T24 - CNN Türk'ün Meteoroloji Editörü Bünyamin Sürmeli, "Düğün yapacaklar, çamaşır asacaklar, motosiklete binecekler, inşaata beton dökecekler, klip çekecekler, konser verecekler... Herkes bana e-mail, telefon ve Twitter aracılığıyla hava durumunu soruyor. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyorum. Benim de yanıldığım oluyor tabii" dedi.
Milliyet gazetesi yazarı Elif Berköz Ünyay'ın "20 dereciyi geçen pastırma yazı gelebilir" başlığıyla yayımlanan (10 Ekim 2010) yazısı şöyle:
İstanbul’u sel götürünce ve kaloriferler yanmaya başlayınca “Kış erken geldi” diye söylenmeye başladık.
CNN Türk’ün meteoroloji editörü Bünyamin Sürmeli’yi çekim arasında bulduk.
Sürmeli’nin “Pastırma yazı geliyor” lafıyla moral depoladık. Kışla ilgili de ipuçları aldık: “İç Anadolu’nun ve güneyin kurak bir kış yaşayacağı, yağış miktarının azalacağı öngörülüyor. Marmara, Ege ve Batı Karadeniz’de sıcaklıkların ortalamanın biraz altında olacağı tahmin ediliyor. Bu da belki her zamankinden biraz fazla kar yağacağı anlamına gelebilir.”
Polonya’daki bilim adamlarının “Son bin yılın en soğuk kışı geliyor” açıklamasının aslı astarı var mı?
Polonya’nın meteorologu mu meşhur ki? (gülüyor) Takip ettiğimiz modeller Polonyalı bilim adamları ile aynı fikirde değil.
Bir dakika, bir dakika... Meteorolojik bir terim mi bu model dediğiniz şey?
Bilgisayar ortamındaki sanal atmosfere model diyoruz. Model, atmosferin bir simülasyonudur. Atmosferin bütün dinamik yapısı formalite edilir. Tüm günlük ölçümler bu modele girilir ve sanal atmosfer hareket ettirilir. Birkaç saniyelik hareketle o haftanın atmosfer şeklini görürüz. Atmosferin bulutluluk durumunu, basıncını, nem durumunu, rüzgarı hesaba katarak tahminde bulunuruz. Yani biz meteorologlar modelleri analiz ediyoruz. Ben Amerika, İngiltere, Yunanistan, Almanya gibi ülkelerin çıkardığı modelleri günlük ve haftalık tahminlerde kullanıyorum. Onların hepsini karşılaştırarak fikir yürütüyorum.
Polonyalı bilim adamları iddialarını hangi modele dayandırıyor?
Günlük ve haftalık modellerin yanı sıra bir de üretilen mevsimsel modeller var. Polonyalı bilim adamları bunlara bakıp böyle bir iddiada bulunmuşlar. Evet mevsimsel modellere baktığımızda Avrupa’da kış ortalamanın 2-3 derece altında, yağışlı geçecek gibi. Ama buna son bin yılın en soğuk kışı demek doğru bir saptama olmaz.
“El Nino’nun kardeşi La Nina 2010 kışına kuraklık getiriyor”
Türkiye’yi nasıl bir kış bekliyor? Öngörülen senaryo nedir?
2010-2011 kışına El Nino’nun kız kardeşi La Nina damgasını vuracak. El Nino etkili olduğunda sert kışlar geçirmiştik. Örneğin 2004’te iki kez dört-beş gün boyunca yoğun yağan karın sorumlusu El Nino’ydu. Şimdi sıra çoğunlukla kuraklık getiren La Nina’da. Kışın yağış yerine kuraklık bekleniyor. İç Anadolu’nun ve güneyin kurak bir kış yaşayacağı, yağış miktarının azalacağı öngörülüyor. Marmara, Ege ve Batı Karadeniz’de sıcaklıkların ortalamanın biraz altında olacağı tahmin ediliyor. Bu da belki her zamankinden biraz fazla kar yağacağı anlamına gelebilir. Ama şunu unutmamak lazım: Mevsim modellerdeki başarı günlük tahminlerden daha düşüktür. Günlük tahminlerin başarısı yüzde 90-95’i bulurken mevsimsel tahminler yüzde 65-70’lerde kalır.
Pastırma yazı ne zaman gelecek?
Pastırma yazı genelikle ekim ayının sonunda ya da kasım başında olur. Sabredin, biraz daha var. Belki 20 dereceyi bile geçen sıcaklıklarda bir pastırma yazı yaşanabilir.
Halkın ağzında sakız olan cümle şu: “Küresel ısınmadan bahsediyorlar ama kışlar soğuk geçiyor”. Bir meteorolog olarak duruma açıklık getirir misiniz?
Aslında dünya insana benziyor. İçindeki katı ve sıvı oranı aynı. Magnezyumu, çinkosu var ikisinin de. Ateşimiz çıktığında bazen üşüyoruz bazen pişiyoruz. Dünya da ısındıkça bazen sıcak basıyor bazen üşüyor. Aşırı yaz sıcakları da çok sert kışlar da küresel ısınmanın ve neticesinde gelen küresel iklim değişiminin bir sonucu. Dünyada ısınmaya doğru bir gidiş var ve bu dengeyi bozuyor. Küresel ısınma sebep, sonuç ise küresel iklim değişimi... Yani önümüzdeki kışı sert geçirsek de bu küresel ısınma olmadığı anlamına gelmiyor. Ki Avrupa için önümüzdeki 20-30 yılda kışın sert geçeceği ihtimali var.
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi neler bekliyor?
50-60 yıllık uzun vadeli projeksiyonlarda Türkiye için görüntü Karadeniz’de yağışların artması, İç Anadolu ve Akdeniz’de yağışların azalması yönünde.
İnternetteki hava durumu sitelerinden saat saat rapor alabiliyorken neden bir meteorologun açıklamasına ihtiyaç duyalım peki?
İnternette binlerce hava durumu sitesi var ve ama tümü aynı tutarlılığı göstermiyor. Bir şeyin olması onun doğru olduğu anlamına gelmiyor. İnternet siteleri de bizim analiz ettiğimiz modelleri inceliyor ve tahmin yapıyor. Ancak tahmin başarısı biraz da coğrafyayı bilmenizle alakalı. Tecrübe de önemli. Aynı modele iki meteorolog bakıp ayrı ayrı sonuçlar çıkarabilir.
Meteroloji ne kadar ilerlerse ilerlesin ne kadar otomasyona geçerse geçsin hava durumu sunucusuna yani meteoroloğa ihtiyaç var. Mesela Amerika meteoroloji alanında en gelişmiş ülke. Sunucusuz da hava durumu verebilir ama bütün TV kanallarında meteorologlar sunuyor hava durumunu. Çünkü sunucu olayı şova dönüştürür, meteorolojik hadisenin sizin hayatınızı nasıl etkileyeceğini anlatır. Modellerden aldığı bilgiyi tecrübelerine göre yorumlar...
“Kar yağacak diye çok ısrar edince adım duyuldu”
Üniversite ikinci sınıftayken Numberone FM’de telefon bağlantısıyla hava durumu sunmaya başladım. İddialı birkaç tahminde bulundum ve bu tahminler gerçekleşti. Mesela 1998’de bir gün hava pırıl pırıldı, 15-16 derecelerde seyrediyordu. Ben “Yarın diz boyu kar var” dedim. Meterolojiden böyle bir açıklama yok ama ben ısrarcıyım, “Yağacak” diyorum. Ertesi gün sabah 8.00’de kar yoktu. Sonra bir kar patladı... Bunu bilince radyonun diğer programlarında da hava durumu yorumu yapmamı istediler. İsmim duyulmaya başladı. 1999’da da CNN Türk’ten teklif geldi.
“Düğün yapan, inşaata beton döken, çamaşır asan beni arıyor”
Düğün yapacaklar, çamaşır asacaklar, motosiklete binecekler, inşaata beton dökecekler, klip çekecekler, konser verecekler... Herkes bana e-mail, telefon ve Twitter aracılığıyla hava durumunu soruyor. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyorum. Benim de yanıldığım oluyor tabii.
“Kesin bir şey söylemiyorsan, bu işi yapma’ diyorlar”
Bana havayı sorduklarında dediğimin gerçekleşme ihtimalinin yüzdesini veriyorum. Yakın bir tarihse bu yüzde yükseliyor, uzaksa azalıyor. Ama bu sefer de “Kesin bir şey söylemeyeceksen bu işi niye yapıyorsun?” diye kızanlar çıkıyor. Halbuki mesleğin kendisi bu. İşin kendisi, işin içinde sapmanın olması! Tahminin tutarlılığı yüksektir ama yüzde 2’lik, yüzde 5’lik dilimin içine de girilebilir ve dediğim çıkmayabilir. Eskiden daha iddialı konuşuyordum ama gelen tepkilerden sonra bu iddiamı biraz azalttım. Artık bana hava durumunu soranın tipine bakıp sonradan arıza çıkarıp çıkarmayacağına karar veriyorum. “Yanılırsam biterim” diyerek, “Bak şöyle olma ihtimali de var. Sonra bana gelip şikayet etme” açıklamasını ekliyorum mecburen.