Politika

Ekonomik sorunların geçici olduğunu söyleyen Erdoğan: Milletimden sabırlı olmalarını istiyorum

"Enflasyon sadece ülkemize mahsus değil, gelişmiş ülkeler de aynı sıkıntılarla boğuşuyor"

09 Mart 2022 12:10
Çiğdem Akbayrak

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, hayat pahalılığı sorununu yakından takip ettiklerini ve gerekli müdahaleyi yaptıklarını söyleyerek, "Milletimden soğukkanlı davranmalarını, sabırlı olmalarını, biz güvenmeye devam etmelerini istiyorum" dedi. Erdoğan, ekonomik dalgalanmaların yarattığını sorunların geçici olduğunu ve enflasyonun yalnızca Türkiye'nin problemi olmadığını savundu. 

Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündeminde ekonomi, muhalefetin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması ve Rusya-Ukrayna krizi vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni'ni imzalayan 6 muhalefet partisini (CHP, İyi Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi) '28 Şubat ittifakı' olarak tanımlarken, "Enflasyonu nasıl indirecekleri, PKK ve FETÖ ile nasıl mücadele edecekleri başta olmak üzere, milletin gerçek gündemiyle ilgili herhangi bir program ortaya koymadıklarını göremiyoruz. Tek işleri koalisyon güzellemesi yapmak" dedi. Muhalefete yüklenen Erdoğan, "CHP dün neyse bugün de odur. Yarın da aynısı olacak. 28 Şubat ittifakı ortakları bugün hangi kavganın, gerilimin kıskacındaysalar yarın da öyle davranacaklar. Bu yüzden milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Ama sadece böyle söylemek yeterli değil. Milletimize bugüne kadar yaptığımız hizmetleri, yapıcı politikaları, ülkemizi dünyanın on ekonomisi arasına sokma kararlığını sürekli anlatarak hatırlatmamız gerekiyor" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin olarak da Antalya'da dışişleri bakanlarının yapacağı görüşmeye işaret etti ve "Yarın Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının görüşmesinde olumlu adımlar atılacağına inanıyoruz" dedi. Türkiye'nin bu konuda dengeli bir politika yürüttüğünün önemli olduğunu savunan Cumhurbaşkanı, "Her ne kadar muhalefet anlamasa da Türkiye'nin iki ülke ile de konuşabilen anahtar konumu dünyada büyük takdir topluyor" dedi. 

 

Erdoğan'ın açıklamasından satır başları şöyle:

"Seçime 15 ay kaldı"

"Seçime artık 15 ay gibi kısa sayılabilecek bir süre kaldığını dikkate alara her günü çok iyi değerlendirmeliyiz. Meclis çalışmaları, teşkilat programlarıyla partimizi sandıktaki 16. zaferine hep birlikte hazırlayacak, taşıyacağız. 

Hayatın akışı içinde, iktidarın olduğu yerde muhalefet de bulunacaktır. Bizler muhalefetteyken verdiğimiz mücadelenin ardından iktidara gelmiş bir kadroyuz. Bu yüzden siyasi muhalefeti önemli, gerekli, saygı değer bir vaka olarak kabul ediyoruz. Türkiye'nin talihsizliği bu sıfatları hak edecek bir muhalefet faaliyetinden mahrum bulunmasıdır. 

Karşımızda değil millete, kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. 16 seçimin tamamında hezimete uğrayan CHP kendini geliştirmek için gayret göstermemiş, sürekli geriye gitmiştir. Şimdi bu CHP peşine taktığı ve hepsinin ismini açıkça zikretmeye cesaret edemediği bir 28 Şubat ittifakı kurdu. Güya bu ittifakla seçimi kazanarak ülkenin yönetim sistemini değiştirecek, bölgemizi krizlerden kurtarıp çiçek böcek diyarı haline getireceklermiş.

"Muhalefetin iddialı olmasını isteriz"

Biz iddialı bir insan olarak, karşımızdaki muhalefetin de iddialı olmasını isteriz. Ama şimdiye kadar karşımızdaki ittifakın ortaya koyduğu ittifak bizi kah güldürüyor kah hüzünlendiriyor kah kahrete düşürüyor. Masada hangi sırayla oturacaklarına karar veremeyenlerin, ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemde gereken hızlı, etkin, dirayetli adımları nasıl atacaklarını merak ediyoruz. 

Henüz yolun başında birbirlerine güvensizlik içinde olanlara milletimiz nasıl itimat edecek bilmiyoruz. 

28 Şubat ittifakının karşı çıktıklarına baktığımızda; bunların Türkiye'nin bölgesel ve küresel kazanımlarından vazgeçeceklerini, sınır ötesi harekatları ve terörle mücadeleyi bitireceklerini, Akdeniz, Ege ve Kuzey Afrika başta olmak üzere bulunduğumuz her yerden çekileceklerini, ekonomiyi IMF'e teslim ederek çalışanları işsizliğe, insanları sefalete mahkum edeceklerini, S400'leri geri verip, SİHA'ları silahsızlandıracaklarını, yap işlet devret projelerini yerle yeksan, bu hizmetleri verenleri doğduklarına pişman edeceklerini, ülkemizi 1990'lı yılların sefaletine, hatta tek parti devrinin karanlığına döndüreceklerini anlıyoruz. 

"Tek işleri koalisyon güzellemesi yapmak"

Şimdiden kalkıp bu dev yatırımları yapan müteahhitleri tehdit etmek suretiyle 'sakın ha' diyen bir muhalefet mantığını bugüne kadar dünyada görmedik. Bu nasıl bir anlayış!

Bunlara karşı, enflasyonu nasıl indirecekleri, PKK ve FETÖ ile nasıl mücadele edecekleri başta olmak üzere, milletin gerçek gündemiyle ilgili herhangi bir program ortaya koymadıklarını göremiyoruz. Tek işleri koalisyon güzellemesi yapmak, bunu da öyle bir hararetle yapıyorlar ki sanırsınız Türkiye hükümetlerinin ömrünün bir yılı bulmadığı, kısa vadeyi bile göremediği dönemlerden geçerek bugünlere gelmedi. 

Daha cumhurbaşkanı adaylarını belirleyememiş olanlar, yönetim sistemi değişikliği gibi zorlu bir meclis ve halk oylaması süreci gerektiren aşamaları atlayıp, doğrudan başbakanlık pazarlığına giriştiler. Sizin yaptığınız bu çalışmanın parlamentoda yeterli sayınız var mı? Böyle bir şeyi bu parlamentodan çıkarmanız mümkün mü? Değil. Bu gülünç orta oyunu bile milleti nasıl kandırmaya çalıştıklarını gösteriyor.

Türkiye'nin bölgemizde ve dünyada yaşanan krizler karşısında sergilediği güçlü yönetim iradesinde CHS'nin bulunduğunu herkes kabul ediyor. Deseler ki biz bu imkanı ülkemizi her alanda taşımak için kullanacağız, anlaşılabilir bir tutum diye bakar politikalarımızı yarıştırırız. 

"Güvensizliğimiz, şimdi söyledikleri kadar geçmişte sergiledikleri çarpık tutumadır"

Gerçi bunlar karşı çıktıkları ne varsa, hayata geçtiğinde ondan en çok istifa etmeyi alışkanlık edinmiş bir ekiptir. Marmaraydan, İstanbul-İzmir otoyoluna, şehir hastanelerine kadar her konuda buna şahit olduk. Varsın olsun, iyilik yap at denize, balık bilmezse halik bilir demişler. 

Biz bu ülkeye kazandırdığımız her hizmeti, her eseri hiçbir ayrım gözetmeksizin 85 milyon insanımızın emrine veriyoruz. Bizim itirazımız, milletimizin içi boş tartışmalarla, yalan yanlış beyanlarla, iftira derecesinde ithamlarla, gerçeklerden bihaber siyaset müsamereleriyle vaktinin heba edilmesindedir. 

Güvensizliğimiz, şimdi söyledikleri kadar geçmişte sergiledikleri çarpık tutumadır. 

Dün Gezi olaylarında ekonomiyi batırın çağrısı yapanlar bunlardı. Dün darbecilerin yanında saf tutup, demokrasimizi sırtımızdan hançerleyenlere destek olanlar bunlardı. Dün, ülkemiz terör saldırıları ile, siyasi çelmelerle boğuşurken ellerini oluşturarak emperyalistlerin sözcülüğünü yapanlar bunlardı. 

"Bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutları toplamaya çalışanlar bunlar"

Dün, patates soğan üzerinden, salgın tedbirleri üzerinden, bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutları toplamaya çalışanlar yine bunlar. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi halihazırda yaşadığı sıkıntıları geride bırakacaklardır. 

Ama bunların yerli ve milli duruş sergilemek yerine, peşinden gittikleri müptezellik baki kalacak. Biz eser ve hizmet siyasetinde yarışacak muhalefet arıyoruz. Ülkemizi demokrasi ve kalkınmada dünyanın en üst ligine çıkartacak politikalarda yarışacağımız bir muhalefet istiyoruz. 

CHP dün neyse bugün de odur. Yarın da aynısı olacak. 28 Şubat ittifakı ortakları bugün hangi kavganın, gerilimin kıskacındaysalar yarın da öyle davranacaklar. Bu yüzden milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Ama sadece böyle söylemek yeterli değil. Milletimize bugüne kadar yaptığımız hizmetleri, yapıcı politikaları, ülkemizi dünyanın on ekonomisi arasına sokma kararlığını sürekli anlatarak hatırlatmamız gerekiyor.

"Her yalanı anında doğruyla boğmalı, her spekülasyonu anında boşa çıkarmalıyız"

Kimi zaman ciddiye almadığımız, seviyemizi düşürmek istemediğimiz, ihmal ettiğimiz her konunun dönüp dolaşıp ayağımıza dolandığını unutmamalıyız. Her yalanı anında doğruyla boğmalı, her spekülasyonu anında boşa çıkarmalıyız. 

Genel merkezimizle, grubumuzla, teşkilatımızla, bakanlıklarımızla bu konuda teyakkuzda bulunmalıyız. 

Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşır sözünü haklı çıkarmamak için daha çok çalışmalıyız. Durmayacağız, dinlenmeyeceğiz, gece gündüz sahada olacağız. 

"Enflasyon sadece ülkemize mahsus değil"

Küresel ve bölgesel gelişmeleri takip ederken, milletimizin işini, aşını, ekmeğini, hayatının her alanını etkileyen sıkıntılarını da ihmal etmiyoruz. Kurdaki yükselişten, enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki aşırı artışların ülkemize yansımlarından kaynaklanan bir hayat pahalılığı ile karşı karşıyayız. Ancak enflasyonun sadece ülkemize mahsus olmadığı, gelişmiş ülkelerin de aynı sıkıntılarla boğuştuğu bir gerçektir. Bu süreçte Türkiye üretim ve istihdam gücüyle, şoklara karşı dayanıklılığını ispatlamıştır. Salgın döneminde en hızlı toparlanan ekonomilerden biri olduk. Küresel ekonominin yüzde 3 daraldığı 2020 yılında, Türkiye ekonomisi, yüzde 1,8 oranında büyüyerek, Çin'le pozitif büyüme kaydeden iki ülkeden biri oldu. 

Küresel tedarik zincirinde görülen aksamalar, salgın kaynaklı belirsizlikler ve hızla artan girdi fiyatlarına rağmen, Türkiye ekonomisi 2021 yılında da yüzde 11 ile son 10 yılın en yüksek büyüme oranına ulaştı. 

Kişi başına düşen milli gelirimizin döviz kurundaki yükselişe rağmen bir önceki yıla göre 900 doların üzerinde artarak, 9 bin 539 olarak gerçekleşmesi de önemli bir veridir. 

Geçen yıl ihracatımız yüzde 33 artışla 225 milyar doların üzerine çıkarak rekor kırdı. Dış ticaret açığımız ise 46,2 milyar dolara geriledi. İhracatımızdaki güçlü artış, 2022'de de devam ediyor. Şubat itibarıyla yıllık ihracatımız 232 milyar dolara ulaştı. Ekonomimiz büyürken istihdamda da önemli artış sağlandı. Aralık sonu itibarıyla toplam istihdam 30 milyonu aşarak tarihi seviyeye çıktı. 

Rusya-Ukrayna geriliminin emtia fiyatlarını aşırı yükseltmesi ülkemizde de enflasyonu olumsuz etkiliyor.  Vatandaşımızın alım gücünü iyileştirmek için çok sayıda adım attık, atıyoruz, atacağız. 

Geçen sene sadece enerji sübvansiyonları için 165 milyar liralık bir kaynak kullandık. Bu yıl da elektrik ve doğalgazda daha yüksek sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumayı sürdürüyoruz. Petrol fiyatlarındaki hızlı yükselişin akaryakıt tarifelerinde yol açtığı artışları yakından takip ediyoruz. İnşallah sondaj gemilerimizi şimdi 5'e çıkarıyoruz. 0 km inşallah 4. sondaj gemimizi alıyoruz ve böylece sondaj çalışmalarında daha güçlü hale gelmiş olacağız. 

"Gıda fiyatlarında gereken müdaheleleri yapıyoruz"

Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları da mercek altına aldık ve gereken müdahaleleri yapıyoruz. Her konuda, vatandaşlarımız lehine yapılabilecek ne varsa, hayata geçireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. 

Finansal istikrarı sağlamaya yönelik tedbirler aldık. Kur korumalı mevduat ve katılma hesabı uygulamasına vatandaşlarımız büyük ilgi gösterdi, bu sayede döviz kurlarındaki oynaklığı önemli ölçüde giderdik. Bu hesaplarda biriken tutar yaklaşık 550 milyar lirayı buldu. Bunun yüzde 58'i MB bünyesindeki dolar hesabından TL hesabına geçişlerden oluşuyor. KDV'nin sadeleştirilmesi kapsamında başlatılan çalışmanın ilk adımını attık. Tüm bakliyat ürünleri, temel gıda maddeleri, sebze meyve kuru yemiş, baharat, bebek maması gibi ürünlerde KDV oranını yüzde 1'e indirdik. Meskenlerde ve tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV'sini yüzde 8'e düşürdük. Ticarethanelerde kullanılan elektrik için kademe uygulaması başlattık, aylık 900 kw saat olan kullanıma yüzde 25 indirim yaptık. Bu indirimlerin tüketiciye yansıtılıp yansıtılmadığını takip ediyoruz.

Önümüzdeki günlerde de arz güvenliği ve fiyat istikrarı için her tedbiri almayı sürdüreceğiz. Tabii bunları yaparken mali disiplinden de taviz vermiyoruz. Geleceğimizi koruyoruz. Geçen yıl merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranını program hedefi olan yüzde 3,5'un altı olan yüzde 2.7'de tutmayı başardık. 

"Nereye baksak bir avuç azınlığın hırsı ve ikbali uğrunda masumları acı çektiğini görüyoruz"

Ülkemizin de içinde bulunduğu bölge son 11 yıldır meşakkatli günler geçiriyor. Suriye'deki kriz hala devam ediyor. Burada da kimlerin aktör olarak yer aldığını biliyorsunuz herhalde. Bu süreçte de bizler elimizden geldiğince nasıl bir barış havzasına dönüştürürüz onun mücadelesini verdik. Yemen'deki iç savaş savunmasız insanları etkiliyor. Lübnan, Irak, Afganistan, Libya'ya kadar gönül coğrafyamızın dört bir yanında kan gözyaşı istikrarsızlık hakim. Nereye baksak orada bir avuç azınlığın hırsı ve ikbali uğrunda masumları acı çektiğini görüyoruz. Biz barışın çocuklarını yeniden ihya etmeliyiz. 

"11 yıldır bölgemizdeki katliamları uzaktan seyrediyorlar"

Bu tablo karşısında görevi küresel güvenlik ve istikrar sağlamak olan kuruluşlar kıllarını kıpırdatmıyor. Nerede bu dünyada gücü elinde bulundurduğunu söyleyen ülkeler? Geldiler mi? Gerekli desteği verdiler mi? Hayır. Bol bol nasihat... Ne yapıyorsun dediğinde bir şey yok. İnsani destek yok. Kurtarma adına attıkları adım yok. Kendi çıkarları söz konusu olunca dünyayı ayağa kaldıranlar 11 yıldır bölgemizdeki katliamları uzaktan seyrediyorlar. Ne açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların dramı, ne sahile vuran masum çocuk bedenlerinin utancı, ne iffetiyle oynanan kadınların feryadı, ne babaların mahcubiyeti, BMGK başta olmak üzere uluslararası kuruluşları bugüne kadar harekete geçirmeye yetmedi. 

Katliamları engelleyecek, zulmü durduracak, coğrafyamıza huzur getirecek hiçbir adım atılmadı. Bizim gibi çatışma bölgelerine komşu ülkeler, insani ve ekonomik bakımdan ağır yükler omuzlarken, güya gelişmiş, zengin devlet adet yerini bulsun kabilinden yayımladıkları kınama mesajları dışında zulme ses çıkarmadılar. Ülkemizin, bölgeye istikrar getirmeyi amaçlayan operasyonlarını engellemeye çalıştılar. 

Bu süreçte sadece yalnız bırakılmadık. Gizli, açık pek çok tehdide, ambargoya, şantaja da maruz kaldık. DEAŞ'la mücadele kılıfı altında terör örgütlerinin meşrulaştırıldığını, teröristlerin on binlerce TIR dolusu silahla desteklendiğini gördük. Buna Amerika dahil, Avrupa dahil. Bu teröristlere her türlü araç, gereç, silah yardımını yaptılar. Bunları yüzlerine söyledik. 

"Bunun tarihte, Bağdat'taki kütüphaneleri yakıp yıkan Hülagü'den ne farkı var?"

Ukrayna krizi ile birlikte batılı medya organlarında yapılan açıklamalar, bu kayıtsızlığın; bu kayıtsızlığın terör örgütlerine karşı sergilenen çifte standarda karşı sergilenen sebepleri ortaya çıkarmıştır. Mazlumları, dinine, kökenine göre ayıran bir zihniyetin, ne insaniyetle ne medeniyle hiçbir bağı yoktur. Irkçılığın daniskası olan bu bakış açısı utanç vericidir. Batı dünyasını kanser gibi saran bu ırkçılık hastalığı ile yüzleşmesi şarttır. Ukrayna'nın sahipsiz bırakılması gibi Rus halkına, Rus edebiyatına, öğrencilerine sanatçılarına yönelik cadı avını andıran uygulamaları da kabul etmiyoruz. Hale bak. Almanya'da Filarmoni Orkestrasının şefi, Putin'in arkadaşı diye görevine son veriliyor. Böyle saçmalık olur mu. Dostoyevski'nin eserleri... Bu eserlere yasak getiriliyor. Böyle saçmalık olur mu? Bunun tarihte, Bağdat'taki kütüphaneleri yakıp yıkan Hülagü'den ne farkı var? Aynı bunlar. Bu faşist uygulamalar, sapla samanı karıştırarak kinle nefret iklimini körükleyerek Ukrayna halkının meşru mücadelesine de gölge düşürüyor. 

Türkiye olarak, bölgemizdeki krizler karşısında ilk günden itibaren soğuk kanlılığı elden bırakmadık. İlkeli ve vicdanlı bir duruş sergiledik. Kapımıza gelen insanların hiçbirine diline, ten rengine, dinine bakmadık. Bu ne saçmalıktır! Asırlar boyu ecdadımızın yaptığı gibi hangi dine mensup olursa olsun ülkemize sığınan mazlumlara sahip çıktık. Gönül coğrafyamızın dört bir ucundaki kardeşlerimizin yardımına koştuk. 

"Krizin trajediye evrilmemesi için çaba harcıyoruz"

Türkiye, ülkelerin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin savunmasını sağlayan politikasını Ukrayna meselesinde de sürdürüyor. İkisi de Karadeniz'de komşumuz olan Rusya ve Ukrayna geriliminin sıcak çatışmaya dönüşmesinden üzüntü duyuyoruz. Krizin trajediye evrilmemesi için çaba harcadık, harcıyoruz. Putin ve Zelenski ile yaptığımız görüşmelerde sorunların diplomasi ile çözülmesi ile gerektiğinin altını çizdik. Bölgemizin yeni krizleri, ağır maliyetleri olacak bir savaşı kaldıramayacağını açıkça itiraf ettik. Bugün 14. günününü geride bırakan çatışmalar iki taraf için de ciddi dramlara yol açıyor. Şimdiden 2 milyon insan evlerini terk etti. Böyle gitmesi halinde rakamın herhalde 5 10 milyon bulması yakındır. Aralarında sivillerin de olduğu binlerce kişi hayatını kaybetti, yaralandı. Hastaneler, yollar hasar gördü. Bunda da en büyük acıyı masum çocuklar ve savunmasız kadınlar çekiyor. Hayata tutunmaya çalışan siviller bize ve tüm insanlığa savaşların gerçek yüzünü hatırlatıyor. 

"Ülkemizin dengeli yaklaşımı kıymetli"

Savaşların, savaşların kazananı olmaz. Kalbine merhamet olan birisinin, çocukların yüzlerine vuran o korkuyu o dehşeti görüp de hüzün duymaması mümkün değildir. Türkiye olarak bu acıyı dindirmeyi hem insanlığın hem komşuluğun gereği olarak görüyoruz. Bu amaçla insani yardımdan diplomatik temaslara kadar pek çok adım attık. Bazı liderlerle bir kez, iki kez üç kez görüştüm. Dışişleri Bakanımız, Savunma Bakanımız, Cumhurbaşkanı Sözcümüz de sürekli temas halinde oldular. NATO Olağanüstü Liderler Zirvesi'nde de ittifak olarak atabileceğimiz müşterek adımları değerlendirdik. Ülkemizin dengeli yaklaşımının kıymetli olduğu gün geçtikçe ortaya çıkıyor. 

Her ne kadar muhalefet anlamasa da Türkiye'nin iki ülke ile de konuşabilen anahtar konumu dünyada büyük takdir topluyor. Diplomasi trafiğimizi 11 13 Mart tarihi arasında düzenlenecek 2. Antalya Diploması Formunda da sürdüreceğiz. Yarın Ukrayna Rusya dışişleri bakanlarının bir araya geleceği görüşmenin kalıcı ateşkese kapı aralamasını ümit ediyorum.

13 bin vatandaşımızın tahliyesini ya da sınırdan geçişini sağladık. Ülkemize giriş yapan yabancı sayısı 20 bine yaklaştı. Bugüne kadar Ukrayna'ya 23 TIR yardım malzemesi gönderdik. Bu rakam 39 TIR'a çıkacak. 

Türkiye, bilhassa son 10 yılda kriz yönetimi becerisi fevkalede geliştirmiştir. Sınırlarımızı korurken, terörle mücadele ederken, ekonomimizi çökertme girişimlerini boşa çıkartırken bu anlayışla hareket ettik. Salgın döneminde bu hakikati çok daha çarpıcı bir şekilde tekrar gördük. Tüm dünyanın dikkati Kuzeyimizdeki krize çevrilmişken, biz kendi hedeflerimize doğru ilerliyoruz. 

"Milletimden soğukkanlı davranmalarını, sabırlı olmalarını istiyorum"

Ekonomide yaşanan dalgalanmaların günlük hayatta yaşandığı sorunların geçici olduğuna, yarınların nice güzel müjdelerle bizi beklediğine inanıyoruz. Sadece buna inanmakla kalmıyor, gereken her adımı atıyoruz. Milletimden soğukkanlı davranmalarını, sabırlı olmalarını, biz güvenmeye devam etmelerini istiyorum. 

Bugün İsrail Cumhurbaşkanı, yarın Azerbaycan Cumhurbaşkanı misafirimiz, pazar günü Yunanistan Cumhurbaşkanı misafirimiz olacak. Antalya'daki formda da birçok liderlerle, bakanlarla görüşmelerimiz olacak. "