T24 Haber Merkezi
Gezi davası hükümlüsü Can Atalay, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın örgütüne yaptığı silah bırakma ve lağvetme çağrısına destek vererek; "Cumhuriyetimizi demokratikleştirmek için hukukun, yasaların, kurallı, kurumlu bir işleyişin kazanılması için Kürt yurttaşlarımızın demokratik talepleri için eşit ve özgür bir Türkiye için yürüyüşümüze devam edelim" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "terör eylemlerine son vererek lağvedilmesi" çağrısı yaptığı PKK'nın lideri Abdullah Öcalan, aylardır beklenen çağrıyı yaparak, PKK'nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması gerektiğini açıkladı. Öcalan'ın çağrısında "Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum" ifadeleri yer aldı. Öcalan, "Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın" dedi.
Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısına ek olarak gönderdiği "Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz, pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" notu da okundu.
Öcalan'ın, PKK'nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması yönündeki açıklamasından sonra, PKK Yürütme Komitesi, Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve gereklerini yerine getireceklerini belirtti. Komite, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını da istedi.
PKK Yürütme Komitesi, 1 Mart'tan itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiklerini belirterek, saldırı olmadıkça hiçbir silahlı gücün eylem yapmayacağını vurguladı.
Atalay'dan destek
Gezi davası hükümlüsü Can Atalay, 'Eşit ve özgür bir Türkiye için' diyerek Öcalan'ın mesajına destek verdi. Atalay'ın sosyal medyadan yaptığı paylaşım şöyle:
"Bir an için Anayasa’nın askıda olduğunu unutalım. Bir an için hukukun en dipte, keyfiliğin dorukta olduğunu unutalım. Bir an için her türlü demokratik talep gibi Kürt yurttaşlarımızın demokratik taleplerinin demokratik bir ortam olmadan serpilip gelişemeyeceğini, atılan adımların güvenceye kavuşamayacağını, kalıcı olamayacağını da unutalım. Şimdi, Kürt Sorununun silahların gölgesi olmadan, şiddetsiz bir ortamda konuşulabilmesi için, “önce barış” diyen, “şiddetsiz bir siyaset ortamı” için yapılan çağrıya dikkat kesilelim. Yakılmaya çalışılan barış ateşinin, her yönden esen sert siyaset fırtınalarıyla sönmemesi için çevresini kuşatalım. Toplumsallaşması için sahip çıkalım. Kürt Sorunu üzerinden şiddetin gölgesinin kaldırılması çabaları yeni toplumsal ve siyasal mutabakatlar için bir fırsat olabilir. Bu çabanın karşılığı verilmelidir. Barışçı bir ortamda bütün görüşlerin özgürce kendini ifade edebilmesi, derinlemesine konuşulup tartışılması “fiili durumlar”a, siyasetin hoşgörüsüne bırakılamaz. Önceki yılların “fiili durumlar”ının sonuçlarını yaşamaktayız. Şiddetin siyasetten dışlanması adımları siyasetten gelen demokratik adımlarla karşılık bulmalıdır. Sorunun çözümü geniş bir toplumsal mutabakat gerektiriyor. Toplumsal ve siyasal desteği genişletmenin ilk adımı Meclis’i çözüm odağı olarak işlevli kılıp süreci şeffaflaştırmaktır. Acilen, önceki yıllarda yasal güvencelere bağlanmadan atılmış adımların ceremesini yaşayanları özgürleştirmek, Kürt yurttaşlarımızın seçme iradesini yok eden kayyumluk vesayetine son vermektir. Her ileri adım önemlidir. Dikkate alınmayı hak eder. Ve şimdi başta “unutalım” dediklerimizin hepsini yeniden hatırlayalım. Cumhuriyetimizi demokratikleştirmek için; hukukun, yasaların, kurallı, kurumlu bir işleyişin kazanılması için, Kürt yurttaşlarımızın demokratik talepleri için, eşit ve özgür bir Türkiye için yürüyüşümüze devam edelim."