Mimarlık Vakfı’nın başkanlığına oybirliğiyle müzisyen (Bulutsuz Özlemi grubunun solisti)- mimar Nejat Yavaşoğulları seçildi. Yavaşoğulları, yaşadıkları mekânların daha insanca olabileceği konusunda toplumu aydınlatmaya çalışacaklarını söyledi.
Cumhuriyet gazetesinden Ceren Çıplak’ın haberine göre, Hayatı boyunca müzik ve mimarlığı bir arada yürüten Yavaşoğulları, başkanlık sürecini şöyle anlatıyor: “Mimarlık dünyasının yakından tanıdığı ve geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Engin Omacan, Mimarlık Vakfı’nı 1996 yılında kuracağı zaman benim de kurucular arasında olmamı istemişti. Kabul etmiştim, 4-5 yıl önce de başkanı olmamı istemişlerdi ama başkanlığı kabul etmemiştim. Bu kez yine başkanlık teklif edildi. Birkaç gün boyunca ‘vakit bulamam, bürokrasi ile ilgili işler bana zor gelir’ gibi sızlanmalarımdan sonra en sonunda kabul ettim. Ben şehir dışındayken seçimler oldu ve başkanlığa beni seçtiler.”
Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nden 1974 yılında mezun olan Nejat Yavaşoğulları, mezun olduktan sonra mimarlık ofisi açtığını belirtiyor: “Nejat Yavaşoğulları Mimarlık’ta daha çok tarihi yapıların restorasyonu ve diğer yapı tasarımlar ile ilgili proje ve bazen de uygulamalar yapıyoruz. Bir yandan da Işık Üniversitesi’nde Mimari Tasarım dersinde proje hocalığı yapıyorum. Aynı zamanda Mimarlık Vakfı ile Mimarlar Odası’nın etkinliklerini hep desteklerim.”
Öğrencilere burs
Yavaşoğulları, mimarlık öğrencilerine burs veren, mimarlık ile ilgili sergi ve kongreler düzenleyen Mimarlık Vakfı’nda bu etkinliklere devam edeceklerini söylüyor: “Mimarlık Vakfı’nın mimarlık çevresinde ve toplum tarafından daha iyi tanınması için çalışacağız. Aynı zamanda kitabevi olan Mimarlık Vakfı’nın devam etmekte olan Mimarlık Vakfı Enstitüsü ve Vakıf Akademisi gibi oluşumlarını tamamlayacağız. Bir de Mimarlık Müzesi çalışması devam ediyor. Önümüzdeki günlerde toplantılar yapıp daha başka neler yapabileceğimizi ayrıntılı konuşacağız.”
Yaşam kültürü
Mimarlığın toplumların hayatında çok önemli bir meslek kolu olduğunu ve bu önemin topluma kavratılması gerektiğini de sözlerine ekliyor Yavaşoğulları: “Yaşadığı mekânların daha insanca ve daha yaşanabilir olabileceği konusunda toplumu aydınlatmak lazım. Toplumu oluşturan bireyler de iyi bir mimarlık hizmeti görmeyi ve daha iyi yaşanabilir bir mimari çevreyi talep etmelidir. Mimarlığın neden gerekli olduğunu elimizden geldiğince anlatacağız... Birçok kent inisiyatifi var ve onlar seslerini sosyal medya üzerinden duyuruyor. Ama toplumun daha geniş kesimlerine mimarlığın yaşam kültürü ve geleceğe bırakılan miras açısından anlaşılmasını sağlamak gerekir.”
Rant dokusu
Yavaşoğulları, bugünkü İstanbul mimarisinin mimarlıktan daha çok rant çevrelerinin karar verdiği bir anlayışa sahip olduğunu vurguluyor: “Örneğin Acıbadem’de gökdelen yapıyorlar, yükseldikçe Beşiktaş İskelesi’ne tepeden bakıyor. Bizim büyüklerimiz Beşiktaş’tan Acıbadem’e gidecekleri zaman en az üç gün düşünürlerdi! Beşiktaş’taki çay bahçesinde oturuyorsunuz Acıbadem’deki gökdelenleri görüyorsunuz! Ya da Üsküdar İskelesi’nden Beşiktaş’a doğru baktığınızda her zaman arkasında korusuyla birlikte bir tablo gibi görürdünüz Dolmabahçe Sarayı’nı. Son yıllarda yapılan devasa gökdelenlerden sonra Üsküdar’dan Dolmabahçe’ye bakıldığında algılanmakta güçlük çekilen kibrit kutusu gibi görünüyor! Bu kültürel mirasa yapılan bir darbedir ve bu durumun ülkemizdeki yaşamı paylaşan tüm yurttaşlar açısından anlaşılmasını sağlayacağız. Biz Mimarlık Vakfı olarak, öncelikle mimarlık olgusunun toplum tarafında anlaşılmasını kolaylaştıracak ve itibarını yükseltecek işleri başarmaya çalışacagız. Beni sıkı bir çalışma bekliyor. Elimden geleni yapmaya çalışacağım.”