T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Yargıtay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin TİP milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararına uymaması ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından tartışılmaya başlanan yargı krizi yeni anayasayı işaret etti. Erdoğan, "Yargıtay'ın yaptığı açıklamalarda dile getirdiği serzenişleri gözardı edemeyiz. Devlet başkanı sıfatıyla bize bu tartışmada hüküm vermek değil, hakem olmak düşer. Sorunun acil çözümü; konuyla ilgili anayasal ve yasal değişikliklerin süratle yapılmasından, kalıcı çözümü ise yeni ve sivil bir anayasadan geçmektedir. Bunun adresi de yüce Meclis'tir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AYM kararına uyulmaması karşısında Meclis'te eylem yapan CHP milletvekillerine de "Meclis, eylem yeri değil, ülkenin meselelerine çözüm üretme merciidir. Oturma eylemi yapma yeri hiç değildir! Oturmak için yer arıyorsanız parka gidin!" diye yüklendi.
Konuşmasında Hamas-İsrail savaşına da geniş yer veren Erdoğan, İsrail'i "terör devleti", Hamas'ı "direnişçi" olarak nitelendirdi. Erdoğan, İsrail Başkanı Binyamin Netanyahu'ya "Ecelin geliyor, gidicisin" diye seslendi.
31 Mart yerel seçimler için start verdiklerini duyuran Erdoğan, "İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerimizi gerçek sahiplerine teslim edelim; İstanbullu, Ankaralı, İzmirli bunlardan çok çekti" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
"Bir taraftan İsrail vahşetini durdurmak için diplomasinin imkanlarını kullanırken, diğer taraftan ülkemizi güçlendirmeye devam ediyoruz.
Cumhur İttifakı olarak 28 Ekim'de düzenlediğimiz Büyük Filistin Mitingi ile mazlum Gazze halkının yanında olduğumu gösterdik.
Cumhuriyetimizin 100. yaşını büyük coşkuyla kutladık. Filistin mitingini bahane ederek fitne peşinde koşanlara esaslı bir ders verdik.
2023 senesi bitmeden KAAN'ın havalandığını göreceğiz.
Siyasetiyle, ekonomisiyle, askeri gücüyle her alanda güçlü olmazsak bizi bu topraklarda yaşatmazlar. Vatan topraklarımızla ilgili habis niyet taşıyan çevreler kendilerini ifşa ediyorlar. Yıllarca Ermenistan, ülkemiz topraklarıyla ilgili hayaller peşinde koştu, Karabağ savaşı ile dersini aldı. Şimdi de İsrail yöneticileri benzer hezeyanları ifade etmeye başladılar. Bin yıldır sayısız benzer hayal sahibi gibi bunların da sonu hüsran olacaktır. Komşularımızı bize karşı kışkırtanların, PKK'yı üzerimize salanların, FETÖ'yü içimize sokanların heveslerini kursaklarında bırakmayı sürdüreceğiz. Bunun için önce milletçe birlik beraberliğimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var.
Netanyahu, gidicisin gidici. Şunu açıklıkla söylüyorum, İsrail bir terör devletidir. Hamas'ı terör örgütü olarak ifade ediyorsun. Hamas, Filistin'de seçimlere girip seçim kazanan bir siyasi parti. Ve seçimi kazandıktan sonra da hakkını, haklarını elinden aldınız. İsrail, Amerika birlikte aldı. Hala benim ülkemde bile Hamas'ın bir siyasi parti olduğunu bilmeyen, anlamayanlar var. İsrail tarafından katledilen 12 bine yakın Gazzelinin 3'te 2'sini çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. İsrail yönetimi, Gazzeli çocuklara, kadınlara, sivillere karşı insanlık tarihinin en kalleş saldırılarını düzenliyor. 40 gün şahit olduklarımızı anlatmak için savaş dahil tüm kavramlar yetersiz kalıyor. Savaşın da bir ahlâkı, adabı, sınırı vardır. Savaş hukukun ilk kuralı, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, hastalara dokunmamaktır.
Netanyahu, sende atom bombası var mı yok mu? Sıkıysa açıkla! Ey İsrail, sende atom bombası var! Ve bununla tehdit ediyorsun! Bunları biz biliyoruz ve artık ecelin geliyor. İstediğin kadar nükleer bombaya sahip ol. Neye sahip olursan ol, gidicisin! Karşımızda bir soykırım var.
BM üyesi 121 ülkenin genel kurulda sergilediği irade, güvenlik konseyindeki 1-2 ülke tarafından resmen gasp ediliyor. İsrailli bakanlar, nükleer silaha sahip olduklarını itiraf ediyorlar. Atom enerjisi ajansı harekete geçmiyor.
Zafer, Gazzelilerin ve Filistin halkını olacaktır. Bizi asıl üzen iradesini İsrail'e kaptıran Batılı ülkelerin suskunluğu değil, Gazi Meclisimizin kürsüsünden söylenen bazı sözlerdir. İşgalcilerle vatanlarını savunan insanları bir tutabiliyorlar.
Ülkemizde birilerinin yaptığı gibi zalimle mazlumu eşitlemek, zalimi aklamak demektir. CHP ve bazı ortaklarının yaptığı budur. Açıkça İsrail yönetimini savunamadıkları için direnişçileri terör örgütü ilan ederek, canileri temize çekmeye çalışıyorlar. Bunu da millete tarafsızlık diye yutturabileceklerini düşünüyorlar. Hadi CHP'yi anlıyoruz, onların bu konuda sicili zaten bozuk. YPG'li teröristleri, vatanlarını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum olarak görenlerden, polis katillerinin cenazesinde poz verenlerden başka bir yaklaşım beklemiyoruz.
Biz, birileri rahatsız olacak diye Hamas mensuplarının işgal politikaları karşısında vatanlarını ve canlarını korumaya çalışan direnişçiler olduğu gerçeğini dillendirmekten çekinmeyiz.
Kanser hastaları ve yaralı çocukların tedavilerinin ülkemizde yapılmasıyla ilgili görüşmelerimiz sürüyor. Gazzeli mazlumları katleden siyasi ve askeri yöneticilerin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak adımlar atacağız. Filistinlilerin evlerine el koymakla kalmayıp, onları katleden teröristlerin her birinin bu sıfatla tanınması için çalışacağız.
CHP'nin faşist kodlarında en ufak bir değişim olmadı. Atatürk'ün partisi kimi zaman mezhepçi fanatiklerin, marjinal örgütlerin, siyasi ikbali için her kılığa giren bukalemun tiplerin elinde oyuncağa döndü. Kurultayda şahitlik ettik. Değişim dediler, yenilenme dediler. Kurultaylarında Selosundan Kavalasına ne kadar demokrasi düşmanı varsa selam çaktılar. Koltukta oturan gerçekten genel başkan mı, emanetçi mi belli değil. Onu oraya oturtan efendilerinin bir sonraki adımı ne olacak, meçhul.
Bugün recmettikleri sadık genel başkanları ofis açmış herhalde. İnşallah mutfağı da unutmamıştır.
31 Mart'a hazır mıyız? İstanbul, Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerimizi gerçek sahiplerine teslim edelim. İstanbullu, Ankaralı, İzmirli bunlardan çok çekti. CHP'nin beceriksiz belediye başkanları idaresinde çürüyen şehirlerimizi bu iş bilmezlerin elinden kurtaracağız. Bu ülkeye ve millete verdikleri zararların hesabını vermeden onlara huzur yok. Biz bunun takipçisi olacağız.
Her başlıkta ülkemize çağ atlattık. 85 milyonun her bir ferdi, kazandırdığımız hizmetleri günlük hayatına yaşıyor. Gurbetçilerimiz Türkiye'de 21 yılda gerçekleşem büyük devrimi ülkemizi her ziyaretlerinde net şekilde görüyor. Birçok alanda ülkemizin Avrupa'dan fersah fersah ileride olduğunu ifade ediyor.
Merkez Bankamızın toplam rezervi 128,4 milyar doları buldu. En büyük baş ağrımız olan enflasyon meselesini mutlaka çözeceğiz. Bugüne kadar asla taviz vermediğimiz çalışanları enflasyona ezdirmeme prensibimize bağlı kalacağız. Bir kısmı küresel sebeplerden, bir kısmı aç gözlülükten kaynaklanan hayat pahalılığı ile mücadelede yola devam edeceğiz. Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsun. Türkiye emin ellerde, ehil kadroların yönetimindedir. Her zorluğun üstesinden gelecek güce, potansiyele sahiptir. Bugün çıktığımız yolda bütün çekilen sıkıntıların hiçbiri boşa değildir. Türkiye, küresel sistemde hak ettiği yeri alacaktır.
Adaleti de ihmal etmiyoruz. Göreve geldiğimizde Türkiye'yi 4 ana kolon üstünde yükselteceğimizin sözünü vermiştik. 21 sene boyunca güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi tesis etmek için çalıştık. Yargı sistemimizi reforma ettik. Altyapısını güçlendirdik. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını anayasal güvenceye aldık. En büyük direnci, yargı içinde kümelenmiş FETÖvari yapılar ile muhalefetten gördük. İktidarlarında yargıyı militanlaştıranlar, yargının tarafsız hale gelmesini istemediler. Atılan adımı önce Meclis'te sabote etmeye çalıştılar, sonra mahkeme kapılarında nöbet tuttular.
CHP bireysel başvuru hakkını içeren Anayasa değişikliğine hayır dedi. Hatta her zaman yaptıkları gibi değişikliklerin iptali için AYM'ye başvurdu. CHP'nin bugün bireysel başvuru konusunda söyleyecek hiçbir sözü yoktur, olamaz.
Bu ülkede darbe veya kalkışma olsa en büyük destekçisi CHP olacaktır. 1960'tan beri milli iradeye, Meclis'e karşı girişilen tüm antidemokratik senaryoların baş aktörü CHP'dir. 21 yılda hükümetimizi hedef alan her girişimde CHP daime vesayetçilerin safında yer almıştır. Cumhuriyet mitinglerinden, Gezi kalkışmasına, 15 Temmuz ihanetine kadar demokrasimizi yok etmeyi hedefleyen tüm saldırılarda CHP'nin silüeti vardır.
AYM ile Yargıtay arasındaki mesele, iki yüksek yargı organının görev alanlarıyla ilgili görüş farklılığından ibarettir. Bizim kazandırdığımız bireysel başvuru hakkı konusunda yaşanan sorun bir süredir ifade ediliyordu. İki yüksek yargı organı, bu konudaki şikayetlerini dile getiriyorlardı. AYM'nin, 130 bin dosya sayısına ulaşan bir işyükünün altından kalkması, mevcut şartlarda mümkün değil. Yargıtayın yaptığı açıklamalarda dile getirdiği serzenişleri gözardı edemeyiz. Devlet başkanı sıfatıyla bize bu tartışmada hüküm vermek değil, hakem olmak düşer. İnşallah biz de bu sorumluluğumuzu hakkıyla yerine getireceğiz. Kişisel eleştirilerimizi baki tutarak, 2 yüksek yargı organı arasındaki içtihat farklarının giderilmesi için gayret göstereceğiz. Sorunun acil çözümü; konuyla ilgili anayasal ve yasal değişikliklerin süratle yapılmasından, kalıcı çözümü ise yeni ve sivil bir anayasadan geçmektedir. Bunun adresi de yüce Meclis'tir. Meclis, eylem yeri değil, ülkenin meselelerine çözüm üretme merciidir. Oturma eylemi yapma yeri hiç değildir! Oturmak için yer arıyorsanız parka gidin!
Cumhur İttifakı ortaklarımızla ve katkı vermek isteyen diğer partilerle çözüm yolu bulacağımıza inanıyorum.