İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davada karar açıklandı. Hakan Aksay T24 canlı yayınında kararı konuklarıyla yorumladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu “Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkan ve üyelerine hakaret ettiği” iddiasıyla yargılandığı davada İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilirken İmamoğlu'nun çağrısıyla vatandaşlar Saraçhane'de toplanmaya başladı.
T24 Ankara Temsilcisi Gökçer Tahincioğlu, T24 Editörü Candan Yıldız ile Alkan Şahin ve Ankara Üniversitesi hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Ali Ulusoy, Hakan Aksay'a davayı değerlendirdi.
"Dava bir yanlış anlaşılmadan çıktı"
Tahincioğlu, dava sürecini şöyle anlattı:
“Aslında biraz komik bir dava. Bir ülkenin kaderini ilgilendiren bir davanın kaynağının bir yanlış anlamadan çıkması komik. İmamoğlu belediye başkanı seçildikten sonra bir yurtdışı gezisine çıkıyor. Hemen ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 'yurtdışına çıktı, ülkesini şikayet etti" dedi ve 'ahmaklık' ifadesini kullanan bir açıklama yapıyor. İmamoğlu'da daha sonra buna bir yanıt veriyor. Yanıtı verdiği aşamada kazandığı seçim iptal edilmişti. Ardından bir kez daha seçildi İmamoğlu. O süreci hatırlatarak İmamoğlu, 'ahmak o seçimi iptal ettirenlerdir' gibi bir ifade kullanıyor. Ardından dönemin YSK Başkanı bu ifadeyi alıyor ve savcılığa gönderiyor ama bir ihbar dilekçesi olarak değil, bir tespit olarak gönderiyor. Bunun üzerine İmamoğlu hakkında seçilmiş heyete zincirleme biçimde hakaret ettiği gerekçesiyle bu hakaret davası açılıyor. Sonraki aşamalarda ilginç. Şu anda Süleyman Soylu’nun İmamoğlu hakkında ‘Hayır bu hakareti bana yaptı’ diye bir suç duyurusu var. Bilirkişiler diyor ki İmamoğlu Soylu’ya yönelik bu ifadeleri kullandı. Oradaki gazeteciler de tanık. Aslında merak eden böyle Youtube’da kısa bir aramayla hem Soylu’nun hem İmamoğlu’nun açıklamalarını bulabilir. Çok açık bir şekilde Soylu’ya yanıt veriyor. Zaten o gün o açıklamayı yapmasına sebeb olan soruyu soran gazeteci de ‘İçişleri Bakanı sizin hakkınızda böyle dedi, ne diyorsunuz’ diye sorduktan sonra yanıt veriyor. Ama buna rağmen şu anda devam eden dava da savcılık ısrarla İmamoğlu’nun Yüksek Seçim Kurulu’na hakaret ettiği iddiasında ve bununla ilgili de 4 yıl bir ay gibi ağır bir ceza talebi söz konusu. Şimdi artık karar aşamasına geldik.” sözleriyle anlattı.
İmamoğlu'nun Saraçhane çağrısı
İmamoğlu’nun sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımla herkesi Saraçhane’ye davet etmesini de değerlendiren Tahincioğlu, “Her koşulda bu mahkemenin yorumu aslında Türkiye’nin siyasetini de belirleyecek Enteresan biçimde bir hakaret davası belirleyecek. Bunun hukukla kesişik olarak bunu konuşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Ama bu Saraçhane’deki çağrı siyaseten mühim. Bir kere İmamoğlu bütün topluma şunu gösteriyor; beraat edecek olsa bile ‘bakın bizim önümüze ne engeller çıkartıyorlar’. Canan Kaftancıoğlu da Saraçhane’de şu anda. O da benzer bir dava, yargılama sürecinden geçti. Yargıtay onayı da söz konusu onun için. Şimdi İmamoğlu için aynı durum söz konusu. Beraat etse bile topluma bütün bu davaların siyasi bir zeminden yürüdüğünü anlatma çabasına girişecektir doğal olarak. Saraçhane görüntüsü de bu.
Meral Akşener’in bugün Ankara’dan oraya doğru yola çıkmasını da böyle yorumlamak lazım. Oranın atmosferi davadan çıkacak karara göre de biraz şekillenecek.” dedi.
"Saraçhane’deki buluşma Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşündeki mesajıyla pekişiyor"
Gökçer Tahincioğlu, iktidarın bu dava ile amacının ne olduğunu şu sözlerle anlattı:
“Yargının fonksiyonu geride kalan 10 - 15 yılda ne ise bunu tekrar ediyor. Türkiye’de şöyle bir alışkanlık var, söylendiğinde hakaret sayılıyor ama siyasetin ülke koşullarını yargı eliyle dizayn etme gibi bir alışkanlığı var. Bu belki bu iktidara da mahsus değildir ama bu iktidar döneminde bunun çok fazla kullanıldığına dair yorumlar okuyabiliriz, bir sürü davayı görebiliriz. En basiti HDP’ye yönelik operasyonları bu kapsamda ele alabiliriz, Enis Berberoğlu ile ilgili karar sürecini, Kaftancıoğlu davasında da alışılmadık hızla biten bir dava.
Aslında belki bugün Saraçhane’deki buluşma Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünde yapmayı istediği mesajla biraz pekişiyor. Orada da toplumun bütün kesimleri davet edilmişti. Saraçhane’nin anlamı da sanki bunun gibi. Oraya çıkan partilerin açıklamalarına baktığımda da yargının bütün bu süreçlerde bir aktör olarak anılmasından büyük bir bıkkınlık duyulduğunu ve tepkilerin buna yönelik olduğunu söylüyorlar. O anlamda bugün ne karar çıkarsa çıksın herhalde o Saraçhane’deki topluluğa böyle bakmak lazım. İktidarın bu davanın buraya geleceğini hesaplamış olduğunu düşünmüyorum. Davanın bugüne kadar olumlu yönde bitirilmemesi seçim ortamına girildiğinde yargının hâlâ önemli bir enstrüman olarak ortada durduğunu gösteriyor.”
"CHP liderinin de orada olması beklenirdi"
Kılıçdaroğlu’nun davanın görüldüğü gün Almanya’da olmasını da değerlendiren Tahincioğlu, “Kılıçdaroğlu’nun burada olmaması siyasi denklemi ve siyasi ilişkileri orta ve uzun vadede çok etkilemez ama topluma topluma bugün önemli bir mesaj verilecekse orada olmaması elbette konuşulacak bir başlık. Topluma güçlü bir adalet mesajı verilecekse CHP liderinin de orada olması beklenirdi.” diye yorumladı.
"Bu sürecin normal şartlarda 6 ay 1 senede tamamlanması mümkün değil"
Hukukçu Prof. Dr. Ali Ulusoy, İmamoğlu'na ceza verilmesi durumunda gerçekleşecek hukuki süreci şu sözlerle anlattı:
"Mahkumiyet kararı çıkması durumundaki sürece dair konuşan Ali, “Belediye başkanlığına engel olacak bir karar çıkarsa yargı açısından bunun kesinleşmesi gerekiyor. Karar İstinaf Mahkemesi’ne götürülecek. İstinaf’ta aynı yönde karar verirse temyize açık bir karar olacak. Yargıtay’da temyize gidecek. Temyiz’den de aynı yönde bir karar çıkarsa o zaman karar kesinleşiyor fakat ceza mahkumiyetinin kesinleşmesi otomatik olarak belediye başkanlığını düşürmüyor. Onun için Belediye Kanunu’na göre, belediye başkanlığına engel bir mahkumiyetin kesinleşmesi durumunda İçişleri Bakanı, belediye başkanlığının düşmesi için Danıştay’a başvuruyor. İçişleri Bakanlığı’nın başvurusu üzerine Danıştay 8. Dairesi gerçekten belediye başkanlığının düşmesini gerektirecek ceza mahkumiyeti olup olmadığına bakacak, öyle olduğuna karar verirse belediye başkanlığı görevinin düşmesine karar verecek. Danıştay 8. Dairesi’nin bu kararına karşı da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz edilebiliyor. Bu itiraza da Danıştay’ın en üst yargı birimi Danıştay İdari Dava Kurulu Daireleri bakacak. Onun kararıyla belediye başkanlığının düşmesi kesin olarak bu karar sonucunda gerçekleşiyor. Bu sürecin normal şartlarda 6 ay 1 senede tamamlanması mümkün değil ama burası Türkiye. Olağanüstü bir durum olur ve birileri bu süreçlerin hızlandırılması için bir şeyler yaparsa orasını hukukçu olarak ben bilemem."
T24 Editörü Alkan Şahin ise Saraçhane'den izlenimlerini anlattı.
TIKLAYIN | 15 soruda İmamoğlu hakkındaki ceza davası: Siyasi yasaklı hale gelecek mi?
TIKLAYIN | İmamoğlu’nun hapis talebiyle yargılandığı dava hakkında neler biliniyor?
Ne olmuştu?İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019 tarihinde Fransa'nın Strasburg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak katılmıştı. İmamoğlu bu kongrede yapmış olduğu konuşmada; seçim sürecinde kamu kaynaklarının iktidar lehine sınırsız bir şekilde kullanıldığını, seçim süresince toplumu bölen ve kutuplaştıran dil kullanıldığını, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin seçim yasaklarını dikkate almayan eylem ve uygulamalarını, devletin haber ajansı olan Anadolu Ajansının seçim sonuçlarını manipüle etmek istediğini söylemişti. İmamoğlu iktidarın 31 Mart seçimini yönetmekle yetkili olan Yüksek Seçim Kurulu kararı ile iptal ettirerek kazanmak istediğini savunmuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019 tarihinde bir açıklama yaparak kongrede yapmış olduğu konuşmasından dolayı İmamoğlu için "Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Bu iş bu kadar bedava değil" demişti. İmamoğlu aynı gün (4 Kasım 2019) Soylu’nun bu sözlerinin hatırlatılması üzerine basın mensuplarına yaptığı açıklamada "31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa' da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın" ifadelerini kullanmıştı. İddianamede, İmamoğlu'nun o dönem YSK Başkanı olan Sadi Güven ile 10 YSK üyesine yönelik zincirleme şekilde "kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret" suçunu işlediği belirtilerek, 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi. Hakaret suçunu işlediği yönünde karar çıkması ve hapis cezası verilmesi durumunda İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesi söz konusu olacak. |