Kültür-Sanat

Bu müzenin fikri 35 yıl önce doğmuştu

Yıllardır açılması planlanan Cumhuriyet Müzesi sonunda Marmara Üniversitesi’nin Sultanahmet’teki rektörlük binasının alt katında açıldı.

29 Kasım 2008 02:00
Yıllardır açılması planlanan Cumhuriyet Müzesi sonunda Marmara Üniversitesi’nin Sultanahmet’teki rektörlük binasının alt katında açıldı. Müzede MÜGSF’nin eski dekanı ve projenin danışmanı Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın “Sona Gitti” isimli kişisel sergisi yer alıyor.

Sultanahmet’teki Cumhuriyet Müzesi’nin açılma süreci tam bir yılan hikayesine dönüşmüş. Prof. Dr. Hüsamettin Koçan daha öğrenciyken ortaya çıkan müze fikri Koçan’ın Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki (MÜGSF) dekanlığı sırasında da gerçekleşememiş. Tam dokuz yıldır değişik nedenlerden dolayı aksayan proje üniversitenin şimdiki rektörü Prof. Dr. Necla Pur’un desteğiyle bu sene tamamlanmış.

Milliyet'in röportaj yaptığı Koçan şu an Marmara Üniversitesi’nin değil, Okan Üniversitesi’nin öğretim üyesi. Ama projenin danışmanlığını yürütüyor.

Cumhuriyet Müzesi’nin açılış sürecinden bahsedebilir misiniz?

Bu soruyu cevaplamak için önce müzenin neden “Cumhuriyet” müzesi olduğundan bahsetmek lazım. Şu an sergilenen koleksiyonun temelleri, cumhuriyetin 50’nci yılı için Dışişleri Bakanlığı’nın Prof. Dr. Mustafa Aslıer’den 50’nci yıla özel bir sergi hazırlamasını istemesiyle atılmış. Hazırlanan sergi birçok ülkeyi gezmiş. Mustafa Aslıer de döner dönmez sanatçılara eserlerini onlara bağışlamalarını ve bir müze oluşturmak istediğini söylemiş.

Bu dönemde ben üniversiteden daha yeni mezun olmuştum. Aradan yıllar geçti, dekan oldum ve Aslıer bana bir mektup gönderdi. Mektubunda baskı koleksiyonundan bahsediyor ve ona sahip çıkmamı rica ediyordu. Koleksiyonu aramaya başladım ve bir kısmını bulabildim. Sonra oturup Aslıer’in de yer aldığı bir kurul oluşturup sanatçılara mektup yazdık ve bize eserlerini bağışlamalarını rica ettik.

Koleksiyondaki eksikleri nasıl tamamladınız?

Cumhuriyeti temsil edecek bir müzede eserlerinin yer alması gerektiğine inandığımız sanatçıların listesini çıkardık ve onlarla irtibata geçtik. Hepsi olumlu yaklaştı, koleksiyon tamamlandığında da onu gezmeye çıkardık.

Gezici bir sergiye mi dönüştürdünüz?

1997 senesinde bu koleksiyonu “Müzesini Düşleyen Sergi” adı altında sergilemeye karar verdim. Sergiyi bir trenle Anadolu’ya götürmek istiyordum. Eczacıbaşı’ndan bir telefon geldi ve bize kullanabileceğimiz bir TIR’ları olduğunu söylediler. Böylece “Sanat TIR” projesi başlamış oldu. “Müzesini Düşleyen Sergi”, “Sanat TIR” ile Anadolu’nun Diyarbakır, Erzurum ve Bayburt şehirlerini gezdi. Tam ikinci turu atacaktı ki deprem oldu.

“85’inci yıl için 85 sanatçı”

Müze çalışmalarına geri mi döndünüz?

Kafamda zaten o projeye de devam ediyordum. Genel olarak böyle bir tavrım var. Yorulmuyorum ve durmadan yeni projeler üretmek istiyorum. Depremden sonra müze fikrini dönemin rektörü Ömer Faruk Baturel’e önerdim. Kendisi fikri beğendi ve beraber çalışmaya başladık. Hatta o zamanın Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın da desteğiyle restorasyonunu bile tartışmaya başlamıştık ki rektör istifa etti ve proje bir kez daha sekteye uğradı.

Sonraki rektörler destek vermedi mi?

Hayır. Baturel’in istifasından sonra destek görmedik. Ta ki şimdiki rektörümüz Necla Pur görevine başlayana kadar. Necla hanım göreve başladığında bu müzenin oluşturulmasına yardım etmek istediğini belirtti. Toplam dokuz yıl sonra açabildik müzeyi.

Müzenin Sultanahmet’te olmasının avantajı ne?

Sultanahmet Meydanı’na çıktığınızda birçok ulustan insanla karşılaşabilirsiniz. Sultanahmet çağdaş Türk sanatı için dünyaya açılan bir kapı oldu diyebiliriz.

Bundan sonra müzede gerçekleştirilecek çalışmalar neler olacak?

Şu an cumhuriyetin 85’inci yılı yüzünden tam 85 sanatçının eserini sergiliyoruz. Bu böyle devam edecek ve her yıl bir yeni sanatçı eklenecek. Ayrıca benim “Sona Gitti” sergim gibi üç ayda bir değişen güncel sergiler olacak.

Evlatlık verilen arkadaşının hikâyesini anlatıyor 

“Sona Gitti” serginizden bahsedelim biraz da...

“Sona Gitti” çocukluğumdan izler taşıyan bir sergi.
Anlattığım hikaye ise evlatlık verilen çocukluk arkadaşım Sona’nın savruluşu. Sergide 17 büyük resim, bir video enstalasyonu ve 9 fotoğraf çalışması var. Resimleri de Sona ile çocukluğumuzun geçtiği Baksı köyünde yaptım.

Resimlerin üzerindeki polenler de köyden mi?

Evet, oranın polenleri. Burada anlatmak istediğim Sona’nın polenler gibi savrulmuş olması.

Sona’dan haber aldınız mı?

Evet almış. Tesadüfen öğrendim ki Sona yaşıyormuş ve mutluymuş.

Görüşmediniz mi Sona’yla?

Hayır, özelikle de sergiden önce görüşmemem gerekiyordu çünkü bugün göreceğim Sona o gün köyden apar topar giden küçük kız olmayacaktı. Sergi bitti. Şimdi rahat rahat görüşebilirim.

Aynı anda dört sergi Hüsamettin Koçan aynı anda dört sergi açtı. Cumhuriyet Müzesi’nde sergilenen “Sona Gitti”, Almelek Sanat Galerisi’nde bulunan “Bir’in Kırkbir Hali” sergisi, İzmir Atatürk Kültür Merkezi’ndeki “Gölge Yüzler” ve Frankfurt Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen “Çağdaş Mitolojiler” sergisi. “Sona Gitti” aralık sonuna, “Bir’in Kırkbir Hali” 3 Aralık’a, “Gölge Yüzler” ve “Çağdaş Mitolojiler” ise 22 Aralık’a kadar gezilebilir.