 17.5 enflasyon hedefi konuşan bir yıl için devletin kağıdına yüzde 49.93 zam yapılıyor"
Bu kişilerin kafası o kadar karışıktır ve gerçekliklerden o kadar kopmuşlardır ki sözde Orta Vadeli Plan ve 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu açıklayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz; 2025 yılı enflasyon hedefini yüzde 17.5 olarak belirlerken; iki gün önce 'Pasaport, kimlik, harç vb. işlemler için 2025 yılında uygulanacak Yeniden Değerleme Oranını yani kısaca 'zam oranını' yüzde 43.93. Yani yüzde 17.5 enflasyon hedefi konulan bir yıl için devletin kağıdına, mührüne, yüzde 43.93 zam yaptığını görüyoruz.
"Meclis'in bütçe yapma yetkisi kalmamıştır"
Asıl garabeti ise artık saraydan, saray idaresinin sekreteryasına dönmüş bakanlıklarına ve memleketin en ücra köşesindeki ilçe müdürlüklerine kadar organize bir talan rejimi olan Kamu Maliyesinde göreceğiz
Saray sultasının yolsuzluk ve yoksulluk düzeneğinin en önemli kaldıracı, millet meclisinin en temel ve en önemli yetkisi olan bütçe yapma yetkisini bertaraf etmesinde saklıdır. Bu ay, bütün arkadaşlarımızla birlikte meclis kürsülerinde, haberlerde izleyeceğimiz şey, hükümetin, milletin alın terini, vergisini, servetini onun için nasıl harcayacağı değil, onu nasıl kendi emellerine alet edeceği, kamu hazinesini yağmalarken hangi bahanelere sığınacağıdır. Çünkü artık Meclis’in bütçe yapma yetkisi kalmamıştır. Ortada, Beyt-ül mal’ı nasıl yağmalayacaklarına kılıf arayanlarla, bu malı yağmalatmamak için çırpınan bir avuç ehli namus millet temsilcisi vardır.
"Erdoğan TBMM'yi yok saymakta ve ona saygısızlık etmektedir"
Türkiye Yüzyılı dedikleri de bu talan şovu ve bu yağma rüzgarıdır. Söz konusu olan, 'Millet iradesi' lafını ağzından düşürmeyen saraydaki zat’ın, bir demokrasinin olmazsa olmazı olan 'Millete hesap verme sorumluluğundan bilerek ve isteyerek sürekli şekilde kaçmasıdır. Bütçe görüşmeleri, yürütme erkinin hesap verme yoludur. İşte esas itibariyle engellenmek istenen şey de budur. Yürütme erkinin başının; meclisin huzuruna gelerek hem yeni yılın bütçesini savunması beklenir, hem de tamamlanacak yılda yaptığı harcamalara ilişkin hesap vermesi beklenir. Ama ne yazık ki saraydaki zat, 2019 yılından itibaren hiçbir bütçe görüşmesine katılmamış ve parlamento huzurunda hiçbir bütçe konuşması yapmamıştır. Bir anlamda söz konusu zat, yani Recep Tayyip Erdoğan adeta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yok saymakta ve ona saygısızlık etmektedir. Millet iradesinin tecelli ettiği bu mekan onun için anlamsız ve gereksiz görülmektedir' ifadelerini kullandı.
Saray lideri istemektedir ki hesap vermesin. İstediği harcamaları içeren kendisi odaklı bütçeyi hazırlasın. Bizler de onun kulu kölesi olarak o ne gönderiyorsa evet diyelim, alkışlayalım. Bu siyasi akıl, bu milletten kopuk tavır; devleti çöküşe götürdüğü gibi yasama erkini de yok etmektedir. Biz buna asla ve kata izin vermeyecek. Milletimizin bir kuruş parasını bu haram düzenine feda etmemek için tüm milletvekili arkadaşlarımızla elimizden gelen mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz
"Bütçe, teklif aşamasında dahi 1 trilyon 981 milyar açık verdi"
Saray iktidarı geçmiş bütçelerinde olduğu gibi bu bütçe teklifinde de 'bütçe yapmayı' bilmediğini bizlere bir kez daha göstermiş, Artık bu konudaki yüzsüzlüğünü saklayacak 'utanma' duygusundan da uzaklaşmıştır. İnanılmaz olan şey 'bütçe henüz kabul edilmeden dahi yani, teklif aşamasında dahi; 1 trilyon 931 milyar açık verilmesidir.' Düşünün, daha bütçeyi uygulamadan yaklaşık 2 Trilyon bütçe açığı ile karşı karşıyayız. Hesap daha yolun başında şaşmaktadır'
"Vatandaşlarımız için tasarruf tedbirleri, Cumhurbaşkanı ve avanesi için israf hükümleri öyle mi?
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde en fazla ödenek 9 milyar 857 milyon 811 bin lira ile mal ve hizmet alım giderine ayrılmıştır. Ne demek bu mal ve hizmet alımı biliyor musunuz? Kısaca Saray ziyafetleri, yenilecek ve içilecek şatafatlı toplantılar birbirlerini ağırlamaktan, birbirlerine tabak çanak vermekten bıkmayan eş-dost-yandaş toplantıları. Planlanan harcamalar içerisinde ilginç olanlardan birisi de Cumhurbaşkanlığı’na 20 araç daha alınmasıdır. Bu araçlar için toplam tutarı 16 milyon 940 bin liralık bir ödenekle karşılanacaktır. Emrinizdeki devasa araç filosu hangi ihtiyacını karşılayamadı sayın Recep Tayyip Erdoğan? Hangi isteğinizi yerine getiremedi de bu fakir milletin bütçesinden 20 araç daha alma ihtiyacı duydunuz. Siz utanmıyor musunuz? Siz ne zaman doyacaksınız? Ne zaman 'tamam artık yetti' diyeceksiniz?' Kabinenizdeki Vergimatik Mehmet söylemeye korkuyor ama biz söyleyelim. Vergimatik Mehmet’in açıkladığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi'ne göre kamuda üç yıl süreyle yeni taşıt alımı güya kısıtlanmıştı. Vatandaşlarımız için tasarruf tedbirleri, Cumhurbaşkanı ve avanesi için israf hükümleri öyle mi? Bunun hesabını sormak boynumuzun borcu olsun.
"Bu bütçe teklifi vatandaşın sırtına daha nice küfeler yüklemektedir"
Bu bütçe teklifi vatandaşın sırtına daha nice küfeler yüklemektedir. Çünkü Vatandaşlarımızın içinde bulundukları ağır ekonomik şartları iyileştirici hiçbir düzenleme bütçe metninde yoktur. Bu bütçe, milletin sırtına, 'faiz küfesi yükleyen' bir garabet bütçedir. Hani diyor ya zat, faiz lobisi… Kendilerinden daha büyük bir faiz lobisi olmadığı, açıkça görülmektedir bu bütçenin içinde. Toplam bütçe giderlerinin, faiz giderlerine oranı ortalama yüzde 15’in üzerindedir! 2025 yılı faiz ödemeleri 2024 yılına göre Gelecek yıl yüzde 50,3 artışla 1 trilyon 950 milyar liraya yükselmesi öngörülmektedir. Yani saatte ortalama 225,7 milyon lira fakirleşeceğiz. Sarayın faiz ve yağma çarkı, yandaşlar ve çeteler ise bir o kadar zenginleşecektir' şeklinde konuştu.
"2025 bütçesinin adı zulüm bütçesidir"
'2025 bütçesinin adı zulüm bütçesidir. Ve biz bu zulüm bütçesine sonuna kadar karşı duracağız. Bu bütçenin milletin dertlerinden uzak, milletin sıkıntılarına çare olmayan son bütçe olmasını diliyoruz. Denkliği esas alan, odağında milletin ve devletin sorunlarının olacağı, açık ve şeffaf bir bütçeyi yapıp meclisin önüne getirmek, inşallah İYİ Parti kadrolarına nasip olacaktır. O gün gelene kadar saray iktidarından, milletimizin parasının hesabını sormak ve bildiklerimizi milletimizle paylaşmak; hem şahsımın, hem partimin hem de tüm milletvekili arkadaşlarımın boynunun borcudur. Herkes bunu böyle bilmelidir. Susmayacağız, yorulmayacağız ve milletin hakkını bu haramizadelere yedirmeyeceğiz'
"Türk milletinin sabrı fazlasıyla sınanmaktadır"
'Yaşamakta olduğumuz şey her alanda, her sektörde, her başlıkta ucu bucağı olmayan bir çürümedir. Hani Makam mevki sahibi olanların meşhur bir sözü vardır: 'sabrımızı sınamasınlar' derler. Bu sınanan sabrın asıl sahibi büyük Türk Milletidir. Türk Milletinin sabrı fazlasıyla sınanmaktadır. Muazzam bir Hukuksuzluk içindeyiz. Adaletsizlik içindeyiz. Bir Cumhuriyetsizlik halindeyiz. Gün geçtikçe marjinal hale gelen bir iktidar var. Onlar partisi ve ortaklarıyla marjinaldirler. Türkiye’nin değerlerine marjinal ve radikaldirler. Ve tam bu durum içerisinde ellerindeki tüm para, medya ve devlet gücünü kullanarak başta ana muhalefeti ve diğer siyasal partileri en marjinal fikirlerle tuzağa çekip parçalıyorlar. Bu oyunu görmemek için en hafifinden saf olmak gerekiyor, saf. Milletimiz her şeyin farkındadır'
"Erdoğan, kendisini Türkiye Cumhuriyeti'nin başına kayyım olarak atamıştır"
Bu soruyu, partileri sayesinde oturdukları makamlarını, faiz baronlarının, inşaat baronlarının ya da terör baronlarının vesayeti ve gölgesi altında sözüm ona siyaset, asıl olarak da ticaret yapan bir kısım zevat’a değil, sözlerimin ulaştığından emin olduğum, has be has Cumhuriyet’in sahiplerine, Türk evlatlarına ve Türk Vatandaşlarına soruyorum. Gerçekten Bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz? Tekelci bir devlet idaresi var. Elini vermiş ve kolunu kaptırmış bir milli irade var. Gasp edilmiş milyonlarca oy var. Ve bu ülkede ehli namus her birimizin dertlenmesi gereken bir tek kayyum var. Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başına kendisini kayum olarak atamış olan Recep Tayyip Erdoğan adında bir zat var. İşte bütün mesele bu kayyumdadır. Bütün mesele bu kayyumun Türkiye’nin başından uzaklaştırılmasındadır' ifadelerini kullandı.
"Türkiye'yi saray kayyımından kurtarmak istiyor muyuz?"
Ben bu kürsüde ölen bebeklerimizi konuşamadığımız için utanıyorum. Her gün sessiz sedasız kesilen binlerce ağacı, ormanı konuşamadığımız için affedilen vergilerin hesabını soramadığımız için utanıyorum. Halen her gün vatanımıza giren binlerce kaçağı konuşamadığımız için bu yüzden ev bulamayan ama Diyarbakırlı, ama Muğla’lı gencimizin derdi dağları aştığı için utanıyorum. Halen Hatay’da Maraş’ta konteynırlarda yaşayan yahut evlerinden uzakta gurbette yaşam mücadelesi veren yüzbinlerce vatandaşımızı düşünüyorum. Ve sorumu tekrarlıyorum! Gerçekten bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz? Türkiye’yi saray kayyımından kurtarmak istiyor muyuz? Herkes esasen bu soruyu kendisine samimiyetle bunu sormalıdır. Ak Parti ve MHP seçmenleri de sormalıdır, CHP oy ve gönül verenler de sormalıdır, DEM seçmenleri sormalıdır. Yedi gün 24 saat boyunca yalan ve düşmanlık kusan yandaş medyaların sesini bir an olsun bastırıp, kendi iç sesleriyle konuşmalıdırlar ve sormalıdır. Bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz? Emperyalizmin türlü maskelerle parçalayarak, bölerek bu kadim ve talihsiz çoğrafya’da hür ve müreffeh bir şekilde yaşamak istiyor muyuz? Bu millet bunu sormalıdır! Beka derlerdi, şimdi devlet aklı diyorlar. ne diyorlarsa o dediklerini imha ettikleri için söylüyorlar. Soruyorum sizlere, hangi devlet kendi koyduğu kanunlara uymaz da orada devlet aklı vardır? Hangi devlette, gayri meşrulukla elde edilen yetkilerden beka çıkmıştır? Kendi koyduğu kanunlara uymayan devlet, nasıl bir devlettir? Neyin devletidir? Kimin devletidir?'
"Öcalan İmralı'dan çıkmayacak, Bahçeli istersen sen gidip orada grup toplantısı yapabilrisin"
Ağzındaki öbür baklayı da çıkar, sen terörist başının gerçekte Meclis'te konuşmasını mı istiyorsun yoksa onun serbest kalmasını mı istiyorsun, sen yeni bir af planına kapı mı aralıyorsun? 'TBMM ile İmralı'nın ne farkı varmış, İmralı Türk toprağı değil miymiş?' elbette İmralı Türk toprağı olduğu için o Türk düşmanını hapishaneye tıktık. Ölene kadar da yatıracağız. Sen istersen İmralı'ya gidip grup toplantısı yapabilirsin. Bu saatten sonra sana yakışır da"